Adıyaman’da hayvancılık ve tütün de enkaz altında
Depremzede köylüler, tütün üreticileri ve hayvancılıkla geçinen insanlar da afet yönetimi ve barınma sorunlarının hemen ardından sözü nasıl geçineceklerine getiriyor.
Fotoğraf: Evrensel
Rojhat TURGUT
Adıyaman
Maraş merkezli iki büyük depremin ardından depremzedelerin yaşam koşulları, çadır ihtiyaçları, enkazlardan günlerce çıkarılamayan insanlar ve iktidarın sorumluluğuna dair pek çok konu tartışılırken, deprem bölgesindeki işçi ve köylülerin depremin ardından nasıl çalışacak ve nasıl geçineceklerine dair tartışmalar görece gölgede kaldı. Depremden en çok etkilenen illerden biri olan Adıyaman’da bazı fabrikalarda çalışan işçiler günlerdir işbaşı yapmış durumda. İşbaşı yapmayanlar ise işe çağrılıyor. İşçilerin yanı sıra görüştüğümüz depremzede köylüler, tütün üreticileri ve hayvancılıkla geçinen insanlar da afet yönetimi ve barınma sorunlarının hemen ardından sözü nasıl geçineceklerine getiriyor.
AĞIR HASARLI AHIRDA TUTULAN HAYVANLAR
20 büyükbaş hayvanı olan ve Adıyaman merkeze bağlı Kındırali köyünün Çokpınar mezrasında yaşayan Doğan Budak’ın, yaşadığı evin alt katında hayvanlarının kaldığı bir de ahır var. İlk depremde hasar alan ev ikinci depremde bu defa ağır hasarlı hale gelmiş. Hasar tespiti için gelen uzmanlar da kendisine, “Bina yıkılacak, eve girmeyin. Hayvanları da dışarı çıkarmaya çalışın” demiş. Kendisi için bile devletten bir çadır alamadığını söyleyen Budak bir biçimde dışarıda idare ediyor. Ancak hayvanlarını koyacağı başka bir yeri yok. Ne sağlam kalmış bir binası ne de hayvanları tutabileceği bir arsası var…
Her gün risk altında binaya girerek hayvanları besleyen, altlarını temizleyen Budak, “İki keçi değil ki bir ağaç gövdesine bağlayayım. Bu hayvanların bir çadırı olmazsa, orada su sistemi, yemlikleri olmazsa bakamam” diyor ve ekliyor: “Şuraya bağlayayım desem sabaha kadar ölür hayvan. Hava soğuk, yaz değil ki. Ben risk altındayım, evdeki çatlakları görüyor musun? Biz çadırda kalıyoruz ama bu hayvanların burada kalması hem çok riskli hem de malzeme yok”
YEM DE BİTMEK ÜZERE…
Sadece hayvanları tutacak yer de değil mesele. Elindeki yemin bitmek üzere olduğunu, devletten bir yardım beklediğini söyleyen Budak’a Tarım Bakanlığınca verilen cevap ise devletin acizliğinin sadece bir algı, dezenformasyon meselesi olmadığının kanıtı aslında. Ancak bir hayırseverden bağış gelirse kendisine yem verebilecekleri, kendilerinde yem olmadığı söylenmiş Budak’a. Tek seferlik 5 torba yem vermişler ama zaten hayvanları günde iki torba yem yiyor. Tekrar gittiğinde de “Şu an yem yok 5 gün sonra gel” dendiğini, o gün gittiğinde ise “Yem kalmadı” cevabı aldığını söylüyor Budak. Yemi bitmek üzere olan ve her yer kapalı olduğu için satın da alamayan Budak devletten destek bekliyor. “Yem istiyorum. En önemlisi de bu hayvanların bir yere yerleşmesi gerekiyor, bana bir yerde çadır mı yapıyorlar ne yapıyorlarsa bir şey yapsınlar. Tarım sıraya yazdırıyor ‘Ne zaman çadır gelirse’ diyor, çadır büyük mü küçük mü belli değil, hayvanlara uygun mu belli değil. Çadırı da yırtar atar çünkü bağlama yeri iyi olmazsa. Bir de sistemli olması lazım.”
"TÜCCARLAR GELİYOR AMA FIRSATÇILAR"
Köylülerin durumunu fırsat bilen tüccarlar depremin hemen ardından köyleri dolaşıp insanların bu aczini kullanarak hayvanları çok ucuza almaya çalışıyor. Tüccarların kendi köylerine de geldiğini söyleyen Budak hayvanlarını satmak istememesine rağmen mecbur kalmaktan korkuyor: “Adam geldi mesela, doğurmasına bir ay kalmış hayvanı 30’a ver diyor ama normalde 70 kağıt eder o hayvan. Ben nasıl vereyim. Tüccarlar geliyor ama fırsatçılar. Hayvanın değerinin bazen üçte birini veriyorlar.” Örnek olarak da komşusunu gösteriyor: “Köyde biri ineğini keçiyle beraber 26 kağıda vermiş. Gerçek değeri keçi ile beraber 60-70 kağıt vardır. Adam zor durumda kaldığı için sattı.”
Tarım Bakanlığı yetkililerinin kendisine hayvanlarını satmamasını söylediklerini belirten Budak hemen ardından ekliyor: “Devlet kurumları ‘satmayın’ diyor, ‘Fırsatçılara yer vermeyin’. Ama bize yardımcı da olmuyorlar. Hayvana değer veriyorlar, satmayın diyorlar ama satmayıp ne yapacağım. Bu hayvanlar acından ölecek. Üstelik ben de risk altındayım. Mecbur bu ahıra girmek zorundayım.”
"HER GÜN 1000 LİRA ZARAR EDİYORUM"
Sorunun çözülmediği her gün borca battığını, zarar ettiğini söyleyen Budak’ın söyledikleri kentte hayvancılıkla uğraşan ve hasbelkader ahırı yıkılmayıp hayvanı hayatta kalan köylülerin ortak dertlerinden biri. Bugünü geçirmek için borçlanmak ya da ömrü boyunca biriktirdiği ve gelecek için küçük de olsa bir “garanti” olarak gördüğü azıcık parayı birkaç haftada harcamak durumunda kalıyor köylüler. “Hayvanların günlük masrafı en az 1000 lira bana. Samanı saymıyorum, yemi ile sıracı 1000 lira. Daha hasta olanının masrafını, suyu falan saymıyorum. Aylık 30 bin lira para benden gidiyor.” Normal zamanda süt satarak biraz rahatlayabilen köylüler şimdi onu da yapamıyor. “Bu hayvanların sütlerini bile değerlendiremiyorum, çünkü niye şu anda fabrika kapalı. Adıyaman’da kimse peynir almıyor, süt almıyor. Fabrika kapalı olduğu ve çevre iller de bu durumda olduğu için satamıyoruz, ziyan oluyor. Eskiden ben bu hayvanların sütünü fabrikaya satıyordum, biraz yem alabiliyordum, masrafı karşılayabiliyordum.
TÜTÜN ÜRETİCİLERİ NE YAPACAĞINI BİLMİYOR
Depremin üzerinden üç hafta geçmişken hâlâ en temel ihtiyaçları bile tam olarak karşılanmamış olan Adıyamanlı depremzedeler arasında tütün ile geçimini sağlayan pek çok aile var. Yıkılmaya yüz tutmuş evlerde kalan kurutulmuş tütünü kurtarmaya çalışan birçok üreticiyle de karşılaşıyoruz. Riskli binalara girip tütününü kurtarmaya çalışan bu insanlar böylece geçimlerini asgari ölçüde garantiye almaya çalışıyorlar.
Sadece geçtiğimiz yılın hasadından kalan tütünü kurtarmaya çalışmıyor Adıyamanlı üreticiler. Aynı zamanda bunca felaket arasında bu yıl tütünü nasıl ekeceklerini de düşünüyorlar kara kara.
Mart-nisan aylarında tütün tohumunu toprağa atmadan önce tohum ekilecek toprağı sürmek gerekiyor. Tohum toprağa uzun ve meşakkatli bir sürecin ardından atılıyor. Tarlaya ekmek için belli bir olgunluğa ulaşması da bir-bir buçuk ay sürüyor. Onun için önümüzdeki birkaç hafta içinde tütün üreticilerinin çalışmaya başlaması gerekiyor. Ama ne yapacakları, nasıl yapacakları belirsiz. Kullanacakları gübrenin, tohumun temini, suyun doğru düzgün akmadığı pek çok köy olduğu düşünüldüğünde sulamanın nasıl yapılacağı, tütünü nerede tutacakları, nerede kurutacakları hep soru işareti. Tütün işi yapan pek çok Adıyamanlı, depremin ilk günlerinde çadıra erişemedikleri için tütün kurutmada kullandıkları yerlerin etrafına branda gerip çadır olarak kullanmaya başlamıştı. Görüştüğümüz bir tütün üreticisi de ektiği tarlanın üzerine çadır kent kurulduğu için bu sene tütün ekemeyeceğini, ne yapacağını bilmediğini söylüyordu.