İskenderunlu depremzede: Böyle kader olur mu, resmen ölüme terk edildik
"Mezar yerleri dolduğu için yeni mezar yerleri kazılan İskenderun’da ciddi bir travma söz konusu. Özellikle çocuklar için psikolojik bir yıkım"

Fotoğraf: Ali Çelebi
İLGİLİ HABERLER

Armutlu halkı geciken arama kurtarmaya tepkili: 2 gün, 3 gün bekledik neden gelmediniz?
Ahmet AKARSU
Berivan BALKAY
İskenderun
Hatay İskenderun’dayız. Burada insanların hayatta kalabilmeleri tamamen kendi çabaları ile mümkün oluyor. İnsani hiçbir ihtiyaç organize edilemiyor, en temel ihtiyaç olan tuvalet ve su dahi yok. İnsanların çaresizliğinin öfke ile nasıl buluştuğunu konuştuğumuz her yurttaşta görmek mümkün. Depremzedelerin neredeyse tamamı ya bir yakınını kaybetmiş, ya enkaz altından kurtarılmış, ya enkaz altından bir ya da birden fazla cenaze çıkarmış. Mezar yerleri dolduğu için yeni mezar yerleri kazılan İskenderun’da dolayısıyla ciddi bir travma söz konusu. Özellikle çocuklar için psikolojik bir yıkım yaşanıyor.
Devlet elinin hiçbir şekilde uzanmadığı ve insanları bu yıkılmış şehir ve cenazeler ile baş başa bırakılmasının en büyük görülen duygusu öfke. Yer yer bu öfke enkaz başında, bir toplanma merkezinde, bir çalışmada ya da dağıtım esnasında “fazla değil ihtiyacın olanı al” denildiği için karşımıza çıkıyor. Çaresizlik ve yarın ne olacağını bilememe hali insanları fazla erzak almaya itiyor. Aynı öfke yarın daha büyük patlamalara neden olacak ki tam da bu yüzden devlet, daha ilk günlerinde insanların hayatta kalabilmelerine dair organize olmak yerine OHAL ilan etmeyi tercih ediyor.
YETKİLİLERE CEVAP ENKAZ BAŞINDAN GELDİ
Hükümetin, bakanların ve Erdoğan’ın ne dediklerinden, enkaz başındaki insanların en ufak bir haberi dahi yok. Enkaz başında insanların gözü kulağı “ses var mı?” seslenişine bir cevap duymak oluyor. Ailesinden 4 yakınını kaybetmiş, cesetlerini kendi elleriyle çıkarmış olan insanlar, “devletin vatandaşı falan değiliz biz” siteminde bulunuyor. Aynı aile Erdoğan’ın Hatay’da açıklama yaptığını, “kader” dediğini. Bakanları bölgelere gönderdik açıklamasını bizden duyuyorlar. Cevaplar enkaz başındaki ailelerden geliyor:
- Hiçbir yetkili gelmedi, ölülerimiz parçalanarak çıkarmak zorunda kaldık. Resmen ölüme terk edildik.
- Biz bakan falan görmedik. Ne dediklerinin hiçbir önemi yok bizim için. Deprem olmadan bir şey diyecektiniz.
- Önlem yok, plan yok, destek yok. Böyle kader olur mu?
GÖNÜLLÜ DESTEĞE GELEN İŞÇİLERİN FAYDASI BÜYÜK
İskenderun Merkez’de OHAL sonrasında 4. günde şehirde asker ve polis görmeye başladık. Ancak ne polis ne de asker afet yönetimi konusunda eğitimli. Daha bir haftalık rütbeli personeller “Siz bu bölgeye gidiyorsunuz” dediği için bölgeye gelmiş, ne yapacaklarının hiç farkında olmadan hareket ediyorlar adeta. Vatandaşın yüzündeki o çaresizlik asker ve polisin yüzünde de görülür halde. Asker deprem bölgelerinde sahaya indi her şeye yetişiyorlar vb. propagandasının gerçekte bir karşılığı yok.
ÇADIRLAR KURULMADI
Sağlık hizmetinin olmadığı, yemek ve kıyafet gibi ihtiyaçlarının alelade bir şekilde halkın kendi organizasyonu ile karşılanmaya çalışıldığı, barınmanın esamesinin okunmadığı bir yerde asker ve polisin olmasının da hiçbir karşılığı olmuyor. Çadırlar henüz kurulmuş değil, insanlar kaldırımlarda yatıyor. Seyyar hastane sayısı bir ya da iki, mobil yemek araçları yok, insanlar o gün su bulurlarsa çorba, pirinç bulurlarsa pilav, makarna bulurlarsa onu pişirip kendi içlerinde dağıtım yapıyorlar. Özellikle enkaz bölgelerine gönüllü gelen nükleer santral işçileri, inşaat işçileri, vinç operatörleri süreçte en çok fayda sağlıyor.
DEPREMDE DAHİ AYRIM VAR
Öfke meselesine geri dönecek olursak; enkazların önünde bekleyen, gidecek hiçbir yeri olmayan, akşamları kaldırımlarda, bulabildilerse bir sandalye üstünde gün geçirmeye çalışan yurttaşların hepsinin dilinde aynı şey: "Bu devlet nerede?" Hatta doğal afet desteğinde dahi zengin yoksul ayrımı olduğunu ifade ediyorlar. Zengin mahallelerde vinçlerin bir şekilde çalıştığı ancak yoksul mahallelerde insanların enkazları elleriyle kazdığını söylüyorlar. Tam da bu noktada bir doğal afetin yıkıcı sonucunun dahi ne kadar sınıfsal olabileceğini görmüş oluyoruz. Enkaz altında 4. Günde dahi 2 çocuğunu bekleyen anne, kardeşini kendi eliyle enkaz altından çıkarmış ve toprağa vermiş bir abi, annesini enkazdan kurtarmalarını bekleyen bir çocuk… Her biri sahipsiz, her biri adeta mezarlığa dönüşmüş bu şehirde bir başına.
MÜLTECİLERİN KORKUSU
Mülteciler için de durum hiç iç açıcı değil. Oturduğu binanın önüne sandalyelerle çember yapıp oturmuş bir aile ile karşılaşıyoruz. Aileye deprem sonrası ihtiyaçlarını nasıl karşıladıklarını soruyoruz ve ilk duyduğumuz cümle “Allah devletimizden razı olsun” oluyor. Şaşkınlığımızı gizleyemiyoruz. İlk defa bu cümleyi birisinden duyuyoruz. Ama bu cümleyi mülteci birisinden duymak düşündürücü oluyor. Bunu söylerken ailenin diğer fertlerinde ve konuştuğumuz mültecinin gözlerindeki o korkuyu bir kez daha görüyoruz. Çünkü bu bölgedeki diğer yurttaşlar gibi onlar da yemeksiz, susuz, evsiz ve bundan sonra ne olacak kaygısıyla günü kapılarının önünde geçirmeye, ülkelerindeki savaş ve burada yaşanan afet sonrası ihmalsizliğin arasına sıkıştırılmış durumdalar. Mülteci karşıtı “Göndereceğiz” propagandası depremde karşımıza “Devletimiz var olsun” demek zorunda bırakıyor.
YARALARI SARMAK BİRLİKTEN GEÇİYOR
Kısacası İskenderun 4. günü geride bırakırken de kendi kaderine terk edilmişliğin kaygısı ve sonuçları ile yüz yüze. Ana akım medyada çıkan devlet yetkililerinin bölgede olduğu bilgilerinin doğruluğu tartışılır. Ne 2 gündür biz, ne de 4 gündür burada yaşayan yurttaşlar hiçbir yetkili görmedik. Bırakın daha yetkili kişileri bakanları, belediye başkanını dahi görmediklerini söylüyorlar.
Öfkeliler ve çok haklılar. Enkazlar, enkaz altında kalan cenazeler, şehrin kokusu ve çaresizlik ile baş başalar ve bu da bir toplum için en tehlikeli olanı…
Son olarak, AKUT ekiplerinin nadir olduğu enkaz bölgesinde (9 Şubat) akşam saatlerinde göçük altından çıkarılan Mehmet herkese umut oluyor.
Umutsuzluğu kırmanın, yaraları tekrar sarmanın tek çaresinin birlikten geçtiğini süreç öğretiyor.

Evrensel'i Takip Et