Ukrayna savaşının yıl dönümünde, Berlin mitinginin gösterdikleri
“Savaş sarhoşu” hükümet partilerine cumartesi günü Berlin’de anlamlı bir yanıt verildi. En az 30 bin kişi “Silah gönderme yerine müzakerelere başlansın” talebiyle düzenlenen eyleme katıldı.
Fotoğraf: Evrensel
Yücel ÖZDEMİR
Almanya’da ülkeyi savaş arabasına bindirip, tam gaz Ukrayna’ya doğru yıla çıkaran, Sol Parti Milletvekili Sahra Wagenknecht’in ifadesiyle “savaş sarhoşu” hükümet partilerine cumartesi günü Berlin’de anlamlı bir yanıt verildi.
10 Şubat’ta internet ortamında imzaya açılan ve mitinge çağrı niteliğinde olan “barış manifestosu”nu imzalayanların sayısı kısa sürede yüz binleri buldu. Bugün (27 Şubat) itibarıyla çağrıya imza atanların sayısı 700 bine ulaştı.
25 Şubat’ta Berlin’de Brandenburg Kapısı yanında yapılan mitinge çağrıcıların verdiği bilgiye göre 50 bin kişi katıldı. Katılımcı sayısını ilk etapta 5 bin olarak açıklayan Berlin polisi daha sonra bunu 13 bin olarak “düzeltti”. 50 bin ile 13 bin arasında elbette çok büyük bir fark var. İkisinin ortalamasını aldığımızda eyleme en az 30 bin kişinin katıldığı söylenebilir. Bazen Rusya yanlısı çizgiye kayan günlük Junge Welt gazetesi de katılımın 35 bin civarında olduğunu yazdı. Sol Partiye yakınlığıyla bilinen Neues Deutschland bir rakam ifade etmeyi tercih etmedi, sadece belirtilen rakamları yazdı.
Soğuk havaya ve kar yağışına rağmen en az 30 bin kişinin Berlin’de “Silah gönderme yerine müzakerelere başlansın” talebiyle, Ukrayna savaşının birinci yılının dolmasının ardından düzenlenen gösteriye katılması anlamlı olduğu kadar, savaş politikalarının püskürtülmesi açısından da değerli. Keza aynı gün Köln’de aynı taleple yapılan gösteriye de beklenenin üzerinde, 2 bin kişi katıldı.
Özellikle Berlin gösterisi, Almanya’dan başlayarak Avrupa ülkelerinde savaş ve militarist politikalara karşı halk arasında tepkinin oldukça yüksek olduğunu bir kez daha gösterdi.
Berlin’de bir gün önce de Ukrayna’ya daha fazla silah gönderilmesi talebiyle, asıl katılımcılarının Ukraynalılar olduğu, 7-10 bin kişilik bir gösteri yapılmıştı. Hükümet partileri SPD, Yeşiller ve FDP’den siyasetçiler de bu eyleme katılmıştı.
KARALAMA KAMPANYASI BİTMEYECEK
Silahların susması, Almanya’nın savaşa dahil olmaması, NATO’nun bölgeden çekilmesi gibi taleplerin dillendirildiği son mitinge ve “barış manifestosu”na yönelik eleştiriler, 25 Şubat’tan önce olduğu gibi sonrasında da devam ediyor. Bu eleştirilerin bir kısmının kendini “barış partisi” olarak adlandıran Sol Parti cephesiden gelmesi ise ayrıca dikkat çekici. Ülkenin en ciddi gazetelerinden Süddeutsche Zeitung, pazartesi günü birinci sayfadan eylemi değil, eylemde “Faşizmin akıl almaz bir şekilde görecelileştirildiğini” söyleyen Sol Parti Genel Başkanı Katina Schubert’in açıklamalarını öne çıkardı.
Eylemin ve manifestonun çağrısını yapan Sol Parti Milletvekili Sahra Wagenknecht ve sosyal demokrat kadın hakları savunucusu, Feminist Yazar Alice Schwarzer’in “aşırı sağcıların iş birlikçisi” olduğunu söylemenin, zorlamadan öteye karalama amaçlı olduğu açık. Yıllardır medyada görüşlerini ifade eden Wagenknecht ve Schwarzer’in “sol-ulusalcı”, “sol-popülist” bir çizgiye sahip oldukları söylenebilir, ancak bunların sağcı olduğunu söylemek için epey artniyetli olmak gerekiyor.
Rusya yanlısı bir tutum içinde olan Almanya’daki aşırı sağcıların “ateşkes” adına açıklamaya destek vermeleri ya da aşırı sağcıların bir kısmının şov yapmak için eyleme katılmasını, genel olarak “aşırı sağcılarla iş birliğinin kanıtı” olarak göstermek, Sol Partinin lehine değil, aleyhine bir yaklaşım.
“Aşırı sağcılarla” iş birliği yapmakla suçlanan Wagenknecht, mitingdeki konuşmasında buna da yanıt verdi. Hükümet partileri ve sermaye basını tarafından öne çıkarılan, görüşülen Ukraynalıların büyük bir bölümünün Hitler iş birlikçisi, Ukraynalı faşist lider Stephan Bandera’yı “ulusal kahraman” ilan ettiklerini anlattı. Bandera’yı “ulusal kahraman” kabul eden Ukrayna’nın Berlin Eski Büyükelçisi Andrij Melnyk, her fırsatta Almanya’nın daha fazla silah göndermesini talep etmeye devam ediyor.
Gösterideki pankartlar, atılan sloganlar, alkışlar halk arasında hükümetin savaş politikalarına tepkinin oldukça güçlü olduğunu gösteriyor. Wagenknecht ve Schwazer’in “barış manifestosu” bir taraftan bu tepkiyi açığa çıkarırken, diğer taraftan sağcıların “savaş karşıtlığı” ve “barış” üzerinden geniş kitleleri yedekleme olasılığını da zayıflatıyor.
Sol Parti cephesinden yapılan açıklamalara bakılırsa, eylemin güçlü geçmesi işlerine pek yaramamış görünüyor. Parti içi dengelerde köşeye sıkıştırılan Wagenknecht, şimdi “yeni bir barış hareketi” çağrısı yapıyor. Bunu “yeni bir barış partisi” olarak okumak da mümkün. Eylem ve çağrıya desteğin güçlü olması buna zenin yaratıyor. Bu nedenle, gücünü sokaktaki hareketten, parlamentoda temsil edilmediğini düşünen geniş kitlelerden alan yeni bir örgütlenmenin önü açık. Savaş ve silahlanma konusunda net bir tutum takınmayan parti ve hareketlerin, “savaş sarhoşları” korusuna dahil olması güç kaybetmelerinin nedenleri arasında. Hükümet ülkeyi savaş bataklığına çektikçe, yükselen tepkiler üzerinden oluşan yeni siyasi iklimde silahlanmaya, savaşa, nükleer savaş tehlikesine karşı mücadelenin güç toplama olasılığının yüksek olduğu görülüyor. Bu nedenle 25 Şubat, son bir yıldır savaş çığlıkları atan silah lobisinin borazanlarının sesinin kısılmasının sadece bir başlangıcı olabilir. Gerisi geldiği takdirde.
ABD’NİN ABRAMS YEMİ
Berlin mitinginden bir gün sonra, Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan’ın açıklamaları, ABD’nin adım adım savaşa nasıl sürüklendiğini çarpıcı bir çekilde ortaya koydu. Sullivan, ABC televizyonuna yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Başkan Biden önce Abrams tanklarının Ukrayna’ya verilmemesine karar verdi. Çünkü ordu bu tankların savaş alanında yararlı olmayacağını, Alman tanklarının yararlı olacağını söyledi. Bunun üzerine Almanların tankları göndermesi için Abrams tanklarının verilmesine karar verildi.”
Daha önce de gündeme gelen bu açıklama böylece resmi olarak Beyaz Saray tarafından doğrulanmış oldu. ABD’nin Almanya’yı savaş bataklığına çekmek için yem olarak kullanmak üzere işe yaramayacağını bildiği tankları vermeyi kabul ettiği açıkça anlaşılıyor. Sadece bu bile, barış hareketinin silah göndermeye karşı sesini daha güçlü çıkarmasına yeter. Bir yılını dolduran savaşın askeri galibi olmayacak gibi görünüyor.