19 Şubat 2023 13:19
/
Güncelleme: 15:15

"Halkımız seferberlik ve dayanışma ruhu ile yardımlara devam etmeli"

EMEP Çorum Merkez İlçe Başkanı Hıdır Aygün: "Halkımız seferberlik ve dayanışma ruhu ile yardımlara devam etmeli. Nasıl olsa çok gidiyor diye rehavete kapılmamalı."

"Halkımız seferberlik ve dayanışma ruhu ile yardımlara devam etmeli"

Fotoğraf: Evrensel 

Hıdır AYGÜN
EMEP Çorum Merkez İlçe Başkanı

Çorum Emek ve Demokrasi Platformunun organize ettiği 9. yardım tırını Malatya ve Adıyaman’a ulaştırmak üzere cumartesi sabah yola çıktık. Akşama doğru Malatya'ya ulaştık. 20 tona yakın odunu gençler indirdi. Ardından Adıyaman'a doğru yola çıktık. Çelikhan yoluna döndüğümüzde yoğun kar yağışı başladı. Dozerler yolu yeni açmış, geniş açamadığı için yol çok dardı. Yollarda onlarca yerde çöküntü, yarılma, kaya düşmesine rastladık. Arazi çok sarp, engebeli yer yer de tehlikeliydi. Çöken yollar, karayolları tarafından taş ve çakıllarla emaneten doldurulmuştu.

Yol boyunca genelde tek katlı köyler ve yerleşim yerleri gördük, depremde pek zarar görmemişler. Evlerin bahçelerinde, yol kenarlarında AFAD çadırlarına rastladık. Akşam saatlerinde Adıyaman'a vardık, kent adeta hayalet kente dönmüştü. Tek tük evlerin ışıkları yanıyordu. Bazı binalarda taşınanlara, yüksek binalara uzanan merdivenli araçlarıyla eşyalarını çıkarmaya çalışanlara rastladık.

Hasar çok büyüktü, kimi bina yerle bir olmuş kimisi yan yatmış kimisinin balkonları uçmuş, her yeri patlamış. Filistin'de, Irak'ta, Ukrayna'da bombalanmış binalar gibi. Dikkatimi çeken yıkılan, harap olan binaların çoğunun yeni yapılar olmasıydı. Pencerelerdeki reklam bantları bile sökülmemişti. Camları takılmamış sıfır yeni binaları görünce tır şoförümüzle şaşkınlığımızı gizleyemedik. Üzerlerinde “lüks daireler satılık” diye yazıyor. Bu yapılara yerel ve merkezi düzeydeki yetkililer nasıl izin verir, resmen bilerek, kasten cinayet işlenmiş, katliam yapılmış. Sözde, Marmara depreminden sonra böyle bir şey olmazdı, dersler çıkarıldı, toplanan 35 milyar dolar bu işlere harcanacaktı, bilimi kendilerine rehber edeceklerine yeminler ediyorlardı. Ama aynı tas aynı hamam.

Yükümüzü indirmek için vakfa yaklaşırken her yeri patlamış dar sokaklardan geçerken epey korktuk. Vakfa ısınma ve gıda maddeleri indirildi. Variller içerisinde ateşler yakmış kümeler halinde insanlarla doluydu çevre. Hava soğuktu. Sobalar sorumlu arkadaşlarca ihtiyaç sahiplerine hızla dağıtıldı. Gerek Vakıf Başkanı Garip Dede gerekse de oradaki görevliler (20 kişilik bir komite kurmuşlar), vatandaşlar onca iş, yoğunluk, telaş içerisinde şaşırdılar, bize nasıl misafirperverlik edeceklerini bilemediler. Ali Abi bizi vakfın biraz ilerisindeki evine götürdü. Ev eski iki katlı bir ev, ama yıkılmamış. Evin önünde gurbete saman işi için gittiklerinde içinde barındığı çekmeli konteyner bulunuyor. Korkudan eve giremiyorlarmış. Aile kalabalık, 24 kişi olduklarını söylüyor Ali Abi. Kahve ikram ederlerken, kahveyi getiren ablamız fincanların kırıldığını üç tane kaldığını, kusura kalmamamızı söylüyor. Boğazıma düğümlenerek, insanlığımızdan utanarak, hani yer yarılsa da içerisine girsek dediğimiz çaresizce anlarımız olur ya... İnsanlar sevdiklerini kaybetmiş, hayalleri yıkılmış, sokağın ortasında odun yok, kömür yok, çoluk çocuk perişan. Geleceği belirsiz bir yolculuğa çıkmışlar. Nasıl kıydınız, nasıl bu ocakları söndürdünüz? Bu halkın iki eli yakanızda olacak, bunun hesabını sizden soracak. Bu köhnemiş, çürümüş, asalak, insanlık ve akıl dışı, bilim dışı, doğa ve canlı düşmanı "gölgesini bile satamayacağı ağacı kesen" kapitalist barbarlık sisteminizi yıkarak burnunuzdan fitil fitil getirecektir.

Ateş başlarındaki sohbetleri dinliyoruz. İlk iki gün devletin hiçbir kurumunu göremediklerini, yakınlarının enkaz altında bağıra bağıra ölüme gittiklerini söylüyorlar. Tam bir çaresizlik, küfrün bini bir para. Bir genç valiliğe çadır almak için gittiğini, küçük çocuklarının sokakta donacaklarını, "Çadır verin" diye yalvardığını anlatıyor. En az on yere göndermişler. Çadır alamadığı gibi dalga geçmişler, neredeyse kendisini döveceklerini söylüyor. Aynı genç bir ara, “Vur emri çıkmış, gelsin beni vursunlar, korkuyorsam namerdim. Ölümden öte yol yok” diyor. “Vur emri nereden çıktı?​” diyorum. “OHAL var ya” diyor, “Kulağımıza öyle geliyor, öyle konuşuluyor” diyor.

Sabah bir araçla organize sanayine giderken yanımdaki şoför, çalışan kepçeleri görünce “Hocam topladıkları molozları buraya döküp bu dereyi dolduracaklar” diyor. O bölgede çok sayıda silahlı asker olduğu, dökülen molozların içerisinden ceset çıkardıklarını söylüyor. “Kimseyi yaklaştırmıyorlarmış yaklaşana vur emri çıkarmışlar” diyor. Yol kenarlarında kümeler halinde seçilmiş arta kalan kıyafet, ayakkabı, yollara saçılmış, çöp yığınları oluşmuş.

Daha önce Elbistan ve Nurhak'a gitmiştim. Gıda ve su ilk üç günden sonra boldu. Ancak barınma, çadır, odun, kömür, soba ihtiyaçtı. Şimdi 19 Şubat itibariyle tekrar başa dönülmüş gibi. Yanlış bilgilendirme, organizasyon eksikliği, yardımların hedefsizliği, plansızlığı söz konusu. Yandaş medya, merkezi ve yerel idarecilerin propagandası sonucu yardımların azaldığını da gözlemledim.

Bazı bölgelerde ekmek, su, bol. Adıyaman'da ise ekmek yok, su yok. Görüştüğüm bazı insanlar, devletten yeterince yardım gelmediği için panikle gereğinden fazla ihtiyaç malzemesi alındığını, bu nedenle başkalarına yetmediğini söylüyor. En büyük sıkıntılardan birisi bu.

Halkımız seferberlik ve dayanışma ruhu ile yardımlara devam etmeli. Nasıl olsa çok gidiyor diye rehavete kapılmamalı.

Komitedeki bir arkadaş “İlk günlerde belediye ‘Bize iki tır yardım malzemesi verebilir misiniz?​’ dedi. Bizler de yeter ki halka dağıtın dedik ve verdik” diyor. Çok ilginç sanki kabile devleti.

Son olarak halkımıza çağrımızdır, gelen yardım tırı yarım saatte tükeniyor. Çünkü yıkım büyük. Ekmek, su, hijyen malzemesi, çocuk bezi, kadın pedi, gıda, odun, kömür, soba, çadır, çocuk maması, kısaca her türlü yaşam malzemesi ihtiyaç. Çünkü kazanların kaynaması, geceleri de barınmak gerek.

Haydi daha çok dayanışmaya. Gün kaderleri ve kurtuluşları aynı gemide olan ezilen ve sömürülen halkların kardeşlik günüdür.

Evrensel'i Takip Et