12 Mart 2023 16:04

Depremin ardından etkisi süren hâlâ süren sarsıntılar

Depremin yaşandığı illerden biri olan ve büyük bir yıkım yaşanan Malatya’da gençlerle birlikte deprem sürecini tartışıyoruz.

Fotoğraf: DHA | Kolaj: Ekmek ve Gül

Paylaş

Ekin Temmuz SALTIK

Alişer ÇELİK

Malatya

 

Maraş merkezli deprem sonrası deprem bölgesinde birçok sıkıntı yaşanırken depremin üçüncü günü OHAL ilan edilmesi ve eğitimin ertelenmesi tepkilere yol açmıştı. Büyük bir yıkım yaşanan Malatya’da gençlerle birlikte deprem sürecini tartışıyoruz.

“BURADA BİR HALK DAYANIŞMASI VAR”

Çınar ile konuşuyoruz, kendisi onuncu sınıf öğrencisi. Depremin büyük bir yıkım yaratacağının önceden belli olduğunu dile getiren Çınar, “Bu kadar yıkımın olması ihmalsizlikten kaynaklanıyor. Binaların sağlam olması gerekiyordu. Şahsen benim oturduğum bina açısından bir problem yok ama çok fazla kayıp var” diyor. Malatya’da halk dayanışmasına dikkat çeken Çınar, “Ben ilk iki gün Paşaköşkü tarafında hiç AFAD yetkililerini göremedim, yardım da görmedim. Dördüncü gün hayırseverler yardım getirdi, çadır kentlere giden yardımlar arttı. Devlet tarafından bu yardımlar yapılmadı. Ben halkımızın duyarlı olduğunu düşünüyorum ama devletin duyarlı olduğunu düşünmüyorum. Sonuçta büyük bağışlar toplandı, çoğu halk tarafından bağışlandı. Burada bir halk dayanışması var” diyor. Eğitimin online hale getirilmesine değinen Çınar, “Birçok şehirde eğitime başlanıldı. Sonuçta hepimiz aynı sınava gireceğiz fakat biz geride kalmış olacağız. Ben onuncu sınıf öğrencisiyim. Benim belki ders anlamında toparlanma şansım var ama son sınıf olanlar için hiç yok. Telefondan ve kitaptan ne kadar dersi anlayabiliriz?​” diyerek sözlerini sonlandırdı.

“TOPLANMA ALANINDA BİLE ARABALAR VARDI”

Bir diğer depremzede genç Yaren ile konuşuyoruz, kendisi onuncu sınıf öğrencisi. Deprem günü çok fazla kar yağdığını söyleyen Yaren, “Zaten herkes toplanma alanlarına arabalarını park etmişti. Bir sürü araba vardı ve bu yüzden ambulanslar, itfaiyeler hiçbir hastaya yetişemiyorlardı.  İnsanların sığınacakları bir yer yoktu. 11.30 civarı eve geri döndük. Eve vardığım zaman kafamı yastığa koydum ve ikinci depreme yakalandık. Sanki ev yıkılıyormuş gibi hissettik. Bir şekilde apartmandan çıkmayı başardık ama o kadar çok kar yağıyordu ki” dedi. Depremlerden sonra ev dışında bir yerlerde kalmaya çalıştıklarını söyleyen Yaren, “Önce dedemlere ardından amcamların yanına gittik. Gittiğimiz yerler çok kalabalık olduğu için oralarda da kalamadık. Göz hastanesi vardı, amcamla beraber oraya gittik. Hastanenin her yeri camdı, orada da çok sallanıyorduk ve karşılarında hep apartmanlar vardı. Herhangi bir sarsıntı da camlar patlayabilir ya da karşıdaki binalar bize çarpabilirdi. Bir şekilde arabayı çıkartmaya çalıştık ama kardan dolayı araba çıkmıyordu. Oradan bir gayretle ellerimizle karı kazıyıp arabayı çıkarttık. Babamın köyüne gittik orada bir hafta kaldık. Orada da çok kalabalıktık ve banyo yapamıyorduk, kıyafetlerimiz yoktu. Evimize geri döndük fakat en ufak sarsıntıda kendimizi dışarı atmaya çalışıyorduk” diye ekledi.

“HİJYEN OLMADIĞINDAN İNSANLAR ÇEŞİTLİ HASTALIKLARA YAKALANDI”

Hijyen ve gıda sorununa değinen Yaren, “Hijyene dair hiçbir şey yoktu, kuzenlerimin vücudunda mantar çıkmaya başlamıştı. Malatya’da hiç kimse yoktu! Su bulamıyorduk, ekmek bulamıyorduk. Hiçbir şey yoktu! Erzak yardımı geldiği zaman on kişilik ailelerin her biri teker teker yardım alıyorlardı. Küçük çocukları bile yardım kolilerini almak için gönderiyorlardı. Bazı çadırlara hiç yardım gittiğini görmedim. Yemek dağıtılan yerlerde sürekli kavga çıkıyordu. Bir sıranın, bir düzenin oluşturulması gerekiyor. Yemek dağıtımları sadece çadırın çoğunlukta olduğu yerlerde yapılıyordu. Köylere hiç dağıtıldığını görmedim. Yemeklerin de çok hijyenik olduğunu düşünmüyorum. İnsanlar uyuz oluyorlar, vücudunda yaralar çıkan insanlar var. Su kıtlığı var, çocukların saçlarında yaralar çıkmış, vücutlarında yaralar çıkmış” diye ekliyor. Eğitimin ertelenmesine dikkat çeken Yaren, “Okulların bazıları hasarlı olabilir ama eğitimi bir buçuk ay kadar ertelediler. Birçok arkadaşım bu sürecin daha da uzayacağını düşünüyor. Hele üniversiteleri kapatmaları çok saçma! Dokuzuncu sınıfta pandemiye yakalandık, okulları kapattılar. Onuncu sınıfta yine virüs çoktu. On birinci sınıfta da deprem yaşadık. Hiçbir temelimiz yok. Üniversite sınavında ne yapacağız, soruları nasıl çözeceğiz bilmiyoruz. Eğitimimiz bitti! Dershaneye gidemiyoruz, okulların açılması gerekiyor. İnsanların hedefleri var ve bu hedefler çöp oluyor!” diyerek sözlerini sonlandırdı.

“KÖYÜMDE SUYU ALTIN GİBİ GÖRÜYORLAR”

Bir diğer depremzede genç olan Yağmur ise süreci şöyle anlatıyor: “İlk gün zaten hipotermi geçirecektik. Çok soğuktu, kar yağıyordu. Yolun ortasında bekliyorduk. İlk gün gidecek yerimiz, toplanma alanımız bile yoktu. Oraya gidene kadar her yer binaydı. Binaların yanlarından geçmemiz gerekiyordu.. Bizim yukarıda bir tane daha evimiz vardı. Orada bekledik. Sonra böyle olmayacağına karar verip tekrardan eve döndük. Bir daha deprem oldu. Zaten çok yoğun bir trafik vardı, hiçbir yere gidemiyorduk. Hiçbir yerde duramıyorduk. Depremden kaçsak arabalara yakalanıyorduk. Herkes panik halindeydi. İlk günden köye geçtik yardım çok görmedik zaten köylerde yardım hiç yoktu, gelen giden dahi yoktu.” Yardımların genel olarak merkez ilçelere ulaştırıldığını dile getiren Yağmur, “Malatya’nın %70’i gitti. Geriye kalan sağlam yerlerde köyler, tarlalar. Orada olanlar merkezdeki evleri hasarsız olsa da geri gelmeyeceklerini söylüyorlar. Köyden merkeze gidiş geliş yaparak işlerini halletmeyi düşünüyorlar. Normalleşebileceğimizi hiç düşünmüyorum! Yıkılan evlerin yerine yeni evleri nereye yapacaklar ne yapacaklar hiçbir fikrim yok. Burada TOKİ’nin yaptığı evler depreme dayanıklı evler oluyor. Depremde buradaki TOKİ’ler hiç hasar almamış. Bu yüzden yapılacak her evin bu sağlamlıkta yapılması gerekiyor” diye ekliyor. Depremi yaşayan Aslan ise, “Cemal Gürsel Mahallesi’ne çok fazla yardım ulaşmadı. Sadece cemevine biraz fazla yardım ulaştı, ilk günden yardımlar gelmeye başladı. AFAD her yere ulaşamıyor. Kendi köyüme gittim, orada suyu altın gibi görüyorlar artık” diyor. Depremin kendisinde büyük bir korku açtığını söyleyen Aslan, “Bir an önce buradan çıkıp gitmek istiyorum, önümüzdeki süreçlerde depremzede olan birçok genç yaşadığı sorunlardan dolayı psikologdan yardım almaya başlayacak” diyerek sözlerini sonlandırdı.

ÖNCEKİ HABER

Prof. Dr. Yükselsin’den, Rektör Hotar’a tazminat davası

SONRAKİ HABER

Nitelikli eğitim talebimizi sindiremeyeceksiniz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa