23 Şubat 2023 09:35

Kalbimizin güneyi, yasını tutup geçmeyeceğiz

“Yasını tutup geçmeyeceğiz. Kalacak kişisel tarihlerimizde bu yara, bu iz, BU ŞEHİR.Biz, şimdi başlıyoruz...”Şimdi söyleyelim… kalbimizin güneyi, yasını tutup geçmeyeceğiz.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Dr. Ayşegül Tözeren

Daha kış gelmemişti Arsuz'a gittiğimizde... Salgın günlerinin ardından Türk Tabipleri Birliği Dr. Ali Özyurt Edebiyat, Kültür ve Sanat kolu olarak ilk gezimizdi. Füsun Sayek günlerine Latife Tekin söyleşisiyle katılacaktık. Söyleşide ölüme karşı yaşamı aşkla savunmaktan söz etmiştik… Dönemin TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Füsun Sayek'in 17 Ağustos depremindeki çabasını uzun uzun konuşmuştuk. Şimdi... kaldığımız otel yıkılmış, yemek yediğimiz sahil meyhaneleri seyyar mutfak olmuş. Selamlaştığımız güzel insanlar kim bilir neredeler... Büyük acılardan sonra insan yazamıyor, sadece anıların arasından sayıklıyor. Yine de İskender Sayek ve Nihat Matkap gibi kente gönül vermişlerin yıkılmayışını, büyük azmini gördükçe, ben de Arsuz’daki sohbetimizi anımsadım. Marmara’yı sarsan depremde Füsun Sayek’in başkanlığındaki Türk Tabipleri Birliği’nin çabalarını, bugünün meslek örgütünün çalışmalarının önümüzdeki on yıllar boyunca anılacağına inancımla, okumaya başladım.

Füsun Sayek’i tanıyanlar, TTB’nin yaşama sevinciydi, diyorlar. Tam da yaşama sevincine ihtiyacımız olan bugünlerde, TTB’nin Marmara Depremi faaliyet raporuna dalıyorum. Sayek, Marmara Depremi’ni, şimdi depremlerle sarsılan Arsuz’da öğrenmiş. “Artık Bambaşkayız” diye başladığı yazısında, o an için Arsuz’dan ‘mutlu küçük bir ada’ olarak söz ediyor. Oysa yaklaşık yirmi dört sene sonra, her şey bambaşka olacaktı… Şöyle yazıyor Sayek: “Evet sessiz ve şaşkındık, korkuyorduk (kendimiz için, uzaktakiler için, dostlar için) suçluluk duyuyorduk (cehennemi yaşamadığımız için)” O günleri anlatırken Murathan Mungan’dan dizeleri ödünç alıyor: “Sonraki günlerde kahramanlıklarına bir kez daha tanık olduğum sağlık çalışanları –bende enkaz altındaki yakınlarını bırakıp hastaneye koşan hemşireler, çocuğunu yitirmiş ama şifa dağıtmaya çalışan doktorla simgeleşen- dahil herkes elinden ne geliyorsa yapmaya çalıştı. “azımız çoğumuz / ne kadar sevsek o kadarız” evet sevgiyle çoğaldık. O ilk günlerin dayanışma duygusu, yoğunluğu müthişti.”

TTB’nin “17 Ağustos 1999 Marmara ve 12 Kasım 1999 Bolu - Düzce Depremleri Sonrasında” hazırladığı rapor şöyle başlıyor: “Halen 1999 17 Ağustos(u) sonrasını yaşıyoruz. Dileğimiz bu tarihin önüne geçecek yeni bir tarihin olmaması. Ancak bugünden 17 Ağustos’a geri döndüğümüzde TTB açısından – mütevazi ölçülerde de olsa- “kayıtlara” geçmesinde yarar olan bir deneyim var.” Maalesef yitirilen canlara bakınca, o tarihin önüne geçecek yeni bir tarih oldu: Kahramanmaraş Depremleri.

TTB bir meslek örgütü olarak, olağandışı durumlarda, 17 Ağustos’a dek doğrudan sağlık hizmeti sunumuna yönelik kendisine bir görev biçmemişti. Ancak bir refleks olarak depremin hemen ardından koordinasyon merkezlerini kurdu. O yıllar için koordinasyon sözcüğü bile çok yeniydi. Masa, kriz gibi sözcükler kullanılmak istenmemiş, ‘koordinasyon merkezi’ adı uygun görülmüştü.

O günlerin, acının koronolojisini tuttuğumuzda, Tabip Odalarına yazı yazılarak; Sağlık Bakanlığı’ndan talep geldiğinde deprem bölgesine gönderilmek üzere gönüllü hekimlerin listelerinin hazırlanması istendiğini görüyoruz. Hemen ardından TTB Sağlık Hizmet/Koordinasyon Birimleri oluşturulmaya başlandı. Depremden üç gün sonra, Marmara Depreminin etkilediği bölgelerde inceleme yapmış, saptamalarını, önerilerini basın açıklamasıyla kamuoyuyla paylaşmıştı. Halk Sağlığı, Enfeksiyon Hastalıkları, Psikiyatri ve Olağandışı Koşullarda Sağlık Hizmetleri Grubu’nun katılımı ile “Danışma Toplantısı” yapılmış, alanlarında uzmanlar Merkez Konseyi toplantısına çağrılmıştı.

Geçtiğimiz bin yılda whatsapp, telegram grupları yoktu. Bu yüzden iletişim amacıyla zELzELE bülteni çıkarılmaya başlandı. O günlerde birkaç bilgisayarın, telsizin temini, faks makinesinin koordinasyon merkezlerinde olması önemliydi. Henüz teknolojik gelişim, dünyada bu kadar hızlı değildi. Ancak o dönemlerde de yaşanan birçok aksaklığa rağmen, Sağlık Müdürlüğü ile iletişim kuruluyor, karşılıklı destek sürüyormuş. Örneğin, Kızılhaç-Türk Kızılay Koordinasyon toplantılarına her hafta Kızılhaç, Kızılay, Kocaeli Sağlık Müdürlüğü, Kızılhaç’a bağlı hastane yetkilileri ve TTB Kocaeli Koordinasyon Merkezi katılmakta olduğu belirtiliyor.

Koordinasyon merkezinde iş bölümünün de yeni yeni kurulduğu dönemde, şöyle bir akış planlanmış: Koordinatör ve altında Sağlık Ocakları Sorumlusu, Yataklı Tedavi ve Sağlık Eğitim Kurumları Sorumlusu, Sivil Koordinasyon ve Halk Eğitimi Sorumlusu, Çadırkentler Sorumlusu, Destek Hizmetleri Sorumlusu. O günlerde el yordamıyla kurulan bu iş bölümü, bugünlere de ışık tutuyor.

Koordinatör ve her bir sorumlunun görev tanımları faaliyet raporlarında özenle anlatılmış, haftada bir telefonla irtibat kurulacak sağlık ocakları sıralanmış. Deprem bölgesinde hızlı değerlendirmelerin gerçekleştirilmesi için formlar hazırlanmış. Örneğin sağlık ocakları için hazırlanan formda, yeni nüfus, eski nüfus, sağlık ocağının öncelikli sorunları, sağlık çalışanlarının sorunları öğreniliyor. Bu doldurulan formların dökümlerine göz atan o günleri tekrar tekrar yaşıyor… Ayrıca çadırkent değerlendirme formunda, bilinen parametrelerin yanı sıra, tuvalet tipini (kuru, sızdırmaz foseptik, sızdırır foseptik, kanalizasyon), foseptik boşaltım sıklığını, merkeze uzaklık, yol kalitesi, köprü vb. durumu, acil durumlarda ulaşılabilirlik gibi çadıra ulaşan yol durumunu, çadır sıklığını, zemin durumunu, beklenen sağlık sorunlarını da sorguluyor. Belki günümüzde standart bir form olarak görülebilir, ancak böyle bir deneyim olmaksızın hızla değerlendirme formlarının oluşturulması, bir araya gelince neler yaratabileceğimizin de göstergesi.

Çalışmaların basın açıklamalarına başlarken, bildiri dilinden uzak bazen bir şiirden bazen bir ezgiden sözcüklerle başlanıyormuş: “uyudun uyandın büyü bozuldu, / bir kapı kapandı geçmişe. / toprak yok artık; su yok! / sevinç, telaş yok / ey şehir sen yoksun!” Ayrıca, “Haber Ver, Haber Al” sloganıyla sağlık çalışanlarının durumlarını koordinasyon merkezine iletmeleri istenmiş. Böylece, birbirlerinden haber alamayan sağlık çalışanları arasında bir bilgi köprüsü oluşturulmaya çalışılmış.

Barınma, hijyen sorunları, sağlık hizmetlerinde talep patlaması, atık sorunları bir araya geldiğinde, depremin daha da büyüyen sağlık krizi karşısında, sağlık çalışanları vazgeçmeyerek, sayfalarca durum saptamaları yaparak, çözüm önerilerini çok boyutlu olarak ortaya koyarak, çözümün taraflarını çoğaltmak ve çözüme ulaşmak için deyim yerindeyse, çalmadık kapı bırakmayarak uğraşmışlar. Karşılaşılan halk sağlığı krizini pek çok yönüyle ele alarak, çocuk ve yaşlıları içine alan yaşa özel beslenme programları uygulanmasını da önermişler. Barınma ihtiyacının da bir halk sağlığı sorunu olduğunu vurgulayarak, depreme ilişkin durum tespitini yıllar içinde de sürdürmüşler ve sağlık için anahtar, kalıcı sağlıklı konutun anahtarındadır, demişlerdir.

El ele verince büyüyen dayanışmayı o günlerin tam da başlangıcını kayıt eden Dr. Hüseyin Usta şöyle anlatıyor: “Aylarca, yıllarca sürecek olağandışı durumlarda hekimlik çalışmasının lojistik desteği için faksı, fotokopi makinesini, bilgisayarı taşıyoruz beşinci kattan aşağıya. Düşünüyorum; bugünü, yarını planlamak lazım. TTB gönüllüleri gelmeye başladı. "Ara kabloyu, zımbayı, delgeçi, üye listemizi unutmayalım Kezban diyorum". Unutulmayacak o kadar şey var ki...”

Yaşadığımız depremlerden, felaketlerden unutulmayacak o kadar çok şey var ki.

Edip Cansever’in dizelerini anımsarsak, deneyimlediğimiz büyük yıkım karşısında umutsuzluğu yatıştırmanın bir yolunu bulmalı…

O günlerde kendisi de bir depremzede olan Dr. Cavit Işık Yavuz ve Dr. Coşkun Ova Şeyhoğlu şöyle bitirmişler:

“Yasını tutup geçmeyeceğiz. Kalacak kişisel tarihlerimizde bu yara, bu iz, BU ŞEHİR.

Biz, şimdi başlıyoruz...”

Şimdi söyleyelim… kalbimizin güneyi, yasını tutup geçmeyeceğiz.

ÖNCEKİ HABER

Göksun İlçesi Doğal Gaz Boru Hattı Projesi için bazı taşınmazlar acele kamulaştırılacak

SONRAKİ HABER

Orman köylüleri ve kooperatiflerinin kredi taksitleri ertelendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa