Helal etmiyorum… Ne Ankara’ya ne Vali’ye!
"Asıl şimdi görevi başında olması gereken bir Vali’nin seçim telaşı ile aday adayı olma merakını hiç anlayamadım!"
Fotoğraf: DHA
Tamer YAZAR
Gazeteci
“Maalesef ilk birkaç gün, Adıyaman’da arzu ettiğimiz etkinlikte çalışma yürütemedik. Bunun için sizden helallik istiyorum” diyerek, aslında yaşananların faturasında günah çıkaran(!) ve suçunu açık açık itiraf eden AKP-MHP hükümeti, aynı şeyi bu defa Hatay’da dile getirmiş… “Her türlü gayreti göstermemize rağmen yine sıkıntılar yaşadıysanız, bize düşen, sizlerden helallik istemektir!”
Sizi bilmem, ama ben, helal etmiyorum!
Hakkımın tek zerresini bile helal etmiyorum!
Hatay’ın Antakya’sında, depremin karanlığı içinde annemi, kardeşimi, babamı kurtarmaya çalışırken yaşadığım korkuyu bir kenara bırakın, bu ülkede afet zamanı afetzedeye ulaştırılması gereken çadırları satan ve bunu da hukuka uygun diyerek açıklayan bir zihniyete hakkımı haram ediyorum!
İlk birkaç gün dedikleri o koca zaman diliminde enkaz altında kurtarılmayı bekleyenleri kaderin(!) planına(!) teslim edenlere hakkımı haram ediyorum!
Depremin sıkıntılarını sosyal medyada dile getirenlerin gündeme taşıdıklarını çözmek yerine, konuşan Türkiye’yi susturma telaşına düşenlere hakkımı haram ediyorum!
Depremde, bir ömür boyu inşa ettikleri her şeyi kaybeden, muhtaç hale gelenlere verecekleri evleri bile parayla satma düşüncesinde olanlara hakkımı haram ediyorum!
Toplanan onca bağışa rağmen vatandaştan hala yardım isteyebilenlerin deprem vergilerine ne oldu sorusundaki cevapsızlığına hakkımı haram ediyorum!
Bunca yaşanana rağmen tek bir resmi kurumsal özür ya da istifanın gelmemesine hakkımı haram ediyorum!
En çok da, depremin Hatay'ı; çöken, yıkılan, hala kanayan yarasını pansuman etmeye çalışadursun, enkazının altında hala hayatlar aramaya devam ededursun, kentin valisi yaklaşan seçimlerde memleketi Sivas'tan AKP aday adayı olmak için açıklama yapmış ya…
Buna…
Bu duruma…
Bu açıklamaya….
Hakkımı haram ediyorum!
Yapması gereken ne miydi?
Kent bu durumdayken, evlerinin enkazları başında hâlâ nefes alıp veren var mı yok mu diye umutsuzca bekleyen kent insanının yanında olmalıydı, buradayım demeliydi! Depremin bilmem kaçıncı gününde bile hala çadır sıkıntısı yaşayanları dinlemeliydi, onlarla birlikte çözüm aramalıydı! Kentin, binalarıyla beraber çöken moralini omuzlayabilecek en tepe isim olarak, sizinleyim demeliydi! Böylesi bir enkaz yığınını gerisinde bu kadar kolay bırakmamalıydı! Seçimin ne telaşında ne de böylesi bir ruh halinde olmayan, ama nasıl hayatta kalırım diyenlere kendi seçilme telaşını bu kadar alelacele eklememeliydi!
Sadece ben değil, duruma tepki gösteren birçok kişi yazmış bu konuda!
Kimi, “mahalle yanıyor, adamın derdine bak” demiş!
Kimi, “sözün bittiği yer” demiş!
Kimi de “Depremin 39'uncu gününde, milletvekili aday adayı olmak için böylesi bir açıklamayı, depremi bu kadar kötü yaşamış bir şehrin kalabalığının gözünün içine baka baka yapabilmek de cesaret işi! Herkes bu kadar cesur / rahat olamaz” diye eklemiş!
Ben de sorayım mı kendi adıma!?
Ciddi ciddi, enkaz altında bir kent, ölen binler, yaralanan on binler, göç eden yüz binler yokmuş da hayat normal akıyormuş gibi davranmak nasıl bir duygu? Bu haldeki bir kentten çıkıp oy için meydan meydan dolaşmak en çok da!
Soruyorum, çünkü anlayamadım!
Kendimi zorladım, ama anlayamadım!
Asıl şimdi görevi başında olması gereken bir Vali’nin seçim telaşı ile aday adayı olma merakını hiç anlayamadım!
Yok, anlamak da istemedim!
Benlik değil!
Böylesi bir karar benlik hiç değil!
O yüzden de, hakkımı helal etmiyorum…
Ne Ankara’ya ne Vali’ye!