31 Ocak 2023 03:57

Mustafa GÜNAY

Anaksagoras, İyonyalı, Urlalı bir filozof. Düşünceleriyle ve bilimsel araştırmalarıyla ilgili çalışmalar sürüyor. Hasan Gençcan’ın Anaksagoras adlı kitabı Anadolu Söylem Atlası Dizisi’nin ilk kitabı olarak çıktı. Felsefe değil de “söylem” demeyi tercih eden, filozofları da “söylemciler” olarak kabul eden Gençcan, ön sözde şöyle demekte: “Anaksagoras, Antik d-Dönem’den beri en az kavranan düşünürlerden biridir. Çağdaşlarının çok ötesinde, günümüzde bile belli ölçülerde geçerliliğini koruyan bir bakış açısı ortaya koymuştur. Ancak, Anaksagoras’ın öğretisi, günümüze dek yeterince işlenmemiştir. Genelde, kalıplaşmış kavramsal çerçeveler içine sıkıştırmaya çalışma girişimleri, yüzeysel yorumlar olmaktan öteye gidememiştir.” (s. 9)

İYONYA MERKEZLİ BİR FELSEFE ANLAYIŞI

Felsefenin Atina merkezli olduğu iddialarına karşı Gençcan’ın İyonya/Batı Anadolu merkezli bir felsefe/söylem anlayışını savunduğunu görürüz. Günümüzdeki anlamıyla bilimin İyonya topraklarında, Batı Anadolu’da doğduğunu vurgulayan Gençcan, bu gelişimin neye dayandığını şöyle açıklar: “Bu doğuşun temelinde, kozmosun usa uygun bir yapısı ve bunun insanın kavrama yeteneğince keşfedilebilir olması yer almaktadır.” (s. 47-48)

Anaksagoras’ın hayatıyla, yaşadığı dönemle ilgili önemli bilgilere de yer veren Gençcan, filozofun yetiştiği ve çalıştığı dönemin sosyal, ekonomik, politik ve kültür yönünden de anlaşılması bakımından birçok tarihsel malzemeyi, bilgiyi okurla paylaşıyor. Gençcan’a göre, “Bir insanın yaşadığı toprakların varsıllığını anlamasının yollarından biri de kendisine neler sunulabildiğine tanık olmaktır. Olanaklar, yapabilirlikler ile donatılı bir toplum geleceğine umutla bakmayı hak edebilen bir toplumdur.” (s. 23)

ANAKSAGORAS NİÇİN YARGILANMIŞTIR?

Anaksagoras’ın Urla’dan sonra gittiği Atina kent devletindeki yurttaş olan ve olmayanlar arasındaki ayrım, yabancı göçmenlerin durumu vb. konulardaki açıklamalar, demokrasiyle ilgili kavrayışları ve yaşanan sorunları görme imkanı da vermektedir. Anaksagoras’ın yargılanması ve az bir oy farkıyla ölümden kurtulabilmesi ve yeniden Anadolu’ya dönmesi de bilimsel çalışmalar ve felsefi sorgulamalar yapabilmenin cesaret gerektirdiğini ve doğru bilgiyi arayan insanların bugün olduğu gibi o tarihlerde de geleneklerle, dogmalarla, çoğunluğun düşünmeden benimsediği inançlarla çatıştığını göstermektedir. 

Anaksagoras niçin yargılanmıştır? Çünkü Anaksagoras o dönemde Atinalıların tanrı olarak gördüğü Güneş’i akkorlaşmış taş olarak niteler. Daha sonraki çağlarda bilimsel araştırmalarla da doğrulanacak görüşler o dönemde kabul edilemez ve tehlikeli görülür. Bu bağlamda Gençcan, uğruna mücadele edilmedikçe hiçbir sorunun kendiliğinden çözümünün mümkün olmadığına dikkat çeker: “Bilim insanına, aydınına ve aydınlanmaya sahip çıkmanın bir bedeli vardır. İnsanlarının, çözümü için katkı koymadığı toplumlarda sorunlar çözümsüz kalır. Karanlıktan çıkmanın, ışığı görebilmenin, aydınlanmanın da bir karşılığı vardır.” (s. 52)

Anaksagoras’ın ve daha sonrasında ise Sokrates’in yargılanmasını, aslında düşünceye, araştırmaya ve sorgulamaya yönelik darbeler olarak değerlendiren Gençcan’a göre, bu bağlamda karşımıza tarihte ilk kez bir olgu çıkar: Bilimin, bilim dışı ölçütlerle yargılanması. Burada bir düşünceye ve açıklamaya “Olgusal bir karşılık verilemeyince, olgu dışılıktan yardım umulması” söz konusudur. (s. 55)

FELSEFİ VE BİLİMSEL DÜŞÜNCEYE KATKILAR

Anaksagoras’ın ortaya koyduğu bazı ayrımlar, felsefi ve bilimsel düşünce ve araştırmanın gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. “Günlük görme” ile “bilimsel, dizgesel gözlem” arasındaki ayrımlar, Anaksagoras’ın önemli bir katkısıdır. “Onun bilimselliği, doğada tanık olduğu olgusal verileri “görmek istediği gibi” değil, “olduğu” boyutu ile algılama, açıklama çabası içinde olmasından kaynaklanır.” (s. 59) 

Gerçekliğin kavranması anlamında derinlemesine gözleme dayanmayan bir yargının, ancak inanç alanının konusu olabileceğini vurgulayan Gençcan, kavrama olmadan, bilgi elde edilemeyeceğini söyler. Ona göre, “Gerçekliğe ilişkin, gerçeklik tarafından desteklenip doğrulanmış yargılar söz konusu olduğunda kişinin ‘biliyorum’ deme hakkı vardır. Gerçekliğin kavranması süzgecinden geçmeyen görüşler için kişi yalnızca ‘inanıyorum’ diyebilme durumundadır.” (s. 202) Bilme ve inanma arasındaki ayrımların bazen bilerek ya da bilmeden göz ardı edilmesi söz konusu olabilmektedir.

ANAKSAGORAS SAPTAMASI

İnsanların “doğru” kanıları olabildiği gibi, “doğru olmayan” kanılarının da bulunabileceğini ilk kez Anaksagoras saptamıştır. “Bu, tüm insanların ‘konuşma hakkında eşitlik’e, yani ‘isegoria’ya iye olması demektir.” (s. 210) Bu bağlamda, demokrasi ile örtüşen bir dil dikkat çeker. “Salt, değişmez doğru ve başka türlü olmazlık olarak kendi görüşünü başkasına dayatan tirancı bir dilden, her bir görüşün, diğerleri kadar göz önünde bulundurulabilirliğine geçilir. Özdeşlikten, çeşitliliğe, tekillikten çoğulluğa geçiş, birbirini yineleyen, taklit edenlerin çokluğu değil, ayrıksı görüşlerin çoğulculuğuna dönüşür.” (s. 210)  

Gençcan, söylencesellikten ve politik kısıtlardan arınmanın önemini de vurgular. “Anaksagoras, ‘kozmogonia’sına (evren oluşumuna) ilişkin görüşlerini, her türlü gizemci güçten, söylencesel ögeden tamamen arınmış bir biçimde ortaya koyar. Öğretisinin toplumsal yaşamdaki karşılığı ‘isopoliteia’ (eşit yurttaşlık) ve ‘isogeria’ (konuşma eşitliği) olarak karşımıza çıkar. Aynı zamanda, ılımlılık, sağduyululuk, usa uygunluk, doğru uslamlama ile donatılmış etkin bir söylemci profili çizer.” (s. 214)

Hasan Gençcan, Anaksagoras, Çizgi Kitabevi, 272 s. 2022.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İşçiye, düşman hukuku

İşçiye, düşman hukuku

Patronların yüzde 30 zam dayatmasına karşı yayılan grevleri engellemek için adeta düşman hukuku uygulanıyor: Besleme basın devreye sokuldu, valilik eylemleri yasakladı, e-devletten sendika üyeliği engellendi, işçilerin önüne polis-jandarma barikatı çekildi, gözaltılarla gözdağı verildi… Hiçbirinden sonuç alınamayınca ‘suç icadı’yla BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen tutuklandı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
16 Şubat 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et