Avrupa'nın Gündemi | Avrupa’da sağ, sığınma ve göç sorununu ele geçirdi
Avrupa'nın gündeminde bu hafta İngiltere'nin yeni göç yasası, Almanya'nın silahlanmada geldiği son durum ve Fransa'yı sarsan emeklilik reformu karşıtı mücadele var.
Fotoğraf: DHA
İngiltere’de hükümet, Manş Denizi’ni teknelerle geçerek ülkeye giriş yapan mültecileri engellemek amacıyla bir yasa tasarısını parlamentoya sundu. Tasarı, yasal yollardan giriş yapma olanağı da verilmeyen bu mültecilerin ülkeye girişini kısıtlayacak, sığınma başvurusu yapmalarını ve vatandaşlık almalarını engelleyecek düzenlemeler içeriyor. Guardian’dan seçtiğimiz makale, “Avrupa sağının, göç sorununu ele geçirdiği”ne dikkat çekiyor.
Fransa’da emeklilik reformuna karşı 3.5 milyon insanın katıldığı 7 Mart grev ve eylem günü ve 8 Mart’taki kadın grevleri Emmanuel Macron’u daha fazla baskı altına aldı. Siyasi kampı yanlışlıkları ve yalanları çoğaltıyor. Tam bir genel grev meselesi her zamankinden fazla gündemde.
Alman silah sanayi, savaşın kazananı. Silah tekeli Rheinmetall Almanya’nın en büyük 40 anonim şirketinden oluşan DAX’a girdi. Onun girmesiyle diyaliz alanında uzman Fresenius, DAX’tan dışlandı. Silahlanmanın yanında sağlığın değeri var mı ki?
YASA DIŞI GÖÇ TASARISI: TEHLİKELİ VE KIŞKIRTICI
Guardian
Başyazı
İngiltere'de hükümetin yasa dışı göçle ilgili yasa tasarısının sorunu, sadece insanlık dışı ve uygulanamaz olması değil. Sorun, insanlık dışı ve uygulanamaz olmasının hesaplanmış görünmesi. Bunlar projenin hataları değil, özellikleri bile olabilir.
Hükümet, küçük teknelerle İngiltere’ye giren herkesi geldiği yere ya da üçüncü bir ülkeye göndereceğini açıkladı; Ruanda’ya 120 milyon sterlin ödense de henüz bir kişi bile gönderilmedi. Rishi Sunak’ın cuma günü Emmanuel Macron ile görüşmesinde, Fransa’ya geri dönüşlere yönelik düzenlemeler olup olmadığı henüz belli değil. Paradan tasarruf etmek için on binlerce insan toplu gözaltı kamplarında tutulabilir. İçişleri Bakanı Suella Braverman, modern kölelik kurallarının geri göndermeleri engellemeyeceğini söylüyor.
Eğer amaç gerçekten vergi mükelleflerinin masraflarını azaltmak ve tehlikeli küçük tekne geçişlerini engelleyerek hayat kurtarmak olsaydı, iki noktadan başlamak gerekirdi. Bunlardan ilki, kötü yönetim ve yetersiz kaynakların tıkanıklık yarattığı İçişleri Bakanlığı bürokrasisini ele almak olacaktır. Avrupa genelinde 2021 yılında sadece Almanya’da daha fazla birikmiş başvuru dosyası vardı ve bu ülke İngiltere’nin üç katından fazla başvuru aldı.
İkinci nokta ise sığınmacılar için güvenli ve yasal yolları azaltmak yerine genişletmek. Braverman bu tür rotaların yaratılacağını söyledi ama yalnızca tekneler durdurulduğunda ve varışlar sınırlandırıldığında. Geçen yıl Manş Denizi’ni geçenlerin en az beşte üçünün başvurusu muhtemelen kabul edilecek. Küçük teknelerle gelenler arasında yardım sözü verilen Afganlar da var.
İnsanların ulaştıkları ilk güvenli ülkede sığınma talebinde bulunmaları için yasal bir zorunluluk yok. Hükümetin kendi eylemlerinin yasallığı da tartışmalı. Hükümet, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerden nasıl kaçınabileceği sorusunu gündeme getirerek, haklar üzerinde “Frene basılacağı” bildiriliyor. Braverman, tasarı hükümlerinin sözleşmeyle uyumsuz olma ihtimalinin yüzde 50’den fazla olduğunu, yani mahkemeye başvuru halinde başarısız olma ihtimalinin yüksek olduğunu kabul etti.
Muhafazakarların düzensiz göçü durdurmaya yönelik aldatıcı ve gerçekleşmesi mümkün olmayan vaatlerle dolu uzun bir sicili var. Ancak bu tasarı, “Sertleştiklerini” ama mahkemeler ve İşçi Partisi tarafından engellendikleri savını öne sürmelerini sağlayacak, kendilerini elit kurumlara ve yumuşak dokunuşlu sola karşı halkın iradesini temsil edenler olarak konumlandıracaklar (Halkın iltica ve göç konusunda daha nüanslı bir görüşü olsa da). Sunak kendisini muhafazakar sağa sadece bir teknokrat olarak değil, aynı zamanda “Kontrolü geri alan” ve “sahte insan hakları iddialarına” karşı çıkan bir lider olarak sunabilir. Bu da partinin mayıs ayındaki yerel seçimleri atlatmasına ve sonrasında da ekonominin ve kamu hizmetlerinin iç karartıcı durumuna rağmen İşçi Partisini geriletmesine yardımcı olabilir.
İçişleri Bakanı Braverman’ın vizyonunun gerçekleştirilemez olması, söylemini daha az uğursuz ve zararsız kılmıyor. “Bazı hesaplamalara göre dünya çapında mevcut yasalarımız kapsamında korunmaya hak kazanabilecek 100 milyon insan var. Açık olalım: Onlar buraya geliyorlar” iddiasında bulunuyor. Bu tehlikeli bir saçmalık. Bunların büyük çoğunluğu kendi ülkeleri içinde yerlerinden edilmiş durumda; geri kalanların dörtte üçüne ise düşük ve orta gelirli ülkeler ev sahipliği yapıyor. Britanya çok küçük bir kısmını kabul etti ve 2002’deki zirve noktasına kıyasla daha az sığınma başvurusu aldı. Cömertliğiyle övündüğü yerlerde bile yetersiz kaldı; geçen yaz itibariyle 28 Avrupa ülkesi arasında biri hariç hepsinden daha az Ukraynalı kabul etti.
Avrupa genelinde sağ, şeytanlaştırılan göç ve sığınma sorununu ele geçirdi. Sığınmacıları hedef alan saldırılar artarken, aşırı sağcı gruplar sığınmacıların kaldığı otellere saldırırken, hükümetin izlediği yol sadece duygusuz değil aynı zamanda tehlikeli ve kışkırtıcı. Bu tasarıya, pragmatik olduğu kadar siyasi ve insani açılardan da karşı çıkılmalıdır.
Çeviren: Dış Haberler Servisi
GENEL GREV
Pierre JACQUEMAIN
Politis
7 Mart seferberliği devam ediyor. Sarı yeleklilerin işgal ettiği kavşaklardan kırsal kasabalardaki ve büyük şehirlerdeki yürüyüşlere kadar yaklaşık üç milyon göstericiyle gerçekleşen protestolar, hükümetin kendini umutsuzca haklı çıkarmaya çalışmasıyla büyümeye ve çeşitlenmeye devam ediyor.
Çalışma Bakanı Olivier Dussopt “solcu bir reform” olduğunu iddia ediyor. Mecliste sağa yalvararak oyları birleştirmeyi istedikten sonra kullandığı dil şaşırtıcı. Cumhuriyetçiler (sağ) partisinin Senatodaki Lideri Bruno Retailleau da şu değerlendirmeyi yaparak durumu iyi özetliyor : “Sayın Macron’un reformuna oy veren biz değiliz, bizim reformumuzu oylamayı seçen Sayın Macron’un çoğunluğudur. (...) Gerçek bir sağ kanat reformu.”
Macron sağ ile müzakere etmeyi seçti. Sendikalarla değil. Cumhuriyetçilere verilen tavizler çok büyük. Öyle ki reformun ilk hedefi olan emeklilik sistemin mali dengesi sağlanamayacaktır. Üstüne üstlük, bu nankör cumhuriyetçiler mecliste metnin kabul edilmesi için yeterli sayıda olmayabilir ve bu da Macroncuları tasarıyı oylamadan geçirmeye zorlar.
Macron için en kötü senaryo bu olur. Cumhurbaşkanı bir çıkmazda. Çoğunluk içindeki gerilim giderek daha da hissedilir hale geliyor. Hakaretler havada uçuşuyor. Metnin pek çok maddesinin anayasaya aykırı olma ihtimali Macron’a soğuk terler döktürmeye devam ediyor.
Macroncular, bu doğaçlama anından dikkatleri uzaklaştırmak için yanlışlıklar ve yalanlar zinciri oluşturuyor. İster herkes için 1200 avroluk asgari emeklilik maaş vaadi olsun, ki bu sonuçta yılda sadece 10 bin ila 20 bin kişiyi ilgilendirecektir, ister Başbakan Elisabeth Borne’un “Bu reformun solcu mu yoksa sağcı mı olduğunu bilmediğini” söylerken mırıldandığı “Kadınlar bu reformun kurbanı olmayacak” iddiası olsun. İşte bir başka yalan daha. Bakan Franck Riester’in de itiraf ettiği gibi bu reformla kadınlar bir kez daha cezalandırılacak.
Bu nedenle 6 Mart’ta Paris’teki ilk feminist gece gösterisiyle başlayan ve 8 Mart’ta feminist grevle devam eden mücadelenin önemi büyüktü. Sırada ne var? Hükümetin stratejisi iyi düşünülmüş. Her şey çok hızlı ilerleyecek. Peki ya biz ne olacağız? Varsayımsal yenilenebilir grevler hakkında konuşmaya devam mı edeceğiz yoksa nihayet somut bir ilerleme mi kaydedeceğiz? Genel grev: gerçek tartışma bu!
Çeviren: Diyar Çomak
DİYALİZ YERİNE SAVAŞ TANKLARI
German Foreign Policy
Düsseldorf merkezli silah üreticisi Rheinmetall, diyaliz uzmanı Fresenius Medical Care’i Almanya’nın en büyük 40 anonim şirketinden oluşan gruptan çıkararak Dax’a katılıyor. Halihazırda Federal Cumhuriyet’teki en büyük ulusal silahlanma grubu olan Rheinmetall, diğer silahların yanı sıra gelişen mühimmat üretimi sektöründe güçleniyor ve Ukrayna’da ultra modern savaş tankları (Panther) üretimi için bir tesis inşa etmek istiyor. Bunun temelinde Batılı devletlerin ve müttefiklerinin güç mücadelelerinde, özellikle de Rusya’ya ve aynı zamanda Çin’e karşı ciddi bir şekilde silahlanmaları yatıyor. Alman silah sanayi bundan ulusal düzeyde ordudan gelen siparişler yoluyla, uluslararası düzeyde ise NATO dışı veya NATO’ya bağlı ülkelere yapılan silah ihracatının genişlemesi yoluyla faydalanıyor. Şimdiye kadar, Alman çekirdek endüstrisi nispeten yönetilebiliyor ve tek tip veri eksikliği nedeniyle önemli ölçüde değişen ve yılda 11 ila 30 milyar avro arasında olduğu tahmin edilen bir ciro üretiyor. BAE Systems ve Thales gibi endüstri devleri henüz Almanya’da mevcut olmasa da, Alman savunma sektörü uzmanlar tarafından “Avrupa’nın en güçlüsü” olarak kabul ediliyor.
Alman savunma sanayinin mevcut gücü konusunda oldukça farklı rakamlar söz konusu. Köln merkezli Alman Ekonomi Enstitüsü (IW) tarafından yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, Almanya’da sektördeki çekirdek şirketlerin 2020 yılında elde edeceği ciro 11.3 milyar avro; çalışan sayısı ise yaklaşık 55 bin olarak verilmekte. Karşılaştırma yapmak gerekirse, Federal Almanya Cumhuriyeti’nin açık ara en büyük sanayi sektörü olan 786 bin çalışanlı Alman otomotiv endüstrisi 2021 yılında 411 milyar avro ciro elde edecektir. Daha yüksek rakamlar Alman Güvenlik ve Savunma Sanayii Federal Birliği (BDSV) tarafından verilmektedir ve buna göre 2014 yılında Alman savunma sanayinde muhtemelen yaklaşık 135 bin 700 kişi istihdam edilmiştir. Tutarsızlıklar, diğer şeylerin yanı sıra, Alman endüstrisinin küçük ve orta ölçekli işletmeler tarafından güçlü bir şekilde karakterize edilmesinden ve tamamen kayıt altına alınmasının zor olmasından -resmi veriler mevcut değil- ve ayrıca Rheinmetall gibi şirketlerin farklı kurumsal bölümlere sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin Rheinmetall sivil otomotiv endüstrisine de tedarik sağlamaktadır. IW’ye göre daha geniş anlamda silahlanma alanında çalışanların sayısı 300 bine kadar çıkabilir. BDSV 2014 yılı cirosunu yaklaşık 28.5 milyar avro olarak açıklamıştır.
Stockholm merkezli araştırma enstitüsü SIPRI tarafından her yıl yayımlanan dünyanın en büyük 100 savunma şirketi listesinde her zaman sadece dört Alman şirketi yer alıyor: Şu anda Rheinmetall (31. sıra), ThyssenKrupp (55.), Hensoldt (69.) ve Diehl (99.)
BDSV’nin CEO’su Hans Christoph Atzpodien, Avrupa’nın en büyük silah üreticilerinin İngiltere, İtalya ve Fransa’da bulunmasına rağmen, Alman endüstrisinin toplamda “Avrupa’nın en güçlüsü” olduğunu belirtmiştir.
Alman sektörü bir süredir yükselişte. Doğrudan savunma harcamalarının Alman askeri bütçesi içindeki payı şu anda sadece yüzde 18.5 olarak belirtilse de, askeri bütçe yıllardır istikrarlı bir şekilde artıyor ve 2021’de 46.9 milyar avroya ulaşarak geçen yıl ilk kez 50 milyar avro eşiğini aştı. Savunma Bakanı Boris Pistorius da savunma bütçesinde yılda en az on milyar avroluk bir artış talep ediyor; buna ek olarak, 100 milyar avroluk özel programdan gelen fonlar da var ve bunların da artırılması talep ediliyor. ABD silah şirketleri de Alman ordusundan sipariş almak için rekabet ediyor. Ayrıca, Alman silah üreticilerinin silah ihracatı yıllardır artıyor. SIPRI istatistiklerine göre, 2017’den 2021’e kadar olan beş yıllık dönemde Almanya, yüzde 4.5’lik küresel pazar payı ile beşinci en büyük savaş malzemesi ihracatçısı oldu. 2021’de 9.35 milyar avro ile zirve yapan savaş malzemesi ihracat izinleri, 2022’de 8.35 milyar avro olarak gerçekleşti.
Alman silah ihracatının daha da artması beklenmekte. Bu durum büyük ölçüde Batı’nın Rusya’ya ve Çin’e karşı güç mücadelesinin tırmanmasından kaynaklanmakta, NATO’nun yüzde 2 hedefine yansıdı ve şimdi yüzde 3 hedefinin getirilmesi tartışmaları başladı. Doğu ve Güneydoğu Avrupa’daki NATO ülkelerinin silahlandırılmasında Alman silah üreticileri, örneğin Litvanya ve Macaristan’da şimdiye kadar iz bıraktılar. Ancak bu pazarda kıyasıya bir rekabet söz konusu, örneğin bir zamanlar Alman Leopard 2 tanklarını satın alan Polonya, ana muharebe tanklarına yönelik tedarik politikasını değiştirerek başlangıçta ABD’den M1 Abrams satın alırken, gelecekte öncelikli olarak Güney Koreli K2 ana muharebe tanklarını satın alacak. Uzmanlara göre daha ucuz olan K2’ler uzun vadede Almanya’nın Avrupalı NATO devletlerinin tank pazarındaki güçlü konumuna yönelik bir tehdit haline gelebilir. Buna karşılık, SIPRI verilerine göre Güney Kore, 2017-2021 yılları arasında Alman büyük silahlarının en büyük alıcısı oldu. Bu durum, Batı ve müttefiklerinin Çin’e karşı silahlanmasının bir sonucu: Almanya’nın Asya ve Pasifik bölgesine yaptığı silah ihracatının payı yüzde 24’ten (2013-2017) yüzde 40’a (2017-2021) yükselmiş durumda.
Almanya’nın en büyük milli silahlanma şirketi olan Rheinmetall, yıllardır silahlanma ve silah ihracatında merkezi bir konuma sahip. İlk sonuçlara göre, Düsseldorf merkezli şirket geçen yıl satışlarını yaklaşık yüzde 13 artırarak 6.4 milyar avroya yükseltmeyi başardı; “rekor bir yıldan” söz ediliyor. Geçen yıl, özellikle Ukrayna silahlı kuvvetlerinin mühimmat ihtiyaçları göz önüne alındığında, şu anda belirli bir ölçüde teşvik edilen mühimmat üretiminde genişlemeye başladı; böylece İspanyol mühimmat üreticisi Expal Systems’i satın aldı ve aynı zamanda kendi üretimini güçlü bir şekilde genişletmeye başladı. Grup ayrıca Leopard 2’nin olası bir halefi olarak kabul edilen yeni bir ana muharebe tankı (KF 51, Panther) sundu. Şirketin CEO’su Armin Papperger’in yakın zamanda yaptığı bir açıklamaya göre Rheinmetall Ukrayna’da yaklaşık 200 milyon avroya Panther üretimi için bir tesis inşa edebilir. Papperger tesisin uçaksavar sistemleriyle Rus hava saldırılarına karşı kolayca korunabileceğini iddia ediyor.
3 Mart’ta Alman borsası, başarılı şirket Rheinmetall’in en büyük 40 Alman hisse senedi şirketinin endeksi olan Dax’a dahil edileceğini duyurdu. Rheinmetall şu anda borsada oldukça cazip görülüyor; hisse fiyatı 24 Şubat 2022’den bu yana neredeyse iki katına çıktı, piyasa değeri yaklaşık 11 milyar avroya yükseldi. Hızlı yükselişiyle silah üreticisi şimdi Fresenius Medical Care’i Dax’tan çıkarıyor. Fresenius Medical Care 1999’dan beri Dax’ta işlem görüyordu. Grubun diyaliz alanında uzmanlaştığı iş temeli şu anda daha az cazip görülüyor.
Çeviren: Semra Çelik