20 gün geçti gebe ve çocuklar hâlâ takip edilemiyor: Birinci basamak acil şekilde çözülmeli
Depremlerin ardından 20 gün geçmesine rağmen Hatay'ın Antakya, Defne ve Samandağ ilçelerinde yurttaşlar sağlık hizmetlerine ulaşımda güçlük çekiyor.
Volkan PEKAL
Hatay
Sağlık hizmetlerinin şehir merkezinde verildiği Hatay’ın Antakya ve Defne ilçelerine bağlı köylerde yaşayan yurttaşlar sağlık hizmetlerine ulaşmakta zorluk çekiyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İstanbul Anadolu Şubesi’nden Leyla Kalın, kronik hastaların ilaçlarına ulaşmakta zorluk çektiğini, gebe ve çocukların etkili şekilde izlenemediğini belirterek birinci basamak sağlık hizmetinin acil şekilde çözüme kavuşturulmasını istedi. Köylerde konuştuğumuz yurttaşlar da herkesin özel aracı olmadığını belirterek köylerinde aile sağlığı merkezlerinin oluşturulmasını istedi.
“GÖNÜLLÜ SAĞLIKÇILAR KÖYLERE SAĞLIK ULAŞTIRIYOR”
20 Şubat’ta Hatay’ın Defne ve Samandağ ilçelerinde meydana gelen 6.4 ve 5.8 büyüklüğündeki depremlerin ardından Hatay’da Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Uygulama ve Araştırma Hastanesi, Samandağ, Reyhanlı ve Kırıkhan devlet hastaneleri ile İskenderun Hastanesi tahliye edildi. İtalyan sahra hastanesi ve birkaç çadır hastane ile Reyhanlı Devlet Hastanesi dışında sağlık hizmeti verecek bir hastane kalmadı. Neredeyse hiçbir aile sağlık merkezinin de ayakta kalmadığı Hatay’ın Antakya, Defne ve Samandağ ilçelerinde çocukların rutin aşılamaları ve kadınların doğum kontrollerinde yaşanan sorunlar halen çözülebilmiş değil. Özellikle köylerde insanlar sağlığa erişemiyor. Türk Tabipleri Birliği ve Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası’nın koordine ettiği sağlık ekipleri kent merkezinde revir ve 4 gezici sağlık ekibi ile özellikle köylerde sağlık hizmeti verip, insanların hijyenlerini sağlamaları için ihtiyaç duydukları ürünleri ulaştırıyor.
Enkaz altından çıkarılan yurttaşlarda oluşan kırık, çıkık gibi müdahalelere ihtiyaç duyulan sürecin sona erdiğini ifade eden SES İstanbul Anadolu Şubesi’nden Leyla Kalın, bugünün sorununun birinci basamak sağlık hizmetinin çözülmesi olduğunu ifade etti.
“SOĞUK HAVA NEDENİ İLE ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI GÖRÜLÜYOR”
Kent içindeki hastanelerin şehrin dışında şehir hastanelerinde merkezileştirilmesi politikasının sonuçlarını deprem sonrası yurttaşların daha çok yaşadıklarını ifade eden Kalın, "Köylerdeki insanlar kronik hastalıkları nedeni ile kullandıkları ilaçları dahi almak için bu hastanelere ulaşmak zorundaydı. Bu sorun şimdi de devam ediyor” dedi. Kentte çalışan Aile Sağlık Merkezi kalmadığını dile getiren Kalın, “Suya, sabuna erişim, tuvaletlerin yetersiz olması, bazı yerlerde hiç olmaması, olanın da susuz olmasından kaynaklı kadınlarda gelişen enfeksiyon bulgularını çağrıştıran sorunlarla karşılaşıyoruz. Akşamları soğuk havada çadır ulaştırılamayan insanlar var. Samandağ’da gerçekleşen 6,4 büyüklüğündeki depremin ardından enkaz altında kalanlar olunca eve dönenler de dışarı çıktı. Soğuk süreç üst solunum yolu enfeksiyonu ile çok karşılaşıyoruz” şeklinde konuştu.
“GEBE VE ÇOCUKLAR TAM OLARAK TAKİP EDİLEMİYOR”
Kronik tansiyon, hiper tansiyon, ritim bozukluğu gibi kronik hastalığı olan çok sayıda hastanın ilaçlarına erişemediğine dikkat çeken Kalın, “Burada Türk Eczacılar Birliği’nin oluşturduğu noktalar var ama sistemin yarattığı sorunlar nedeni ile yetersiz kalabiliyor. Aile Sağlığı Merkezlerinin hiçbiri işlevsel değil. Birinci basamağa ulaşamayınca gebe kadının, bebeğin aşılarını takip edemiyoruz. Bu çocuklar burada mı değil mi, buradalarsa durumlarının ne olduğunu da gözlemleyemiyoruz. Gebe ve çocuk izlemede insanları ilk günlerde Mozaik hastanesine yönlendirdik ancak oranın ağır kanamalarda gebe kabul ettiğini gözlemledik. Reyhanlı’ya yönlendirmeye başladık. Orada da yığılmadan dolayı etkili bir tedavi ve kontrol sürecinin olmadığını görüyoruz. Gebe ve çocuklar tam anlamıyla izlenemiyor burada” dedi.
“BİRİNİC BASAMAK BİR AN ÖNCE ÇÖZÜLMELİ”
Kadın bedeni üzerinde uzun süredir kurulmaya çalışılan tahakkümün sonuçlarını kadınların deprem sonrası da yaşamasının olası olduğunu dile getiren Kalın, “Bu süreç içerisinde gebe olan kadınları tespit etmede bir sorun ortaya çıkıyor. Birinci basamak sağlık hizmetinin en acil bir şekilde çözüme kavuşturulması gerekiyor. Yoksa burada deprem sürecinde gebe olanları da öğrenemeyeceğiz, depremden önce gebe olup da kontrollerini sürdüremeyenleri de öğrenemeyeceğiz ve onlara efektif bir şekilde çözüm de bulamayacağız” dedi. Bu konuda raporlama yaptıklarını ifade eden Kalın, “Ancak raporlaştırmanın da bir sonuca varması gerekiyor. Birinci basamak sağlık hizmetine insanların en hızlı şekilde ulaşmasını sağlamak için devlet otoritesini zorlayacağımız bir süreci örmemiz gerekiyor” dedi.
“UYUZ VAKALARI GÖRÜLMEYE BAŞLADI”
Dayanışma gösteren vatandaşların ikinci el eşyalar göndermesinin ve hijyen sorununun bazı noktalarda uyuz vakalarını açığa çıkardığını ifade eden Kalın, “Burada açıkta eşya kıyafet bırakılmamasına özen gösterilmesi gerekiyor. Deprem bölgesinde insanların gün içerisinde bol bol ellerini yıkamaları, temastan mümkün mertebe kaçınmaları, 50 kişinin bir arada yaşadığı yerde uyuz hızlı şeklinde yayılabiliyor. Çadır kentse çadır kent konteyner kentse konteyner kentin kurulması gerekiyor” dedi.
Karaali köyünde eşi ve çocukları ile birlikte yaşayan Köyde boş bir alanda ailesi ile birlikte serada kalan Seren Kara, “Yoldan geçen gönüllü olanlar yardım getiriyor. Hijyen ürünlerine o şekilde ulaşabiliyoruz. Serada günsüz durulmuyor. Gündüz dışarı çıkıyoruz. Akşam soğuk olduğunda çadıra giriyoruz.” dedi. Depremden önce köyde aile sağlık merkezi ve MKÜ Araştırma Hastanesi’nden faydalandığını ifade eden Kara, depremden sonra bir kere üniversite civarında kurulan çadır hastanede muayene olmuş.
Ezher Kızıltepe ise kendi imkanları ile ancak 3 gün önce çadır alabilmiş. Eşi tansiyon hastası olan Kızıltepe, şehir merkezinde kurulan sahra hastanesine ulaşmak için ne araçları ne de toplu taşıma vasıtası olmadığı için muayene olup ilaçlarını alamadıklarını anlatıyor. Depremden önce yarım saat uzaklıkta şehir merkezindeki hastanelere gittiklerini ifade eden Kızıltepe, “Depremden sonra burada hiçbir bina kalmadı. Aile sağlık merkezimiz yıkıldı. Doktor yok. Evlerimizden hiçbir şey alamadık. Daha önce muayene ve ilaç için köye gelen olmadı. Komşumuz kalp ameliyatı olmuş, eşim tansiyon hastası. Buradan bir yere gidemiyoruz. İnsanlara sağlık hizmeti verebilmesi için bir çadır ya da konteyner kurulursa çok iyi olur” dedi.