Uzaktan eğitim eğitimden uzaklaştırıyor
Rümeysa ve onu ziyarete gelen Ahmet’le İzmit’te bir öğrenci evindeyiz. İkisinin de yurtların boşaltılmasına karşı söylediği ortak sözcük “mağduriyet.”
Kaynak: Freepik
Mustafa TEZCAN
Kocaeli Üniversitesi
Yurtların boşaltılmasından sonra arkadaşlarının yanında kalan Rümeysa ve onu ziyarete gelen Ahmet’le İzmit’te bir öğrenci evindeyiz. İkisinin de yurtların boşaltılmasına karşı söylediği ortak sözcük “mağduriyet.”
“DIŞARIDA YATSAM KİMSENİN HABERİ OLMAYACAKTI”
Rümeysa mağdur edilen binlerce öğrenciden sadece biri. Bu sene mezun olacak. Mezun olmadan Kocaeli’de ya da İstanbul’da iş bulmak için görüşmeler yapıyor. Bu nedenle burada kalması, yaşamını uzun yıllar devam ettirebilmesi için önemli. Ancak yurttan çıkarıldığı için şu an bir arkadaşının yanında kalıyor. Ne kadar kalacağı ise belirsiz. Rümeysa kendi yaşadığını “YÖK ‘Hiçbir öğrencimiz mağdur olmayacak’ diye açıklama yapıyor ama bence bu ülkede en çok mağdur olan yine biz öğrencileriz. Benden valizlerimi toplayıp gitmemi istemeleri kabul edilebilir bir durum değil. Ben ailemden destek almıyor da olabilirdim, ailemin yanına dönecek bir maddi durumum da olmayabilirdi. Devlet tarafından kapı önüne konuldum. Dışarıda yatsam bu durumdan hiç kimsenin haberi olmayacaktı” diyerek ifade ediyor.
Yurtların boşaltılması, yurt koşullarına ilişkin tartışmaları da yeniden gündeme getirdi. Rümeysa da bu konuda yaşadığı şeyleri anlatıyor: bozuk çamaşır makineleri, porsiyonu küçültülmüş kahvaltılar, gözetilmeyen hijyen kuralları… Bu koşulları da anımsayınca bir ailenin yaşamasının daha da zor olduğunu düşünüyor Rümeysa. O da birçok insan gibi neden otellerin ya da konaklama alanlarının açılmadığını sorgulayanlardan. “Cumhurbaşkanı depremin üçüncü gününde Ege ve Antalya bölgesinde 5 milyon boş odanın olduğunu söyledi. Sonrasında bir açıklama yapmadı. Çünkü turizmi ve turizm şirketlerini düşünüyorlar. Öğrencileri düşünmeyip nereden kâr edebileceklerini hesaplayarak eğitimi bitiriyor ve aslında durumu lehlerine çeviriyorlar. Bu sene oy kullanacak Z kuşağı onlara karşı çok sert bir muhalif kesimdi ve belki de bu yüzden öğrencilerin bir arada olmasını istemediler” diyor Rümeysa. Mansur Yavaş’ın konaklamaya dair yaptığı açıklamayı da hatırlatarak “Bir tek ABB değil, diğer tüm akademisyen ve belediyeler de bu konuda hemfikirler. Ankara ve İstanbul Barosu, YÖK’ün almış olduğu bu karara karşılık iptal kararı için dava açtılar. Yaşanılan bu sürecin nisan ayında düzeleceğini düşünüyorum. Ya hibrit eğitime geçecekler ya da başka bir çözüm yolu arayacaklar” diye ekliyor.
UZAKTAN EĞİTİM MAĞDURİYETLERİ DERİNLEŞTİRİYOR
Rümeysa, Cumhurbaşkanının canlı yayında bu kararı açıklamasını şaşkınlıkla karşıladığını söylüyor. Şaşkınlığını anlatırken “Böyle olacağını hiç düşünmemiştim, verilen kararın aceleyle alındığını düşünüyorum. Her krizde ilk olarak eğitim harcanıyor. Pandemi döneminde eğitime nasıl zarar verdiklerinin canlı canlı tanığı olduk” diyor. Daha sohbetin başında ortaklaştığımız konular birikmeye başlıyor anlayacağınız. Birçok üniversite öğrencisi hâlâ internete ve derse girebileceği teknolojik bir alete sahip değil. Bu durum yaşanan mağduriyeti de artırıyor. Diğer yandan uzaktan eğitim depremzede öğrenciler için yeni bir mağduriyet yaratılması demek. Biz bunları konuşurken hemen ekliyor Rümeysa “Bence Cumhurbaşkanı acele bir karar verdi. Kendisi de şu anda bunun farkında. Durumu düzeltmek için hibrit eğitime geçinilebileceği de bu yüzden konuşuluyor. Yaptıkları hatayı insanlara sindire sindire söyleyeceklerini düşünüyorum.” Pandemi dönemini de hatırlatıyor bize. “Bilgisayarı olmayan, internete erişimi kısıtlı olan birçok öğrencinin mağdur edilmesinin üzerinden çok geçmedi. O günden bugüne değişen bir durum ise yok.”
“Hibrit eğitim olabilir” söylemi karşısında yurtların durumu, orada kalan depremzedelerin nereye gideceği de bir başka soru olarak duruyor. Rümeysa, hibrit eğitim olmasını da doğru bulmayanlardan. “Türkiye’de sadece uygulamalı dersleri olan bölümler meslek grubu olarak görülüyor. Bu diğer tüm bölümleri okuyan öğrencilere yapılan bir saygısızlıktır” diyor. Uzaktan eğitim kararını sosyal medyadan öğrendiğini anlatan Ahmet ise bu kararın öğrenciler üzerinde olumsuz etkilerinin olacağını düşünüyor. Ardahan’dan gelen Ahmet, özel yurtta kalıyor. Kocaeli’de çalışmak zorunda olduğu için ailesinin yanına dönemiyor. Ahmet de kriz anlarında ilk olarak eğitimden vazgeçildiğini düşünüyor. Düşüncelerini Japonya’dan örnek vererek destekliyor bir de, “Japonya’da depremde yıkılmayan kamu kurumlarını eğitime açtılar. Bizim de böyle bir imkânımız var. Eğitimden bu kadar çabuk vazgeçmemeliydik.”
Bu süreçte konaklama açısından birçok seçenek varken yurtların seçilmesine Ahmet de tepkili. Konaklama için oteller seçilseydi otel sahiplerinin ekonomik olarak etkileneceğini, bu yüzden yurtları seçtiklerini düşünüyor. Ev sahiplerinin de bu durumu fırsata çevirdiğini söyleyen Ahmet, “Şu anda ev kiraları uçmuş durumda. Mersin’de 2 bin liralık ev 5 bin TL’ye yükseldi. Otel ve pansiyonların da oda ücretleri arttı” diyor. Yaşanan konaklama sıkıntısını ise konut piyasasındaki devlet kontrolsüzlüğüyle açıklıyor.
SIKINTILARIN İÇİNDE DERSLERE SIRA GELMİYOR
Uzaktan eğitimle beraber öğrencilerin eğitime yönelik hassasiyeti azaldı. Dersleri önceliklerde geri sıralara atmak bir sorun oluşturmuyor çoğumuz için. Ahmet uzaktan eğitim için “Buna her ne kadar eğitim desek de eğitim böyle bir şey değil. Birçok insan okuduğu bölümle alakası olmadan mezun oldu” diyor.
Yaşamış olduğu durumdan psikolojisinin olumsuz etkilendiğini anlatan Ahmet, “Hem deprem hem ekonomik şartlar psikolojimi bozmuş durumda. Mental olarak bitmiş durumdayım. Kalacak yer sıkıntım hâlen sürüyor” deyip yurttan çıkarılma durumunu anlatmaya başlıyor. “Çalıştığım için gece yurda geç saate gelmiştim. Yurt görevlim bana yurttan çıkmam gerektiğini söyledi. Sebebini sorduğumda ise bana yurtta sadece iki kişi kaldığımızı ve yurdu kapatacaklarını söyledi. ‘Yurt müdürü geldiğinde onunla konuşursun’ diyerek beni başından savdı. Yurt müdürüyle konuştuğumda bana durumun bu olduğunu ve yurdu kapatacaklarını söyledi. Kaldığım ayı ödemiş olduğum hâlde bana ödenmemiş aidatımın olduğunu ve ödemem gerektiğini söyledi. Yurttan çıkarken mecburen 2500 lira aidatı ödemek zorunda kaldım.” Ahmet ona karşı alınan tutumla mahcup duruma düşürüldüğünü söylüyor. Kalacağı bir aylık süreyi de kalamamış üstelik.