GES şirketlerinin baskıları işe yaramış!
Orman Kanunundaki son yapılan değişiklikleri yorumlayan Prof. Dr. Doğanay Tolunay enerji şirketlerinin ormanlık alanlarda güneş enerji santrali kurmak için yıllardır uğraştığını belirtti.
Fotoğraf: DHA
Özer AKDEMİR
İzmir
Orman Kanunundaki son yapılan değişiklikleri yorumlayan İstanbul Cerrahpaşa Üniversitesi Ormancılık Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay enerji şirketlerinin ormanlık alanlarda güneş enerji santrali kurmak için yıllardır uğraştığını belirterek; "Maalesef yapılan değişiklik güneş enerjisi şirketlerinin baskılarının işe yaradığını gösteriyor" dedi. Prof. Dr. Erdoğan Atmış ise ormanları yok eden bu tür düzenlemeler önleyemezsek yakında elimizde orman kalmayacak" dedi.
ORMANLARIN NİTELİĞİ DÜŞÜK GÖSTERİLMEK İSTENMİŞ
Orman Kanunun 17. Maddesinin kamu yararı ve zaruret olması halinde orman alanlarından verilecek madencilik dışındaki izinleri düzenlediğini belirten Tolunay, bu maddenin uygulama yönetmeliğine sürekli izin verilecek tesislerin eklendiğini dile getirdi. En son 2021 yılında ormanlarda azot, argon ve oksijen gazlarının kullanıldığı hava ayrıştırma tesislerinin de kurulabileceğine eklenerek yönetmeliğin yenilendiğini hatırlatan Tolunay; geçtiğimiz günlerde yapılan değişiklikle taşlık, kayalık verimsiz olarak nitelendirilen orman alanlarında güneş enerjisi santralleri kurulmasının ve havaalanları çevresine çeşitli tesislerin yapılmasının önü açıldığını ifade etti.
"Güneş enerjisi tesislerinin taşlık, kayalık, verimsiz alanlarda kurulmasına izin verileceği" şeklindeki ifadelerin izin verilen ormanların niteliğini düşük göstermek için kullanıldığına dikkat çeken Tolunay, "bu habitatlar biyolojik çeşitlilik için son derece önemlidir. Verimsiz orman olarak adlandırılsa da karbon yutağı olan ve rehabilitasyon ile karbon tutma kapasitelerinin artırılması olanağı bulunan orman alanlarının kaybedilmesi de söz konusudur. Adı yenilenebilir olan tesislerin ormanlar gibi ekosistemlere ve biyolojik çeşitliliğe zarar vermesi durumunda bunlar yanlış azaltım (malmitigation) uygulamaları olarak adlandırılmaktadır" dedi.
GES ŞİRKETLERİ ORMANLARA GÖZÜNÜ DİKMİŞTİ
Ormanlarda uzun yıllardır güneş enerjisi tesisi kurulması yönünde talep ve baskıların bulunduğunu belirten Tolunay şunları söyledi; "Buna baskılara rağmen Tarım ve Orman Bakanlığı bu talepleri geri çevirmiştir. Hatta ormanlarda Lisanssız elektrik üretim tesisleri ile lisanslı güneş enerjisi tesislerine izin verilmeyeceği çok net olarak yazılmıştı. Maalesef yapılan değişiklik güneş enerjisi şirketlerinin baskılarının işe yaradığını gösteriyor".
ORMANLARA YANGINLARDAN DAHA ÇOK ZARAR VERİLİYOR
Resmi gazetede yayınlanan son değişikliklerle artık 50’den fazla tesis için ormanlardan izin verilebildiğinin altını çizen Tolunay "Verilen izinlerin miktarı incelendiğinde işin boyutu daha iyi anlaşılabilmektedir. Örneğin sadece Orman Kanunun 17. Maddesi gereğince 2012-2021 yılları arasında yarısı enerji tesisi olmak üzere 281 bin ha orman alanı ormancılık dışı kullanımına açılmıştır. Bu miktarın 2021 yılı yangınlarında yanan orman alanının 2 katı olduğunu da belirtmek gerekir. Önceki yıllarda verilen izinlerle ise bu miktar 627 bin ha’a ulaşmıştır. Buna madencilik izinleri de eklendiğinde günümüze kadar 800 bin ha kadar bir orman alanı yok olmuştur. Yıllık olarak incelendiğinde ise her yıl yanan orman alanlarının 2-3 katı kadar bir orman alanı ormancılık dışı uygulamalara açılmaktadır. Yanan ormanların tamamı yeniden ormanlaştırılırken madencilik ile kamu yararı ve zaruret gerekçesiyle kurulan tesislerin önemli bir kısmı bir daha orman haline gelememektedir. Ne yazık ki kamu yararı ve zaruret gibi bir ölçüsü olmayan gerekçeler ormanlarımıza orman yangınlarından çok daha fazla zarar vermektedir" dedi.
"SERMAYEYE YENİ RANTLAR SAĞLAMAK İÇİN... "
Bartın Üniversitesi Ormancılık Fakültesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Erdoğan Atmış siyasi iktidarın sürdürmekte olduğu “ekonomik büyüme” öncelikli ormancılık politikaları nedeniyle sermaye çevrelerine yeni rantlar sağlamak için orman ekosistemlerini biraz daha feda ettiğini söyledi. Son yapılan düzenleme ile ormandan yapılacak ormancılık amaçlı tahsislerin arasına; güneş enerji santralleri ve Havalimanları ile ilgili tesislerin de eklendiğini aktaran Atmış, "Bu tip alanlar; yaban hayatı için bir beslenme alanı olduğu gibi endemik veya nadir bitki türleri için en uygun yetişme koşullarına sahip alanlardır. Kaldı ki, enerji üretim tesisleri böyle “sözde “işe yaramaz orman alanlarına yapılsa bile, bu tesise ulaşmak için yapılacak yol ile üretilecek elektriği taşıyacak iletim hattını inşa etmek için de göstermelik olarak zarar vermekten kaçındıkları “verimli” orman alanları yok edilecek ve ormandaki habitat kaybı ve parçalanma biraz daha artacaktır. Ormanı bir ekosistem değil de, sadece ağaçtan ibaret sayan böyle bir anlayışa sahip olan ve bu çeşit mevzuat düzenlemelerine imza atan orman mühendisi ünvanlı kişileri ben kesinlikle meslektaşım olarak saymıyorum" dedi.
"İSTANBUL HAVALİMANI MEVZUATINDA SORUN MU ÇIKTI ACABA? "
Yönetmelik değişikliğiyle orman ekosistemlerinin yok edilmesine yeni bir boyut kazandıran diğer değişikliğin havalimanı ve onun çeşitli kısımlarıyla ilgili yapılan bir düzenleme olduğunu belirten Atmış şunları söyledi; "Aslında İstanbul Havalimanı için binlerce hektarlık bir orman tahsisi daha önce yapılmıştı. Acaba orada mevzuat bakımından sorunlar mı ortaya çıktı da, bu şekilde yeni bir düzenleme yapıldı veya havalimanına ek yeni tesislerin yapılması için mi böyle bir izin gerekti, ya da başka bir şehirde yeni bir havalimanı ve yan tesislerinin orman alanlarını işgal edecek şekilde yapılması mı söz konusu, onu bilmiyorum. Fakat tıpkı diğerleri gibi bu değişikliğin de belli çevrelere yeni bir rant kazandırma çalışması olduğu çok açık. Bu rantı daha da artıracak şekilde “sağlık, otel, motel, lokanta, akaryakıt istasyonu, dini tesis, terminal binaları, alışveriş üniteleri” nin böyle bir projenin parçası yapılması bu iddiamı güçlendiriyor."
"KAMU YARARI DİYE BİR ŞEY TUTTURMUŞLAR..."
Ormanlarda bu tür ormancılık dışı amaçlarla yapılan düzenlemelerin Anayasaya aykırı olduğunu kaydeden Atmış, "Fakat “Kamu Yararı” diye bir şey tutturmuşlar ve ne Anayasa Mahkemesi, ne de Danıştay çıkarılan bu tür yasa ve yönetmelikleri Anayasaya uygun bularak iptal ediyor. Halbuki yirmi yıl öncesine kadar bu yüksek mahkemelerin buna benzer mevzuat düzenlemelerini iptal ettiğini gösteren onlarca örnek var. Bunun için eğer Anayasayı da ormanları da korumak istiyorsak, halkımızın bir kısmının değil, azımsanamayacak bir çoğunluğunun ormanlarımızı yok eden bu düzenlemelere karşı durması gerekiyor. Yoksa yakında elimizde hiç orman kalmayacak" dedi.