15 Şubat 2023 05:28

Doğanay: Gündem başka yöne saptırılmak isteniyor, alet olmayın

“Seçimler ivedilikle ertelensin” çağrısını değerlendiren Siyaset Bilimci Prof. Doğanay “Muhalefet Anayasa’ya göre mümkün olmayan bir şeye taraf olmamalı" dedi.

Yazar Prof. Dr. Ülkü Doğanay | Fotoğraf: Ülkü Doğanay'ın arşivinden alınmıştır

Paylaş

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Maraş merkezli iki deprem felaketinin ağır bilançosuyla karşı karşıyayız. Depremlerin ardından AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremden etkilenen 10 kenti kapsayacak şekilde üç aylığına olağanüstü hal (OHAL) ilan etti. OHAL ilanı “Seçimler zamanında mı yapılacak, yoksa ertelenecek mi?​” tartışmasını da beraberinde getirdi. Siyaset Bilimci Prof. Dr. Ülkü Doğanay, sıcak gelişmeyi gazetemize değerlendirdi.

İktidarın depremlerin hemen ardından, binlerce insan enkaz altındayken tüm olanakları kurtarma çalışmaları için seferber etme konusunda hantal davrandığını belirten Doğanay, “Maraş, Adıyaman gibi depremin merkezindeki birçok kente kurtarma ekipleri, bu gibi durumlar için epeyce geç denebilecek bir zaman sonra ulaştılar. Bu zaman zarfında ordunun elindeki insan gücü, depremzedelere yardım ve kurtarma için kullanılmadı” dedi. Tek adam rejimini işaret eden Doğanay, “Çünkü tüm kararların tek bir kişinin talimatına, iznine, onayına bağlı olduğu ucube bir sistem yarattılar. Bunu daha önce yangınlara müdahale konusunda da gördük. Cumhurbaşkanından talimat almadan yangın söndürme uçağı dahi kaldıramadılar” dedi.

OHAL YARDIM VE KURTARMA İÇİN DEĞİL!

Depremin ardından kurtarma çalışmalarının başlatılmasındaki gecikme ve koordinasyon sorununun, depremin ilk saatlerinden itibaren etkilenen bölgeyi kapsayan bir OHAL ilanı beklentisi doğurduğunu da hatırlatan Doğanay şöyle dedi: “OHAL ilan edilirse, kurtarma ve yardım çalışmalarının daha hızlı, organize biçimde yürütülebileceği, ordunun elindeki olanakların daha etkin kullanılabileceği, bölgede güvenliğin daha iyi sağlanabileceği düşüncesi vardı. Bu beklentiye rağmen OHAL depremin hemen ardından değil, üzerinden 3 gün geçtikten sonra, 10 Şubat’ta ilan edildi. Cumhurbaşkanı, OHAL ilanının gerekçesini beklendiği gibi yardım ve kurtarma faaliyetlerini daha etkin biçimde organize edebilmekle değil, sanki devletin bunu yapma erki halihazırda yokmuş da OHAL’e ihtiyaç duyuyormuş gibi ‘Tefecilere, yağmacılara, fitne fesat gruplarına devletin müdahale imkanını yakalaması’ ile açıkladı. Bu açıklama, ister istemez yaklaşan seçimlerle ilgili şüphe uyandırdı. Depremden etkilenen 10 ilde 10 Şubat’ta ilan edilen OHAL, 10 Mayıs’a kadar sürecek. Ancak bu, 10 Mayıs’tan itibaren bölgede OHAL’in kaldırılacağı anlamına gelmiyor. TBMM her seferinde 4 aydan fazla olmamak koşuluyla OHAL’i uzatabilir.”

OHAL KOŞULLARINDA İKİ SEÇİM YAPILDI

“Peki, Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle devlete “Fitne fesat gruplarına müdahale imkanı vermek” amacıyla ilan edilen OHAL neleri kapsıyor?​” sorusunu da soran Doğanay, şu değerlendirmede bulundu: “Darbe gerekçesiyle ilan edilen ve 2 yıl süren OHAL’den yeni çıktık sayılır. OHAL koşulları altında bir Anayasa değişikliği ve bir genel seçim yaptık. OHAL’in ne demek olduğu biliyoruz: Her şeyden önce temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulması anlamına geliyor. Kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin genişleyeceği ve bu kararnamelerin yargı denetimine tabi tutulmayacağı anlamına geliyor. Kamu düzeni veya kamu güvenini bozabileceği kanısını uyandıran kişi ve toplulukların bölgeye girişinin yasaklanabileceği anlamına geliyor. Aynı zamanda otoriteye kapalı ve açık yerlerde yapılacak toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklama, erteleme, izne bağlama, izne bağladığı her türlü toplantıyı izletme, gözetim altında tutma veya gerekiyorsa dağıtma yetkisi veriyor. Gazete, dergi, broşür, kitap, el ve duvar ilanı vb. materyalin basılmasının ve dağıtılmasının yasaklanabileceği anlamına geliyor.”

"İKTİDAR OHAL KOŞULLARI ALTINDA SEÇİME GİTMEK İSTİYOR"

İktidar partisi ve ortaklarının, devletin tüm olanaklarından yararlanmaya devam edeceğine de vurgu yapan Prof. Dr. Doğanay, “Temel atma törenleri, açılışlar vb. ile kamu tarafından finanse edilen mitinglerini sürdürürken seçimin, muhalefet partilerinin seçim kampanyalarının, bölgede bu koşullar altında yürütüleceği ve belki yapacakları mitinglerin-toplantıların dahi izin engeline takılacağı anlamına geliyor” dedi.

