Yaralarımızı birlikte saracak, hesabı da birlikte soracağız!
Tedbirlerin alınmamasını, bilim insanlarının uyarılarının dikkate alınmamasını ama en çok da “kader planı” diyerek işin için sıyrılmaya çalışanları unutmayacağız. Unutmayın, hesabını soralım!
Maraş Pazarcık, Evri Köyü (Mahallesi) | Fotoğraf: Fatih Polat/Evrensel
Kocaeli Üniversitesi Hazırlık öğrencileri
“Sen hiç uyuduğundan utandın mı?” Son bir haftamızı özetleyebilecek bir cümle hepimiz açısından. 6 Şubat sabahında kalkıp okula gitmek ve yolda haberlere bakmakla başlayan sürecin geldiği son nokta, uyumaktan utanmak.
6 Şubat sabahı… Telefona düşen mesajlar… Herkesin aklında tek soru: “İyi misiniz?” O günden beri iyi değiliz. Üzüntümüz çok, öfkemiz büyük. Telefona sarılıyoruz, yardım çağrılarını paylaşmak için. Kolileri taşıyoruz tırlar dolsun, yardımlar ulaşsın diye. Her karşılaşmamızda çekingen bir şekilde soruyoruz “Tanıdık var mıydı?” Oysa hepimiz tanıdık olduk bir haftada. Enkazdan gelen tek bir umuda bağlandık. “Ses geliyor, yaşam belirtisi var” denilen her bilgiyi binlerce kişiye ulaştırmaya çalıştık. Umudumuz var hâlâ. Elinde kuşuyla 55 saat bekleyen o çocuğun umudunu taşıyoruz hepimiz. Ancak öfkemiz de var. Kaybettiğimiz binlerce insanın, yaralanan on binlerce insanın acısını öfkeye dönüştürüyoruz. Öfkemiz neye mi? Alınmayan önlemlere, ulaştırılmayan yardımlara, pişkin siyasetçilere…
Yardım kolilerini paketleyip taşıdıktan sonra biraz mola veriyoruz. Sigara içenler, içmeyenler bir arada küçük öbekler halinde sohbet ediyor. “Hatay’a hâlâ yardım gitmemiş”, “Adıyaman da kötü bir halde” cümleleri geçiyor sohbet arasında. Birkaç kişi Twitter’a girip son haberleri söylüyor sesli bir şekilde. Yaşı büyük olanlar ‘99 depremi ile karşılaştırmaya çalışıyor. Elbette felaketler kıyaslanamaz, ama geçen 24 yılda değişmeyenleri ne yapacağız?
UNUTMAYIN, UNUTMAYALIM!
Bilim insanlarının uyarılarına rağmen güçlü ve dayanıklı yapılmayan binalar yüzlerce insanın ölümüne neden oldu. Sığınmak için ilk akla gelen hastaneler yıkıldı. Onlarca, yüzlerce öğrenciye yuva olan yurtlarda enkaz altında kaldı sıra arkadaşlarımız.
‘99 depremi ülke tarihi açısından en büyük felaketlerden biriydi. Bir daha yaşanmasın denildi, deniliyor. Şu an üniversite sıralarında olan bizler yaşamadık, hep duyduk ‘99’u. Bir daha olmamasını ümit ettik. Teknoloji gelişti, imkânlar arttı dedik hep. Ancak 6 Şubat sabahı gördük ki 24 yılda, o günden bugüne bir adım gidememişiz. İnsan canı, yapılan mülkten daha değersizleşmiş.
Kafamızın içindeki dağınıklığı bu yazıya yansıtmış olsak da size yaşadıklarımızı anlatmak istedik. Üzüntümüz çok, öfkemiz büyük. Ancak hafızamız çok güçlü. Gülerek tepki veren valiyi de vatandaşın yakarışı karşısında telefonundan kafasını kaldırmayanı da, insanların yardım çığlığını duyurduğu Twitter’ın kısıtlanmasını da unutmayacağız. Ama biz en çok tedbirlerin alınmamasını, bilim insanlarının uyarılarının dikkate alınmamasını ve yaşanan bu felaket karşısında “kader planı” diyerek işin için sıyrılmaya çalışanları unutmayacağız. Siz de hiç unutmayın. Sakın unutmayın, hep birlikte hesabını soralım!