Hayat kısa, akbabalar uçuyor
Maraş yıkılmış ve boşalmış. Pazarcık ve Narlı’da tuvalet, su, çadır, ısınma ve hijyen tam anlamıyla sağlanmamış durumda. İnşaat şirketlerinin hayalleri, acil ihtiyaçlarından daha hızlı gerçek oluyor.
Fotoğraf: Elif Görgü/Evrensel
Elif GÖRGÜ
Maraş
İskenderun’dan Maraş yoluna çıkıyoruz. Yol boyunca Antep’e bağlı Nurdağı ve ardından Maraş’a bağlı Türkoğlu ilçeleri boyunca yıkımın izlerini takip etmek mümkün. Fay hattı, tam üzerine yerleşen bu iki ilçenin binalarını sırtından ata ata kırılmış sanki. Birkaç katlı olmalarına rağmen yolun iki tarafındaki evlerin, benzin istasyonlarının, çeşitli işyerlerinin neredeyse hepsi ya tamamen ya da kısmen yıkılmış. Antep Valisi, Nurdağı’yı yıkıp yeniden inşa edeceklerini söylemiş. Erdoğan mart ayında 30 bin konutun inşasının başlayacağını duyurmuş. Şehircilik Bakanı yeni imar planlarını hazırlamaya başladıklarını açıklamış. Demir çelik patronları ‘üç ayda dört milyon ton inşaat demiri üretiriz’ demiş. Deprem, ilk yapılması gerekenin inşaat değil bilimsel inceleme olması gerektiğini 7.7 şiddetinde haykırmıştı. Yer kaydı, yeniden incelenmesi gerekiyor. Ancak yerin altındaki mesaj yerin üstünü yönetenlere ulaşamıyor. Büyük ihale ihtimalleri, yıkılan kentlerin üzerinde uçmaya çoktan başlayan inşaat akbabalarının hayallerini süslüyor.
ESKİ DE YENİ DE YIKILMIŞ YA DA HASARLI
Bunları konuşurken güneydoğu Torosların üzerindeki Ahır Dağı’nın eteklerine kurulu Maraş, dağın beyaz tepelerinin hemen altında, kenti kaplayan kara dumanın arkasında bulanık bir bina yığını olarak karşımıza çıkıyor. Yıkım, kentin merkez ilçesi Onikişubat’ın farklı yerlerine dağılmış. Alan büyük olduğu için ilk bakışta tam anlaşılmıyor, sokak sokak dolaştıkça kentin çoğunun yıkılmış ya da ağır hasarlı olduğu görülüyor. Girişte etek boyunca yerle bir olmuş binaları küçük çadır kentler takip ediyor. Ardından hafriyat alanları başlıyor. Enkazlar buralara taşınmaya başlamış. Navigasyon ise hükmünü yitirmiş Maraş’ta, yıkılan evlerin enkazları sokaklara barikat kurmuş, tarif edilen yollardan geçilemiyor.
Batı yakasından yukarı çıkınca farklı farklı inşaat şirketlerinin birbirine benzeyen sitelerindeki patlamış duvarlar, derin yarık ve çatlaklar dikkat çekiyor. Bazıları o kadar yeni ki henüz taşınan olmamış. Şehir merkezine girerken sonradan adının Arı Sitesi olduğunu öğrendiğimiz üç bloktan ikisinin enkazının yola kadar yığıldığı görülüyor. Burada ilk gün enkaz altında kaldığı için sosyal medyadan yardım isteyen bir genç vardı. Kurtarılmış mı diye kişisel sayfasını bulup bakıyorum, bir daha hiç paylaşım yapmamış. Binayı incelerken yanımdan geçen biri, bu siteden ev almayı planladığını ancak son anda vazgeçip başka semtten aldığını söylüyor. Yeni evi sağlam ama dükkanı yıkılmış.
YIKILAN HAYATLARDAN KURTARILANLAR
Şehir merkezinden yokuş yukarı Dulkadiroğlu Mahallesi’ne çıkıyoruz. Yokuşun sonuna doğru birkaç kadın, kentten göç etmeden önce yıkılan evlerinden tabak takımlarını, bardaklarını, sağlam ne varsa onları kurtarmaya çalışıyor. Dışarıdan seyredenler “Yeter bu kadar, tehlikeli” uyarısı yaparken, kadınlardan biri “Şu minderi de getir” diye sesleniyor kırık camdan içeri. En genç olanı, ağabeyinin bu enkazda öldüğünü, bazı eşyaları aldıktan sonra ailecek Osmaniye’ye göç edeceklerini söylüyor. Kentte çok göç olduğu boş evler ve az sayıdaki çadırdan anlaşılıyor. Bazı çadırlar cadde kenarına boyunca derme çatma kurulmuş. Bunlardan birinde, çadır denemeyecek kadar yoksul brandaların arasında mülteci kadınlar oturuyor. Türkçe bilmiyorlar. Küçük kız çocukları çevirmenlik yapıyor. Halep’ten 7 yıl önce gelmişler, kalabildikleri kadar bu çadırda kalacaklar, yiyecek bulma konusunda sorun yaşamıyorlar, belki Antep’teki büyük kızlarının yanına gidecekler.
Maraş’taki yıkım dolaştıkça netleşiyor, bazı ara sokaklar, eski çarşılar tamamen yok olmuş. “Kara Maraş” diye kentin eski bir mahallesini işaret ediyorlar. Büyük yıkım hemen görülüyor. Boğaziçi Üniversitesi raporu da Maraş’ta binaların yüzde 40’ının ya yıkılmış ya da ağır hasarlı olduğunu yazıyor.
GEÇİM TARIM AMA SU YOK
Maraş merkezden Pazarcık’a bağlı Narlı beldesine geçiyoruz. Narlı ve çevresi ağırlıklı olarak tarım bölgesi. Maraş’ta ve Maraş yolundaki -artık yıkılmış- fabrikalarda çalışanlar da var. Yurt dışına göç de çok. Zamanında göç edenlerin yanı sıra, Meksika üzerinden belgesiz olarak ABD ve Kanada’ya gitmeye çalışan gençlerin sayısı son bir yılda artmış.
Kalanlar arasında en çok küçük çiftçilik yaygın. Buğday, mısır, pamuk, ayçiçeği, salçalık biber, normal biber, yer fıstığı, soya fasulyesi ekiliyor. Verimli bir arazi. Ancak tek sulama havzası Kartalkaya Sulama Barajı, o da depremle beraber çatlak oluştuğu için, bu sene tarım arazisinin sulanamayacağını söylüyor Narlı halkı. Depremden önce de kuraklık olduğu için Narlı halkı uzun süre temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekebilir. Deprem zorlukları ikiye katlamış.
“YURT DIŞINDAN GÖNDERİLEN ÇADIRLARIMIZA EL KONDU”
Narlı’daki çadır kentte iki bin kişi kalıyor. Hâlâ tuvalet, hijyen ve ısınma gibi temel sorunlar çözülmemiş durumda. Gündüzleri sıcak olsa da geceleri çok soğuk. Çadır kenti Alevi Kültür Dernekleri Narlı Şubesi yönetiyor, KESK Koordinasyonu da orada. Emek Partisi de Narlılı gönüllülerle birlikte çalışmalara destek sunuyor. Şube Başkanı Tahir Ortaş, AFAD’ın çadırları kendilerine bırakıp gittiğini, dayanışma ile kendilerinin çadırları kurduklarını, insanların gıda ve temel ihtiyaçlarını ilk günden itibaren karşılamaya çalıştıklarını anlatıyor. Hâlâ çadır ihtiyacı var. Devlet kurumlarının yardımları nasıl engellediği, el koyduğu artık tüm ülkenin bilgisi dahilinde. Buradaki tablo da farklı değil. Ortaş, yurt dışından Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu tarafından kendilerine gönderilen 2 bin çadıra gümrükte el konduğunu söylüyor. Ayrıca AFAD’ın beldedeki çim sahaya çadırkent kurduğunu, yağmur yağınca buranın bataklığa döneceği uyarılarına kulak asmadığını anlatıyor.
“YAĞMURLAR BAŞLAMADAN KAPALI BİR ALAN YARATMAK GEREKİYOR”
Devam eden sorun ve ihtiyaçları da sıralıyor: “Tuvalet sorunu burada da, köylerde de devam ediyor. Gıdayı kısa vadede sağlayabiliyoruz ama uzun vadede ne olacağı önemli. Yarın öbür gün yağmur yağacak, yemekler açık alanda yapılıyor, ne kadar hijyenik olabilir ki, tozun toprağın içerisinde yapılıyor. Bizim bir an önce kapalı bir alan hazırlamamız gerekiyor. Cemevini bir an önce yıkalım diyoruz. İbadete ihtiyacımız yok şu anda bizim insanların ihtiyacını gidermemiz gerekiyor, bir an önce. Kapalı bir alanda yemek yiyebilmeleri, duş alabilmeleri, tuvalet ihtiyacını giderebilmeleri gerekiyor. Bir an önce bunu yapmamız gerekiyor. Yağmur yağdığı zaman yemek de dağıtamayacağız.”
PAZARCIK: ÇAMAŞIR MAKİNESİ GÖNDERMİŞLER AMA SU YOK
Narlı’dan sonraki durağımız Pazarcık. Pazarcık’ta da sağlam bina yok gibi. Bazı enkazlara iş makineleri girmiş. O evlerde yaşayanlar, barınaklarının toza dönüşmesini bir kenardan izliyorlar.
İlçede 9 çadır kent kurulmuş. Suriyeli mülteciler için yatılı bölge okulu bahçesi ayrıca hazırlanmış. İlçede sağlık ve eğitim emekçilerinin ağırlıkta olduğu KESK Koordinasyon Merkezi hem sağlık taramaları yapıyor hem de bazı ihtiyaçların sağlanması için uğraşıyor. “El konmasın” diye yardımları biriktirmeyip hemen dağıtıyorlar. 5 çadır kentte inceleme yapmışlar. Tuvalet sorununun ikinci haftaya girerken hâlâ tam çözülmediğini anlatıyorlar, çünkü su düzenli sağlanmıyor. 300 kişi başına 9 tuvalet düştüğünü tespit etmişler.
ÇEVİRMEN MÜLTECİ ÇOCUKLAR
Suriyelilerin ayrı tutulduğu çadır kente de gitmişler. Mülteci çocuklarda öksürük yaygın, ishal var ama henüz salgın olmamış. Yiyecek sorunları yok. Ancak örneğin bacaklarından yaralı ve ampüte edilmesi gerekli 81 yaşındaki birini fark ettiklerini belirtiyorlar. Sağlıkçılara mülteci çocuklar çevirmenlik yapıyor, ampüteyi duyan mülteci çocuğun ağlamaya başladığını ve sarılıp avuttuklarını anlatıyorlar: “Hastayla ilgilenirken unuttuk çevirmenimizin daha çocuk olduğunu…”
Minaresi yıkılmış bir caminin tuvalet sırasında karşılaştığımız bir Pazarcık sakini ise, yıkılan evinden kurtardığı çocuklarını ve eşini başka kente gönderdiğini söylüyor. Kendisi bir işe yarama umuduyla AFAD’da gönüllü çalışıyormuş. “Çamaşır makineleri getirmişler çadır kentlere bağlamamı istediler, bağlayacağım ama su akmıyor ki nereye bağlayacağım” diye dertleniyor.