12 Şubat 2023 14:06

6 günün ardından çadır kent: Çadırsız mülteciler, hijyensiz alanlar

Depremin 6. gününde Malatya’da hala suya, yemeğe ve tuvalete ve çadıra tam anlamıyla erişim mümkün değil.

Fotoğraf: Berfin Güler/Evrensel

Paylaş

Berfin GÜLER
Malatya

Maraş’ta yaşanan depremler pek çok ili vurdu. Malatya da bunlardan biri. Depremin üzerinden 6 gün geçerken enkaz alanlarına ve çadır kentlere gitmeye devam ediyoruz. Gündüze göre havanın daha soğuk olduğu, eksi 8 dereceyi gördüğü saatlerde akşamüzeri çadır kente varıyorum. Hava oldukça soğuk olduğu için kat kat giyinmeme rağmen üşüyorum. 6 günün sonunda tek tük sobalar yanmış, depremzedeler telaş içinde odun arıyor. Çadırların arasında mülteci bir aileye denk geliyorum. 300 çadırın bulunduğu alanda çadırı olmayan sayılı ailelerden. Buldukları demir bariyerlerin üzerine branda germiş, 9’u çocuk 11 kişi içerisindeler. Brandanın önü açık olduğu için soba yakıyorlar ama ısınmaya yetmiyor.

"BİZE ÇADIR VERMİYORLAR"

Brandadan yaptıkları çadırın önünde Ahmet ile sohbet etmeye başlıyoruz. En büyük sorunlarının çadır olduğunu söylüyor ve anlatmaya başlıyor:” 6 gündür buradayız, çadır vermiyorlar bize. Soruyorum bugün yarın diyorlar sürekli. Sadece battaniye alabildik. Çocuklar çok küçük, hasta oldular.” Konuştuğumuz sırada güvenlik güçlerinden biri geliyor ve bir paket yağ verip gidiyor. Tencere ve erzakları olmadığı için yağ vermelerine sitem ediyor: “Yemek malzememiz yok, yağ ile ne yapalım?​”

"GİDECEK BİR YERİMİZ YOK"

 Ahmet, Malatya’ya Suriye’den gelmiş. Çaresizliğini şöyle açıklıyor: “Abla ben başka şehir bilmem gitsem bile nereye gideyim? Hastayım, engelli raporum var ne yapacağız bilmiyorum” diyor. Kendilerine yönelik yaratılan provokasyon ve ırkçılık kışkırtmalarına karşı, “Sürekli bize pis Suriyeliler defolun ülkenize dönün, istemiyoruz sizi” diyorlar ama gidecek bir yerimiz yok” diyor.

"TUVALETTE SU YOK"

Biraz daha ileride iki genç kadına denk geliyorum. Kendi üzerimdekilere rağmen hâlâ üşüdüğümü düşününce, üstlerindeki incecik hırka dikkatimi çekiyor. Sohbet etmeye başlayınca, eksikliklerden yakınarak anlatmaya başlıyorlar:” Yiyecek geliyor abla ama inan ki giyecek kıyafetimiz yok, kaç gündür aynı iç çamaşırını giyiyoruz, yıkayamıyoruz da ne deterjan var ne sabun. Tuvaletlerde su yok, yakınlarda bulunan tuvaletler de kullanılamaz halde, giremiyoruz” diyorlar. Konuştukları sıra yanımızdan güvenlik ekipleri geçtiği için tedirgin oluyorlar ve çadırlarına gidiyorlar. 

"BÖYLE GİDERSE HASTALANACAĞIZ"

Hemen sonrasında bir yaşlı bir kadına ve oğlunu görüyorum. Onların da durumu çok farklı değil. Hiç hijyenin olmaması korkutuyor onları ve zorlandıklarını belirterek şunları söylüyor: “6 gün olmuş, hâlâ tuvalet ihtiyacımızı karşılayabileceğimiz temiz bir yer bulamadık. Tuvaletler kuruldu, su yok. Çöpler ortada. Karnımızı az biraz da olsa doyuruyoruz ama hiç temiz ve sıcak bir ortamda yaşamıyoruz. Hastalanacağız böyle devam ederse. Gidebilecek bir yerimiz yok. Çok çaresiziz.”

Çadır kentten çıkıp, uyumak üzere bulduğum bir kafeye giriyorum. İçeride toplanmış insanlar bir yer bulup kıvrılmaya çalışıyor. Ben de kıvrılabileceğim bir alan arıyorum. Hoş alan olmasa da olur hâlâ artçı depremler olduğu için, uyumak da pek mümkün değil. Herkes diken üstünde, tedirgin. Uyumak üzere bir yere kıvrılıyorum nihayet. Bu zor günlerin dayanışma ve mücadeleyle aydınlık zamanlara çıkacağı günü hayal ediyorum.

 

ÖNCEKİ HABER

Dünyaca ünlü isimlerden Türkiye ve Suriye halklarıyla dayanışma çağrıları

SONRAKİ HABER

Milli Eğitim Bakanı Özer: Depremden etkilenen 10 ilde eğitim öğretime 1 Mart'a kadar ara veriyoruz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa