Ticarileşirken medreseleşme!
Parasalcı sömürgen küresel güçler, AB ve ABD, üniversitenin ticarileşmesini tüm dünyaya dayatmaktadır. YÖK’ün ve AKP’nin içtenlikle benimsediği, Avrupa ekonomisini dünyanın en güçlü ekonomisi yapmak ve piyasanın/sermayenin istediği elemanları yetiştirmek üzere Avrupa Yükseköğretim Alanı yaratmak amacındaki Bologna Süreci (BS) de bu hedefe yöneliktir. Sömürgenlerin dayatmasıyla 2004 yılında değiştirilen ilköğretim izlencesiyle girişimci ve 652 sayılı kanun hükmünde kararnameyle de rekabetçi öğrenci yetiştirilecektir. Şimdi sıra üniversitenin de, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti anlayışına uygun öğrenci yerine girişimci ve rekabetçi öğrenci yetiştirmesine gelmiştir. Bu amaca da çeşitli yollarla ulaşılacaktır.
SERMAYE ŞİRKETİ STATÜSÜ
1. 2547 sayılı yasanın 5’inci maddesine göre, “Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Türk Dili, Yabancı Dil ile beden eğitimi ya da bir güzel sanat dersi” zorunlu derslerdir. Yasa taslaklarında bu derslere yer verilmemesi, ders izlencelerinde değişiklik yapılmasını gerektirecektir.
2. Taslağa göre, üniversitelerde sermaye şirketi statüsünde teknoloji transfer ofisleri kurulacaktır. Bu şirkete öğrenci dahil tüm üniversite bileşenleri ile üniversite dışından ve hatta yabancılar bile üye olabilecektir. Bu ofisler nedeniyle yapılacak etkinliklerle ortaya çıkacak etkileşimler, gizli müfredat oluşturup öğrencileri toplumsal kaygılardan uzaklaştırırken yaygın eğitim ve kendiliğinden öğrenme yoluyla da, onların girişimci ve rekabetçi olmalarını sağlayacaktır.
Son taslağın gerekçesinde yer alan beş temel ilkeden, “performans değerlendirmesi ve rekabet” ilkesi de bu hedefe yöneliktir. Akademik yükseltmelerde ve idari görevlere getirilmede kullanılmak üzere, ağırlıklı olarak akademisyenin öğretim hizmeti dışındaki faaliyetlerinden alacağı puanlardan oluşacak akademik faaliyet puanı ile bilimsel araştırma ve yayın puanı getirilmesi de bu hedefe yöneliktir. YÖK, 21 Ocak 2010 tarihinde BS çerçevesinde üniversitelerin uyması gereken Türkiye Yükseköğretim Yeterlikler Çerçevesi’ni belirlemiştir. Bu çerçeve akademisyenin öğretme özgürlüğünü sınırlayıp onu akademisyenliği teknisyenliğe indirgeyip sorgulamadan-irdelemeden sermayenin beklentilerini derse yansıtmasını sağlayacak bir düzenleme olduğundan bu hedefe yöneliktir. Yasa değişikliğinden sonra bu çerçevenin uygulanabilirliği de artacaktır.
Bu dönüşümler, iş güvencesi derdine düşüp proje peşinde koşacak akademisyenin eğitim-öğretim faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyecektir. Akademisyenin dersine vereceği ağırlık azalırken dersinde işleyeceği konular da uygulayacağı öğretim yöntemleri de sermayenin beklentileri yönünde değişecektir. Sözün kısası, akademisyen ya girişimci-rekabetçi olacak ya da tasfiye olacaktır. Taslaklara konan puan sistemiyle disiplin maddeleri, kılıfına uydurup bu dönüşüme ayak uyduramayan akademisyeni kolaylıkla tasfiye etmek içindir.
ÖĞRENCİ MÜŞTERİ OLACAK
3. Üniversiteler, devlet, vakıf, özel, yabancı, kadrolaşmış-kadrolaşmamış vb yollarla çeşitlenecektir. Son taslakta, devlet onuru ayaklar altına alınarak, “yabancı yükseköğretim kurumları, kendi ülkelerinin mevzuatına tabi” olacaktır denmektedir. Bu durumda üniversiteler arasında çeşitlilik anlamlı bir biçimde farklı olacaktır. Bu çeşitlilik derslerde çeşitlilik getirebilecekken derslerde nitelik farklılıklarını da yaratabilecektir. Taslağa göre, YÖK yerine Türkiye Yükseköğretim Kurulu (Tü-YÖK) oluşturulurken bu kurulda büyük olasılıkla akademisyen sayısı azalmış olacaktır. Böylesi bir kurulun ders izlenceleri ve üniversite programları arasında eşgüdüm sağlaması da zor olacaktır.
4. Taslağın gerekçesindeki “mali esneklik ve çok kaynaklı gelir yapısı” ve “kalite güvencesi” ilkelerine işlerlik kazandırılmasıyla üniversite giderek paralı olacak ve öğrenci dış müşteriye dönüşecektir. Kurumsallaşmış üniversite olma çabası ile kurumsallaşmış üniversitelerde oluşturulacak üniversite konseyleri, üniversite-siyaset-sermaye ilişkileri güçlendirip akademik süreçlerde girişimciliği ve rekabeti körükleyecektir. Girişimci-rekabetçi ilişkiler ile mali kaynak ve gelir konusu öne çıktıkça, kaçınılmaz olarak üniversitelerde gelir getirmeyen anabilim dallarıyla bölümlerin kapatılması bile söz konusu olacaktır.
5. Son taslağa göre, üniversitelerde “kılık-kıyafet tercihi” bir ayırım nedeni olmayacaktır. Bu konunun var olan Anayasa Mahkemesi kararları çerçevesinde yasallaşıp yasallaşamaması bir yana, böylesi bir değişim giderek dersleri de etkileyecektir. Türban, çarşaf, cübbe vb. giysileri tercih edenlerin bir bölümü ders saatinde namaza gitmeyi de tercih edecektir. Zamanla bu tercihi kullananlar artacak, dersler boşalınca ders saatleri namaz saatlerine, hafta tatili de bu tercihlere göre belirlenecektir.
Üniversite ticarileşirken medreseleşecektir. Bundan ötesi de can sağlığıdır; daha ne istenir ki?
*Boğaziçi Üniversitesi
YENİ YÖK TASARISINI TARTIŞIYORUZ!
- Hükümet ne amaçlıyor?
- Demokrasi ve özerklik açısından üniversitelerin durumu?
- Üniversitelerin piyasaya açılması ne anlama geliyor?
- Üniversitelerde gelişen tepkiler ve nasıl bir mücadele gerekiyor?
*Sayfalarımızı üniversite bileşenlerine açıyoruz. 4 bin vuruşu geçmemek kaydıyla yazılarınızı [email protected] adresinden bize gönderebilirsiniz.
Evrensel'i Takip Et