18 Mart 2023 04:14

Prof. Dr. Abdullah Kıran: Kürt sorunu olduğu sürece Türkiye’ye demokrasi gelmez

Kürt meselesinin çözümünün parlamentoda sağlanabilmesi için 600 kişilik Mecliste 400 kişinin bu işin çözümünü kabullenmesi gerekir. Böyle bir şey bu ülkenin doğasına aykırıdır.

Fotoğraf, Abdullah Kıran'ın kişisel arşivinden alınmıştır.

Paylaş

Serpil İLGÜN

Depremden sağ çıkabilen Urfa ve Adıyaman halkı bu kez yine göz göre göre gelen sele kapılıp can verirken, ertesi gün iktidarın medyadaki ana kolonlarından Sabah ve Yeni Şafak gazeteleri her iki kentteki can pazarını, sular seller içinde kalan çadır kentleri manşetlerine taşımaya değer görmediler. Cumhur İttifakı liderleri ve kurmaylarıyla uyumlu bir şekilde, büyük puntolarla Millet İttifakının nasıl kaos ve karanlık üreteceğini, muhalefetin deprem bölgesine de turistik gezi yaptığını bildirdiler. Zaten MHP Lideri Bahçeli’ye göre de “Hiçbir felaket tarihi yürüyüşümüzü sekteye uğratamayacak”tı!

Tarihi yürüyüş hamaseti bir yana, Cumhur İttifakı Türkiye tarihinin en milliyetçi, dinci, gerici ittifakını kurma yolunda ilerliyor. Erdoğan, tarikatların da bir bir desteklerini açıklamaya başladığı ittifakı genişletme çalışmalarının süreceğini söylerken, BBP’den Yeniden Refah’a, ANAP’tan HÜDA PAR’a, verilen desteğin karşılığının tatmin edici sayılarda milletvekili ile verileceği söyleniyor. 

Urfa ve Adıyaman’daki manzarayı, Cumhur İttifakının katılımcıları arasında yer alan HÜDA PAR’ın ittifak içinde ve Kürt sorunu bağlamında nereye oturduğunu Muş Alparslan Üniversitesi Öğretim Üyesi Siyaset Bilimci Prof. Dr. Abdullah Kıran’la konuştuk.

Deprem bölgesinde çileler içinde hayata tutunmaya çalışan vatandaşlar bir de selin içinde kaldı. İnsanlar canıyla uğraşırken Cumhurbaşkanı Erdoğan grup toplantısında kentsel dönüşüm videosu izletti. İçişleri Bakanı Soylu, “Dere yataklarının yanında bulunmamak gerekir” gibi bir açıklama yaptı. 15 Mart Çarşamba gününün ortaya çıkardığı tabloya dair görüşlerinizi alarak başlayalım.

Bizim ülkemizdeki kentleşme ne yazık ki çarpık bir kentleşme. Bunun yanında yapı denetimlerimiz iyi ve usulüne göre değil. Deprem bölgesinde yaşıyoruz, depremin nerelerde olacağıyla ilgili işin uzmanları uyarılarını yapsa da bunun önlemlerini alamıyoruz. Ve bizdeki bu çarpık, hızlı kentleşme olayı, yapıların usulüne göre yapılmaması sorunu AK Parti’yle başlayan bir süreç değil. Cumhuriyetin kuruluşuna kadar götürebileceğimiz bir süreç. Dolayısıyla bu sorunlar yönetim anlayışından kaynaklanıyor. Maalesef şehirlerimiz bir rant kaynağı, hızlı zenginleşme kaynağı olarak görüldü ve hiç yapı yapılmayacak derelere bile binalar dikildi. Bu sorun iktidarın, belediyelerin özenle üzerinde eğilmeleri gereken yaşamsal konular, ancak bu noktadan oldukça geriyiz.

Ranta dayalı inşaat düzeni AKP iktidarıyla başlamadı haklısınız ancak 20 yılda ekonomiyi buna dayandırdı, sonucu görüyoruz. Diğer yandan on binlerce insan hayatını kaybetti ama hâlâ istifa yok. Adıyaman valisi sağlık sorunları nedeniyle, Hatay valisi de AKP’den aday adayı olacağı için istifa etti. Bir siyaset bilimci olarak hiçbir sorumluluk alınmaması haline yorumunuz ne olur?

Bu siyasi etikle alakalı bir olaydır. Siyasette istifa denen bir kurum var. Siyasetçi hata yaptığında istifa eder ve kamuoyunun önüne çıkarak özür diler. Hatta Japonlar ağır bir sorumluluk olduğunda intihar bile eder. Ne yazık ki bizde istifa müessesesi işlemiyor, bizim mahallede böyle bir gelenek yok. Sağlıklı bir istifa kurumu olmadan sağlıklı işleyen bir demokrasi olmaz. Türkiye’nin siyasi geçmişinde de böyle bir sorumluluk alma anlayışı yok. Olmadığı için de siyasiler bu gibi vahim durumları bile, seçim sürecinde kendi lehine çevirme anlayışına girebiliyorlar. Maalesef bu ülkede siyaset çoğunlukla bir rant kapısı olarak görüldü. Siyaseti zenginleşmenin kapısı olarak görmekten daha acı bir şey yok. Mesela Avrupa’da insanlar milletvekili olmak için teşvik edilir, bizde ise durum tam tersi.

Seçime giderken iktidarın bir zayıflık görüntüsü vermekten kaçındığı yorumları yapılıyor. Ek olarak, insanlar selle boğuşurken kentsel dönüşüm videosu izletilerek, “Yaraları sarıyoruz, her şey yoluna giriyor” söylemi öne çıkarılarak, deprem karşısındaki acziyet, sorumluluk unutturulmak mı isteniyor, ne dersiniz?

Kentsel dönüşümle insanların sağlıkla ve huzurla oturacağı evlerde oturması önemlidir. Ancak bir sel felaketi sırasında kentsel dönüşüm videosu izlettirmek isabetli bir durum değil diye düşünüyorum.

TÜRKİYE KÜRTLERİ İÇİN ’90’LAR EN KARANLIK DÖNEM

Cumhurbaşkanı Erdoğan ANAP, DSP, HÜDA PAR, Yeniden Refah gibi partileri ittifak şemsiyesi altında toplamak istiyor. Kürt sorunuyla ilgili çalıştığınız için HÜDA PAR’ı soralım. Adı faili meçhullerle, cinayetlerle anılan ve geride kalan seçimlerde de Erdoğan’a destek sunan HÜDA PAR’la iş birliği ne anlama geliyor?

Kürt sorunu Almanların değimiyle sıcak patates gibidir, yani kim eline alırsa yakıyor, yakıcı bir sorun. Köklü anlamda bir çözüme kavuşturulması yönünde en isabetli inisiyatif 2011-2013 süreci oldu. Ancak bu süreç çeşitli nedenlerle sonuçlanmadı ve Kürtler için kötü bir dönem başladı. 2015’ten bu yana Kürtler hem Türkiye’de, hem de yaşadıkları diğer ülkelerde bir kaybetme sürecine girdi. Bu süreç neden çöktü, neden bugünlere gelindi, neden bu kadar can kayıpları yaşandı? Bunlar; üzerinde durulup değerlendirilmesi gereken hususlar. Kendi adıma bu süreci irdeledim ve bu konuda pek çok yazı yazdım. Kuşkusuz her iki tarafın da hataları, eksikleri vardı ama “Bu işte ağırlıklı olarak kimler hata yaptı” derseniz, HDP ve HDP adına barış sürecini yürütenlerin sorumluluğu bana biraz daha fazla geldi. Neden daha fazla, çünkü Kürt meselesi çok ağır bir mesele, hiçbir liderin, hiçbir iktidarın samimi bir çözüm anlamında riski kolaylıkla göze alamayacağı bir mesele. Sayın Erdoğan bunu yaptı ama HDP tam sürecin ortasında “Seni başkan yaptırmayacağız, seni adil yargılayacağız” gibi dönemin ruhu ve siyasi ortamıyla bağdaşmayacak açıklamalarda bulununca, süreç çöktü.

Çözüm sürecinin neden sona erdiğini konuşmak çok önemli ancak ne yazık ki söyleşi sınırlarımız buna el vermiyor, bu nedenle HÜDA PAR’a gelirsek…

Ortaklıklar kurmak, iş birliği yapmak siyasetin doğasında var. Her iktidar iktidarını korumak için, muhalefet de iktidar olabilmek için bu çerçevede koalisyonlar kurar, iş birlikleri yapar. Buradan HÜDA PAR’la iş birliğine gelirsek, ’90’larda Hizbullah ile PKK arasında bir çatışma geçmişi var, bu çatışma Kürtler açısından çok talihsiz durumdu ve pek çok insan hayatını kaybetti, pek çok aile yıkıldı.  Bu dönem, Türkiye Kürtleri açısından en karanlık dönemdir. Tabii bu çatışmayı körükleyenler ve alttan destekleyenler oldu. Dönemin bazı devlet görevlileri, Hizbullah örgütünün açıkça desteklendiğini sonradan yaptıkları açıklamalarda dile getirdiler. O dönem Kürtler açısından öyle acılı bir dönem ki, Silvan’da cenazeler kadınlar eliyle kaldırılıyordu. Bugün Hizbullah ile ilişkilendiren HÜDA PAR, yasal olarak kurulmuş, sivil siyaset zemininde politika yapan bir parti. Programına baktığımızda Kürt sorununun çözümünde ana dilde eğitimden tutun, yerelde özerklik meselesine kadar Kürtler için siyasi talepleri olan bir parti var.

Muhalefet de “Bu taleplere Bahçeli neden ses etmiyor” diyerek, Cumhur İttifakını sıkıştırmaya çalışıyor.

Türkiye medyasında bazı isimler var. Adlarını vermeye gerek yok. Emin olun onlar, HÜDA PAR’ın ana dilde eğitim talebinden, Hizbullah’ın geçmişte yaptığı eylemlerden çok daha fazla rahatsızlık duyuyor. Onların asıl üzerinde durduğu husus, “HÜDA PAR’ın nasıl ana dilde eğitim, yerelde özerklik gibi talepleri oluyor?​” Bunun için MHP’den bile medet umuyorlar. Oysa bu bir siyaset değil, bu bel altına vurmaktır. Bana sorarsanız, koalisyon dönemlerinden kurtulalım diye getirilen başkanlık sistemi öyle bir yere geldi ki koalisyon dönemlerinde bile olmayacak koalisyonlara gittik. Bu bakımdan yüzde 51’i ben bir ucube olarak görüyorum ancak başkanlık sistemini hep savundum.

Neden?

Şundan, başkanlık siteminde daha demokratik bir yönetim anlayışı kurmak, parlamenter sisteme göre, Türkiye açısından çok daha uygun. Çünkü Türkiye’nin bir Kürt meselesi var. Kürt meselesinin çözümünün parlamentoda sağlanabilmesi için 600 kişilik Mecliste 400 kişinin demokrat olması ve bu işin çözümünü kabullenmesi gerekir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Meclisine, Kürt meselesinin insani ve vicdani bir şekilde çözümüne rıza gösterecek 400 demokrat vekil hayatta girmez. Böyle bir şey bu ülkenin doğasına aykırıdır. Ancak başkanlık sistemi bir anlamıyla padişahlık sistemidir. Kürt sorununun başkanlık sisteminde çözüme kavuşma şansı yüzde 50’dir, parlamenter sistemde yüzde 0’dır. Bana göre HDP’nin, Millet İttifakının diğer üyeleri gibi parlamenter sistemi savunması, Kürt meselesinin çözümü açısından bir talihsizliktir. Millet İttifakı, HDP’nin kendilerini kayıtsız şartsız desteklemesini istiyor, ancak Türkiye nüfusunun üçte birinden fazlasını teşkil eden Kürtler için ana dilde eğitim hakkını bile savunmuyor.

AK Parti’nin HÜDA PAR’la ittifak yapmasının bir sebebi de, Kürt seçmenin az çok taleplerini, eğilimlerini dikkate almasından kaynaklanıyor olabilir. Zira HÜDA PAR’ın Batman’da, Diyarbakır’da aldığı bir oy var, HDP gibi değil ama bir kitlesi var.

HÜDA PAR’IN ANA DİL, ÖZERKLİK TALEPLERİNİN KARŞILIĞI OLACAKTIR

Erdoğan'ın Cumhur İttifakı şemsiyesi altına toplamak istediği partilere baktığımızda bir yanda Kürt sorununa MHP ve BBP gibi milliyetçi, güvenlikçi, tekçi zaviyeden yaklaşan Yeniden Refah, DSP, ANAP var, diğer yanda ana dil isteyen ama laikliğe karşı çıkan, devletin İslami esaslara göre yapılandırılmasını isteyen HÜDA PAR var. Bir de HÜDA PAR’a üst perdeden itiraz eden Vatan Partisi var. Erdoğan’ın oy beklentisi olamayacağına göre, bu zıtlıklar da barındıran manzaraya neden ihtiyaç duyuyor?

