Millet İttifakı göç konusunda ne diyor ne demiyor?
"Aynısını AKP yapıyorken Millet İttifakı devletin bekası ve devamlılığını esas alarak neyi çözecek?"
Fotoğraf: DHA
Aysel Ebru ÖKTEN
EMEP Göç ve Mülteciler Bürosu
Millet İttifakının açıkladığı ortak mutabakat metninde göç ve sığınmacılar başlığı altında ifade edilen maddelerin göç alan bir ülkenin en önemli ve tek sorununun sınırlardaki güvenlik anlayışı olduğu ön kabulü ile yazıldığını ifade etmek gerekiyor. Türkiye işçi sınıfına; esnek çalışma ve uluslararası sermaye planlarıyla uyumlu birkaç yenilik dışında çözüm getirmeyen metin mülteci işçileri ‘kaçak’ olarak niteleyip iş cinayetlerinde ölmelerini yok sayan bir çerçevede ele alıyor. Neticede bu meseleyi bu hale sokan da emperyalist ülkelerle iş birliği halinde girdiği savaşlar ve rüşvetler karşılığı ülkeyi göçmen deposu ve ucuz iş gücü cennetine dönüştüren dünden bugüne AKP hükümetidir. Bundan kurtuluş da restorasyon değil köklü bir dönüşüm gerektirir.
Somut olarak hedef ülke pozisyonunda olan Türkiye’nin göç ile başlayan sorunlarına dair bir kelam etmekten öte, göçün engellenmesi üzerine bir strateji kuran bu metnin içerisinde entegrasyon, bir arada yaşam, günlük hayatın yerli ve göçmenlere yönelik düzenlenmesine dair tek bir kelime bulamıyoruz. İktidarın dış politika anlayışına ve göç meselesindeki düzenlemelerine ilişkin somut ve yeni bir öneri sunamayan metin, Türkiye’yi bir “göçmen deposu” haline getiren Geri Kabul Anlaşması’nın iptal edilmesinin elzemliği karşısında yalnızca gözden geçirme yaklaşımında bulunuyor. “Yurtta sulh dünyada sulh” ilkesi ile dış politika düzenlemesini ilke haline getireceğini ifade eden metinde, tek adam iktidarının Suriye, Libya gibi ülkelere asker göndermesine, işgal durumlarına, sınır ötesi operasyonlarla güvenlik güçlerinin konumlandırılışı üzerine dair somut bir şey söylenmemiştir.
Emperyalizm bitmediği müddetçe göçün bitmeyeceği gerçeğine gözler kapatılarak sınırlarda yeni güvenlik birimleri inşa etmek göçü yalnızca zorlaştırır ve yasa dışı hale getirir, bitiremez. Bu metinden beklediğimiz elbette, insanlık tarihi kadar eski bir mesele olan göçün sorunlarına ilişkin toplam bir çözüm hattı değil, bunu yapacak da Millet İttifakı değil. Fakat göçe ilişkin bir başlık ayırıp, tek adam iktidarının ortaya koyduğu pratiklerin ötesine geçemeyen, çoğunlukla uluslararası örgütler ve güvenlik ikilemi arasında gidip gelen bu metinde, Türkiye’yi tampon ülke haline getiren geri kabul anlaşmalarının iptaline ilişkin bir söz geliştirilememiştir.
Türkiye’de kalışlarına ilişkin yalnızca kayıt altına alınmaları üzerinden sürdürülen dar yönelim, göçmenlerin de insan haklarına ilişkin tutumlarında Millet İttifakının iktidar ile benzeştiği noktalardan biridir. Metinde göçmen işçilik, koşullar ve bunun yarattığı sonuçlara ilişkin yalnızca piyasalarda “kaçak” işçi çalıştırmanın önüne geçmek olarak ifade edilmiştir. Metnin tümünde yerli işçilere onların sorunlarına dair olan “körlük” mülteci-göçmen işçiler için de sürdürülmüştür. Bir kez daha eleştirmekte fayda var, ülkenin tüm işleyiş ve sorunlarına dair ele alınan bir metinde kurulan dilin sorunları var. Göçmen-mültecilere konumları ne olursa olsun “kaçak” yaftasını yapıştırmak, göçmen ve mültecileri kriminalize etmektedir. Bu yaklaşım yerli halkın mültecilere olan düşmanlığını büyütmekte. Bu dil terk edilerek, kalanlar için eşit yurttaşlık temelli bir tartışma yürütmek elzemdir.
Metinde bu başlık altında olumlu sayılabilecek bir yan ise, yoğun göç alan belediyelerin bütçelerinin sığınmacı ve düzensiz göçmen oranında destekleneceğidir. Bu yaklaşım hizmet alamayan göçmen ve mültecilere hizmetin ulaşması ve yerlilerin elde ettiği hizmetlerin kapsamının genişletilmesi için önemli bir başlangıç olabilir. Metnin olumlu sayılabilecek bir diğer vurgusu ise, mülteci-göçmenlerin sorumluluğunun yalnızca Türkiye değil, bölgesel güçler, uluslararası örgütlerin birer aktör olarak sorumluluk alması gereği vurgusudur.
Bir başlık altında insan hakları, diğer başlıkta kuşların göç yollarının dikkate alınacağı yazıyor. Fakat konu ‘göç ve sığınmacılar’a gelince her ikisi de unutuluyor. Avrupa Birliği’ne üye değilken bile üyesiymiş gibi bir taşeronluk görevi yürütüyorken, tam üyelik halinde bu görev perçinlenir. “Türkiye’ye bir ‘tampon ülke’ muamelesi yapılmasına izin vermeyeceğiz” diyemezsiniz örneğin. Emperyalist düzende her kapitalist ülkeye biçilen rol ve görevler vardır. Bunlardan biri de Türkiye’nin göçmen deposu ve ucuz iş gücü cennetine dönüştürülmesidir. İşçilerin ‘çalışma hayatı’ başlığı altında kendine yer edinebilmesi de hem kullanılan dil hem de bu roller açısından böyledir.
‘HAK, HUKUK, ADALET… HAK GETİRE!’
Türkiye ile AB arasındaki 2014 Geri Kabul Anlaşması ile 18 Mart 2016 Mutabakatı’nı gözden geçireceğini söylüyor metin. İptal edeceğiz demiyor, diyemiyor. AB’ye, ABD’ye ve NATO’ya göbekten bağlılık yemini etmenin bedelidir bir yerde bu. Türkiye’yi hem yerli hem mülteci işçiler açısından cehenneme çeviren bu anlaşma kesinlikle iptal edilmelidir. Düzensiz göçün kaynağı olan ülkelerle geri kabul anlaşmaları yapacaklarını vadediyor metin. AB bize, biz Ortadoğu ülkelerine yükleneceğiz öyle mi? Nerede hak, nerede hukuk, nerede adalet? Güvenlikçi yaklaşımda ağırlığı hissedilen İYİ Parti Geri Kabul Anlaşması gerekirse iptal edilebilir demişti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bu anlaşmanın kabul edilemez olduğu değerlendirmesinde bulunmuştu. Gelinen noktada Ahmet Davutoğlu’nun dışişleri bakanı olarak 2014’te imzaladığı, başbakan olarak 2016’da mutabakata vardığı bu anlaşmanın iptaline razı olamamışlar. AKP’li olarak bizi yurtta ve cihanda savaşa sokan Ahmet Davutoğlu’ndan Gelecek Partili olarak farklı bir şey beklememek gerekir.
‘SUÇ İŞLEYENİN CEZASI NEDEN İDAM OLSUN?’
Uluslararası koruma statüsü belirleme merkezleri kuracaksınız, iyi güzel. Geri gönderme merkezlerinin sayılarını ve kapasitelerini artıracaksınız diğer yandan. Tehdit unsuru ve işkence merkezleri haline gelen bu kurumlar kapatılmalıdır. GGM’ler kapatılmalı, göç ve iltica ofisleri açılmalıdır. Suç işleyenin cezası cezaevidir. İran’da idam edilecek bir mülteci burada hırsızlığa karıştıysa suçun sabit görülmesiyle cezası hapis olmalıdır. Hukuk ve adalet vadedenler Türkiye’ye sığınan bir mülteciyi idama yollayarak insan hakları ihlalinden sıyrılamaz! Bu ‘Bizde idam cezası yok seni İran’da idam edeceğiz’ diyememenin metne yedirilmesidir.
Mahalle, ilçe ve il bazında kontrolsüz yoğunlaşmalara veya gettolaşmaya izin vermeyeceksiniz. Peki bunu nasıl yapacaksınız? AKP’nin garabet ‘seyreltme projesi’ ile mi? Sonraki maddede bunun yanıtını “evet” olarak görüyoruz: “Göçmenlerin kayıtlı oldukları iller dışında gerekçesiz ve uzun süreli bulunmalarına izin vermeyeceğiz.” Yani AKP’nin ülkeyi bir açık cezaevine çevirme politikasını kesintisiz sürdüreceksiniz! Kaçak göçmenleri çalıştıran işletmelere uygulanan cezai yaptırımları artıracaksınız. Çalışma iznine dair bir düzenleme getirmeyeceksiniz! Gettolaşma ve kayıt dışı çalışma neden yaygınlaşır? Açlık, yoksulluk ve mülteci düşmanlığının karma politikası yüzünden. Yani siz bir mülteci ya da değil insana Burdur’da ekmek sağlayamazsanız, İzmir, İstanbul’a göçer. Türk de göçer, Arap da göçer, Kürt de göçer. TÜSİAD’ın işi görülsün, işe yaramayan açlıktan ölsün Türkiye’si mi bizi bekleyen?
‘HALKLARIN MÜCADELE VE MÜDAHALESİ ŞART’
Mülteci çocuklara Türkçe öğretmek için bir madde ayrılmış fakat Türkiye’de yaşayan halklara da biraz mülteciliği anlatalım diye düşünülmemiş. Tek dil, tek din, tek teklik... “Türk iş insanlarının Suriye’nin yeniden imarında yer almalarını ve Suriye’ye yönelik yatırımlarını destekleyeceğiz” denilmiş metinde. Türkiye’nin Suriye savaşına müdahil olma sebeplerinden biri değil miydi bu? Aynısını AKP yapıyorken Millet İttifakı devletin bekası ve devamlılığını esas alarak neyi çözecek? Sorunların kaynağını çarpıtarak yine bu sistemin mağduru olan mültecilere göçmenlere yıkan ve halklar arasına ırkçı şoven politikaları güçlendiren metinler ile ortak sorunlarımız çözülemez. Sorunların asli çözümünü içeren, gerçek bir halk ittifakının oluşması için mücadeleyi güçlendirmek gerek. Dolayısıyla da bunun iddiasında olan Emek ve Özgürlük İttifakının ortaya koyduğu hat giderek önemini büyütüyor.