Doç. Dr. Halis Ulaş: Sadece afeti yaşayanlar değil tanıklık edenler de travma yaşar
Deprem sonrası yaşanan travmayı konuştuğumuz Doç. Dr. Halis Ulaş, deprem gibi afetler sonrası sıklıkla hoş olmayan ağır duygular ve bedensel tepkiler yaşandığını belirtti.
Maraş | Fotoğraf: Aytuğ Can Sencar/AA
Ramis SAĞLAM
İzmir
Maraş’ta peşi sıra yaşanan iki büyük depremde 30 bine yakın insan yaşamını yitirirken, geride kalanlar için ise “travma” ve “toplumsal travma” süreci yaşanıyor. Deprem anını yaşayanlar ve gelişmeleri takip edenlerde aşırı korku, çaresizlik, hissizlik, dehşete düşme, şok, tepkisizlik, deprem anlarını hatırlama, kabuslar görme gibi durumlar görülüyor.
Deprem sonrası yaşanan travmayı konuştuğumuz Doç. Dr. Halis Ulaş, deprem gibi afetler sonrası sıklıkla hoş olmayan ağır duygular ve bedensel tepkiler yaşandığını belirtti. Şaşkınlık, korku, çaresizlik, suçluluk, kaygı, şok, taşkınlık, dini inançlarında değişiklik, kendine ve başkalarına güvenmeme şeklinde duygular çıkabileceğine dikkat çeken Ulaş, kişileri ve toplumu desteklemede farklı müdahale yöntemlerinin yardımcı olabileceğini söyledi.
İnsanın ruhunda yara oluşturan travmaların önemli bir bölümünü kitlesel travmaların ve afetlerin oluşturduğunu dile getiren Ulaş, “Kitlesel travma deneyimleri; doğal afetleri, insan eliyle oluşan afetleri ve savaşları içerir. Bu anlamıyla kitlesel travmalar genellikle beklenmeyen bir şekilde ortaya çıkan; ölüm, örselenme ve maddi tahribat olmasına neden olan büyük çapta olaylardır” dedi.
AFETLERİN ÜÇ ANAHTAR ÖZELLİĞİ
Üzerinde uzlaşılan bir afet tanımı bulunmamasına rağmen, araştırmacıların genellikle afetlerin üç anahtar özelliği paylaştığı konusunda hemfikir olduklarını belirten Ulaş, bu üç anahtar özelliği şöyle sıralıyor; “Afetler, ölen insan sayısının boyutuna bakılmaksızın, büyük bir insan grubu için zarar veya ölüm tehdidi oluşturur. Sosyal süreçleri etkileyerek hizmetlerin ve sosyal ağların bozulmasına ve toplumsal kaynak kaybına neden olurlar. Etkilenenler arasında tespit edilebilir ruhsal ve fiziksel sağlık etkilenmesini içeren ikincil sonuçlara yol açar.”
Afetin bu üç özelliğine bakıldığında 6 Şubat günü 9 saat içinde yaşanan iki depremin şiddeti ve sonuçları bakımından afet ötesi bir felaket yaşandığını ifade eden Ulaş, “Deprem sonrası erken dönemde bir dereceye kadar psikolojik sıkıntı çok yaygındır ve normal yanıtın bir parçası olarak kabul edilir. Çoğu insan olaydan sonraki ilk iki hafta içinde ruhsal belirtiler sergileyebilmekte ve kişilerin üzüntü, artmış kaygı, uyku ve iştah sorunları yaşadıkları görülmektedir. Bazıları korku, üzüntü, suçluluk veya öfke gibi ilave tepkilere de sahip olabilirler. Bu belirtiler sadece bazı kişilerde devam eder ve klinik olarak psikiyatrik bir bozukluğa evrilir” diye konuştu.
"KORUYUCU RUH SAĞLIĞI ÇALIŞMALARI YAPILMALI"
Depremden sadece evleri hasar alanların ve yıkılanların etkilenmeyeceğini belirten Ulaş, “Olanlara tanık olanlar, televizyondan izleyenler, sosyal medyadan takip edenler de depremin travmatik etkilerini deneyimler. Hatta bu kişilerin bazılarında tıpkı depremi bizzat yaşamışçasına travma sonrası görülen psikiyatrik bozukluklar ortaya çıkabilir. Bu nedenle sürekli travmatik görüntülere maruziyetten kaçınılması, belirli aralıklarla güvenilir kaynaklardan bilgi sağlanması etkilenme düzeyini azaltabilir” dedi.
Depremden etkilenenlere yardımda bulunan gönüllü ya da profesyonellerin de travma sonrası stres belirtilerine benzer belirtileri göstermelerinin kaçınılmaz olduğuna dikkat çeken Ulaş, bu bağlamda yardım davranışında bulunan çalışanların olumsuz etkilenme düzeylerini en aza indirgeyecek yaklaşımların belirlenmesi ve koruyucu ruh sağlığı çalışmalarının yapılmasının önemli olduğunu söyledi.
PSİKOEĞİTİMİN ÖNEMİ
Ulaş, “Çalışma yükü ve saatlerinde düzenlemeler yapılması, grup içi paylaşımların sağlanması, süpervizyon desteğinin sunulması, yardım personelinin gösterdikleri travmatik stres belirtilerinin düzenli aralıklarla gözetilmesi, travma ve travmaya verilebilecek tepkiler hakkında psikoeğitim oturumlarının hazırlanması ve gerekli durumlarda yardım alabilecekleri kişi ve/veya yerin tanıtılması alınabilecek önlemler arasındadır” diye konuştu.
Türkiye Psikiyatri Derneğinin afet sonrası afet mağdurlarının nasıl desteklenebileceği yönünde çalışmalar yürüttüğünü hatırlatan Ulaş şunları söyledi; “Afetlerin ardından hükümetler ve yardım örgütleri genel toplum ve mağdurlar için stres veren zorlukları azaltmada önemli bir rol oynar. Bu çalışmalarda gıda, giysi, barınak ve benzer temel gereksinim kaynaklarının adil şekilde dağıtılması, sağlık bakım hizmetlerine hızla ulaşılması güveni pekiştirir, sonucu olumlu yansır.”
YAPILMAMASI GEREKENLER
Ulaş travma altındaki insanlara yapılmaması gerekenleri şu şekilde sıraladı;
Kişileri öykülerini anlatmaya, hele kişisel detaylara girmeye zorlamayın (Sükuneti azaltır), “Her şey iyi olacak” veya “en azından sen hayattasın gibi basit güvenceler vermeyin (Öz yeterliliğini azaltır), Kişilere şunu hissedeceksin, şunu yap gibi ne yapacağını dikte etmeyin (Öz yeterliliğini azaltır), Afetzedelere, onların kişisel davranışları veya inançlarıyla ilgili olarak niye bu olayları yaşadıklarını söylemeyin (Öz yeterliliğini azaltır), Tutamayacağınız sözler vermeyin (Umudu azaltır), Kişiler bu servislere ihtiyaç duyduğu devrede var olan servis ve kurtarma aktivitelerini ulu orta eleştirmeyin (Umudu ve sükuneti azaltır.)