Bu manzara her iki tarafta da var. Türkiye’de başkanlık sisteminden sonra öyle bir yapılanma oldu ki, örneğin AK Parti geçmişte muhafazakar demokrat bir partiydi, MHP’yi yanına aldı, milliyetçi çizgiye kaydı. CHP sosyal demokrat kimliğini ön plana çıkaran bir parti, onun yanına da İyi Parti geçti. Öyle bir ittifak sistemi var ki, her iki ittifak da aslında Kürtler için, amiyane deyimle adeta bir tuzak, bir nevi “ölüm fermanı.”  Eğer AK Parti, MHP’nin aklıyla hareket ederse Kürtlere yine bir yaşam yok. Aynı şekilde CHP de İyi Partinin aklıyla hareket ederse yine Kürtlere yaşam yok. Dolayısıyla Kürtler bu dar sıkışık koridorda “Ne yaparız” sorusuna bir cevap aramaya çalışıyor. Ancak Millet İttifakının şöyle bir politikası var, “AK Parti ve MHP, HDP ile ne kadar çok kavga ederse bu bizim işimize yarar. O zaman HDP bize kayıtsız şartsız destek vermek zorunda kalır.” Böyle bir hesap var. Geçmişte AK Parti, Kürt sorununun çözümü için PKK ile bir süreç başlattı, ama CHP bugün HDP’yle bir masaya oturmaktan sakınıyor.

HÜDA PAR ana dilde eğitim istiyor ama sorun bu yapının radikal dinci, gerici bir yapı olması değil mi?

Türkiye’deki bütün dindar yapılar gericilikle yaftalanır. Aslında demokrasi Ortadoğu’da ikliminde işlemiyor. İslam aleminde bir türlü içselleşemiyor. Laiklik ve sekülerizm de öyle. Ortadoğu’da laiklik ancak jakoben, tepeden inme bir anlayışla uygulanabilir, zira kimse kimseye tahammül göstermiyor. Herkes, her durumda haklıdır. Dini hassasiyetlerini öncelikli olarak gören hiçbir yapının samimi olarak “demokrasi” istediğine inanmıyorum.

Bu arda HÜDA PAR, ana dilde eğitim talebini, Kürtlerin yerelde kendini yönetme talebini kararlıca gündeme alır ve siyasetinin merkezine yerleştirirse, Kürt toplumunda bunun karşılığı olacaktır.

Ancak Kürt halkı yüzünü HÜDA PAR’a değil, HDP’ye dönüyor.

Evet, ama Kürt halkı tamamen HDP’ye de dönmüş değil ki. HDP Kürt seçmenin yarıya yakınının oyunu alıyor, diğer yarısından fazlası çeşitli partilere dağılıyor. HÜDA PAR ise çok çok daha düşük alıyor. Ama mesele şu ki, Kürt sorunu çözülmediği sürece bu problem kartopu gibi büyüyor ve Kürtler çaresizce sağa sola savruluyor. Dolayısıyla Türkiye siyaseti ve toplumu buna bir çözüm üretemezse bu sorun giderek kangrenleşecek.

HDP BAŞKAN ADAYINI AÇIKLASAYDI KAPISI ÇALINIRDI

Türkiye seçim sürecine girdiğinden bu yana HDP’nin seçimin alınmasında çok kilit bir yerde durduğu belirtiliyor. Siz de bu tespite katılıyorsunuz ancak HDP’nin bu tayin edici rolü oynamadığını, bu doğrultuda siyaset üretmediğini söylüyorsunuz. Neden oynayamıyor, ne yapması gerekiyor?

HDP seçmeninin yüzde 95’i, belki daha fazlası Kürt seçmenden oluşuyor. Kürtlerin de talepleri aşağı yukarı bellidir. Bütün Kürtlerin üzerinde anlaştığı ortak taleplerden biri, ana dilde eğitim hakkıdır. Ben HDP’nin yerinde olsaydım, çıkar kendi ilkelerimi belirler ve başkan adayımı da şimdiye kadar çoktan açıklardım. Eğer HDP bunu yapmış olsaydı, iktidar olmak isteyenler çoktan HDP’nin kapısını çalmış olacaklardı.

HDP 1,5 yıl önce tutum belgesiyle bu ilkeleri açıklamıştı. Başkanlık konusunda da Erdoğan rejiminin gitmesini merkeze alan, demokratik ilkelerle hareket edilecek bir formüle yakın durduğunu, böyle bir sorumlulukla hareket ettiğini söyledi.

Bana sorarsanız Kürtlerin derdi ve önceliği, Sayın Erdoğan yönetimi, tek adam veya çok adam yönetimi değildir. Kürtlerin birinci sorunu Kürt meselesidir. Sayın Akşener’in ortağı olacağı bir iktidar, MHP’nin ortağı olduğu şimdiki iktidardan, Kürtler açısından daha demokratik olmayacaktır. Zira Türkiye’nin bir demokrasi sorunu yok, Türkiye’de demokrasiyi imkansız kılan bir Kürt sorunu var.

KÜRTLER 100 YILDIR FEDAKARLIK YAPIYOR

Ama ikisi de birbirine bağlı değil mi, sonuçta sorunu çözmeyen, demokratik hakları da oldukça daraltan bir tek adam rejimi var?

Kürt meselesinin çözümünü odağa almayan bir partinin Türkiye’ye demokrasi getirme şansı ve imkânı yoktur. Kürt meselesi gibi ağır bir mesele olduğu sürece Türkiye’ye demokrasi gelmez. Bu meselenin çözümüne ilişkin bir yol ve şeffaf bir programı olan, iktidar adayı bir yapı Türkiye’yi aydınlığa kavuşturabilir. Açıkçası şimdilik bunu ne Millet İttifakında, ne de Cumhur İttifakında görüyorum.

Bu açıdan HDP kesinlikle şu ya da bu ittifakın kuyruğuna takılmamalıdır. Kürtlerin Meral Akşener’i iktidar yapma gibi bir derdi yok. Kürtler kendi meselelerinin çözümünü istiyor. HDP “ Kürt partisi değilim, Türkiye partisiyim” diyor,  ancak bu partiyi Kürt seçmen ayakta tutuyor, dolayısıyla bu yapının Kürt seçmenin temel taleplerini esas alması gerekiyor. Irak’ta, Kürdistan bölgesinde Türkmen partiler var ve bu partiler oradaki Türk nüfusu temsil amaçlı siyaset yapıyor. Kürt partisi olmak bir suç veya kabahat olamaz.  Siyaset bir uzlaşma, bir sonuç alma sanatıdır. HDP geçen dönemlerde yaptığı gibi, 6-7 milyon oyu alıp çöpe atmamalı, siyasi kazanıma dönüştürmelidir.  İstanbul’da 12 milletvekili çıkarıyorsun, neden biri Kürt değil? Akşener diyor ki, “eğer HDP varsa, ben yokum!” Bu ne anlama geliyor? Bana sorarsanız HDP’nin oyu 10-12 bandında görünüyor, yani Meral Akşener’in partisinin önünde. Sayın Kılıçdaroğlu “ben de ülkücüyüm” diyor. Ama biraz da Kürtlerin haklı ve insani taleplerini esas alan bir açıklama yapmıyor.  Türkiye kritik bir noktaya geldi. “Tek adam yönetiminden kurtulacağız!” denilerek “Kürtler yine fedakârlık yapsın!” deniliyor. Kürtler 100 yıldır fedakarlık yapıyor, nereye kadar yapacak. Birinin çıkıp bunları sorması gerekiyor.

KÜRTÇE ÖLÜYOR

“Oyunu ver ama talepte bulunma” yaklaşımı devam ediyor ama bir yandan da biliyorsunuz bugün sokağa çıkıp örneğin 8 Mart anması bile yapılamıyor. HDP de, Kürt sorunun konuşulmasının bölücülükle karşılanmadığı bir zeminin kurulmasına ihtiyaç olduğunu söylüyor. Bu da önemli değil mi?

Ben HDP’nin bu yaklaşımını samimi bulmuyorum, Türkiye’de Kürt meselesi durdukça kadın hakları, temel haklar, demokrasi meselesi, vatandaşlık meselesi asla rayına giremez. Son 40 yılda yüz bin insanın ölümüne, 3 trilyon dolara mal olmuş bir meseleden söz ediyoruz. Koca bir halk kendi anadilini bile kullanamıyor, Kürtçenin ölümüne şahit oluyorum, dilim öldü, ölüyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun Dersimli bir Kürt olduğunu biliyoruz, ama ısrarla Türklüğünü ispat etmeye çalışıyor. Buna ne gerek var? Kürt meselesi bir kolektif haklar meselesidir. Ana dil hakkı gibi temel bir hakkı tanımdan, kimi tanıdık Kürt şahsiyetlere vekillik teklif edilmesi ahlaki değil.  İster Millet, ister Cumhur İttifakı olsun, “ben Kürtlerin ana dilde eğitim hakkını savunuyorum ve hayata geçireceğim” diyen Cumhurbaşkanı adayı, seçim çalışması yapmadan bile seçilir.

ÖNCEKİ HABER

Antep'te sağanak ve dolu etkili oldu

SONRAKİ HABER

Maraş Göksun'da 4.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa