13 Şubat 2023 12:16

Antep’te koordinasyon yok, halk kendi yaralarını sarıyor

Özgür ÇAMOĞLU
Antep

Maraş’ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler 10 ilde yıkıma ve can kaybına sebep oldu. Depremin etkilediği iller arasında olan Antep’te bir hafta geçmesine rağmen hala koordinasyon sorunu yaşanıyor. Antep’te depremzeler için yardım kampanyası örgütleyen Nar Sanat Derneği, BİRTEK-SEN ve Emek Partisi yapılan çalışmaları değerlendirdi.

Nar Sanat Derneği üyelerinden Merve Karataş, koordinasyonsuzluktan kaynaklı sorunlara dikkat çekti. Arama kurtarma çalışmalarının eksikliğinin ve ekiplerin zayıflığının başlıca sorun olduğunu enkazdan kurtulan depremzedelerin soğuk hava şartlarıyla mücadele etmeye çalıştığını söyleyen Karataş, “Açlıktan ölmekten korkusu insanları sarmaya başladı. Biz Nar Sanat Derneği, BİRTEK-SEN ve Emek Partisi olmak üzere üç kurum olarak ilk önce bu mesele üzerine gitmeye karar verdik ve koordinasyon merkezi oluşturduk. Planlı hareket etmenin ve koordine olmanın elzem olduğunun hepimiz farkınaydık. Destek çağrısından, malzemeleri tasniflemeye, hangi ekibin hangi mahalleye gideceğini belirlemeye kadar özen gösterdik ekipçe. Bizlere ulaşan yardımları, mahalle mahalle gezerek depremzedelere ulaştırdık. Bizimle çalışan arkadaşlarımız içerisinde de evleri yıkılan yakınlarını kaybedenlerde vardı. Acılarımızı başkalarının yaralarını sararak, çalışmayı büyüterek dindirmeye çalıştık” dedi.

“KADINLAR İHTİYAÇLARINI SÖYLEMEKTE ZORLANIYOR, KADIN PEDİ, KADIN İÇ ÇAMAŞIRI BÜYÜK İHTİYAÇ”

Gün geçtikçe hem desteklerin arttığını hem de ekibe yeni gönüllüler katıldığını söyleyen Karataş, “Tam olarak bu yüzden sistemli ve planlı hareket etmek çok önemli. Bölgenin hemen hemen hiçbir yerinde koordinasyon sağlanabilmiş değil. Yaşanan sistemsizlik depremzedeleri daha da kötü etkiliyor. Toplanan yardımlar kimi yerlere ulaşmıyor kimi yerde istikrarını koruyamıyor. Bir yandan çok fazla yardım geliyor, öte yandan ise planlı ve insanların ihtiyacına göre dağıtılamıyor. Tam da bu sebeple tüm bölgelerde koordinasyon ekiplerinin oluşturulmasını gerekli tüm ihtiyaçların tüm depremzedelere planlı ve istikrarlı biçimde dağıtılması gerekiyor” diye konuştu.

Karataş, henüz yardımın ulaşmadığı ya da kısıtlı ulaştığı yerlerde insanların yağmacılıkla suçlanmasını ve bunun giderek körüklenmesi, mültecilere yöneltilen öfkenin başka yere çekilmek istendiğini belirtti. Çalışmalarının Suriyelilerin yoğun yaşadığı Akyol Mahallesi’nde olduğunu söyleyen Karataş, “Bizimle gönüllü olarak, ekiplere dahil oluyor hem dağıtımda hem de kolilemeye yardımcı oluyor” dedi.

Ayrıca bulaşıcı hastalıkların artması ihtimalini hatırlatan Karataş, “Kadınlar ihtiyaçlarını söylemekte zorlanıyor, fısıldayarak söylüyorlar. Kadın pedi, kadın iç çamaşırı büyük ihtiyaç” ifadelerini kullandı.

“BİNLERCE İNSANIMIZIN HAYATINI KAYBETMESİNİ KADERLE AÇIKLAYAMAYIZ”

BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen, Gaziantep ve Kahramanmaraş illerinde depremin etkilerini, depremzedelerin durumuna ve yardım çalışmalarına dair değerlendirmeler yaptı.

Türkmen, “Büyük bir felaket yaşadık, binlerce insanımızı kaybettik. Deprem her ne kadar doğal bir felaket olsa da depremin yarattığı yıkım, binlerce insanımızın ölmesi, yaşadığımız sonuçlar bütün bunlar sadece doğal bir felaketle depremle açıklanamaz. Söylenecek çok şey var ama şu an acil olan hepimizin sorumluluğu bir an önce bu yaraları sarmak. Hala enkaz altında olan binlerce insan var. Depremden sağ kurtulup, sokakta eksinin altındaki soğuklarda, yağmurda, kışta, açlıktan soğuktan hayata tutunmaya çalışan bir sürü insan var bu bölgede. Bu deprem çok da sürpriz sayılmaz üstelik beklenmeyen bir felaket de değildi” dedi.

Yıllardır deprem olan bölgelere dair, bilim adamlarının, uzmanların yaptığı uyarılara rağmen hiçbir önlem alınmadığını söyleyen Türkmen, “ Depremden sonra da iktidarın, ülkeyi yönetenlerin böyle bir depremin böyle bir felaketin yaratacağı yıkımı engellemek için hiçbir hazırlık yapmadığını, hiçbir önlem almadığını gördük. Bu yüzden depremden dolayı yaşanan acıları, bu yıkımı ve binlerce insanımızın hayatını kaybetmesini sadece depremle, kaderle açıklayamayız. Bu kadar acının, bu kadar ölümün, bu kadar mağduriyetin sorumlusu elbette bu düzen ve bu ülkeyi yöneten iktidarıdır. Bunun hesabı elbette sorulmalıdır. Bunun zamanı elbette gelecek ama şu an hepimizin sorumluluğu yaraları bir an önce sarmak, bütün gücümüzle seferber olmak ve bu depremin yarattığı yıkıntının içinde yeni bir yaşam kurmak” diye konuştu.

“AÇLIKTAN, SOĞUKTAN, TİTREYEREK ADETA HAYATA TUTUNMAYA ÇALIŞAN İNSANLAR VAR”

Türkmen depremin ardından yaşanan gelişmeleri şöyle anlattı: “Pek çok yere gittik. Antep’e, Maraş’a birçok yardım götürdük. Depremin üzerinden 4-5 gün geçmiş olmasına rağmen yıkılan yüzlerce binaya ve altında binlerce insanın olduğu enkazlara yardım ulaşmadı, kurtarma ekipleri gitmedi. İnsanlar kendi imkanlarıyla vinç kiralayarak, el yordamıyla insanlarını kurtarmaya çalıştı ve bu yardımlar gitmediği kurtarma ekipleri gitmediği için binlerce insan öldü. Bu aslında büyük bir cinayet, bir deprem katliamı adeta. Bir de depremden sağ kurtulan, sokaklarda günlerce çadır olmadan, açlıktan, soğuktan, titreyerek adeta hayata tutunmaya çalışan insanlar var. Bu sorun hala tamamen çözülmüş değil. Depremin üçüncü dördüncü gittiğimiz bölgelerde o güne kadar hiçbir yardımın gitmediği; devletten, ülkeyi yönetenlerden, kamusal kurumlardan, yetkililerden hiç kimsenin ulaşmadığı, insanlara bir çorbanın bile gitmediği yerler gördük. Şu an bunlar biraz oturmuş görünüyor ama ciddi bir koordinasyonsuzluk var. Ülkenin her yerinden, dünyadan ciddi bir duyarlılık var. Bizim çalışmamızı görüp dernekle, sendikayla iletişime geçen pek çok kurum var. Fakat, biz şunu gördük, AFAD’ın depolarda, toplanma yerlerinde yardımlar yığılmış durumda. Ama hala bu yardımlar insanların çoğuna ulaşmıyor, ulaşanlarda son derece plansız ve dağınık.”

“CİDDİ BİR DAYANIŞMA VAR”

Dayanışma ağı kurduklarını belirten Türkmen, “Mesela BİRTEK-SEN bir yıl önce kurulmuş bir sendika. Az sayıda üyemiz ve sınırlı sayıda imkanlarımız var. Nar Sanat Derneği ve Emek Partisi ile birlikte bir koordinasyon merkezi kurduk. İşçiler, bizim üyelerimiz, onlarca arkadaşımız mahallelerde gruplar ve dağıtım ekipleri oluşturduk.  İlk günden itibaren sabahın köründen gecenin ikisine üçüne kadar insanlar sokaklarda soğukta aç beklerken ‘Biz uyuyamayız’ diyen arkadaşlarımız bazen hiç uyumadan gece gündüz mahalleri geziyor. Ciddi bir dayanışma var. Antep’te pek çok bölgede işçiler, kadınlar, gençler, Suriyeliler, mülteciler çalışmamıza omuz veriyorlar, gönüllü olarak görev alıyorlar. Dayanışma büyüdükçe yaralarımızı saracağımızı, bu yıkımın içinde yeni bir yaşamı bu örgütlenme ve dayanışmayla kurabileceğimizi düşünüyoruz. Buradaki arkadaşlarımız tek tek çadırları, sokakları dolaşarak ihtiyaçları not ediyor. Pek çok üyemiz ihtiyaç sahiplerine göre paket yapıyor. Her gün yüzden fazla arkadaşımız bu konuda görev alıyor. Örneğin biz bu sınırlı imkanlarla yaptığımızı çok daha büyük imkanlara sahip devlet kurumları, kamu kurumları hala yapabilmiş değil” dedi.

“İŞ BAŞI ÇAĞRISI YAPILIRKEN İŞÇİLERE GÖZDAĞI VERİLİYOR”

Türkmen’in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

  • “Depremden sonra işçilerin maaşlarını ödemeyen ya da eksik ödeyen çok sayıda fabrika var. Bunun böyle bir felaketin içinde bile insanların ücretlerini ödemeyecek kadar insanlık dışı bir tutum olduğunu düşünüyoruz. Bir diğer şeyse bugün Başpınar’daki son birkaç gündür neredeyse bütün fabrikalar iş başı çağrısı yapıyorlar. Biz bunun doğru olmadığını düşünüyoruz. İnsanlar sokakta kalmışken, on binlerce insan evlerine giremiyorken insanları iş başına çağırmak en hafif deyimiyle iş verenlerin böyle bir felakette bile insani duygulardan ne kadar uzak davrandıklarını gösteriyor. Bu durumda bile kar ve rant duygusuyla hareket ediyorlar.”
  • “Biz sendika olarak dünden beri işçi arkadaşlarımızla bu durumu değerlendiriyoruz. İşçilerin taleplerini dinliyoruz. Öne çıkan şey, bu tabloda insanlar bu koşullarda çalışamazlar. Biz elbette hayatın normale dönmesini, fabrikaların çalışmasını, insanların işine gidebilmesini istiyoruz. Ama insanların ailesini bırakıp işe gidebilmesi mümkün değil. Biz bir hafta daha fabrikaların üretime ara vermelerini talep ediyoruz. Çünkü herkes yaralarını sarmaya çalışıyor, böyle bir tabloda işçiler iş başı yapamaz! Geçtiğimiz bir hafta ve bu hafta için işçilerin ücretli izinde sayılmalarını talep ediyoruz!”
  • “İşçiler iş başı çağrısında işe gitmek zorunda kalacaklar çünkü geçim derdi var. Çalışmadığı günlerde ücret alamayacağını biliyor. İşçilerin bu durumu patronların insafına kalamaz. Özellikle Çalışma Bakanlığı ve hükümet, deprem bölgesinde çalışan tüm işçilerin depremin yaşandığı günden itibaren ücretli izinde sayılmasını sağlamalıdır!”
  • “İş başı çağrısı yapılırken işçilere gözdağı da veriliyor. Sokakta kalan, il dışına gitmek zorunda olan işçiler işe gitmezsek işten atılır mıyız korkusu yaşıyorlar. Deprem süreci boyunca işten atmaların yasaklanması da gerekiyor! İş başı yapabilecek durumda olan işçiler elbette çalışabilirler, ama bu imkana sahip olmayan on binlerce işçi var bu bölgede. Sınırlı da olsa birkaç fabrika işçilere yardımda bulundu, ayrıca ücret ödemesi yaptılar. Bu ücretlerin sonrasında kesilmemesi gerekiyor ve işçilerin ücretleri dışında da depremden dolayı işçilere yardımda bulunması gerekiyor. Burada hükümetin ve Çalışma Bakanlığının sorumluluk alması gerekiyor.”

“HALKÇI BİR SİSTEMİN KURULMASI GEREKİR”

Emek Partisi Antep İl Yöneticisi, Abdullah Çiloğlan ise yetkililerin süreci yönetemediğini belirterek, “Depremin bir yönü doğal afet. Ama doğa olayının bir afet boyutuna gelmesi tek başına doğayla alakalı değil. Görevi tamamen halka hizmet etmek, zor gününde halkın yanında olmak olan devlet, yapılanması aciz kalmıştır. Çok ciddi can ve mal kaybı var. Bunun en önemli sebebi bugüne kadar yöneticilerin yanlış politikalarıdır. Özellikle deprem kuşağı olduğu bilinen bölgelerde dahi konutların uygun inşa edilmemesi, gözünü kar ve para hırsı bürümüş, ranttan başka bir şey düşünmeyen müteahhitlerin yaptığı binaların denetimsiz olmasının bir sonucudur” dedi.Rant anlayışının problemli olduğunu belirten Çiloğlan, denetimlerin yapılmamasını, uygun olmayan yapılara onay verilmesinin sonucunda depremin afet boyutuna geldiğini söyledi. Çiloğlan, “Kapitalizm, insan yaşamına ve insanlığa aykırı bir sistem ve bu sistem mutlaka değişmesi, yıkılması, yerine halkçı bir sistemin kurulması gerekir” diye konuştu.

“KOMİTE, BURADAKİ GÜNLÜK ÇALIŞMALARI PLANLIYOR”

Deprem anında ve sonrasında bir alarm bile çalmadığını, toplanma alanlarının anons edilmediğini söyleyen Çiloğlan, “Bugün depremin yedinci günüydü. Yine halk kendi yaralarını kendi sarmaya çalışıyor. Bu yönetim anlayışından bize bir fayda yok. Biz Emek Partisi, BİRTEK-SEN ve Nar Sanat Derneği ile birlikte bir koordinasyon merkezi kurduk. Komite, buradaki günlük çalışmaları planlıyor. Bunun dışında sahada çalışan arkadaşlarımız var. Arkadaşlarımız insanların konakladığı çadır bölgelerini ve toplu olarak sığındıkları alanları yetişebildiğimiz kadarıyla her mahalle ve sokağa yardım götürmeye çalışıyor. Sahadaki arkadaşlarımız insanlarla görüşüp ihtiyaç tespitleri yapıyorlar. Ama aynı zamanda oradaki halkla birlikte komiteler kurmaya çalışıyoruz. O bölgelerdeki insanların kendi kendilerine ihtiyaçlarını karşılayacak, bölgenin yönetimini sağlayacak alt komiteler kuruyoruz. Yapmaya çalıştığımız ve birkaç bölgede gerçekleştirdiğimiz şey bu. Bu komiteler aracılığıyla o bölgedeki ihtiyaçların belirlenmesi, bu ihtiyaçların koordinasyon merkezindeki komiteye bildirilmesi, merkezinde de elde bulunan malzemelerle b ihtiyaçların sağlanıp götürülmesini böyle organize ediyoruz. Bu işin ancak böyle yapılabileceğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

Evrensel'i Takip Et