Bakanlık genelgesi ayrımcılığı artırdı, hasta tutuklular için ATK şartı kaldırılmalı
Cezaevlerinde bulunan yüzlerce ağır hasta tutuklu tahliye kararı bekliyor. Adalet Bakanlığı genelgesi çözüm olmazken insan hakları örgütleri ATK onayı şartının kaldırılmasını istiyor.
Fotoğraf: Evrensel
Metin TAŞKIRAN
İstanbul
Cezaevlerinde bulunan ağır hasta tutukluların tahliyesinin sağlanmaması kaygıların sürmesine neden oluyor. Son olarak “28 Şubat davası”nda yargılanıp müebbet hapis cezası verilen eski Korgeneral Vural Avar’ın cezaevinde yaşamını yitirmesi hasta tutukluların durumunu ülke gündemine taşımıştı.
Avar’ın ölümünün ardından Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın imzasıyla 3 Ocak’ta "Sürekli Hastalık, Sakatlık ve Kocama Sebebiyle Kişilerin Cezalarının Hafifletilmesi veya Kaldırılması Hakkında İşlemler" başlıklı genelge yayımlandı. Cumhurbaşkanının af yetkisini düzenleyen bu genelgenin ardından gözler hasta tutukluların durumuna çevrildi.
Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’nün resmi sitesinde yer alan verilere göre; 1 Aralık 2022 itibarıyla 286 bin 797 kapasiteli ceza infaz kurumlarında 336 bin 315 kişi bulunuyor.
İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonunun Nisan 2022 tespitlerine göre ise Türkiye hapishanelerinde 651’i ağır olmak üzere 1517 hasta mahpus bulunuyor. Ancak bu sayıların İHD’nin ‘tespit edebildiği’ kişiler olduğu düşünülürse sayının daha da fazla olduğu tahmin ediliyor. Yine İHD verilerine göre 2022 yılında hapishanelerde 76 kişi yaşamını yitirdi, bunlardan 35’inin hastalıkları nedeni ile yaşamını yitirdiği belirtildi.
CUMHURBAŞKANINA AF YETKİSİ
Türkiye’de, F Tipi hapishanelere geçişi sağlamak için 19 Aralık 2000 yılında hapishanelere düzenlenen operasyon sonucu gerçekleştirilen katliamdan sonra F Tipi hapishaneleri açılmış ve buna karşı yoğun açlık grevleri yaşanmıştı. Bu süreçte açlık grevlerinde 122 mahkum yaşamını yitirmişti. Bunun üzerine 01.01.2006 tarih ve 20 sayılı Adalet Bakanlığı Genelgesi ile Cumhurbaşkanının Anayasanın 104. maddesine göre sürekli hastalığı bulunan, sakatlığı veya kocama sebebi ile cezaevinde kalamayacak durumda olan mahpusların cezalarını hafifletmek veya kaldırmak ile ilgili yetkisi düzenlenmişti.
Ankara milletvekili Ali Haydar Hakverdi’nin yazılı soru önergesine cevap veren Adalet Bakanlığı verilerine göre ise; Kenan Evren 27, Turgut Özal 21, Süleyman Demirel 100, Ahmet Necdet Sezer 263, Abdullah Gül 30 ve son olarak da resmi gazete verilerine göre AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 mahpusu Anayasanın 104.maddesine göre affetmişti.
Ancak yayımlanan son genelgenin ardından Erdoğan, 28 Şubat davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan 87 yaşındaki İlhan Kılıç ve 75 yaşındaki Kenan Deniz için af yetkisini kullandı.
Erdoğan, ilk olarak 28 Şubat davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan 87 yaşındaki İlhan Kılıç ve 75 yaşındaki Kenan Deniz’in af yetkisini kullandı. Erdoğan ayrıca, adli hükümlü Mustafa Kartal’ın 9 yıl 46 ay 24'lük cezasını da “sürekli hastalık” sebebiyle kaldırdı. Karar Resmi Gazete’de yayımlanırken, sağlık durumları daha ağır olan siyasi tutukluların tahliye edilmemesi tepkiyle karşılandı.
“GENELGEDEN SONRA BİRKAÇ KİŞİ SERBEST BIRAKILDI, HAPİSHANELERDE YÜZLERCE AĞIR DURUMDA MAHPUS VAR”
Yeni çıkan genelgeyi ve hata tutsakların tahliyesine ilişkin ayrımcı tutumu İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen ile konuştuk.
Genelge ile tüm ağır hasta mahpusların tahliye edilebilmeleri ile ilgili fiili bir durumun olmadığını söyleyen Çevirmen, yasa maddelerinin hızlıca düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.
Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamında tutulan hasta tutsakların bırakılmadığını belirten Çevirmen, “Ayrıca infaz kanununun özellikle 25.maddeki kapsamında olan ağırlaştırılmış müebbet hükümlüleri ile Adli Tıp Kurumu (ATK) raporu ile salıverilmeleri gerekirken ‘toplum güvenliği bakımından tehlike oluşturduğu’ düşünülen ağır hasta mahpuslar da tahliye edilmiyor. Kovid gerekçe gösterilerek çıkarılan 7242 sayılı infaz kanunu değişikliği ile adli mahpusların salıverilmesi kolaylaştırılmış ancak TMK kapsamındaki mahpuslar tahliye edilmedi ve hapishanelerde yaşamlarını yitirdiler. Genelge yayınlandıktan sonra birkaç kişi serbest bırakıldı ancak hapishanelerde yüzlerce ağır durumda olan hasta mahpus var. Hapishanelerde 2022 yılı içinde 80 yaş üzeri 4 mahpus yaşamlarını kaybetti. Bir elim parmaklarını bulan sayıda mahpus ölümün sınırına geldiğinde tahliye edildi ancak kısa bir süre sonra yaşamlarını kaybettiler. Hapishanede ölmesin mantığı ile tahliye edilmeleri yaşam hakkını korumuyor ne yazık ki” ifadelerini kullandı.
“ATK SÜRECİ MAHPUSLAR İÇİN EZİYETE DÖNMÜŞ DURUMDA”
Söz konusu hasta tutsaklar olduğunda en çok tartışılan kurumların başında ATK'ler geliyor, söz konusu genelgede de yine ATK referans gösteriliyor. ‘Cezaevinde kalamaz’ raporu verilmesine rağmen, ATK kararlarıyla tahliyeleri engellenen tutsakları sorduğumuzda ise Çevirmen şu şekilde yanıt verdi;
“Adli Tıp Kurumunun siyasi saiklerle hareket ettiği ve Tıp etiği dışında kararlar verdiği hepimizin malumu. Hapishanede kalamayacak durumda olmasına rağmen ATK raporlarıyla içeride tutulan mahpuslar yaşam savaşı veriyor. Bunun onlarca örneği var. Hastanelerden “hapishanede kalamaz” şeklinde raporu olan mahpuslar ATK’ya takılıyor ve bu süreç mahpuslar için bir eziyete dönmüş durumda. Çünkü günlerce yolculuk yapıyorlar, bulundukları yerden ATK’ya ring araçlarıyla götürülüyorlar, uzun yolculuk boyunca kelepçeli şekilde tutulma, ihtiyaçların giderilmemesi gibi birçok hak ihlali de yaşanıyor ve sonu da alınmıyor. O nedenle tam teşekküllü hastanelerin raporlarının de geçerli olması lazım. Yeni genelgede buna dair bir düzenleme var ancak bu tüm mahpusları kapsayacak mı yoksa yalnızca bu genelge çerçevesinde mi geçerli olacak belli değil. Savcılıklara re’sen süreç başlatma yetkisi de verildi ancak nasıl bir yol yöntem izleniyor, mahpusların geneli için bir çalışma var mı bilemiyoruz. O nedenle başvuruculara da bir cevap veremiyoruz.”
“TMK KOMPLE KALKMALI”
Genelgenin 5.maddesinde AKT’nin hükümlüde; sürekli hastalık, sakatlık veya kocama hallerini tespit etmesi halinde Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilecek dosyada “kolluk marifeti ile tespit edilebilecek mesleği, şahsi ve aile durumu gösterir yazı”nın da yer alacağı ifade ediliyor. Çevirmen, TMK kapsamındaki mahpuslar bakımından bu tarz araştırmaların genellikle sübjektif kanaat içermesi sebebiyle sorun oluşturacağı düşüncesinde.
Mahpusların tahliyelerinin önündeki en büyük engel olan TMK’nin komple kalması gerektiğinin altını çizen Çevirmen, “Yine 5275 sayılı kanunun 16. maddesinde hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi düzenlenmiştir. Kanunun 16.maddesinin 3.fıkrasındaki Adli Tıp Kurumu onayının kaldırılması gerekiyor çünkü uygulamada Adli Tıp Kurumu, TCK tarafından korunması gereken hukuki yarar ilkesini göz önüne almayıp siyasi saiklerle hareket ediyor ve özellikle TMK kapsamında hüküm giyen mahpuslar aleyhine raporlar düzenliyor. Bu nedenle Adli Tıp Kurumu onayının kaldırılması da önemli” diye konuştu.
“YAŞAMINI İDAME ETTİREMEYEN MAHPUS İÇİN ‘TOPLUM GÜVENLİĞİ’ GEREKÇE GÖSTERİLEMEZ”
Son olarak 16. maddenin 6. fıkrasında hayatını yalnız idame ettiremeyen mahpuslar bakımından “toplum güvenliği bakımından ağır ve somut tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen” ibaresinin de çıkarılması gerektiğini vurgulayan Çevirmen, şu ifadeleri kullandı:
“Hapishanede yaşamını tek başına idame ettiremeyen bir mahpusun toplum güvenliği gerekçe gösterilerek hapiste tutulması kabul edilemez.
5275 sayılı kanunun 25.maddesinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının infazı düzenlenmiştir. Bu maddenin de tümüyle kaldırılması gerekiyor. Bu madde nedeni ile ağırlaştırılmış müebbet hapis hükümlülerinin katı tecrit altında tutulmaları, hastalıklarının hızla ilerlemesine sebep olmaktadır. Maddenin 1.fıkrasının son bendinde hükümlünün cezasının infazına hiçbir surette ara verilemeyeceğinin düzenlenmesi bu durumda olan hasta mahpusların tahliyesini engellemektedir.