20 Şubat 2023 12:57

Geri gelicez, de mi?

Yeni rant planları mı, yara sarma konusundaki kolektif gücünü ilk günden kanıtlamış halkın kendi planı mı kazanacak? Bu soruyu İslahiyeliler de kendilerine soruyorlar.

Fotoğraf: Elif Görgü/Evrensel

Paylaş

Elif GÖRGÜ
Antep

Depremlerden iki hafta sonra Antep’in merkezinde korku hâlâ canlı. 14. günün gecesi geldiğimiz kentte, yine Maraş merkezli 5.1 şiddetinde bir deprem oluyor ve çoluk çocuk gece yeniden sokaklara dökülüyor. Kent genelinde şu ana kadar 4 bine yakın insan hayatını kaybetmiş, 10 binden fazla bina yıkılmış ya da ağır hasarlı. Bunların çoğu iki ilçede, Nurdağı ve İslahiye’de…

İslahiye, Belediye Başkanı Fatma Şahin’in “yarısı yıkılmış” dediği yer. Adını 1860’larda, Türkmen ve Kürt aşiretlerinin silah zoruyla dağlardan indirilerek bu bölgeye yerleştirilmesinden ve bunu yapan askeri birlik Fırka-ı İslahiye’den almış. İlçenin “bataklık üzerine kurulduğu”nu söylüyor konuştuğumuz herkes. Yıkımın boyutlarını görünce keşke herkes dağda kalsaymış diye düşünüyor insan.

HALKIN ÇOĞU ACILARINI TOPLAYIP GİTMİŞ

İslahiye, Antep’in en eski yerleşimlerinden. Milattan önce 5500’de yerleşik hayatın başladığı bölgede, milattan sonra 2023’te hayat kesintiye uğruyor… 1500’den fazla ölüm olduğu tahmin ediliyor, hiç dokunulmamış gibi duran enkazlar var. Halkın çoğu acılarını toplayıp gitmiş. İlçenin giriş noktalarında çadır kentler ve konteyner kent kurmak için başlayan çalışmalar görülüyor. Ara sokaklara iki ses hakim, su sesi ve kuş sesi. İnsanlar susunca ve araçlar çekilince kuş cıvıltılarını bastıracak “gürültü” kalmamış. Sahipsiz kalmış, çatılardan sokağa sokaktan çatılara uçan taklacı güvercinlerin kanat sesleri de buna ekleniyor. Su sesi ise, yıkılmış ve hasarlı evlerin patlayan borularından geliyor. Vanalar yeniden açılmış, ilçeye su verilmeye başlanmış, ancak bu su hasarlı binalardan sokaklara akıyor… Çadırlarda kalan kimi depremzedeler bu suyu tas tas toplayıp bulaşıklarını yıkıyor, kendilerini bu suyla temizlemeye çalışıyor.

Yer yer polisler ve bekçiler dikkat çekiyor. Birkaç küçük bakkal açık. Göç etmek ya da çadır kentte kalmak istemeyen az sayıda aile yıkılan ya da hasarlı evlerinin karşısına kurmuşlar çadırlarını. Bazılarının farklı kentlerde gidebilecekleri akrabaları var ama evlerini ve eşyalarını bırakmak istemiyorlar.

KEDİLERİMİ BIRAKIP NASIL GİDEYİM?

Gidemeyenlerden biri Filiz. “Bunları bırakıp nasıl gideyim?​” diye kapıdan içeriyi, merdivendeki kedilerini gösteriyor. Yedi tane kedisi var. Bunlara evler yıkılınca ve insanlar ölünce sahipsiz kalmış 5-6 tanesi daha eklenmiş. Mama bulmakta zorluk çekiyor. Bazı gençler yarım paket mama bırakmışlar, yanına pilav yapıyor, her sabah kapısının önüne bırakıyor, kediler gelip karınlarını doyuruyor.

Bir başka sokakta üç erkek, yeni buldukları çadırı kurmaya çalışıyor. Bir tanesi İslahiye’nin eski, yeni belediye başkanlarına lanet okuyor. Başka bir yerde yine evlerinin karşısındaki bir alana çadır kurmuş orta yaşlı bir çift, dayanabildikleri kadar kalmaya kararlı. Halbuki başka kentte yaşayan kızları var, ama gitmek istemiyorlar. Hükümetin depremzedelere dağıttığı 10 bin lirayı soruyoruz, almamışlar. “Gidip kayıt olacakmışız, biz depremzedeyiz, devlet tespit edemiyor mu kim depremzede, gelip kendisinin tespit etmesi, parayı getirmesi gerekiyor, bizim gidip istememiz değil” diyor erkek olan.

EŞYA KURTARMA OPERASYONLARI

İslahiye halkının ana geçim kaynağı tarım. İlçenin etrafı geniş tarım arazileriyle dolu. Deprem öncesi kuraklık zaten küçük çiftçilerin belini bükmüşken, depremin yıkımıyla birlikte bu yıl ekimin, hasadın nasıl olacağı tamamen belirsizleşti. Geleceği göremiyor insanlar.

Bazı sokaklarda, ağır hasarlı, yıkıldı yıkılacak binalardan eşyalarını kurtarmaya çalışanlar var. Buzdolabı, koltuk, dolap… Kurtarılan her şey sokağa yığılmış… Emekçi ve yoksul insanlar için geleceğin küçük garantilerini, ıslak ve yaralı olsalar da toplamak önemli. Kimileri nakliyat şirketi tutmuş, asansörlü araçlar nakliye işçilerini patlamış duvarların içine bırakıyor, işçiler büyük risk alarak bulabildikleri eşyaları indiriyor. İslahiye’de yaşayan genç bir karı-koca sıranın kendilerine gelmesini bekliyor. Komşularıyla birlikte tutmuşlar nakliyecileri. Önce komşunun eşyaları iniyor. Ancak patlayan borulardan akan sular eşyaların çoğunu ıslatmış. Kurtarılan eşyalar yakınlardaki eş dostun evine konacak. Başlarının üzerinde yeniden bir çatı olduğunda geri alınacak.

Şehircilik bakanlığı hasarlı binalardan eşya çıkarmayı yasaklayan bir yönetmelik yayımladı önceki gün. Emek verilmiş, borca girilmiş, taksit taksit sahip olunmuş, ihaleyle değil kumaşına sinmiş, tahtasına iz bırakmış anılarla inşa edilmiş ve bir gece ayakların altından kayıp uzaklaşan bir geçmişin elle tutulur tek bakiyesi nasıl geride bırakılsın? Bırakmıyor insanlar. Tuzla buz olmuş enkazların üzerinde dolaşıp her taşın altına, gelecek için küçük bir tuğla olabilecek bir geçmiş parçası kalmış mı diye bakanlar var. Bunu ruhlarında kırılan fayı yamamak için değil, devletin sağlamayacağının net olarak anlaşıldığı gelecek güvencesini kendileri inşa etmek zorunda kalacaklarını bildikleri için yapıyorlar.

Bu gelecek yeniden burada kurulabilecek mi? Hükümetin inşaat şirketleriyle yapacağı yeni rant planları mı, dayanışmayla yara sarma konusundaki kolektif gücünü daha ilk günden kanıtlamış halkın kendi planı mı kazanacak?

Bu soruyu İslahiyeliler de kendilerine soruyorlar. İlçeden çıkarken yol kenarındaki bir kulübenin duvarında şöyle yazıyor: “Geri gelicez de mi İslahiyeliler?​”

ÖNCEKİ HABER

CHP’li Müzeyyen Şevkin’den "2. Fay Yasası" teklifi: Fay zonları acilen boşaltılmalı

SONRAKİ HABER

Şenyaşar ailesi Adalet Nöbeti'ne kaldığı yerden devam ediyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa