Gülizar Biçer Karaca’dan 8 Mart’ta “Afet ve Kadınlar” politika notu
CHP’li Gülizar Biçer Karaca 8 Mart’ta “Afet ve Kadınlar” politika notu yayınlayarak; . Bir sonraki 8 Martı meydanlarda birlikte, omuz omuza birlikte karşılayayım” dedi.
Fotoğraf: CHP Basın
Cumhuriyet Halk Partisi İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü açıklamasını 6 Şubat depremlerinin ardından “afet ve kadınlar”a ayırdı.
Depremzede kadınların yaşadıkları sorunları ve ihtiyaçlarını dile getiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, 6 Şubat tarihinde yaşanan yıkıcı depremler sonrasında afetten etkilenen risk altındaki grupların başında kadınların geldiğine dikkat çekti. Toplumsal kodlar nedeniyle halihazırda dezavantajlı konumda olan kadınların depremi farklı biçimde deneyimlediklerine ve yaşadıkları özgül sorunlara vurgu yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, “Afet ve Kadınlar” Politika Notunu kamuoyuyla paylaştı
Gülizar Biçer Karaca’nın paylaştığı “Afet ve Kadınlar” politika notu şöyle
RİSK ALTINDAKİ KADINLAR
Toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri nedeniyle hak gasplarına maruz bırakılan kız çocukları ve kadınların; deprem, sel, kuraklık, iklim krizi gibi afetlerin yanısıra ekonomik kriz, işsizlik ve şiddet gibi temel göstergelere bakıldığında da sonuçlardan olumsuz etkilenmede, risk altındaki grupların başında geldiği belirtilen raporda; “Afetler risk altındaki gruplar başta olmak üzere sadece insanlar için değil farklı türler, cinsiyetler ve doğa üzerinde “felaket” tanımını dahi yetersiz kılacak olumsuz ve yıkıcı sonuçları doğuruyor” denildi
DEPREMZEDE KADINLARIN SORUNLARI ARTIYOR
Afetlerden en çok zarar gören grupların arasında kadınların bulunduğu belirtilen açıklamada şöyle denildi; “Deprem sonrasında barınma imkanlarından yoksun kalan, geçici barınma merkezleri, çadırkentler ya da yakın-akraba-tanıdık evlerine yerleşebilen kadınların ataerkil sistemde yaşadığı sorunların çeşitlendiği ve arttığı öngörülüyor. Ev içi ücretsiz emek, bakım yükü ve ev işlerinin artmasından yoksulluğun kadınlaşmasına, mülkiyet hakkından yoksun kalmaktan şiddet döngüsünün devamına depremzede kadınlarla ilgili pek çok konu, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gideren politikalar perspektifinden el alınmayı gerektiriyor”
KADINA BİÇİLEN ROL: YARDIM BUL, SOBA YAK, YEMEK YAP, ÇOCUK BAK
Bulundukları ya da gittikleri yerlerde kadınların yine yemek yapan, bulaşık yıkayan, aile üyelerinin temel bakımını tüm yoksunluklara rağmen karşılamak zorunda olan bireyler olarak sosyal devletin bakım yükünü üzerine almak zorunda bırakıldığına işaret edilen açıklamada; “Tam da bu yüzden “İç göç” olgusu ve “yerinden edilme”nin sonuçları sadece demografik, sosyolojik ve güvenlik odaklı değil sosyo-ekonomik bağlamda, bakım emeği ve işbölümü ile istihdam politikaları odaklı ele alınmayı acil kılıyor” denildi.
Cinsiyet körlüğünün getirdiği ekonomik, sosyal ve mülkiyet hakkından yoksunlukların sürdüğü vurgulanan açıklamada “Yaşanan kriz ve afetler ise bu eşitsizlikleri, yoksullukları, yoksunlukları, kadınlar aleyhine hak gasplarını derinleştiriyor. afet öncesi risk analizleri ve planlamalarında, karar alma mekanizmalarında ve ilgili kurul/kurumlarda kadınlar yer almadığında ve temsiliyetleri sağlanmadığında, afetlerden en çok zarar görenlerin kadınlar olmasının önüne geçilmesi de mümkün olmuyor” denildi.
AFETZEDE KADINLARIN ÜCRETSİZ “BAKIM” EMEĞİ
Açıklamada şu ifadelere yer verildi; “Afet sonrası “arama kurtarma” çalışmaları, kamu “kaynak” ve “hizmet”lerinin afetzedelere zamanında ulaştırılması, “bağış ve yardımlar”ın öne çıkması, yardım paketlerinin kadın ihtiyaçlarını içermemesi, ped dahil hijyen ürünleri ve özbakım malzemelerine yönelik deprem bölgelerindeki yetersizlikler kadınlara özgü ihtiyaçların giderilmesini yeniden düşünmemeizi gerektirdi. Tam da bu noktada; kadınalrın pedini, çocukların oyuncağını, ekmek-su-gıda dışındaki yaşamsal ihtiyaçları gereksiz ya da lüks gören, önemsemeyen bir zihniyet, afet sonrasında kadınları ikinci mağduriyetlerle başbaşa bıraktı. Tam da bu noktada hatırlatmakta fayda var.”
DEVLET YOK HÜKMÜNDE
Tüm dünyada tüketim odaklı kapitalist ekonominin tıkandığı noktada “dayanışma ekonomisi” kavramı tartışılırken alternatif modeller, karşılıklılığa, takasa ilişkin yönelimler artarken Türkiye’de yaşadığımız afet, devletin yok hükmünde olduğunu, AKP iktidarının yoksulluktan beslendiği gibi afetten de medet umduğunu ortaya koydu.
YAŞANABİLİR KENTLER, EŞİTLİKÇİ YAŞAM ALANLARI
Kent suçlarını önleyemeyen, kadına şiddeti önlemeye yönelik olmayan, afete duyarlı olmayan kentler ve yaşam alanlarının yeniden inşaasına, beton ormanlarında kadınları yoksulluğu, ölüme, şiddete ve hapsedilmeye teslim edecek politikalara izin verilmeyeceği belmirtilen açıklamada; “Sosyal politikaların “yardım” temelliliği, “adaletsiz” dağıtımını engelleyeceğiz. Sosyal devletin yeniden inşaasıyla bakım yükünün kadınlara ve kız çocuklarına “yıkılması”nın önüne geçeceğiz. Afet sonrasında çadırkent, yanlarına yerleşilen aile-tanıdık-akraba evleri, geçici barınma merkezleri ile hanelerde “çocuk-engelli-hasta-depremzede-yaşlı bakımı ile yemek, temizlik vb. ev işleri “yükünü” üstlenmesi, görünmeyen emeğin ve güvencesizliğin meşrulaştırılma zemininin afet olarak yeniden üretimini önleyeceğiz. Psikososyal destekleri her bir depremzede kadının sürekliliğini sağlayarak almasını, çocuk-yaşlı-engelli bakımının devlet tarafından sağlanmasını, kadının istihdama katılımının teşvikini ve eşit temsiliyeti sağlayacağız” denildi.
Açıklamada son olarak şöyle denildi; “Bir sonraki 8 Martı meydanlarda, halaylarla, türkülerle, ağıtlarla, birbirimize “YAS”lanarak, yas sürecimizi sağlıklı bir şekilde atlatarak, omuz omuza hep birlikte karşılayalım” (HABER MERKEZİ)