Yoksulluk depremden önce vurdu

Yıkılma riski nedeniyle Antepliler evlere girmiyor. Depremin 6. günü şehir merkezinde barınma ve ısınma mücadelesiyle geçiyor.

11 Şubat 2023 16:06
Paylaş

Birkan BULUT
Mahmut SEREM
Antep

Antep’in şehir merkezi, diğer deprem bölgelerine nazaran daha az yıkıma uğradı. Bakanlıktan gelen görevlilerin binalarda hasar tespiti yapmaya çalıştığını görüyoruz. Yıkılma riski nedeniyle Antepliler evlere girmiyor. Depremin 6. günü şehir merkezinde barınma ve ısınma mücadelesiyle geçiyor. Okul, cami, bazı binaların giriş katındaki dükkanlar, arabalar, çadırlar ve vatandaşın branda ve battaniyelerle kurduğu barınaklar 6 gündür sığınacakları yerler olmuş.

FABRİKADAN ÜCRET İSTEDİ, BİN LİRA VERDİLER!

Kırkayak Parkı’nda derme çatma çadırlarda herkes çocuklarını ısıtma, karnını doyurma peşinde. “Aklınıza gelebilecek bütün zorlukları çekiyoruz” diyen Tekstil İşçisi Zahit, parktaki çardakları branda ve battaniyelerle kapatarak yapmış yuvasını. Etraftaki diğer çardaktan bozma çadırlarda da en önemli sorun ısınma. Zahit “Isıtıcımız yok. Çocuklar ve 4 yaşlımız var. Hava soğuk olduğu için arabada kalıyoruz mecburen. Asgari ücretle çalışıyordum. İşyerinden herhangi bir destek alamadık. Durumumuzu anlatıp isteyince, 1000 lira verdiler” diyor. Ancak 1000 liranın ücret yatınca kesilmeyeceği meçhul.

Konuştuğumuz bir başka tekstil işçisi, diğer fabrikalarda da ücretlerin yatmadığını veya eksik yattığını anlatıyor. Bir başka tehlike de asgari ücretin üzerinde ücret alan işçilerin elde ettikleri zamların ellerinde alınma ihtimali. Şubat ayında, deprem bahanesiyle zamların verilmemesinden kaygılanıyorlar.

Bir başka çadırda konuştuklarımız da “Devlet çarşı tarafına hiç uğramadı. İhtiyaçlarımızı komşudan, çevreden karşılayabiliyoruz. AFAD’dan çadır istedik ama parktaki çadırlara girmemizi söylediler. Israr edip zor bela alabildik. Çünkü evlere hırsız giriyor, evimizden uzakta bir çadıra girmek istemiyoruz” diyor.

SURİYELİ MÜLTECİLER TEDİRGİN

Depremzedelerin kaldığı iki katlı bir ilkokula girdiğimizde kadınlarla konuşuyoruz. 11 kişilik Suriyeli bir ailede tek Türkçe bilen 19 yaşında kadın, korku dolu gözlerle anlatıyor: “Bin Evler mahallesinde oturuyorduk, evin yanındaki bina yıkıldı. Herkes gibi yanımıza hiçbir şey almadan okulun bahçesine attık kendimizi. Yiyecek geliyor gördüğünüz gibi ama battaniye bulamıyoruz.”

Suriyeliler ve Türkiyeliler belli yerlerde yoğunlaşmış. Ancak birlikte kaldıkları yerlerde Suriyeliler tedirgin, çünkü ayrımcılık depremde daha fazla artmış. Genç kadın okuldaki kalan bazı kişilerin, “Burada kalmayın, Suriyelilerin oraya gidin” dediğini söylüyor. Bazı çadırlarda Suriyeliler konuşmaktan çekiniyor.

"VAKTİ GELDİĞİNDE CEVABIMIZI VERELİM"

7-8 yaşlarındaki kardeşleri ölmekten korktuklarını söylediğinde, “Cennete gideceksiniz” diye sakinleştirmeye çalışmışlar. Annesi, “3 yıl önce de deprem olmuştu ama bu felaket. Sınıflarda 40 kişiden fazla yatıyoruz. Bir deprem olsa kalabalık olduğu için buradan kaçmamız da çok zor” diyor.

Sınıfa girdiğimizde bir genç kadın konuşmak istediğini söylüyor: “Depremde parka çıktığımızda akşama kadar kimseyi göremedik. Sonra okula geldik, BayazHan çorba getirince bir şey yiyebildik. Gönüllüler geldi ama yetkililerin yüzünü görmedik. Tepki var ama birlik olup bunu anlatacak cesaret yok. Yaşananları herkes göz önüne alsın. Şimdi sırası değil ama vakti geldiğinde bunun cevabını hep birlikte verelim” diyor.

ÇOCUKLAR KULÜBEDE, KENDİSİ TUVALETTE KALIYOR

Bir başka aile depremden sonra caminin kulübesi ve tuvaletine sığınmak zorunda kalmış. Burada çalışan bekçi iki çocuğu ve eşiyle 6 gündür burada. Bu kulübe iki metrekare bile değil. O nedenle iki çocuk geceleri ısıtabildikleri kulübede kalırken, kendileri dışarıda yaktıkları ateş başında bekliyorlar. Gündüzleri de karı-koca tuvalete koydukları bankın üzerinde uyuyorlar.

Yıldız Koçaslan utana sıkıla anlatıyor: “Korkudan ayaklarım titriyor. Çadır istedik yokmuş, sağdan soldan ekmek ve su veriyorlar. Sallantı oldukça caddeye çıkıyoruz. Bir tane ceyranlı soba bulduk, çocuklar için onu yakıyoruz. Biz de dışarıda çöp kovasında ateş yakıyoruz. Eşim bankı tuvalete koyup, yatıyor.”

"DEPREMDEN ÖNCE DE BURADA KALIYORDUK"

Antep merkezinde bir otoparkın kulübe ve depolarında kalanları gördüğümüzde, depremden nasıl etkilendiklerini sorduk. Birçok Suriyeli ailede olduğu gibi burada da sadece çocuklar Türkçe konuşabiliyor. 10-15 metrekare bir deponun ortasına kurulan odun sobasının etrafında, kilim ve yer yataklarından başka pek bir şey yok. Bitişikteki depoya çamaşır makinesi ve mutfak için öteberiler yerleştirilmiş. Banyoyu da burada yapıyorlar. Antep merkezinde yıkılmamış binaların giriş katlarındaki dükkan ve depo gibi yerlerde kalınıyor genelde. Ancak burayı depo değil, kömürlük diye tarif etmek daha doğru.

Konuştuklarımızı çeviren 13 yaşlarındaki çocuğa buraya nasıl taşındıklarını sorduk. Ailenin tek çalışanı olan baba, otoparkta bekçilik yaptığını söylüyor. Yani çalıştığı yere taşınmışlar. Evlerinin yıkılıp yıkılmadığını sorunca, hasar olduğunu ama yıkılmadığını öğreniyoruz. 6 gündür ihtiyaçlarını nasıl karşılamaya çalıştıklarını konuşmaya başlayınca asıl gerçeği öğreniyoruz. Çünkü deprem nedeniyle değil, depremden önce ucuz olduğu için buraya taşınmışlar. 12 kişi, odun sobasının etrafında, 500 lira kirayla hayata tutunmaya çalışıyor.

ISLAHİYE'DE BU RUHSATLAR NASIL VERİLDİ?

Antep'te de yeni yapılan binaların daha çok yıkılması konuşuluyor, gördüklerimiz de doğruluyor... Antep'in en fazla yıkıma uğrayan Islahiye ilçesine gittiğimizde yıkılmayan, hasar olmayan bina göremedik. Kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları çoğu sokakta sürerken, birçok sokak asker ve polis tarafından kapatılmış. Bazı sokaklarda ise öne eğilen binalar üzerimize düşecek gibi duruyor.

Islahiye'de konuştuğumuz yurttaşlar hem temeli zayıf olan hem de ruhsatın üzerinde çıkılan katlara dikkat çekiyor. Bir depremzede, karşıdaki 10 katlı apartmanı gösteriyor: "Islahiye'de caddeye bakan tarafa 6, diğer taraflara 4 kat izin veriliyor. Baksana, şu apartmanlara nasıl izin veriyorlar o zaman?"

Sokağa çıktığımızda herkes dışarıdaydı, kar yağıyordu. Kızkardeşimin kocası ve oğlu Nurdağı'nda oturuyordu. Bir saat sonra ulaştığımızda evlerinin yıkıldığını öğrendik. Maalesef enkazdan ölü olarak çıkarıldılar. Günlerdir arabada yatıyoruz, şimdi eve bakmak için geri döndük. Çadır kuracağız. İkici günden sonra personel çağaldı. Çadır için muhtara ismimi yazdırmıştım, şimdi geldi onu kuracağız" dedi.

 

ÖNCEKİ HABER

Hatay'da "yağma" ve "linç" iddiaları | "Asayiş sorunu gösterilen şey, tek adamın ayrımcı politikası"

SONRAKİ HABER

OSTİM’de depremzedeler için soba üretiliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa