İmamoğlu: İstanbul'da AFAD'ın toplantılarına çağrılmadım
Ekrem İmamoğlu, bugün gerçekleştirilen "İstanbul Deprem Seferberlik Planı" toplantısına katılmayan bürokratları eleştirdi, "İstanbul'u konuşuyoruz, Ekrem İmamoğlu'nun arazisini değil" dedi.
Ekran görüntüsü Habertürk yayınından alınmıştır
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, "İstanbul Deprem Seferberlik Planı"na dair HaberTürk kanalında Serap Belet ve Kürşad Oğuz'un moderatörlüğündeki 'Olaylar ve Görüşler' programında açıklamalarda bulunuyor.
Bürokrasının siyasetten bağımsız hareket edemediğini belirten İmamoğlu, bugün gerçekleştirilen "İstanbul Deprem Seferberlik Planı" toplantısına katılmayanları eleştirdi, "İstanbul'u konuşuyoruz, Ekrem İmamoğlu'nun arazisini değil' dedi. İstanbul'a dair iki kritik konunun olduğunu belirten İmamoğlu "Bir tanesi 2000 öncesi olması. İkincisi ruhsatı ve projesi olmayanlar. Hiçbir kayıt yok. Bu ne yazık ki yüzbinlerce. Yaklaşık 600-700 bin civarında yapı bu şekilde. Tapu sorunun çözümü ile ilgili ciddi adımlar atıyoruz. Tapu sorununun ardından planlama ile ilgili oradaki dönüşümü hızlandırma meselesi. 70 yıla dayanan yapı stoğundan bahsediyoruz. Bugünün sorunu değil bu, birikmiş. Ne yazık ki, kalıcı çözüm yerine insanların önüne fırsatmış gibi sunulan imar affı, yapı tescil belgesi gibi tariflenen süreçlerle gelinmiş. Biz güçlendirmeyle ilgili bir altlık oluşturmaya başlayacağız. İlk çıkmış mecburen ruhsatlı, projesi olan binalara eğileceğiz." diye konuştu.
İmamoğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Kafasını kimse kuma sokamaz. Yıllardır kamu yöneticileri, yıllarca bu milletin, devletin emek verdiği, deneyim kattığı, okuttuğu, yurtdışına doktoraya yolladığı, devletin farklı alanlarda kamu yöneticisi olan insanlar siyasi iradeden izinsiz konuşamıyor."
"İstanbul'un Hatay'la eşleştirildiği, Ankara'nın Malatya ile eşleştirildiği gibi hatırladıklarımı söylüyorum. Şunu söylemeliyim, açıkçası Hatay'da havalimanının olmaması handikaptı, hava nakli konusunda uçakların gecikmesi, uzun zaman arkadaşlarımızın İstanbul'da havalimanında beklemesi gibi sorunlar yaşadık. Gecikmeler oldu, daha hızlı olabilirdik. Ulaşmaları akşamı buldu. Ekiplerimizle hatta ilk anda otobüs çıkarsaydık, yetişebilir miydik diye tartıştık."
"7 gün sonra ikinci gidişimde AFAD'ın merkezine gittim. Sorumlu vali ile görüşmek istiyoruz diye arkadaşımızı gönderdim ama açıkçası cevap alamadık. Somut randevulaşamadık. AFAD'a yine de gittim. Bir vali ile Sağlık Bakanı'nın toplantıda olduğunu söylediler. Kapıyı açtık, içeri girdik, 1 saate yakın konuştuk. 'Sizin koordinasyonunuzla çalışmak istiyoruz' dedim."
"BÜROKRASİ SİYASETTEN İZİNSİZ KONUŞAMIYOR"
"O saatten sonra AFAD'ın koordinasyon toplantısına bizim arkadaşlarımız da katılmaya başladı. 7 gün sonra. Arkadaşlarıma 'AFAD'ın dosyasını bana çıkarın' dedim. Sayın Cumhurbaşkanının imzasıyla güçlü bir genelge yayınlanmış. Mesela başkanlığın talebi üzerine askeri kargo uçakları dahil olmak üzere tüm kuruluşların hava, deniz, kara araçları herhangi gecikmeye mahal vermeksizin görevlendirilir, diyor. Kurumun yapısında ve genelgede sorun yok. Daha bir sürü şey anlatabilirim. Kızılay'la hiçbir diyalog arayışımız olmadı. Kızılay deyince akla ne gelir? Bu tür afetlerde çadırı sağlayan, kan ihtiyacını sağlayan, ekiplerini bölgeye gönderen. Ama Kızılay'ın nasıl küçüldüğünü hepimiz biliyoruz. Bugün Kızılay'ın sıradan bir bütçesi var artık. Az önce AFAD'la iletişimsizliği anlattım. Sayın Mansur Yavaş'ın yaşamış olduklarına birçok kısmı daha ilave edebiliriz. Bürokrasi, siyasetten izin almadan bu ülkede konuşabiliyor mu? Bin tane örnek verebilirim konuşamadığına dair. Depremle ilgili 6., 7'nci toplantımız. Resmi titri olan niye bir kişi katılmaz? O hattı temsilen en kayda değer Kızılay İstanbul Başkanı geldi."
"İstanbul'da siyasi tansiyona göre bir toplantıda bürokrasiyle buluşabilirsiniz ya da buluşamazsınız, biliyor musunuz? Olması gereken koordinasyon yok, onu demek istiyorum."
"DUDAKLAR KAPALI, DİLLER KİLİTLİ"
"Maraş'a gittiğimin 3. günüydü. Seyahatimizin yüzde 80'inde telefonda görüşmek mümkün değildi. Adıyaman, Maraş'ın merkezi de dahil. Bu çok büyük talihsizlik. Bizim mobil cihazlarımız var, verici istasyonu gibi çalışabilen. Bir enkazın başında kurulum yapılır yapılmaz, o enkazdan atılan mesajlar oradaki insanların canlı olduğunu anladılar ve hemen oraya geldiler. Telefon açmakla ilgili iletişim mümkün değildi. Mümkün olduğu kadar AFAD'a uğramaya çalıştık. Genel başkanımızla uğradığımızda yanılmıyorsam 3 vali vardı, oturup konuştuk. Bilgi aldık, dileklerimizi ilettik. Bir yerde AFAD buluşmasında tarif şöyle, 'her enkazda insanımız var, bütün işler şöyle yolunda böyle yolunda'. Kardeşim biz oradan geliyoruz, bunu yapmayın. Vatandaşla konuşmuyorsun, orada ana muhalefet partisinin genel başkanı var, belediye başkanları var. Orada 'oturup toplantı yapalım, şöyle sorunlar var' demelilerdi. Dudaklar kapalı, diller kilitli. Bu net ve somut bir vaka."
İMAMOĞLU AFAD'IN TOPLANTILARINA ÇAĞRILMADI
"Mesele sistemde, rejimde. En tepeden her konuda icazet alınır mı? Bu şehirde biz Rum vakfının hastanesinin yangınını söndürdük. Cumhurbaşkanı danışmanı, 'Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla yangını söndürdük' dediler. Bu rejim ve sistem sorunu. Bugün biz İstanbul Deprem Seferberliği'ni açıkladık. Nisan ayında Afet Eylem Planı'nın İstanbul'da nasıl uygulanması gerektiğine ayrıca hazırlık yapıyoruz. Tabii ki AFAD da yapacaktır. AFAD'da Ekrem İmamoğlu konuşsun mu, konuşmasın mı tartışıldı. Ekrem İmamoğlu, İstanbul'da AFAD'ın toplantılarına çağrılmadı. İBB tam 5 bin 402 personeli Hatay'da görevlendirdi. Şu anda yaklaşık 2 bine yakın çalışanımız orada. İhtiyaçlar değişti. Çadır, gıda, sağlıkla, hijyenle ilgili ihtiyaçlara koşuyoruz. İlaçlamasından, çöp toplamasına kadar. İSKİ ekibimiz su temini noktasında Hatay'ın su idaresiyle yoğun çalışma içerisinde. Şu anda cerrahi operasyon yapabilen sağlık birimimiz var. 15 bin ekmek üreten mobil fırınımız var. 558 TIR yardımı bölgeye ulaştırdık. Bunun büyük kısmı Hatay'da organize edildi.
"İSTANBUL'DA İLK ÇALIŞTAY DEPREM ÇALIŞTAYI'YDI"
"İstanbul depremiyle ilgili göreve geldiğimiz ilk an itibariyle düğmeye basıp yaptığımız çalıştay vardı; 2-3 Aralık 2019. İlk yaptığımız çalıştay deprem çalıştayıydı. Bütün eylemimizi bu sayfadan görebilirsiniz. İçerik olarak ne yaptığımızı görebilirsiniz. İstanbul Planlama Ajansı diye yapı kurduk. Bu yapının hiçbir anı depremi konuşmadan geçmedi. 6'sı sabahı verdiğim talimat; "hemen hızlıca elimizde ne var toparlayalım, 28 Şubat'ta vatandaşlarımızla paylaşalım" dedim."
"BÜTÜNCÜL YAKLAŞIM OLMAZ İSE MÜMKÜN DEĞİLDİR"
Seferberlik planı açıkladık, birçok konunun içine girdik, hangi toplantıya eşlik ettin? Fikrini bizimle paylaşma özenini gösterdin? Hiç! Sayın Bakana gittim. Ziyaret ettim, ısrar ettim. En son istişare toplantısı yaptı İstanbul'da. Orada ısrarla şunu söyledim 'sayın bakanım, sayın katılımcılar, İstanbul depremini tek başına çözemezsiniz' dedim. Çözemediler mi? Niye çözemediniz? Bütüncül yaklaşım olmaz ise mümkün değil. Tam bir seferberlik, siyaset üstü bakış. Bakanlık, büyükşehir belediyesi, ilçe belediyeleri, finans sektörü, sigortacılık sektörü.
"SAYIN KURUM'LA CENTİLMENLİK ANLAŞMAMIZ OLDU"
"Kentsel dönüşüm dendiği yerde size bir şey söyleyeyim. Kirazlıtepe'de size yardımcı olmak istiyorum diye Üsküdar Belediyesi'ne söyledim. Sayın Murat Kurum'a 'Siyaseti bir kenara itin, beni sizin doğru yaptığınız doğru işlerde siyasetin s'sini anmayacağım' dedim. Onunla centilmenliği bozmadık. Ama centilmenliği bozan AK Parti'nin başka temsilcileri oldu. Bir araya gelmeye rejim müsaade etmez. Sayın Cumhurbaşkanı 'şunu engellediniz, bunu engellediniz' diyor. İstanbul meselesine samimi yaklaşıyorsanız, konseyi kurun biz ona tabi olalım. Şu kapıdan giren, öbür kapıdan çözümle çıksın. 2015'de Beylikdüzü'nde 5 bin konutluk, 80'li yıllarda yapılmış kooperatif alın, Siteler diye geçer. Göreve gelir gelmez meclis kararlarını alıp, süreci başlattık. 7 sene sonra temel atabildik. Bu sistemsizlik 7 senede o da 1300 konutta temel atmamıza imkan tanıdı. Biz bu şekilde devam edersek 100 senede bitiremeyiz İstanbul'un dönüşümünü."
"MÜHİM OLAN İSTANBUL'UN TARANMASI"
"Benim umudum hiç bitmez. Ben koşa koşa gider masaya katılırım. Ne gerekiyorsa yaparım. İstanbul'da hafta sonu yaptığımız toplantıdan sonra birtakım stratejiler belirledik. Bir kere tespit çalışmalarının güçlenerek devam etmesi lazım. AFAD'ın, Şehircilik Bakanlığı temsilcilerinin şimdi sıcak baktığı yönde duyumlarımız var. Buna da seviniyoruz açıkçası. Bir kısmını ilçe belediyelerine aktarılacak. Mühim olan İstanbul'un taranması şart. Yüzde 35'de başarılı olabildik. 120 bine yaklaştık şimdi, insanlar 'gelin binamızı kontrol edin' deniyor. Sokağa çıkıyorum 10 kişiden 7'si 'gelin binamıza bakın' diyor. Şu ana kadar 2000 öncesi yapıların kapılarını çaldık. Silivri'den başladık. Fay hattına yakın bölgelere odaklandık. Zemini zayıf, yapı stoğu eski olan yapılara odaklandık. Esas hedef o zaten."
"RUHSATLI, PROJESİ OLAN YAPILARA YÖNELECEĞİZ"
İki kritik husus var. Bir tanesi 2000 öncesi olması. İkincisi ruhsatı ve projesi olmayanlar. Hiçbir kayıt yok. Bu ne yazık ki yüzbinlerce. Yaklaşık 600-700 bin civarında yapı bu şekilde. Şimdi mahalle mahalle isim de verebiliriz. Öncelikle bu meseleyle ilgili şunu söyleyelim, tapu sorunun çözümü ile ilgili ciddi adımlar atıyoruz. Tapu sorununun ardından planlama ile ilgili oradaki dönüşümü hızlandırma meselesi. 70 yıla dayanan yapı stoğundan bahsediyoruz. Bugünün sorunu değil bu, birikmiş. Ne yazık ki, kalıcı çözüm yerine insanların önüne fırsatmış gibi sunulan imar affı, yapı tescil belgesi gibi tariflenen süreçlerle gelinmiş. Biz güçlendirmeyle ilgili bir altlık oluşturmaya başlayacağız. İlk çıkımış mecburen ruhsatlı, projesi olan binalara eğileceğiz." (HABER MERKEZİ)