Makineye değersen hakareti yersin, işten bile atılırsın
Patronlarının kârlarına kâr kattığı tekstil sektöründe işçilerin çalışma, yaşam koşullarını ve mücadele olanaklarına mercek tuttuk. Devasa büyümenin dışında kalan tekstil işçileri anlattı.
Fotoğraf:Evrensel
Çağdaş ÇAVUŞOĞLU
Murat UYSAL
İstanbul
SUNU
Türkiye tekstil ve konfeksiyon imalatında dünyanın en önemli ülkelerinden biri konumunda. Türkiye’de hazır giyim ve konfeksiyon alanında kayıtlı 750 bine yakın işçi bulunurken yüz binlerce işçinin de kayıt dışı çalışması cabası.
Pandemi ve savaşa rağmen büyümenin sürdüğü sektörde merdiven altı fason işletmeler artarken, tekstil devlerinin bir senedeki kârları yüzde 300’ü aştı. Patronların 2019’daki ihracat verilerini üçe dörde katladığı sektörde 2022 yılında 21 milyar 205 milyon dolarlık ihracatla tüm zamanların rekoru kırıldı.
Tüm bunlar yaşanırken tekstil iş kolunda çalışan işçilerin çalışma ve yaşam koşulları gün geçtikçe geriledi. Sektördeki dudak uçuklatan kârlar işçinin cebine damlamadı bile. Üstelik küçük çaplı ilk daralmada tekstil patronları binlerce tekstil işçisini kapının önüne koydu. Son 6 ayda yalnızca Antep’te 30 binin üzerinde tekstil işçisi işten çıkarıldı.
Bugün tekstil iş kolunda işçiler asgari ücretin çok az üzerinde ücretlerle çalışıyor. Merdiven altı denebilecek İstanbul’un işçi semtlerindeki depodan bozma atölyelerde ise durum çok daha vahim. Büyük firmalara fason işler yapan bu atölyelerde ücretler düşük, sigortasız ve güvencesiz çalıştırma yaygın. Göçmen ve çocuk emeği ise ucuz iş gücü olarak kullanılıyor.
Patronlarının kârlarına kâr kattığı tekstil sektöründe işçilerin çalışma, yaşam koşullarını ve mücadele olanaklarına mercek tuttuk. Devasa büyümenin dışında kalanlar, İstanbul, Denizli ve Antep’ten tekstil işçileri anlattı...
İstanbul’da tekstil atölyelerinde işçiler asgari ücrete yakın ücretlere çalışıyor. Alınan ücretler çekilen kahra değmiyor. 19 yaşındaki Suna yaklaşık bir senedir çalıştığı tekstil firmasındaki kötü koşulları, ağır hakaretleri hayretle anlatırken Hasan 20 yıldır içinde olduğu meslekte kedini “robot gibi” diye tarif ediyor.
Tuzla’da perde üretimi yapan yaklaşık 50 işçinin çalıştığı bir firmadan 19 yaşındaki Suna ile beraberiz. Bir yıldır ailesiyle İstanbul’da olduklarını anlatan Suna, İstanbul’a geldiklerinde babasının ne çalışmasına ne de okumasına izin verdiğini söylüyor. Tanıdıkların araya girmesiyle Suna’nın en azından çalışmasına izin veriliyor. İlk iş tecrübesini Tuzla’da tekstil atölyelerinde edinen Suna 10 aydır bu iş kolunda çalışıyor. İlk izlenimlerini anlatan Suna, “Ustalarım ve onların bir üstünde çalışanlar tekstili çekilmez hale getiriyor. İşçilere baskı uyguladıkları, çoğu zaman hakaret ettikleri için iyi bir ortam değil. İlk başta, işe başladığım zaman, ‘Burası çok iyi’ dedim. ‘İnsanlar ne kadar iyi’ diyordum. Zaman ilerledikçe kötü bir ortam olduğunu görüyorsun. Şimdi iğrenç bir ortam olduğunu düşünüyorum” diyor.
"PERDE YERE DÜŞTÜ DİYE İŞTEN ATTILAR"
Günde 10 saat çalıştıklarını söyleyen Suna işlerin durgun olduğundan da bahsediyor. Fazla mesailerin azaldığından, eskisi gibi iş olmadığından, işçinin bir kıymetinin kalmadığından yakınarak, “Fabrikada işçiler birbirlerini şikayet ediyorlar, kuyularını kazıyorlar. Ben onlar gibi değilim. Onlara da hak veriyorum, sonuçta kimse işinden olmak istemez. Bizim fabrikada da bu ara çok fazla işten atma yaşanıyor. Ufacık bir hatada haklı haksız demeden işten atıyorlar. Benim bölümümde çoğunlukla eşinden boşanmış kadınlar çalışıyor, tekrar iş bulamamaktan korkuyorlar” diye anlatıyor. İşten atmaların arttığını söyleyen Suna, “Geçen gün sırf perdeyi yere düşürdü diye bir kadını işten çıkarmışlar. Perdedir, düşer yani, insanız sonuçta” diyor.
MESAFEDEN BİLE PARA HESABI YAPILIYOR
Üretimin adım adım hesap edildiğinden söz eden Suna, “Bundan iki ay önce patronlarımız geldi. Ütü bölümüyle kesim bölümü arasında 3-4 metrelik bir mesafe var. Adımlarımızı saydılar, bir bölümü öbür bölüme yaklaştırdılar. Arada zaman kaybı olmasın diye o 3-4 metreyi birbirine yaklaştırdılar. Bize diyorlar ki ‘Sen şuradan şuraya gidiyorsun, biz bu kadar para kaybı yaşıyoruz.’ 3 milyona yeni bir makine aldılar fabrikaya. Çayla makinenin yanına gidemiyoruz, yanından geçerken dikkat ediyoruz. Geçen gün kadının biri çarptı. Kadına ‘Salak mısın?’ diye çıkıştılar. O an o kadar zoruma gitti ki... Niye hakaret ediyorsun makine bizden kıymetli mi? Makineye değersen hakareti yersin, senden daha kıymetli. Benim tekstil ortamımda adımlarım sayılıyor, para hesap ediliyor, hakaretler havada uçuşuyor” diyor.
"PATRON AÇISINDAN İYİYE GİDİYOR, İŞÇİ HER GÜN DAHA DA EZİLİYOR"
Küçükçekmece’de, İkitelli Organize Sanayi Bölgesindeyiz. Cuma vakti, sanayide bir kahvede Tekstil İşçisi Hasan ile oturuyoruz. Hasan 700’den fazla işçinin çalıştığı bir tekstil firmasında çalışıyor. Tommy Hilfiger, Hugo Boss, Calvin Klein gibi büyük firmalara penye dikiyorlar. Firmanın asıl büyük fabrikası Malatya’da bulunuyor. Orada 3 bine yakın işçi çalışıyor. Ücretler ise asgari ücret sınırında. En deneyimlisinin asgari ücretten 2 bin lira fazla aldığı firmada en düşük ücreti alanla en yüksek ücreti alan işçi arasındaki fark 500 lira kadar. Hasan 13 yaşından beri tekstil işinde. “Daha önceden merdiven altı atölyelerde çalıştım. Şu an 33 yaşındayım. Dayak yiyerek yetiştik. Tekstil kötüye gidiyor. Üretim açısından değil. Hatta patronlar açısından bakarsan iyiye gidiyor ama işçiler her geçen gün daha da eziliyor” diyor.
"MESLEK BİLMENİN KARŞILIĞI YOK"
Sabah 07.30’dan akşam 18.00’e kadar çalıştıklarını söylüyor Hasan, fabrikanın büyük çoğunluğunun yaşlı olduğundan söz ederek: “EYT çıktı bizim şirketin yüzde 80’i emekli oldu. Neredeyse en genç benim. Eskisi gibi tekstil işçisi yetişmiyor. Kimse göndermiyor çocuğunu tekstile. Göndermez tabii, sen gönderir misin? Ben göndermem, ne işi var burada? Gitsin markette kasiyer olsun daha fazla kazanır. Meslek bilmenin de bir karşılığı yok ki. Aldığın ücret asgari ücret.”
Fazla mesailerin kesildiğini, işlerin durgun olduğunu anlatıyor: “Eskiden fazla mesai oluyordu. Cumartesi pazar çalışıyorduk. Şimdi o kadar fazla mesai olmuyor, işçiler genellikle günlük işlere gidiyor. İşten atma bizim firmada yaşanmıyor. İşçilerin hepsi eski işçiler, tazminatları var. İşten çıkarmak patrona büyük masraf. Gönüllü çıkışlar yaşanıyor, anlaşarak çıkıyorlar.”
"ROBOT GİBİ"
Her gün Esenyurt Kıraç’tan İkitelli Organize Sanayi Bölgesi’ne geldiğini söyleyen Hasan, “En az 2 saatim yolda geçiyor. Akşam trafik olduğu zaman 3-4 saat oluyor. 9 buçuk 10 saat işyerinde kalıyoruz, bir de yolu ekle, etti sana 12-14 saat. Gece 00.00’da yatıyorum sabah 06.00 mecbur kalkıyorum. Robot gibi. İnan aldığımız ücrete değmiyor bunca emek. Başka fabrikalarda bayramdan bayrama harçlık var, bizde o da yok. Bazı işçiler de haram diyor, öyle para alınmaz diyor. Bizim firmada her bölümün kendi temsilcisi var, onların sesi çıkmayınca işçinin de sesi çıkmıyor” diyor.
YARIN: Korkacak neyimiz kaldıysa, hâlâ birlik olamıyoruz