Deprem analizlerinin yanında birçok soruya cevap verilmeli
Maraş’ta meydana gelen ve ağır bir yıkımla sonuçlanan depremlerin ardından İzmir’den bir yurttaş artan göçten alınmayan önlemlere kadar pek çok soruya dikkat çekiyor.
Fotoğraf: AA
Aziz Zafer TEKİN
İzmir
Depremin getirdiği yıkıntı ve kayıplar sadece bu bakımdan değil pek çok bakımdan analiz edilerek ele alınmalı bence. Örneğin; nüfusun çoğunluğu niye şehirlere göç ediyor ve bu insanları barındırmak için niye bu kadar inşaat yapılma gereksinimi çıkıyor? Bu kadar sıkı yapı yönetmeliği varken bazı binaların demir ve beton kalitesi niye düşük? Sıhhi tesisat yaparken kolon ve kirişler niye delinir, kesilir?
Sağlam yapılmış yapılarda çökmeye neden olacağı bile bile niye kolonlar kesilip mekân genişletilir? Barınma konusu yeme-içme, sağlık, eğitim gibi temel bir ihtiyaçken neden yatırım aracı olarak görülür? Zemin kalitesi zayıf ve geçmişte depremde ağır hasar görmüş bölgelere hâlâ niye inşaat (hatta gökdelen) yapılmakta yarış yapılır? Bütün bunlara rağmen bu projelerden ev ve işyeri almak neden "prestij" meselesi olarak görülür?
İnşaat yapmaktan başka kalkınma alanları yok mudur? İnşaatlar gerçek ihtiyaçlara göre planlanarak mı yapılıyor, yoksa "hele bir yapayım, nasılsa satarım" düşüncesiyle mi yapılıyor? Müteahhitlik yapmak için aranan şartlar nelerdir? Pek çok meslekte en azından belirli kurslarla sertifika zorunluluğu varken, örneğin duvarcı ustası olmak için sertifika aranırken “o duvarı öyle değil, böyle ör” diye emir verecek müteahhitler için yeterlilik sertifika sistemi var mıdır? İşini hakkıyla yapan müteahhitleri sahtekârlardan ve ehil olmayanlardan koruyacak bir mekanizma var mıdır?
Şehirler planlanırken konuyla ilgili uzmanların görüşlerine ne kadar önem veriliyor? Yapılan işlerde öncelik kamu yararına mı yoksa kişisel çıkarlara mı veriliyor? Konut ve işyerlerinin mülk değerleri ve kira bedelleri hangi şartlara göre belirlenir? Bunlar gerçekçi midir, spekülatif midir? Bu konuda denetim var mıdır? Yapılarda periyodik denetim yapılıyor mu? Çürük yapıların dönüşümü için harcanacak para ile o yapının yıkılması sonucu doğacak felâkette harcanacak para arasında ikinci durumda daha fazla para, zaman, emek ve her şeyden önce insan ve canlı kaybı olacağının hesabı ne kadar yapılıyor?
Yaşanan sayısız felâkete insanlarımızın ve hatta yakınlarımızın kaybına rağmen halk ve devlet kurumları olarak ne kadar tedbir aldık? Ne politikalar geliştirdik? İnsanların her tür ihtiyaçlarını karşılamak için kaliteye odaklı denetimli rekabete mi yoksa ne olursa olsun fiyata odaklı ne alıcının ne de satıcının kazandığı, her şeyin çöküşünü sağlayan vahşi rekabete mi önem veriyoruz? Dürüst ticaret yapıp sağlam ve helalinden 1 koyup 3 almaya mı çalışıyoruz, yoksa eldekinin de gitme riski uğruna 1 koyup 10 kazanmaya çalışarak kumar mı oynuyoruz?
Kişisel ve kamusal olarak yapacağımız her türlü ticari girişim, inşaat, tesis kurma vb. uygulamalarda imar durumu, ÇED raporu, tarıma etkisi vb. uyulması gereken yasal mevzuatların hazırlanması, bunlara uyulması ve denetlenmesi konusunda ne durumdayız? Eğitim sistemimizde kurumlar ve veliler olarak evlatlarımız için sadece “öğrenciyi herhangi bir üniversiteye kapağı attıralım” hedefiyle mi yoksa “hayatta kendi ayakları üzerinde durmayı ve diğer insanlarla hayatı paylaşmayı becerecek öz güven, bilgi (örneğin depremler hakkında), donanım (örneğin deprem tatbikatları), vicdani yaklaşım ve sorumluluk ve diğer özellikler kazandıralım” hedefiyle mi hareket ediyoruz?
Sağlık, afet durum kurumları, askeri ve kolluk kuvvetleri gibi çeşitli kurumlarda gerekli planlamalar ne durumdadır? Her felaket için A, B, C gibi alternatif planlamalar mevcut mudur? Bu konularda hizmet verecek olan personelin çalışma koşulları ne durumdadır? Olası bir afette bu kurumlarda hizmet verecek olan insanlarımızın da aynı zamanda birer afetzede olacağının hesabı sadece devleti yöneten siyasal erk değil halkımız tarafından da yapılıyor mu?
Herhangi bir afet durumunda hangi düşünce ve inançta olursa olsun mağdur insanlara sadece vicdani duygularla yardıma koşmaya çalışan, felaket bölgesinde de karşıt görüşte bile olsa yardım için ortak çalışabilecek kadar kolektif bilince sahip insanımız konu siyasete gelince neden kıyasıya kavga eder? Siyaset mekanizması (iktidar-muhalefet ayırmadan) bir toplum için en önemli konulardan biri olan toplumsal birlikteliği sağlamak konusunda ne kadar başarılı? Çeşitli konularda başarılı olduğunu kabul ettiğimiz ülkelerin tecrübelerinden ne kadar faydalanıyoruz?
Bazıları ilk bakışta direkt depremle ilgili değilse de sonuçlarıyla depreme de etkisi olan bunlar ve aklımıza ilk anda gelmeyen daha başka soruları suçlu aramadan çözümleyip gerekli önlemleri almamız gerekir. Sağlıklı bir vücudun ancak her organ ve uzvun ayrı ayrı sağlıklı ve uyumlu çalışmasıyla mümkün olacağı gerçeği gibi, bir toplumun kaliteli bir yaşam sürmesi ve gelişmesi her alanda en iyi seviyeye gelmesiyle mümkündür.