20 Şubat 2023 13:19

Adıyaman'da yalnızca yoksulun da yoksulu kalmış

Adıyaman'da geriye yalnızca yoksulun da yoksulu kalmıştı. Gidecek hiçbir yeri olmayanlar, ölümden önce de hayat yaşamayanlar…

Adıyaman | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Gülşah KAYA
Avukat

Dersim Barosu İnsan Hakları Merkezi ve gönüllü diğer meslektaşlarımızla 15 Şubat sabahı Malatya, Adıyaman ve Diyarbakır’ı ziyaret etmek üzere yola çıktık. Elazığ’ı geçip Malatya’ya vardığımızda, önce çatlakları olan binaları gördük, dikkat kesildik. Pür dikkat inceleyerek gittiğimiz yolun devamında çatlakların “önemsiz bir detaya” dönüşeceğini henüz bilmiyorduk. Yolun her iki tarafını sarmış çatlaklı binalar, bir süre sonra yerini yıkılmış binalara bıraktı. Sokaklar boş, dükkanlar kapalıydı.

Bir süre sonra Malatya Barosu’nun dayanışma merkezine çevirdiği yapıya vardık. Eskiden Baro’nun sosyal tesisi olarak kullanılan ve şimdi depo görevi gören bina, nadir sağlam kalmış yapılardandı. Hemen karşısında, henüz bitmiş ve satışa “lüks daireler” tabelasıyla sunulmuş, yıkılmaya direnen bir apartman duruyordu. Bir süre sonra bu lüks daireler tabelalarının enkazların önünde durduğunu da görecektik.

Malatya Barosu Başkanı Av. Onur Demez, bir meslektaşımızın cenazesinden dönerek yanımıza geldi. 3 meslektaşımızı yitirdiğimiz Malatya’da, 1200’ün üzerinde bina yıkılmıştı. Onur Başkan’ın söylediğine göre depremin gece gerçekleşmesi bir nevi şanstı. Zira yaklaşık 1000 bina işyerlerinden oluşuyordu ve buralarda gece vakti bulunulmaması can kaybını önlemişti. Ancak yıkımlar arasında; depreme dayanıklı olduğu iddiasıyla satılan, yeni binaların sayıları hiç de az değildi. Yeni diye lanse edilen binaların bir kısmı da eski binaların üzerine kat çıkılması ve dış cephesinin değiştirilmesi sonrası imar affından faydalandırılıp yeni gibi gösterilmesiydi.

"İÇİNE GİRİLEBİLİR" DENİLEN ADLİYE BİNASI AĞIR HASARLI!

Malatya’da ağır hasarlı durumdaki yapılardan biri de adliye binası. Depremin ardından yapılan incelemede önce “içine girilebilir” denmiş. Onur Başkan ve baro yöneticilerinin itirazları neticesinde yeni bir inceleme yapılmış ve binanın “ağır hasarlı” olduğuna karar verilmiş. Göz göre göre ölüme yollanmak böyle oluyormuş demek… Çadır ofisler ve çadır adliyeler kurulması planlanıyor.

Görüşmeyi yaptığımızda, Onur Başkan can kayıplarının yaşandığı binaların hepsinden savcılık tarafından yapı örneklerinin alındığını söyledi. Diğer binalar içinse, enkazların kaldırılması talimatının ardından gecikmemek adına avukatların harekete geçtiğini ve çalışmaya başlayacağını bildirdi.

Depremin ilk günlerinde ise Malatya cezaevinde çıkan “isyan” haberleri doğru. Cezaevi binasının gözle görülür bir hasar almasının ardından aynı gece mahkumlar avluya çıkartılmış. Yakınlarından haber almak isteyenlerden kaçma girişiminde bulunanlar olmuş. Bu sırada askerler ateş açmış ve en az 3 kişinin öldüğü biliniyor. Hemen sonra tahliye edilerek çeşitli cezaevlerine gönderilmişler.

"DEVLET YOK"

Türkiye Barolar Birliği ve il barolarının yardımlarının toplandığı ve dağıtımının organize edildiği merkezde, yalnızca avukatların ihtiyaçları giderilmiyor. Aynı zamanda bütün bir Malatya’ya yardım dağıtılıyor. Meslektaşlarımız ve baro personelinin üstün çabaları neticesinde organizasyon zor da olsa sağlanmış. En yakın il olan Elazığ’dan günlük yakıt alınıyor ve hem baronun araçları hem de avukatların şahsi araçlarıyla ilçeler ve köyler de gezilerek acil ihtiyaçlar giderilmeye çalışılıyor. Televizyondan izlediğimizle aynı, “devlet yok”.

Malatya’nın ardından Adıyaman’a doğru yola çıktık. Yol boyunca yerle bir olmuş binaların arasından geçerek ilerledik. Yollardaki sayısız duba, yol yarıklarının onarıldığı işaretini veriyordu. Kimi doldurulmuş, daha az önemsiz görülen diğerleri ise olduğu gibi bırakılmış onlarca çatlaktan ve yarılmadan oluşan yoldaki tünellerin içleri de yıkılmıştı.

NE İNSAN NE HAYAT İZİ

Önce Gölbaşı’na kısa bir ziyaret yaptık. Ayakta kalmış bina neredeyse yoktu. Derme çatma çadırlarda kalan birkaç insan dışında hayat izi de. İlçenin çıkışında 2 jandarma bir de trafik polisi arabası gördük yalnızca. Devletten başka emare yoktu.

Adıyaman’a vardığımızda ise yıkımın ne demek olduğunu daha acı şekilde gördük. En iyi durumda olan binanın, duvarları patlamıştı. Bütün şehir boyunca yüzlerce beyaz perdenin boşlukta sallandığını izledik. Bir de “lüks konutlar” tabelaları. Atom bombası atılmış gibi, yerle birdi her yer. Sokaklarda yaşam belirtisi yoktu. Ne insan ne de hayvan…

Bir süre sonra Adıyaman Barosunun yardım deposuna ulaştık. Deponun duvarları yıkılmış, her yerinde çatlaklar var. Yine TBB ve il barolarının yardımları tüm şehre dağıtılıyordu. Birkaç meslektaşımızın canla başla çalıştığı yerde, vatandaşlar gelip ihtiyaçlarını alıp gitmeye çalışıyordu. Götürdüğümüz hijyen malzemelerini araçtan indirirken bir kadın sessizce yanıma yanaşıp “pedi nasıl alabilirim?​” diye utanarak sordu.

DELİLLER TOPLANMAMIŞ

Adıyaman Barosu Başkanı Av. Bilal Doğan, ailesinden çok kişiyi kaybetmişti. Çocuklarını şehir dışına çıkardığı için görme fırsatımız olamadı. Yönetim kurulu üyeleri ve gönüllü çalışan meslektaşlarımızla yaptığımız görüşme durumun vahametini bir kez daha ortaya çıkardı. Bir meslektaşımız, depremin 2. gününde adliyeye suç duyurusu dilekçesi vermeye gittiğinde bir bekçi bir de polis dışında kimseye rastlayamadığını anlattı. Neredeyse 10 gün geçmesine karşın tek bir savcıyla ya da hakimle iletişime geçememişlerdi. Enkazlar kaldırılmaya başlanmıştı ancak sorumluluğu açığa çıkaracak deliller toplanmamıştı. 9 meslektaşımızı yitirdiğimiz Adıyaman’da, otopsi de yapılmıyordu. Cezaevini sorduğumuzda ise “O zaten Elazığ depreminde yıkılmıştı.” cevabını aldık.

ÖLÜMDEN ÖNCE DE HAYAT YAŞAMAYANLAR

Şehrin içlerine doğru gezdiğimizde onlarca iş makinesi gördük. Can kurtarmaya getirilmeyen makineler, hızla enkaz kaldırmaya görevlendirilmişti. Ateş başında bekleyenler ise bir dakika dahi durulmaya tahammül edilemeyen o yerlerde, bir an evvel ölülerini almak için dua ediyorlardı. Bir şekilde olanak bulan herkes, şehirden ayrılmıştı. Geriye yalnızca yoksulun da yoksulu kalmıştı. Gidecek hiçbir yeri olmayanlar, ölümden önce de hayat yaşamayanlar…

Şehirleri arabanın penceresinden izlemek de bir ekrandan izlemeye benziyordu önce. Günlerce ekranlardan bir şekilde yıkımı görüyorduk fakat gerçeği çıplak gözle görmek için arabadan inmenin de yeterli olmadığını anladık. Şehirlerin bir bütün olarak yok olduğunu idrak etmek kaç zaman alır, bilinmez.

Son durağımız Diyarbakır oldu. Nispeten iyi durumda olan kentte, Diyarbakır Barosunun ve kentin diğer kurumlarının organize hali, kısa sürede kendi yarasını sarmış ve diğer kentlere derman olmaya çoktan başlamıştı. 3 meslektaşımızı kaybettiğimiz Diyarbakır’da, büyük bir dayanışma örneği sergilenmişti. Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Nahit Eren, yüzlerce meslektaşımızın kentin ihtiyaçları için seferber olduğunu, saatler içerisinde bütün ihtiyaçların giderildiğini aktardı. Depremden kısa süre önce, şehirdeki kitle örgütleriyle bir dayanışma platformu kurulduğunu söyleyen Nahit Başkan, bu platformun organizasyonunun dayanışma ve planlamayı da hızlandırdığını ifade etti.

ÖNCEKİ HABER

EMEP: Çocuklarımızın haklarının takipçisiyiz, çocukları karanlığınıza teslim etmeyeceğiz!

SONRAKİ HABER

RTÜK itiraz etti, mahkeme kabul etti: TELE1'in ekranı 3 gün kararacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa