18 Şubat 2023 05:40

Suriyeli depremzede mülteciler: Şimdi buradayız ama yarın ne olacak bilmiyoruz

Maraş merkezli depremlerin ardından yardımların ulaşmaması ve yoğunluğu artan nefret söylemi mültecilerin mağduriyetini bir kat daha artırıyor.

Fotoğraf: Dilek Omaklılar/Evrensel

Paylaş

Dilek OMAKLILAR
İzmir

Depremzede mülteciler, Göç İdaresinin yayımladığı bulundukları ilden ayrılma izni veren bildirgesinin ardından derneklerin yardımıyla başını sokabilecek yer bulmaya çalışıyor. Bu yerlerin başında da İzmir’de bulunan Suriyeli Mültecilerle Dayanışma Derneği geliyor. Dernek binasına girdiğimizde her köşede bir koli, her duvar dibinde battaniye var. Kapı açık, gelen giden Suriyeli mülteci çok. Pansiyona dönen dernek binasında konuştuğumuz hemen her mültecide belirsizliğin yarattığı tedirginlik var.

Kucağında çocuğuyla oturan bir mülteci kadınla -çat pat Türkçesiyle- konuşmaya çalışıyoruz. Antep’ten İzmir’e gelen kadın, “Kocamı Suriye’ye gönderdiler, ben kadın sığınmaevine çıktım. Ablam da Maraş’ta yaşıyordu, sonra onun yanına gittim. Deprem sırasında Maraş’taydım. Elektrik ve suyu kesmişler, evde oturmak da imkansızdı. Nasıl yapalım? 5 gündür buradayım” diyor. “Yanlış bir şey söylemedim” diyerek, tedirginlikle devam ediyor: “Maraş’ın yarısı gitti. Çok kötü. Yardımlar yapılıyor ama insanlar öldü. Nasıl savaş yaşadık orada da aynı.”

“SURİYELİYİM DİYE İŞE ALMADILAR”

Ardından 2012 yılından beri dernekte gönüllü çalışan Narin ile pansiyona dönen derneğin üst katına çıkıyoruz. Narin’in çevirisi sayesinde depremzedeler ile sohbet etmeye çalışıyoruz. Çaldığımız ilk kapı Antakya’dan gelen bir depremzede. Kara yolu ile gelen mülteci aile de tedirgin, “Başka gidecek yerimiz yoktu. Biz buradayız şimdi ama yarın ne olacak bilmiyorum, çaresiziz” diyor.

Gözleri dolan kadının eşi de “Çalışmak zorundayız ev kiraları çok arttı. Burada kalmak zorundayım, iş bulmak, ev tutmak istiyorum. Ben de işe almıyorlar, çünkü Suriyeliyim. Buradan da çıkarsak eğer biz ne yaparız?​” diye soruyor.

“HER GÜN 60 LİRA EKMEK PARASI”

Diğer odaya giriyoruz, daha kalabalık bir aileyle görüşmeye başlar başlamaz, biri telefonunu çıkarıp yıkılan evinin videosunu gösteriyor. Bir şeyleri kanıtlamak istercesine Arapça anlatmaya başlıyor. Bir yanda ise boş tencereyle oynayan çocukların sesi...

Mülteci, “Evimiz dümdüz oldu. Deprem olduğunda yatıyordum, hemen çıktık. O evin hepsi gitti. Geldik buraya, şimdi de iş arıyorum, fabrikada, her yerde fark etmez. Çalışmaya mecburum. Her gün sabah, akşam 60 TL ekmek parası. 3 çocuk var ama iş yok. Çocuklardan biri de hasta, nasıl yaparız sokakta” diyor.

“DEPREMDE BİRBİRİMİZE YARDIM ETTİK”

Yaratılan nefret diline rağmen Maraş’ta yaşadığı dayanışmayı anlatan mülteci sözlerini şöyle sürdürdü: “Maraş artık yok silindi, gitti. Türk komşum var, evim yıkıldığında çocuklarım için geldi, yardım etti. Onların da binası yıkılınca ben de kimseyi beklemeden ellerimle 3 kişiyi çıkarttım. Kardeş gibiyiz. Bir tane teyze vardı, her gün bunlar Suriyeli derdi, enkaz altında kalmıştı. İlk o kadına yardımcı oldum. Kadın çıktıktan sonra ‘Suriyeli hayatımı kurtardı’ dedi. Bizim için ayrım yok. Ellerimle çıkardım. Depremden önce de bir komşum kendine bir simit alsa bizimle bölüşürdü, yaratılmaya çalışılan düşmanlık biz de yoktu.”

Sonra yeniden telefonundaki fotoğraflara dönüyor; kızı Fatma’nın, yıkılan duvarların, her yanı enkaz olan sokağının fotoğraflarını göstererek, “Nasıl kalabilirdik orada?​” diyor.

“YÜK AĞIRDI YOKUŞ GELDİ…”

Suriyelilerle Dayanışma Derneği Başkanı Muhammed Salih Ali

Suriyelilerle Dayanışma Derneği Başkanı Muhammed Salih Ali’nin önündeki bilgisayarda bir excel tablosu; isimler yazılıyor alt alta yanında iller: Maraş, Antep...

Muhammed Salih Ali’nin ise ilk sözü şu oluyor: “Arapçada bir atasözü var, ‘Yük ağırdı yokuş geldi.’ Yani önce durum berbattı bir de deprem geldi. İzmir’de barınma yeri baya sıkıntılıydı şu an gelenler oldu.” Araya telefon giriyor. “Sünger gerekiyor, süngerimiz yok” diyen Ali, bir taraftan ihtiyaç listesini güncelleniyor.

Ali şöyle devam ediyor: “Yüzde 80 mülteciler bize bağlı olduğu için onların da akrabaları geliyor. Çok zor durumda kaldık. Dernek 3 katlı, 2 katı pansiyona çevirdik. Bizde 7 aile yaklaşık 40 kişi kalıyor. Yatakları, battaniyeleri, 3 öğün yemekleri hep biz sağlıyoruz. barodan da yardımlar geliyor. Özellikle yatak, battaniye. Halkların Köprüsü Derneği de getiriyor. Çocuk maması, çocuk bezi geliyor, bireysel olarak kahvaltı malzemesi getiren de var. Öyle idare ediyoruz ama yük ağır.”

“SOKAKTA MI KALSINLAR?​”

10 ilden de istisnasız gelen depremzede mültecilerin olduğunu söyleyen Ali, “Başka nereye gidecekler? İzmir’deyse akrabası İzmir’e gelecek. Göç İdaresi, bizden de kayıt istedi. Biz de kayıt yapıyoruz, liste hazırlıyoruz nerede kalıyorlar diye. Şu an sayı veremiyoruz çünkü bizim dernekte gönüllüler her mahallede var, olağanüstü bir şekilde çalışma yürütüyoruz. Düzenli bir şekilde kayıt tutma imkanı yok. Aileler geçici burada ama yarın ne olacak bilmiyorum?​” diyor.

Bir çağrısının olup olmadığını sorunca da Ali şunu söylüyor: “Şu anda bir ailenin akrabası daha gelecek, yolda. 1 odada 7 kişi kalıyor, gelenler de 4 kişi. Onları da alırım sokakta mı kalsınlar? Ama yardımı çoğaltmak lazım. Çağrıya da gerek yok, herkes biliyor. Otogarlar, sokaklar dolu, insanlar görüyor.”

ÖNCEKİ HABER

TBB, Cengiz'e verilecek yatırım desteğinin iptali için dava açtı

SONRAKİ HABER

Patronlar depremi fırsata çevirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa