Sığınmacı Hakları Platformu: Zorla geri göndermeleri durduralım
Sığınmacı Hakları Platformu, düzenlediği basın toplantısında zorla geri göndermelerin bir an önce durmasını istedi.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Sığınmacı Hakları Platformu, zorla geri göndermelere karşı Ümran Derneği’nin Fatih’te bulunan şube binasında basın toplantısı düzenledi. Burada yapılan açıklamada zorla geri göndermelerin bir an önce durması gerektiğine dikkat çekilerek, “Sığınmacılara insanca yaşam olanağı sağlanmalıdır” denildi. Eşinin Apaydın Gecici Barınma Merkezi’nden sınır dışı edildiğini söyleyen bir kadın ise, “Kocamı niye sınır dışı ettiniz? Bu insanlığa sığar mı? Biz Suriyeliler olarak dükkana çıkmaya korkuyuruz? Sonumuz nasıl olacak? Geleceğimiz nereye gidecek onu bilmiyoruz, insanlık değil bu” diyor.
"SIĞINMACILARA İNSANCA YAŞAM OLANAĞI SAĞLAYALIM"
Ortak açıklama Türkçe ve Arapça olarak okundu. Türkçe açıklamayı Yıldız Önen ve Arapça açıklamayı ise Taha Elgazi okudu. “Zorla geri göndermeleri durduralım, sığınmacılara insanca yaşam olanağı sağlayalım” diyen Önen, “Son aylarda sığınmacılara yönelik hak ihlalleri artarak devam ediyor. Bu ihlallerin başında da zorla geri göndermeler geliyor. Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin zorla geri gönderilmesi konusu giderek korkunç bir hal almaya başladı” ifadelerini kullandı.
"UMUTSUZLUĞA YOL AÇIYOR"
Zorla geri göndermelerin bütün toplumda, özellikle Suriyelilerde büyük bir kaygı uyandırdığını anlatan Önen, “Umutsuzluğa yol açıyor. 10 yıldır bu topraklarda bir hayat kurmaya çalışan, ellerinden geldiği kadar üzerlerine düşeni yapmaya çalışan; iş yeri açan, işyerlerinde çalışan, okula giden, öğretmen, doktor, mühendis, tamirci, terzi, berber, tatlıcı olarak topluma hizmet vermeye çalışan milyonlarca insan şimdi umutsuzluk içinde. Yarınının ne olacağını bilmiyor, her an zorla geri gönderilebileceğinin korkusunu yaşıyor. Oysa bu insanlar uluslararası koruma yasalarının güvencesi altında, kendilerine Türkiye devleti tarafından verilen kimliklerle burada yaşıyorlar” dedi.
"ULUSLARASI ANLAŞMALARA AYKIRI"
Suriye'nin güvenli bir ülke olmadığına dikkat çeken Önen, “Pek çok Birleşmiş Milletler ve Sivil Toplum Kuruluşları raporunda da net bir şekilde belirtildiği gibi, Suriye'nin kuzeyi güvenli değil. Daha iki ay önce, 6 Kasım 2022 tarihinde, rejim güçleri sabah saatlerinde İdlib'in kuzeyindeki zorla yerinden edilen sivillerin yaşadığı Maram Kampı'na misket bombalı saldırı düzenledi. Saldırıda 6 sivil hayatını kaybetti, en az 75 sivil yaralandı. Vefat eden kişilerinden Amîr Elali vefat etmeden 2 ay önce Türkiye'den sınır dışı edilmişti. Bu raporlara rağmen Türkiye’nin geri göndermelere devam etmesi uluslararası anlaşmalara aykırıdır. Suriye savaş bölgesi olduğu için oraya Suriyeliler sınır dışı edilemezler. Ancak yetkililer bunun da bir formülünü bulmuşlar: 'Gönüllü geri gönderiyoruz' diyorlar. Oysa pek çok durumda, rıza belgelerinin baskıyla imzalatıldığı biliniyor. Elleri kelepçeli bir şekilde parmak izi alınanlar veya uzun süre gözetimde tutma tehdidiyle imza atmaya zorlanan insanlar var. Bu insanlar neredeyse 10 yıldır buradalar, burada bir düzenleri var. Bazı örneklerde yetişkin erkekler Suriye’ye gönderiliyor,fakat aileleri ve çocukları burada kalıyor, aileler bölünüyor” ifadelerini kullandı.
"ÇOĞU GEÇİCİ KORUMA KİMLİĞİNE SAHİPTİ"
23 Ocak 2023 tarihinde yaşananlara örnek veren Önen, “Hatay il Göç Müdürlüğü'ne bağlı Apaydın Geçici Barınma Merkezinde bulunan 600 civarı Suriyeli sığınmacının içerisinden 50 kişilik bir grup sınır dışı edildi. Sınır dışı edilen kişilerin çoğu geçici koruma kimliğine sahiplerdi. Kimisinin aileleri, çocukları Türkiye'de farklı illerde ikamet etmekteydiler. Ancak şimdi bu aileler ve çocuklar yalnız kaldılar. Son zamanlarda uluslararası öğrenciler de “belgelerindeki eksiklikler” nedeniyle polis tarafından gözaltına alınıp sınır dışı edilmek üzere Göç İdaresine bağlı Geri Gönderme Merkezlerine gönderiliyor. “Süpürme” adı verilen toplama ve geri gönderme amaçlı kontrollerin oluşturduğu mağduriyet, ailelerinin izniyle ve devletlerinin onayıyla ve kendi paralarıyla ülkelerinden Türkiye’ye üniversite öğrenimi için gelen uluslararası öğrencileri de içine alacak ölçüde genişlemiş durumda. Acil önlem alınmadığı takdirde, uluslararası öğrencilerle ilgili olarak bugüne kadar sarf edilen tüm çabalar, telafisi güç biçimde zarar görecek” dedi.
"İNSANLARI SAVAŞ BÖLGESİNE GÖNDERMEK İNSANLIK SUÇU"
Hukuka aykırılık boyutuna da değinen Önen, “Geri gönderme, Türkiye’nin de taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi’ne ve iç hukukumuzda düzenleme getiren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na doğrudan aykırı. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 4. maddesi, ülkesinde zulüm ve/veya ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalma halinde insanların geri gönderilemeyeceğini söyler. Bu Cenevre Sözleşmesi’nin temel yapıtaşıdır. Bunun ihlali insanların temel haklarını ihlal edildiği anlamına gelir. Suriye hala savaş bölgesidir. Kuzeyinde hâlâ çatışmalar devam etmektedir. Rusya uçaklarla sivil hedefleri vurmakta ve can kayıpları yaşanmaktadır. İnsanların savaş bölgesine gönderilmesi insanlık suçudur. Hukukun evrensel ilkelerinin ve uluslararası anlaşmalar gereğince, kişi ağır bir suç işlemiş olsa bile, savaş bölgesine geri gönderilemez, cezasını sığındığı ülkede çeker.”
"İNSANLIK SUÇU İŞLENİYOR"
“Şu anda insanlık büyük bir suç işliyor” diyen Önen son olarak şunları söyledi: “Bu insanları bir değer olarak görmek yerine siyasi bir koz olarak kullanmak, bunun üzerinden siyaset yapmak büyük bir suç. Türkiye’de kardeşlik söylemiyle başlayan bu süreç, bugün ayrımcılığın ve mültecilere karşı hukuksuzluğun yaygınlaştığı bir duruma dönüştü. Bunun ahlaki anlamda başlıca sorumlusu, on yıldır ırkçı söylemlerle kamuoyunu ve dolayısıyla hükümeti sıkıştırmaya çalışan ve ayrımcılığı ve hak ihlalini bir politika olarak önerip bunda ısrar eden muhalefet partileridir. Hukuki ve siyasi sorumlusu ise, onların ayrımcı propagandalarına karşı etkili bir bilgilendirme yapamayan ve zaman içinde onların önerdiği ayrımcı politikaların yörüngesine girerek mültecilere yönelik hak ihlallerine sebep olan uygulamalar yapan hükümettir. Genel seçimler yaklaştıkça siyasi partilerin çoğunun, başta Suriyeliler olmak üzere tüm sığınmacılara dönük negatif söylem kampanyalarının yörüngesine girdiği görülüyor. Bu negatif söylem ve tutumlar gündelik hayatın içinde ayrımcılığa, ırkçılığa ve şiddete, hatta yer yer linç girişimlerine varan ürkütücü hadiselere sebep oluyor. Sığınmacılara dönük negatif söylem ve kampanyalar, günlük hayatta yaşananlar, zorla geri göndermeler ve geri gönderme merkezlerinde yaşanan olaylar, temel insani hassasiyetlere sahip herkesin harekete geçmesi gereğine işaret ediyor. Çözümün yolu adaletten ve hukuktan geçiyor. Sığınmacılar, bir an önce sınır dışı edilmesi gereken insanlar değil hak sahibi kişilerdir, hukuken tanımlanmış statüleri vardır. Zorla geri gönderme hiçbir işe yaramaz. Sınır, mutlaka aşılır. Sadece daha fazla acı ve hak ihlalleri yaşanır.”
"SONUMUZ NE OLACAK?"
Eşinin Hatay Apaydın Geri Gönderme Merkezinde kaldığını belirten bir sığınmacı kadın yaşadıklarını şöyle anlattı: “Eşim Apaydın Geçici Barınma Merkezinde kısa bir süre kaldı. Alınma sebebi eşim sigara kullanıyordu. Dükkandan sigara almış ve 4-5 paket almış polis çevirmiş. ‘Sen sigarayı kaçırıyorsun’ diye o bahaneyle Tuzla’ya aldılar. Tuzla'da sonra Apaydın Geri Gönderme Merkezi’nde gönderdiler. Burada biraz fazla kaldı, darp edildi, işkence gördü, sonra sınır dışı edildi” dedi. Sınır dışı edildikten sonra kocasıyla konuştuğunu aktaran kadın, eşinin kendisine herhangi bi geri dönüş evraklarına imza atmadığını aktardığını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Eşim bana evraklar imzalı geldi’ dedi. Benim kocamın Türkiye'de yaşadığı müddetçe herhangi bir suçu yoktur isterseniz de hangi mahkemeye giderseniz gidin, sabıka kayıtlarını kontrol edin. Ben burada çocuklarımla kaldım. 2 çocuğum engelli kocam da bunu Apaydın Geçici barınma merkezi müdürlüğüne söyledi. Raporları gösterdi. Ona rağmen sınır dışı ettiler. Şimdi ben bu çocukların tedavisi, geçimini nasıl sağlayacağım. Kocamı niye sınır dışı ettiniz? Bu insanlığa sığar mı? Biz Suriyeliler olarak dükkana çıkmaya korkuyuruz? Sonumuz nasıl olacak? Geleceğimiz nereye gidecek onu bilmiyoruz, insanlık değil bu” dedi.
"HUKUKİ DEĞİL"
Avukat Ümit Kutbay, Geri Gönderme Merkezlerinde her gün çok sayıda hak ihlalinin yaşandığına dikkat çekerek, “Ulusal mevzuatımız bu mevzuatı uygulayanlar açısından mağduriyete kapı aralayan bir esnekliği barındırıyor. Yani işte kamu düzenine, kamu güvenliğine aykırı faaliyet yürütenlere geri gönderme yetkisi sunuyor idarecilere, uygulayıcılara... Bunlar çok muğlak kavramlar. Yani örnekte de görüldüğü gibi 3-5 paket sigara almış birinin kamu düzenini ve kamu güvenliğini tehdit ediyor kılıfı altında deport işlemi gerçekleştirildi. Bunun ne kadar basit ve anlamsız olduğu söz konusu örneklerden bile rahatlıkla görülebilir. Bu çok tehlikeli bir kavram” ifadelerini kullandı. Geri gönderme prosedürünün hukuki olmadığına dikkat çeken Kutbay, gönüllü geri gönderme formları adı altında zorla imzalatıldığını da anlattı. (İstanbul/EVRENSEL)