Öfkemiz ve danayışmamızla 8 Mart'a

Hazan İLİK 
İstanbul 

İhmal, rant ve kâr hırsı üçgeninde inşa edilen kentlerin altında kalıyor, ölüyoruz. 

Kadına yönelik cinsel saldırı ve şiddet gibi suçlar cezasız bırakılıyor, failler korunup aklanıyor, kadınları koruyan kazanılmış haklar un ufak edilmeye çalışılıyor, öldürülüyoruz. 

Ölülerimizin ardından “kader planı”, “fıtrat adaleti” diyerek geçiştirdikleri ve örtbas etmeye çalıştıkları gerçeği biliyoruz: Suçlular!  

Ücretli emeğimizi sömürerek (Depremzedeleri ertesi gün işe çağıracak kadar amansız biçimde sömürerek hem de), bu ülkenin her karışını yağmalayarak servet sahibi olanlar ve ortaya çıkan yıkımın ilk saatlerinde milyonların paylaştığı acının aksine baktığı enkazdan iştahı kabaran, rant hazırlığı yapmak üzere önce çimento hisselerine saldıran sermaye düzeni ve onun 21 yıllık temsilcileridir canımıza kast eden. Önlenemez, doğal, dolayısıyla boyun eğmekten başka çare olmayan sebepler değil! 

BİR UÇTAN BİR UCA KIZ KARDEŞLİK KÖPRÜSÜ! 

Sıradan hale getirilebilecek doğal afetleri bir felakete dönüştüren; güvenli, sağlıklı ve ulaşılabilir konutlar üzerinden bir kent planlamasını öncelemeyenlerdir. 

Günlerdir deprem bölgesinde yapılan röportajlar da bizzat orada olan arkadaşlarımızdan dinlediklerimiz de bu öfkeyi dile getiriyor. Öncesi ve sonrasıyla depreme ilişkin afet yönetiminin bu kadar zayıf olmasına karşın, başta kadınlar ve gençler olmak üzere halkın seferberliğiyle müthiş bir dayanışma örneği sergileniyor. Üstelik yaşamın “olağan” akışındaki eşitsizlik, olağanüstü koşulları kadınlar için iki kat zorlu kılmasına rağmen güvenilmezliği ayyuka çıkmış AFAD’ın, yayınladığı ihtiyaç listesinde depremzede kadınların ped ve hijyenik ürünler gibi acil ihtiyaçlarına yer bile vermemesi ve Ensar Vakfı, İsmailağa Derneği gibi kadınların medeni haklarına, LGBTİ’lerin yaşamına, çocukların geleceğine göz dikmiş ne kadar “STK” varsa onlarla “tek yürek” olması, depremden etkilenen kadınları bir kez daha hiçe saydığını gösteriyor.  

Fakat kadınlar kendi dernekleriyle, kulüpleriyle, birlikleriyle en iyi bildikleri şeyi yapıyor günlerdir. Memleketin doğusundan batısına büyük bir kız kardeşlik köprüsü kuruyor, dayanışmayı güçlendiriyor, deprem bölgesinde yaşayan kadınlara yalnız olmadıklarını hatırlatıyor. Çünkü yine en iyi kadınlar biliyor, canımız da yaşamımız da dayanışmaya, örgütlü olmaya ve mücadeleye emanet. Günlerdir birbirinin çaresi olmak için canını dişine takarak, örgütlü hareket ederek hayat kurtaran kadınlar kanıtlıyor bunu.  

8 MART YAKLAŞIRKEN… 

Yaşadığımız acının, içimizdeki öfkenin yanına bir de bu dayanışmayla birlikte büyüyen umudu koyalım. Yaşamını yitiren sıra arkadaşımız Şeyma’nın hakkını aramanın yolu buradan geçtiği gibi, boynumuzun borcudur da artık. 

2023 yılının 8 Mart’ı da, önümüzdeki her buluşma gibi, binlercemizin ölümüne sebep olan müteahhit firmalar ve sorumlu kamu görevlilerinden başlayarak her gün hayatımıza kasteden tek adam yönetiminden hesap sormanın, “Hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz!” demenin, yaşamı savunmanın alanı olacaktır. 

Şimdi, afet bölgesinde dayanışmaya ihtiyacı olan kadınların taleplerini yineleyelim:  

1) Afet bölgeleri, kolay hedef görüldükleri için kadınların yağma ve cinsel şiddet karşısında daha savunmasız kaldığı alanlardır. Geçmiş deneyimimizin bilgisine dayanarak söylüyoruz: Bu bölgelerde kadın ve çocukların güvenliği için derhal ekstra önlem alınmalıdır! 

2) Deprem bölgesindeki hijyen sorunu ciddi enfeksiyon ve salgın hastalık tehlikesine işaret etmektedir. Hiç vakit kaybetmeksizin temiz su ve özel tuvalet ihtiyacı karşılanmalıdır. Hijyen sağlayacak malzemelerin bölgeye ulaşması sağlanmalıdır. 

Gözümüz kulağımız #DepremdeKadınlarda* 

*https://www.emep.org/depremdekadinlar-icin-ozel-cozumler-uretilmelidir