“Seçimlerin zamanında yapılması ya da ertelenmesinden önce, seçimlerin hangi koşullar altında yapılacağı” sorusunun üzerinden durulması gerektiğine dikkat çeken Doğanay, “OHAL ilan edilen bu 10 il arasında Diyarbakır, Gaziantep, Adana gibi büyük şehirler de var. İktidar bir kez daha bu illerde OHAL koşulları altında seçime gitmeyi, seçimden hemen önce OHAL kaldırılsa dahi seçim kampanyasını bu şartlar altında tamamlamış olmayı yeğleyecektir diye düşünüyorum” ifadelerini kullandı.

SEÇİMLER MUHTEMELEN 18 HAZİRAN’DA

Seçimlerin daha önce açıklanan 14 Mayıs’tan ziyade zamanında (18 Haziran) yapılmasının muhtemelen olduğunu düşünen Doğanay şunları söyledi: “İktidar bu seçimden önce bölgede OHAL’i Meclis eliyle uzatabilir ve böylece seçime OHAL şartlarında girebilir. Bu daha önce de oldu. 2018’de seçim öncesinde OHAL’in uzatılmayacağı çokça konuşuluyordu, oysa tam tersine 2018 seçimlerine tüm Türkiye’de OHAL varken girmeyi yeğledi. Bu durum, diğer birçok şeyin yanında seçim adaletini çok ciddi biçimde etkiledi. Bir kez daha benzer koşullar altında seçime gitmeyi tercih edecektir. Ama medyada konuşulduğu gibi seçimin bir yıl gibi bir süre ertelenmesinin söz konusu olamayacağını düşünüyorum. Elbette, elinde olsa, Erdoğan ve AKP seçimi bir yıl daha erteletmek isteyecektir. İnsanlar daha enkaz altında yardım beklerken, Cumhurbaşkanı “Bana bir yıl verin, bir yıl içinde bu konutları bitireceğiz” açıklaması yaptı. Ancak mevcut şartlar altında seçimleri bir yıl ertelemenin bir yolunu bulacağını sanmıyorum.”

"İKTİDAR SEÇMEN KAOSUNU LEHİNE KULLANMAK İSTEYECEK"

Üniversitelerin uzaktan öğrenime geçirilmesiyle birlikte yurtlarda kalan öğrencilerin tahliye edildiğini, yerlerine depremzedelerin yerleştirileceğini hatırlatan Doğanay, şu ifadeleri kullandı: “Maraş, Adıyaman gibi şehirler ne yazık ki enkaz kaldırıldığında hayalet şehirlere dönüşecek. Sağ kalan, depremden sağ çıkan nüfus da buralardan ayrılmak zorunda kalacak. Yani tam da seçim öncesinde, çok büyük bir nüfus hareketliliği yaşanıyor. Üniversite yurtlarının tahliye edilmesi de bu hareketliliğe ayrı bir boyut kattı. Yurtlarda kalan öğrencilerin buralarda oy kullanacağını biliyorduk. YSK buna göre hazırlık yapmıştı. Şimdi hem bu yurtların yeni sakinlerinin oy kullanmasını mümkün kılacak hem yurtlardan çıkarılan öğrencilerin seçmen kayıtlarını taşıyacak hem depremde hayatını kaybeden vatandaşları seçmen kayıtlarından düşürecek hem de başka şehirlere taşınmak zorunda kalan milyonlarca insanın kaydını yenileyecek… Bütün bu hazırlığı 14 Mayıs’a kadar yetiştiremeyeceği düşünülüyor haklı olarak. 18 Haziran’a kadar nasıl yetiştireceğini de bilemiyorum.”

Depremle birlikte ortaya çıkacak olan seçmen kayıtlarıyla ilgili kaos ortamına işaret eden Doğanay, “İktidar bu kaos ortamını, seçim sonuçlarını kendi lehine çevirmek için kullanmak isteyecektir diye tahmin ediyorum. Bunu nasıl yapabileceğini bilemem, komplo teorilerini konuşmak gerekir. Ancak olabilecek en yakın sürede seçimi yaparak kaosu lehine çevirmenin yollarını arayacaktır diye düşünüyorum” dedi.   

Doğanay, muhalefetin tutumuna ilişkin ise, “Muhalefetin Anayasa’ya göre mümkün olmayan bir şey üzerinden yürütülecek farazi bir tartışmaya taraf olarak gündemin başka yöne saptırılmasına alet olmaması gerektiğini düşünüyorum” dedi.

"İKTİDAR GÜÇ KAYBEDİYOR"

Maraş depremleriyle, bugüne kadar seçmene “güçlü Türkiye”, “güçlü iktidar”, “güçlü lider” vadeden ve aslında ekonomik kriz de dahil olmak üzere sorunlara bir tür güç gösterisiyle müdahale etmeyi alışkanlık haline getiren iktidarın gerçekte ne denli “aciz” olduğunu tüm çıplaklığıyla göz önüne serdiğine vurgu yapan Doğanay, “Buradan geri dönüşü olabileceğini sanmıyorum. Tabii, muhalefetin bir kez daha Yenikapı Ruhu gibi hayali bir “birlik ve dayanışma” imgesinin arkasına sıralanıp bu hesap sorma şansını heba etme ihtimalini hep aklımızın bir kenarında bulundurmak gerekiyor” ifadelerini kullandı.

ÖNCEKİ HABER

ABD'nin eski BM Temsilcisi Haley 2024 başkanlık seçimleri için adaylığını açıkladı

SONRAKİ HABER

Türk-İş de mi enkaz altında?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa