TMMOB Genel Sekreteri: TMMOB’ye verdikleri zarar kamuya dönmüş bir zarar oldu
TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, depreme ve yıkıma dair Evrensel'e açıklamalarda bulundu. Gül, "TMMOB’ye verdikleri zarar bir bakıma toplumumuza ve kamuya dönmüş bir zarar oldu" dedi.
Maraş merkezli 10 ili etkileyen iki büyük depremin öncesini ve sonrasını TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, Evrensel’e değerlendirdi.
TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, Evrensel’e şunları anlattı:
“Bizim özellikle hukuksal süreçlere uzanacak olan deprem sonrası süreçler açısından Türkiye Barolar Birliği ile birçok ortak çalışma yürütmemiz gerekecek. Bunların bir kısmı bizim meslek alanımız hem de hukuk meslek alanı ile teknik raporların oluşturulması gerekecek. Biz uzun vadeli bir birliktelik konusunda bir koordinasyon kurduk. Bu koordinasyonda hem barolar birliğinden hem de TMMOB’dan görevli arkadaşlarımız yer alacak. Sonraki günlerde de bu komisyon toplanıp bir plan program çıkaracak. Kısa vadede yapılması gereken ve uzun vadede yapılması gereken planlar oluşturulacak. Ortak çalışmalarımıza başlayacağız. Bunların bir kısmı kamuoyunu bilgilendirmek için düzenleyeceğimiz ortak basın açıklamaları ve basın toplantıları şeklinde olacak. Bir diğer ayağı ise orta vadede ve uzun vadede kentlerimizin mevcut durumunun bilimsel ölçütler çerçevesinde tespit edilerek kamuoyu ile paylaşılması, ilgili kurum ve kuruluşlarla paylaşılmasını içerecek bir teknik raporlama süreci de buna eşlik edecek. Bizim Barolar Birliği ile bu iş birliğine gitmemizin ana sebebi de ülkemizdeki birçok kurum ve kuruluş güvenilirliğini yitirmiş, tarafsızlığını kaybetmiş durumda. Kamu otoritesi merkezi yapı olmak üzere çeşitli siyasi yandaşlar tarafından liyakatsiz bir şekilde, atama yoluyla doldurulmuş durumda. Dolayısıyla kamu kurum ve kuruluşları afet süreci öncesinde, afet anında ve sonrasında yapması gereken müdahaleleri, bilgilendirmeleri, uyarıları veya gerekli işlemleri yapamaz duruma gelmiştir. Yani afet yönetim sistemi ülkemizde çökmüş durumdadır. Dolayısıyla ortaya doğru bilgiye ulaşmak, yurttaşlarımızı doğru bir şekilde bilgilendirmek ve gerek teknik süreçler gerekse de hukuksal süreçlerin objektif ölçüler, bilimin ve tekniğin rehberliği doğrultusunda yapılması gereken işlemlerin tanımlanması ve bu işlemlerin, bu adımların atılması gerekecek. Bizleri ortak birlikteliğe zorlayan, teşvik eden temel dayanak bu oldu.
Şu an 5 bin civarında inşaat mühendisi ve mimar üyemiz hasar tespit çalışmalarına Çevre ve Şehircilik Bakanlığının sistemi üzerinden başlamış durumda. Aynı zamanda Harita Mühendisleri Odamız yine Bakanlığın ihtiyacı ve çağrısı üzerine dronla yıkım olan bölgelerin görüntülenmesi ve haritalandırılması konusunda 600 civarında drona sahip ve dron kullanmayı bilen üyesiyle çalışmalar yürütüyor. Bir yandan da geçici barınma alanlarının elektrik alt yapısının sağlanması için plan proje gibi konuların ihtiyacının giderilmesi için elektrik mühendisleri odamız Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile AFAD’a bir iş birliği teklif etti. Bu anlamda görüşmeler sürüyor.
"GÖRÜŞ VE ÖNERİLERİMİZ DİKKATE ALINMIYOR"
Biz ilgili kamu ve kuruluşlarını iş birliğine zorlamaya çalışıyoruz çünkü uzun zamandır çeşitli siyasi yaklaşımlar doğrultusunda bizim gibi meslek kuruluşları hem kamu idari yapısından hem dışlandı hem de ortak yürütülmesi gereken faaliyetlerden dışlandı. İş birliği açısından özellikle AKP döneminde kamu kurum ve kuruluşları olarak ortak yürütülmesi gereken faaliyetler, ortak hazırlanması gereken mevzuatlar ya da bizim meslek alanımızda yapmayı düşündükleri yasa değişiklikleri konusunda görüş ve önerilerimize başvurmadan işlem yapıyorlar. Buna rağmen biz her mevzuat değişikliğinde, her proje ve plan değişikliği adımında kendi görüş ve önerilerimizi kendi uzmanlık alanlarımızdan derleyerek ilgili kamu ve kuruluşlara iletiyoruz. Ona rağmen görüş ve önerilerimiz dikkate alınmıyor. Dikkate alınmamasının nedenleri de öncelikle bizim akıl ve bilim temelinde, bilim ve teknik ölçüt esaslarına uygun olarak ortaya çıkardığımız ve kamu yararını gözeten önermeler olduğu için bu önerilerimiz içinde, dikkate alınmıyoruz. Yapılmak istenen şey rant odaklı bir dönüşümün sağlanması, neoliberal politikalarla uygun şekilde kamusal hizmetlerin tasfiye edilmesi, kamunun öncelikle yurttaşlara sağlaması gereken eğitim, sağlık, barınma, altyapı gibi bir çok konuda tasfiye edilerek sermaye guruplarına devredilmesi için bir program içinde oldukları için bizim önerilerimiz, bu önermelerle doğrudan çatıştığı için, bu yanlışların yapılmaması konusunda bir uyarı niteliği taşıdığı için görüş ve önerilerimiz uzun yıllardır dikkate alınmıyor. Bugün de yine deprem gerçekleştikten hemen sonra biz AFAD’ı da Çevre ve Şehircilik Bakanlığını da hem resmi yazılarımızla hem temaslarımızla iş birliğine davet ettik Buna rağmen TMMOB olarak AFAD’a da Çevre ve Şehircilik Bakanlığına da yazdığımız yazılara resmi bir dönüş yapmadı. İnşaat Mühendisleri Odamızın, Elektrik Mühendisleri Odamızın, bağlı olduğu odaların müracaatlarının bazılarına dönüş yapıldı bazılarına yapılmadı. Bazılarına da sadece telefon üzerinden istişare ile dönüş yaptılar. Bir yanıyla da TMMOB’a, bizlere ihtiyaç duydukları için dönüş yaptıklarını anlayabiliyoruz. Ama hala iş birliği konusunda büyük zorluklar yaşıyoruz. Ortak geçici barınma alanlarının, konteyner kentlerin kurulmasından hasar tespiti yapılmasına kadar birçok kalemde, afet yönetim sürecinin bütün aşamalarında, ortak iş birliği yapmamız gereken bütün alanlarda maalesef bir iş birliği ve ortaklıktan tam anlamıyla söz edemeyiz. Hatta şu an bizim üyelerimiz birkaç gündür hasar tespitlerine başlamış durumdalar. Biz hasar tespit çalışmalarına katılacak üyelerimizi Bakanlığın sistemine entegre ettik. Bakanlığın formu ve standartlarına uygun olarak çalışıyorlar sahada. Ancak çalışacak olan üyelerimiz büyük zorluklarla karşılaşıyorlar. Örneğin üyelerimizin illerden alınıp afet illerine taşınması sürecinde bile Bakanlığın değil bizim kendi imkanlarımızla sağlanmak durumunda kalıyor. Bu çalışmalar konusunda Bakanlığın ve ilgili kurumların daha fazla adım atması gerektiğini biliyoruz inanıyoruz ve bu konudaki zorlamalarımız devam edecek.
"TMMOB'YE VERDİKLERİ ZARAR, KAMUYA DÖNMÜŞ BİR ZARAR OLDU"
2013 yılında birçok mevzuatta düzenlemeler yapılmıştı Türkiye’de. Torba Yasa aracılığıyla birtakım yönetmeliklerde yapılan değişikliklerle 2013 yılından itibaren ağırlıklı olarak; 2010, 2012 ve 2013 yılında yapılan değişikliklerle TMMOB’u bir bakıma kamusal fonksiyonlarından, işlevinden ve yetkisinden arındırmaya yönelik bir program adım adım uygulandı. Biz de yıllardır siyasi iktidarla bunun mücadelesini veriyoruz. Çünkü TMMOB’nin her budanan kamusal yetkisi, (mesleki denetim de bunlardan biri) bir kamu zararına, bir halk sağlığı sorununa, bir güvenlik sorununa dönüşüyor maalesef. Örneğin yapı üretim sürecinden yapı denetim sürecine kadar olan her aşamada TMMOB’nin ilgili odalarının her yetkisi ellerinden alındığı için ortaya çıkan durum denetimsiz, güvenliksiz, sağlıksız, niteliksiz yapıların ortaya çıkmasına da sebep oldu. Aynı zamanda mühendis ve mimar olmayan sahte diplomalı kişilerin iş yapmasına ve proje üretmesine de sebep oldu bu denetimsizlik ve kaos ortamı. Bu anlamda kendilerince siyasi çizgileri doğrultusunda TMMOB’ye verdikleri zarar bir bakıma toplumumuza ve kamuya dönmüş bir zarar oldu. 2012-2013 yıllarında planlanan imar yönetmeliğinde ve ilgili yönetmeliklerde bizim sicil durum belgesi kaldırıldı, sicillerin odalarımız tarafından tutulması yasaklandı, meslek odalarımız tarafından mesleki denetim yapmamız doğrudan engellendi. TMMOB’nin yönetmeliklerine davalar açıldı. Tamamen siyasi amaçlar doğrultusunda açılan bu davalarda siyasi iktidarın baskısıyla siyasi kararlar üretildi ve TMMOB’nin mesleki denetim yapılmasını sağlayan ilgili yönetmeliklerin büyük çoğunluğu iptal edilmiş oldu. Dolayısıyla TMMOB kamusal yetkilerinden, işlevlerinde, fonksiyonundan büyük oranda arındırılmaya çalışılmış oldu. Bu da bizim meslektaşlarımızı, meslektaşlarımızın ürünlerini ve ortaya sağlıklı ürünlerin denetimini yapamayacağımız bir durum ortaya çıktı. Bunun da sorumlusu doğrudan siyasi iktidardır. Çünkü siyasi iktidarın kararları doğrultusunda mecliste alınan kararlar, bakanlıkların gerçekleştirdiği yönetmelik değişiklikleri bu sonucun ortaya çıkmasına neden oldu. Hali hazırda önümüzde duran bu hasarlı sistem imar aflarıyla yasallaşmış oldu. İmar aflarıyla niteliksiz, sağlıksız, mühendislik hizmeti almamış olan binaların yasallaşması sağlanmış oldu. Böylece sorumlu zinciri arayacak olursak öncelikle imar aflarını hayata geçiren, TMMOB’un mesleki denetim yetkilerini budayan siyasi iktidarın adımları ve bu doğrultuda yapılan bütün işlemleri birinci sıraya koymalıyız.
"YAPI DENETİMİ YANLIŞLAR ÜZERİNE KURULDU"
Birçok alanda kamu eliyle görülmesi gereken hizmetler özel sektörün, sermayenin insafına sunuldu. Çeşitli yasa ve yönetmelik değişiklikleriyle kamunun elinden alınarak yetkilendirilmiş şirketler, kurum ve kuruluşlar tarafından yapılması sağlandı. Yapı denetimi de bu alanda atılan adımlardan bir tanesi. Yapı denetimi şu an tamamen piyasa eliyle, özel sektör eliyle yürütülen bir sistem. Bir kamusal denetimden asla söz edemeyiz. Piyasa ve şirketler eliyle kamu adına gördürüldüğü iddia edilen bir sistem. Maalesef bu sistem de çeşitli rant odaklarının ve sermaye guruplarının baskısı altında. Sistem sakat olduğu için işleyemez hale gelmiştir. Zaten yapı denetim kanunundan başlayan bir sistem eksikliğinden yanlışlığından bahsedebiliriz. Bizler mühendisler olarak şunu biliyoruz ve uyarılarımızı bu doğrultuda yapıyoruz. Eğer ortaya doğru bir ürün çıkmasını istiyorsak öncelikle bunu üretecek olan sistemin doğru tasarlanması, doğru planlanması ve doğru bir işlerlik kazandırılması gerekiyor. Eğer sistem yanlış tasarlanmışsa yanlış sonuçlar üretmeye mahkumdur. Yapı denetim sistemi kanunuyla, mevzuatıyla beraber tamamen yanlış ve bilim dışı bir sistem olduğu için şu an yapı denetim sistemimiz de maalesef yanlışlıklar üzerine kurulmuştur. Aynı zamanda yapı denetiminde çalışan mühendis ve mimarların da çok ciddi zarar görmesine neden olmuştur.
TMMOB ‘un toplumun yararını gözeten girişimleri, müdahaleleri, önerileri ya da açtığı davaları dolayısıyla siyasi iktidarın hedefi durumunda. Uzun yıllardır TMMOB’a yönelik karalama kampanyaları, siyasi linçler, yasa ve mevzuat değişiklikleriyle yetkilerinin budanması, torba kanunları aracılığıyla yasamızın değiştirilmesine yönelik girişimler… Toplumumuz bu süreci bizimle birlikte takip etmektedir, biz de bu mücadeleyi hem meslek alanlarımızda hizmetler üretmeye çalışırken toplumsal sorumluluklarımız gereği bir çok yükün altında çalışırken aynı zamanda üzerimize gelen bu siyasi baskıyla mücadele etmek zorunda kaldık. Mücadele ederken ciddi anlamda zararlar gördük ve yıprandık. Ülkemizde özellikle AKP iktidarı döneminde TMMOB’a yönelik çok ciddi saldırılar gerçekleşti. Bu saldırıların alnımızın akıyla üstesinden gelmeye, çalışmaya çabalamaya ve üretmeye yönelik mücadele ettik. Bu anlamda asla geri adım atmadık, atmayacağız. Emekçi halklarla birlikte kamu yararı için üzerimize düşen bütün işleri yapma konusunda kararlı bir şekilde devam edeceğiz. Ama öncelikli olarak sistemin düzenli bir hale getirilmesinden bahsediyorsak tüm siyasi partilerin, bundan sonra iktidara gelecek ve gelmeye niyetli tüm partilerin TMMOB’a yönelik siyasi müdahalelerini durdurmaları ve TMMOB’nin Anayasal ve kamu kurumu niteliğinde kuruluş olarak donatılması ve güçlendirilmesini sağlayacak yasa ve yönetmelik değişikliklerine bir an önce başlamaları gerekecek. Yoksa bu sürecin altından kalkmamız çok kolay olmayacak.
"KUM GİBİ ELİMİZDE UFALANAN BETONLARI GÖRDÜK"
Maalesef deprem güvenliği açısından zaaflı olan bölgelere yoğun bir şekilde yapılaşmalar gerçekleşmiş. Dolayısıyla orada zarar göreceği bilimsel bir gerçek olan bu yapıların o bölgelerde yapılmasına göz yumulmuş. İmar planları, yapılaşma politikaları bu alanda hız kaybetmeden devam etmiş. Ayrıca acı gerçek deprem riski altında olan, fay hattı bölgesinde olan veya çok yakınında olan bölgelerdeki yapılar mühendislik hizmeti almadan yapılmış. Yani mimarlar ve mühendisler tarafından tasarlanmayan, projelendirilmeyen ve uygulanmayan süreçler sonucunda sağlıksız yapılar yapılmış. Dolayısıyla da depreme direnç gösterememiş ve yıkılmıştır. Sağlıklı bir denetim sistemi olmadığı için betondan kolon kesmeye yapılaşma süreci gerçekleştirilmiş ve bu adımların hepsi imar aflarıyla desteklenmiştir. Karşımıza çıkan tabloda kum gibi elinizde ufalanan betonları bizler de herkesin gördüğü gibi görmüş olduk.
Örneğin yıkılan sağlık kurumlarının yıkımında radyasyonun yayacağı sağlıksız durumu tutun da ulaşım alt yapısındaki, barajlar gibi, enerji üretim hatlarının durumu gibi birçok gözlemlerimiz var. Ama görünen bir gerçek var. Halkımız şu an depremin 7. Gününde soğukta, çadıra dahi ulaşamamış, su yiyeceğe ulaşamamış durumda cenazelerini, hala enkaz altından kurtarılmasını beklediği ailelerini, sevdiklerini beklemektedir. Burası da büyük bir sorun olarak devam ediyor. Dolayısıyla kamu tarafından acilen konteyner kentlerin ve çadır kentlerin kurulması ve sağlıklı bir şekilde işlenmesinin sağlanması gerekir. Bu en acil ihtiyaçtır. Biz de çadır kentlerin kurulması ve çalışmasına yönelik bir çabanın içindeyiz. Bu noktada diğer demokratik kitle örgütleriyle, yerel idarelerle de görüşmeler halindeyiz. Geçici barınma alanlarının en azından sağlanması konusunda bir çabamız da sürüyor.
O fotoğrafın bize anlattığı gerçek şu Mühendislik hizmeti almış ve o mühendislik hizmetinin hayata geçmesi sağlanmış projeler depreme karşı güvenlidir. Öncelikle artık aklın ve bilimin önderliğinde, toplumu siyasi olarak yönetmek için ‘kader’ gibi çeşitli hurafelerin değil aklın ve bilimin idaresinde ilerlenmelidir. Eğer aklın ve bilimin yolundan ilerlersek, hükümetleri, devletin bütün yapılarını bu anlayışla yeniden tasarlarsak, bilim ve tekniğin sağladığı imkanlarla biz bir afet bölgesi olarak bu olayları faciaya dönüşmeden karşılayabiliriz. Mühendislik hizmeti almış yapılar da bizleri sağlam bir şekilde ayakta tutmaya devam edebilir. Bu fotoğrafın ortaya çıkardığı gerçek budur.” (HABER MERKEZİ)