Maraş yolunda…
Siz bu yazıyı okuduğunuzda ben Maraş’ta deprem bölgesinde olacağım ancak şu anda hâlâ arızalı aracın içinde, yakınlarına ulaşma telaşı ile bekleyenlerle birlikteyim.
Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel
Fatih POLAT
Kayseri
Depremin ardından gazete merkezinde yaptığımız plan çerçevesinde, merkez üssü olan Maraş’a gitmek, ardından da Antep’e geçmek için uçak seçeneğinin iptal olduğunu öğrenince otobüsle gitmek için erken bir saatte otobüs bakıyoruz.
Kahramanmaraş ve Gaziantep’e giden firmalar dolu. Bakarken Metro Turizm’in muhtemelen ek sefer olan boş koltuk bulunan otobüslerinden biri için, 13.45’te Esenler’den hareket edecek otobüse bilet alıyoruz.
Esenler Otogarı endişeli bir kalabalıkla dolu. İnsanlar bir yandan enkaz bölgesindeki yakınlarından haber almaya çalışıyorlar. Gözü yaşlı çok insan var. 12’de hareket etmesi gereken otobüse bilet almış olanlar, saat 14.00 olduğunda bile otobüslerinin gelmemiş olmasından haklı olarak rahatsızlar. Yazıhane görevlileri ile bitmeyen bir tartışma süreci.
Bizim otobüsümüz de bir saat gecikmeli kalkıyor. Araçta herkes, ön koltuğun sırt bölümüne yerleştirilmiş olan küçük televizyonlardan deprem haberlerini izliyor. Bir yandan da enkaz bölgesindeki yakınlarından haber almaya çalışıyor insanlar. Sabah yedi gibi (7 Şubat Salı) Maraş’a varmayı umarken yollardaki yoğun kar nedeniyle gece yarısı araç bir noktada üç kilometrelik yolu dört saatte alıyor. Ardından sabaha karşı Nevşehir’de mola veriyoruz. Yarım saat ihtiyaç molasının ardından Kayseri’ye doğru devam ederken, aracın muavinin de, direksiyon sistemindeki bir arıza nedeniyle Kayseri Sanayi’ye girip, oradan devam edeceğimizi öğreniyoruz. Şoför, otobüsü Kayseri’de Sanayi’ye çekiyor. Orada bir bakım yapılıyor ve herkes için de bir mola.
Ancak Sanayi’den çıkıp Maraş istikametine yöneldiğimizde ilk köprü altında araç arıza nedeniyle duruyor. Ben bu yazıyı saat 12.20 civarı arıza yapmış olan aracın içinden yazıyorum. O arada bazı yolcular, yola devam etmek için yeni araç gönderilmesi için telefonlar ediyor, bazıları enkaz bölgesindeki yakınları ile konuşuyor. Bu konuşmalar hep endişeli, bazen de ağlamaklı ses tonu ile…
Aracımızın muavini yirmili yaşlarda bir genç. Yol boyunca ara ara kendisiyle sohbet ediyorum. Yanımdaki koltuk tesadüfen araçtaki tek boş kalan koltuk. O da oraya oturuyor. Abisi Antep’te subaymış. Binbaşı olduğunu söylüyor. Şu anda depreme müdahale için Maraş’taymış. Çok sayıda askerle birlikte. Azerbaycan’dan da deprem müdahalesine yardım için gelenler olduğunu anlatıyor. Verdiğimiz bir molada da, Silivri ve Kandıra cezaevleri ile başka bazı cezaevlerinden gardiyanların da depreme müdahale ekiplerine katılmak için yolda olduğunu görüyoruz.
Erzincan depreminden sonraki en büyük ve 10 ilde yıkımlara yol açan bir deprem olduğu için AFAD ekipleriyle birlikte iş görebileceği düşünülen epey bir ekibin harekete geçirildiğinin bir göstergesi sayılabilir bu.
Yol boyunca, otobüste yakınlarının yardımına yetişmek için bulunanlarla da sohbetler ediyoruz. Sohbet ettiğimiz biri, kentin yarısının yıkıldığını, yeni yapılanlar dahil, çok katlı binalarda büyük yıkımlar olduğunu dile getirirken, kendi yakınlarının olduğu, tek katlı, iki ya da en fazla üç katlı binaların bulunduğu bölgede yıkımın daha az olduğunu söylüyor. ‘Çok şükür’ bizimkiler iyi diyor. Ancak çaprazımda oturan orta yaşlı yolcu hâlâ sık sık telefon ile aradığı yakınlarından haber alamamış olmanın telaşı içinde.
Siz bu yazıyı okuduğunuzda ben Maraş’ta deprem bölgesinde olacağım ancak şu anda hâlâ arızalı aracın içinde, yakınlarına ulaşma telaşı ile bekleyenlerle birlikteyim. Son mola noktasında çuval çuval alınan ekmek ve gıda malzemeleri de otobüs içinde. Küçük piknik tüpü bile var.Birisi sesleniyor: “Arkadaşlar Twitter’ınız varsa herkes Metro Turizm’i etiketleyerek, ‘Araç bekliyoruz, yardım bekliyoruz’ diye tweet atsın.”Maraş yolunda bir günü devirmeye yaklaşırken, halimiz budur. Hadi ben de bir sigaraya ineyim…