12 Mart 2023 15:48

“Türkiye Tek Yürek” mi?

Sermayedarlar, işçi ve emekçilerden çaldıkları milyarlarını yardım adı altında sunmaktan geri durmadılar. Bunun “iyi” rolüne bürünmekten öte bir şey ifade etmediği.

Fotoğraf: AA&Freepik

Paylaş

Deniz GÖKMEN

Dokuz Eylül Üniversitesi

 

10 ilimizi etkileyen depremin üzerinden üç hafta geçti. Bu süre zarfında Türkiye halkları ilk günden itibaren muazzam bir dayanışma örgütledi. Halk dayanışmasının sorunlarımızı aşmadaki etkisini herkes daha net gördü.

Aynı süreçte ana akım medya kanallarının hepsinde canlı şekilde yayınlanan “Türkiye Tek Yürek” adlı bir bağış kampanyası başlatıldı. Bir gecede 115 milyar 146 milyon 528 bin TL bağış toplandı. Bu kampanyaya katılan ülkemizin hayırsever (!) sermayedarları, kazançlarının bir kısmını bağışladılar. Hayırseverlik rolünü, depremin ilk anında yardım için değil, milyonların gözü önünde gerçekleşecek şov gecesinde kendilerine bir yer edinmek için oynadılar.

“HAYIRSEVER” PATRONUN DİĞER YÜZÜ

Bu yazıda “hayırsever” patronlarımızın deprem sürecinde, öncesinde ve sonrasında neler yaptıklarını incelemek istiyorum. Çünkü bir sınıfı soyut kişilik özellikleriyle değil de dünyada kapladıkları yerle, gerçekte ne olduklarıyla ve bizim için ne ifade ettikleriyle değerlendirmek için bunu yapmak gerektiğini düşünüyorum. Nitekim hepimizin hissettiği bu samimiyetsizliğin sebebinin burada olduğunu düşünüyorum.

Başlangıcımızı hepimizin artık yakından tanıdığı Cengiz Holding’le yapalım. “Beşli Çete”nin bir üyesi olarak bildiğimiz, vergi aflarıyla hatırladığımız gözü tok bir “hayırseverimiz” Cengiz. Kendisi o gece 3 milyar TL bağışta bulundu. Bir sonraki gün Resmî Gazetede Cengiz Holding’in yaptığı bir yatırıma 3 milyar 10 milyon TL teşvik aldığı yayınlandı. Hayırseverimizin “kaderi” çok iyi, iyilik her seferinde dönüp dolaşıp ona uğruyor. Aynı Cengiz Holding son 10 yılda 30’dan fazla vergi indirimi aldı. Cengiz’in yaptığı bağış, silinen vergi borçlarının yanında, halktan çaldıklarının yanında bir toz gibi kalır anlayacağınız.

Limak Holding ise 100 milyon TL bağışta bulundu bu yayında. Kimdi Limak Holding? Dünya Bankasının incelemelerinde en fazla kamu ihalesi alan şirket olduğu da ortaya çıkmıştı Limak’ın da. Tabii Limak’ı Cengiz ve Kalyon Holding izlemişti. Listenin ilk beşini ülkemizin “hayırsever” sermayedarları kaptı bile!

Yani sermayedarlar, işçi ve emekçilerden çaldıkları milyarlarını, kuruşlarını bağış adı altında, yardım adı altında sunmaktan ve sergilemekten geri durmadılar, her zaman olduğu gibi. Bundan da bir ikiyüzlülükten, halkın karşısında “iyi” rolüne bürünmekten öte bir sonuç ortaya çıkmıyor. Çünkü aynı sermayedarlar, deprem bölgesine gönüllü olarak katılan Akkuyu Nükleer Santral işçilerini işten atmanın sorumluları. Ülkemizi sarsan depremlerden hemen sonra, özel maden şirketlerinin, arama-kurtarma konusundaki yetkinliğine rağmen maden işçilerini bölgeye göndermemeleri, aynı zamanda AKP iktidarının bunu sağlayacak hiçbir adım atmaması da sermayedarlar ve onun temsilcisi iktidarın çıkarının ve düşüncesinin halkın yaşamı ve sağlığı değil, tam tersine her koşulda olduğu gibi bu durumda bile kârlarına kâr katmak olduğu apaçık gözler önüne seriyor. Depremden bir hafta sonra, tekstil ve dokuma sanayii başta olmak üzere büyük bir işçi havzası oluşturan Antep ve çevre illerin patronlarının, depremzede işçileri işe geri çağırdığını, gelmeyenlerin ise işten atılacağını duyurmaları da bir başka örnek.

KENDİ KARINDAN BAŞKA BİR ŞEYİ DÜŞÜNMÜYORLAR

Şunu unutmamak gerekli, sermayedarlarımız kendi çıkarlarından başka, yani kârlarından başka bir şeyi düşünmüyor. Nitekim aynı sermayedarlar, ülkenin sayılı şirketleri konumuna AKP iktidarının peşkeş çektiği alanlar ve ihaleler sayesinde geldi, servetlerini böyle büyüttü. Bugün bizden çaldıkları servetleriyle şov yapan bu sermayedarlar, bizzat kendilerinin yıkımına sebep oldukları evlerimizin tekrar tekrar dikilmesinde, enkazların molozunun kaldırılmasında olduğu gibi şehri yeniden inşa etme planı ortaya koyulduğunda da ellerini ovuşturuyor.

İzlediğimiz “yardım” şovları, depremlerde tuzla buz olan binalarımız, yitirdiğimiz en az on binlerce yurttaşımızın faili yalnızca evi yapan müteahhitler değil. Bizi kafamızı sokacak bir yer bulmak zorunda bırakan, evin güvenliğinden önce ucuzluğunu düşünmek zorunda olduğumuz, en temel ihtiyaçlarımızdan olan barınma hakkımızı elimizden alan kapitalizm. Ve onun Türkiye’deki temsilcisi iktidar. Buradan şu sonuca ulaşmakta fayda var. Sermayedarlar bizlere bahşettiği kuruşlarla göz önüne çıka dursun, iktidar her şey kontrolümüz altında söylemleriyle gözümüzü boyamaya çalışsın, artık her şey çok net ortada gözüküyor. İktidar bu düzenin devamlılığı için gerekli bütün yasal-yasadışı koşulları zorluyor. Sermayedarlar peşi sıra ekonomik ve politik egemenlikleirni kaybetmemek için var gücüyle saldırıyor, yaşam hakkımıza, sağlığımıza, eğitimimize, barınmamıza ve geleceğimize.

Türkiye gençliği artık geleceksizlik, güvencesizlik, barınma gibi sorunlarından öte yaşam hakkı sorunuyla karşı karşıyadır. Çaresi de ilk önce, depremden hemen sonra nasıl bir araya gelip dayanışma gösterdiysek, aynı şekilde ama çok daha güçlü bir araya gelip, yaşam hakkımızı, geleceğimizi savunmak ve bu katliamın sorumlularından, teker teker hesap sormaktır. Ama bir ötesinde bu sorunların kökünden kurtulmak, bu kapitalist düzeni, paradan başka bir şeyi öncelemeyen sermayedarları ve onların iktidarlarını, bizlere ısrarla anlatılan kendini kurtarma hayallerini alaşağı edip, geleceğimizi ve yaşamımızı garanti altına alan hepimizin ortak çıkarını önceleyen bir sistem için mücadele etmektir. Çünkü ördüğümüz dayanışma, halkın kendi yaralarını sarmaktaki yeteneğini ve gücünü ortaya sermiştir. Artık dayanışmayı büyütmenin ve hesap sormanın vakti.

ÖNCEKİ HABER

Muğla Barosu Deprem Çalıştayı düzenledi

SONRAKİ HABER

Çadırlarda kurulan kız kardeşlik köprüsü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa