73. Berlin Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu

Nil KURAL

73. Berlin Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu. ABD’li oyuncu Kristen Stewart başkanlığındaki jüri festivalin en iyi film ödülü Altın Ayı’yı Nicolas Philibert’nin yönettiği Fransa yapımı belgesel “Sur l’Adamant”a verdi. Tecrübeli belgesel yönetmeni Philibert’nin imzasını taşıyan film, Paris’te zihinsel engellilerin kaldığı bir bakım merkezini belgeliyor. “Sur l’Adamant”ın Altın Ayı’yı kazanması, festival tarihinde 2016 yılında Gianfranco Rosi’nin göçmenleri konu alan “Fire At Sea” filminin (2016) ardından festival tarihinde ikinci kez bir belgesel filmin büyük ödüle uzanması anlamına geliyor. 2022 yılında Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’ı Laura Poitras imzalı “All The Beauty and the Bloodshed”in kazanmasının ardından Berlinale’de de büyük ödülün bir belgesele sunulması, belgesel sinemanın yükselişine işaret ediyor.

Ana yarışmada dikkat çeken Almanya yapımı filmler, ödüllerde de dikkat çekti. Alman sinemasının önemli isimlerinden Christian Petzold’un festival takipçileri tarafından beğenilen yeni filmi “Roter Himmel”, yarışmadan Jüri Büyük Ödülü ile döndü. Yeni kitabını bitirmeye çalışan bir yazarın, arkadaşıyla gittiği yazlık bir evde kalan genç bir kadınla ilişkisini konu alan film, hafif ve esprili atmosferini trajediye doğru taşıyan yapısıyla da dikkat çekmişti.

Petzold’un neslinden diğer bir önemli sinemacı Angela Schanelec, yarışmada yer alan yeni filmi “Music” ile En İyi Senaryo Ödülü’nü kazandı. Oedipus mitini modern hayatın içinde işleyen “Music”, yarışmanın yönetmenlik açısından en ilginç ve entelektüel arka planı en kuvvetli filmlerindendi.

Yarışmadaki diğer bir Almanya yapımı film, Christoph Hochhäusler imzalı “Till the end of the Night” ise En İyi Yardımcı Oyuncu Ödülü’yle gecede öne çıkan diğer bir film oldu. Filmde polisle işbirliği yapan trans bir eski suçluyu canlandıran oyuncu Thea Ehre, bu performansıyla ödüle layık görüldü.

En İyi Yönetmen Ödülü’nü ise usta Fransız sinemacı Philippe Garrel “Le grand chariot” adlı filmiyle kazandı. Garrel’in üç çocuğunun rol almasıyla dikkat çeken film, bir aile hikayesini merkeze alan bir yapım.

Gecenin ilginç ödüllerinden biri En İyi Oyuncu dalındaydı. Estibaliz Urresola Solaguren’in yönettiği İspanya yapımı “20,000 Species of Bees”de cinsel kimliğini sorgulayan bir çocuğu canlandıran Sofía Otero, festivalden 9 yaşında En İyi Oyuncu Ödülü ile döndü. 

Filmler anlamında zayıf bir yıl geçiren Berlinale’de yarışmanın beğenilen veya favori olarak gösterilen filmlerinden birçoğu geceden ödülsüz ayrıldı. Bir kız çocuğunun gözünden hasta babasının doğumgünü partisini konu alan “Totem”, tek mekanda aile, yas, kayıp, kutlama gibi hisleri izleyicisine geçiren etkileyici bir film olarak yarışmanın gözdelerindedi. Diğer bir gözde film, Zhang Lu imzalı “The Shadowless Tower”, ailenin açtığı yaralarının yetişkinlerin hayatındaki izlerini ortaya koyarken Pekin’in değişimini de gösteren çok katmanlı yapısıyla dikkat çekti. Eleştirmenlerin listelerinin üst sıralarında yer alan “The Shadowless Tower” da yarışmadan ödülsüz döndü.  

DEPREMDE SİNEMA SEKTÖRÜ DAYANIŞMASINA ALKIŞ 

Berlinale’de Türkiye ve Suriye merkezli depremin festivalin öne çıkardığı politik gündemde yer almaması festivalde Türkiye’den gelen konuklarının sıklıkla konuştuğu konular arasındaydı. Festival sonlanırken bu konuyu açılışta bir iki cümleyle gündeme getiren festivalin yönetici direktörü Mariette Rissenbeek, kapanış töreninde de depremi anan isim oldu. Rissenbeek, depremin yarattığı büyük yıkımdan bahsetti; Türkiye’den bir yapımcının kendisine setlerin durduğunu ve set malzemelerinin arama kurtarma çalışmalarına gönderildiğini anlattığını aktardı ve sinemanın dayanışmada yer almasının alkışı hak ettiğini ifade etti.