14 Mart 2023 06:00

Bir Olay: Kılıçdaroğlu’nun çıkışları | Bir Kavram: Sosyal Demokrasi

Keynesyen model ile sosyal demokrat partiler, Marksizm’i tamamen reddetmelerine imkân sağlayan, devrimci bir nitelik gerektirmeyecek, sistem içi fakat “halkçı” bir model buldular.

Fotoğraf: TBMM

Paylaş

Bir Olay: Kılıçdaroğlu’nun çıkışları

Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklanması Millet İttifakı için sarsıntılı bir süreçle oldu. İYİP’in masadan ayrılması, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklanması gibi çarpıcı gelişmeler olurken bir tarafa “dönek” diğer tarafa ise “koltuk sevdalısı” gibi ifadeler sıklıkla kullanıldı. Gerçekten her şeyin koltuk kavgası olduğuna, 1 yıldır düzenli aralıkla toplanan bir ittifakın -Akşener'in iddia ettiği üzere- ortak cumhurbaşkanı adayının kim olacağını hiç konuşmadığına inanmak biraz güç.

Kılıçdaroğlu’nun son zamanlardaki “Sevgili Beşli Çeteler, bu akşamki bağış performansınız gözlerimi yaşarttı. Dekontları mutlaka saklayın, onları 418 milyar dolarlık borcunuzdan düşeceğim” gibi sert bir ifade ile bütün zenginliğini yolsuzluk ve sömürü üzerinden kazandığı su götürmeyen Beşli Çete’nin servetine el koyacağını ifade eden tweeti, daha da geniş bir cepheyi kastetmek üzere “zengin dernekleri”nden bahsetmesi, deprem sürecindeki çıkışları halkçı ve kamucu politikalar konusunda bir beklenti yaratıyor. Peki bu vaatlerin sınırı nedir ve sınırlı halleriyle ne kadar uygulanabilir?

Bir Kavram: Sosyal Demokrasi

Sosyal demokrasi terimi tarih içinde farklı anlamlar kazanmıştır. Bir siyasal parti ismi veya programında ilk yaygın kullanımı Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin 1875 yılında kurulması ile gerçekleşti. Sosyal Demokrat ifadesi uzun süre, Marksistler de dahil, işçi sınıfının kurtuluşunu hedefleyen sosyalist akımları kapsayacak şekilde anlam kazanmıştı. Ancak ilerleyen süreçte sosyalistlerin o dönemki uluslararası birliği İkinci Enternasyonal’in çoğunluğunun ve en büyükleri olan Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin yönetiminin emperyalist savaşta kendi hükumetlerini desteklemesi, sosyalizmin bir devrimle kurulacak olan proletarya diktatörlüğü altında kurulacağı fikrinin reddedilip yerine revizyonist evrimci ve sınıf uzlaşmacı bir programın geçirilmesi, sosyal demokrasi içinde büyük bir ayrışma ortaya çıkardı. Buna bağlı olarak, Marksizmin devrimci özüne sadık kalan Vladimir Lenin, Rosa Luxemburg gibi devrimci önderlerin 2. Enternasyonal’i terk etmesiyle komünistler ve revizyonist-sosyal demokratlar arasındaki örgütsel, ideolojik ve felsefi ayrılık artık kesinleşti. Bu ayrılık, Kautsky’nin ve onun görüşlerini devam ettiren reformistlerin sosyal demokrat ifadesiyle özdeşleşmeleri ile sonuçlandı.

İlk başlarda sosyal demokratlar, Marksist düşüncenin çeşitli parçalarını reddeden fakat hala bir tür sosyalizmi savunan ve işçi sınıfı içinde örgütlü olan bir güçtüler. Dönemin sosyal demokratları devletin bir sınıfın iktidarı olmadığını, “sınıflar üstü bir kurum” olduğunu ve işçi sınıfı partisinin bir “arı demokrasi” yoluyla iktidara gelerek sosyalizmi inşa edebileceğini savunmaktaydı. Sosyal demokrat ideolojinin sınıfsal izdüşümü, özellikle, burjuvazinin “satın aldığı” ve giderek kendi sınıfından koparak onun çıkarlarının düşmanı haline gelen işçi aristokrasinde somutlanıyordu.

Lenin ise bu savlara Marx ve Engels’ten iki atıftan yararlanarak cevap veriyor: “Kapitalist toplum ile komünist toplum arasında birinden öbürüne devrimci dönüşüm dönemi yer alır. Bu döneme, devletin proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olamayacağı bir siyasal geçiş dönemi karşılık düşer.”*

Lenin, Kautsky’nin siyasetini ve sosyal demokratlara sermaye tarafından biçilen rolü ise şöyle ifade ediyor: “Özetleyelim. Kautsky, Marx’ı bayağı bir liberal durumuna getirerek, proletarya diktatörlüğü fikrini en görülmemiş bir biçimde bozmuş, yani kendisi, “arı demokrasi” üzerine yavan sözler döktürerek, burjuva demokrasinin sınıf içeriğini gizleyen ve gölgelendiren, her şeyden çok ezilen sınıfın devrimci zorundan korkan bir liberal düzeyine düşmüştür.”**

PARÇALANMAYA YÜZ TUTAN MODERN SOSYAL DEMOKRASİ

Sosyal demokratların Marksizm’den uzaklaşmasında bir diğer önemli nokta ise 1929 yılındaki Dünya Ekonomik Krizi’nden sonra Britanyalı iktisatçı Keynes’in ortaya koyduğu devletçi ekoldür. Keynes’in devlet tarafından regüle edilen piyasa tasarısının ve sağlık, eğitim vb. sektörlerin devlet tarafından kontrol edildiği bir kamucu anlayışın doğuşuyla birlikte Avrupa’nın sosyal demokrat işçi partileri zaten tedricen terk etmekte oldukları Marksizm’den tamamen koptukları bir evreye girdiler. Böylece sosyal demokratlar, Marksizm’i tamamen reddetmelerine imkân sağlayan, devrimci bir nitelik gerektirmeyecek sistem içi fakat “halkçı” bir model buldular. Sosyal demokrasi bugünkü anlamını tam olarak bu dönemde kazandı. Artık sosyal demokrasinin işçi sınıfıyla var olan bağları da neredeyse tamamen koptu, kapitalizmi aşan hiçbir tahayyülleri kalmadı. Sosyal demokrat partiler bütünüyle tekelci burjuva partilerine dönüştüler. Türkiye’de Ecevit, Avrupa’da Tony Blair gibi isimler çeşitli kamu hizmetleri, sağlıkta, eğitimde özelleşmenin önüne geçme, zenginlere yüksek vergi oranları gibi vaat ve politikalarıyla sosyal demokrasi düşüncesiyle özdeşleştiler. Öyle ki Türkiye’de CHP de dahil olmak üzere, Keynesyen modelle özdeşleşen sosyal demokrat partilerin birçoğunun ekonomik programlarının neoliberal programlar olduğu gerçeği, bugün sosyal demokrasinin ne tür bir çöküşün içinde olduğunu göstermektedir. Nitekim 1980’lerde başlayan neo-liberal fırtına ile modern sosyal demokrat partiler hızla çözülmüş, programlarını revize edip tekelci burjuvazinin güncel ihtiyaçlarına uydurmuşlardır. Sosyal demokrat partilerin bugün seçim vaadi olarak bile öne sürebileceği halkçı ve kamucu politikalar son derece cılız olmaktadır. Refahın artması, sosyal adalet, yoksullukla mücadele gibi ilkeler ise burjuvazi ve işçi sınıfı arasındaki uzlaşmaz sınıf çelişkilerinin çözülmediği kapitalizm koşullarında, eğer bunu zorlayan bir işçi hareketi yoksa, hayal olarak kalmaya devam edecektir.

 

*Mektup (K. Marx, 1875)

**Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky (V. I. Lenin, 11 Ekim 1918)

ÖNCEKİ HABER

Saflar belirginleşirken

SONRAKİ HABER

Belirsizlikler içinde yönümüzü nereye dönmeli?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa