Gecekondunun tarihi: Veresiye Defteri
Nuray Sancar, bu hafta Emekçinin Kitaplığı köşesine Kemal Ateş'in "Veresiye Defteri"ni yazdı.
Nuray SANCAR
’70’lerde bir gecekondu mahallesi… taşı toprağı altın kentlere doğru akan yoksul iç göçmenlerin toplandığı, sonradan olma yerleşim yerlerinden biri. Kuş uçmaz, kervan geçmez hazine arazilerinin üzerinde belediye görevlilerinin ertesi gün yıkacağı kondularını kendi elleriyle yapan, yıkıldığında tekrar tekrar kuran insanların bitmez tükenmez çilesinin yaşandığı mekan. En beceriklilerin kolayca geçim yolu bulduğu, geriye kalanların ödenmeyen borçlarıyla veresiye defterlerini doldurduğu, kendi haline bırakılmış varoşlar.
Kemal Ateş böyle bir mahallede bakkal dükkanı işleten Cevat, eşi Fadime ve dört çocuğunun merkezinde olduğu romanında yeni gelenlerle nüfusu artan mahallenin kısa tarihini yazar. Okuyamadığı için ana babasının gözdesi hovarda Şevket ve ‘Her fırtınanın bozup dağıtamayacağı köylü dinginliği taşıyan karısı’; okumuş sınıf atlamış Nihat ve onun ‘dudağı boyalı karısı’; askerdeki oğul ve bir de kız evlattan oluşan Cevat’ın çekirdek ailesi içindeki çeşitli çelişki ve çatışmalar mahalleliyi de bölen kültürel çatışmalardır. Bunlar kapitalist şehrin ‘dingin köylü damarları’na zerk ettiği rekabetçilik ve zenginleşme hırsıyla birleşerek küçük paylaşım savaşlarına, düşmanlıklara çanak tutar.
NÜFUZ MÜCADELESİ VE REKABET
Bakkal Cevat gecekondu mahallesindeki çok yönlü sınıfsal ve kültürel çatışmanın merkezinde ve kışkırtıcısıdır. Yaşadığı onca zorluktan sonra bir bakkal dükkanı açarak mahallede hali vakti yerinde olanların arasına katılan Cevat, tuttuğu veresiye defterini sık sık bir silah gibi kullanır. En önemli hasmı, gecekondusunu yaptığı eklerle genişleten ve Cevat’ın kondusuna kadar yayılan komşu Hulusi’dir. Bunların mahalleliler üzerinde her vesileyle, kendi adlarına kurmaya çalıştıkları nüfuz, aynı hızla kurulup dağılabilen müttefik grupları kazandırır her ikisine de.
Yakın ve uzak kazançları için bu iki rakip etrafında kümelenen mahallelilerin konumları; veresiye defterinde borçları silinenler, alışverişten men edilenler, bol kredi açılanlar olarak izlenir. Cevat’ın büyük oğlu, şehirde artık bir apartmanda yaşayan Nihat arada babasına yardım etmeye, hesap toparlamaya geldiğinde bakkalın veresiye defterini düzenler. Defterin her sayfası çocukluğundan başlamak üzere mahallenin her durumunu, nasıl gelişim çizgisini, kurulup bozulan ilişkileri, kendi gençlik aşklarını hatırlatır Nihat’a. Bu yıllardır kullanılan, biten sayfanın üzerine yenisinin yapıştırılmasıyla kalınlaşmış, kirli ve eprimiş defter, onun yazacağı yeni oyunun ham maddesidir.
Defterin içindeki hayat ile dışındaki hayat birbirine paralel akar. Günün birinde Hulusi’nin de pohpohlamasıyla, Avukat Turgut’un başını çektiği bir kooperatifçilik hareketi başlar mahallede. Ecevit’in partisinin iktidarda olduğu, ordunun Kıbrıs’a çıkartma yaptığı zamanlardır. Kooperatifçilik fikrini yaratan ortamın memleketteki siyasallaşmayla ilişkili olduğunu not düşer yazar. Böyle olsa da Hulusi ile Cevat’ın bitmeyen kavgasının yeni ekseni haline gelir bu hareket. Kooperatif hareketine katılanlar önce veresiye defterindeki borçlarını kapatır ve Cevat’a yüz çevirirler. Cevat Hulusi’nin etrafındaki birliği bozmak için ucuzluk başlatır. Fakat kooperatifçilik sevdası pek uzun sürmez. Turgut’un annesi Rukiye’nin ‘Ortak eşşeğin çulu olmaz’ atasözüyle bulunduğu kehanet de haklı çıkar.
MEMLEKETİN POLİTİK RÜZGARI
Solcu enerjisini tüketim kooperatifini kurmaya harcayan Turgut bir sürü sorunla karşılaşır. Bir kooperatif kurmak için gereken bilinç zemininin yazar kasa edinmekten daha önemli olduğu tecrübeyle sabit hale gelince kooperatif malları üzerinde hak iddia eden kondulular arasında da kavga başlar. Yazar not düşer: ‘Kendilerinin bu mahalleye verdiği umut gibi Ecevit’in ülkeye verdiği umut da çok kısa sürdü… elcillikle bencilliğin çarpışmasıydı yaşanan deney.’
Cevat ise küçük bakkalını neredeyse semtin tekeli haline dönüştürür. Mahallenin postanesi, kasabı, kırtasiyesi, tüpçüsü ‘Gerçekten devletten beklenen hizmetleri mahalleye getiren’i olmuştur. Mahallelilerin, kendi babasına rağmen ve ona karşı giriştikleri kooperatifçilik konusunda Nihat’ın düşüncesi şuydu: ‘Bir umudun doğru anlaşılıp yanlış anlaşılmasıydı sizin yaptığınız. Ülkedeki toplumcu rüzgarın bu yoksul mahalleye uzaktan selamı. Bence ilginç bir deneydi…’
Belki birçok yerde birçok mahallede benzer deneyler yaşandı. Her mahallede küçük esnaf çıkarları yüzünden komşularını sömüren, köşeye sıkıştıran, borçlarını şantaj malzemesi olarak kullanan ve yarattığı mecburi bağımlılık yüzünden kendisine tebaa oluşturmaya çalışan minyatür tekeller geldi geçti hayattan.
KAPİTALİST KENTLEŞME
Kapitalist kentleşme geliştikçe kondu mahallelerine müteahhitler girdi, kredi kartları çıktı. Cevat’ın küçük tefeciliği, veresiyeciliği ömrünü doldurdu. Tıpkı diğer insanlar gibi Cevat da kişilere değil, bankalara, devlete borçlandı, vergi borcu birikti, süpermarketler baş edemeyeceği rekabet alanları yarattıkça küçük dükkanını döndüremez hale geldi.
Çıkarları adına büyük oğlu Nihat’ı harcayan, kurnaz Şevket’in öz ağabeyine bile veresiye mal vermekten çekindiği aile ilişkileri de, bakkalın merkezinde olduğu bencillik ekonomisinin ne yapılırsa yapılsın ayakta duramadığı zaman geldiğinde bedel ödeyecektir.
1950’li yıllarda başlayan ve ’70’lerde hız alan göçle kentleşme olgusunu ve gecekondu gerçeğini unutulmuş ayrıntılarıyla günümüze taşıdığı Veresiye Defteri romanında Kemal Ateş, Erol Toy’un Vehbi Koç’u anlattığı romanına da gönderme yapar. Türkiye’nin en büyük burjuvası, bakkal dükkanı işleterek, peynir satarak zenginleşmiştir. Ama Ateş’in bakkalı bu serüvene bir yere kadar eklemlenir. Veresiye Defteri Erol Toy’un romanının tersine bakkallıktan başlayarak sınıf atlanacağının mümkün olmadığını gösterir. Bir de Koç’un zamanıyla ’70’lerin kapitalizmi sınıflar arasındaki geçirgenlikleri epey daraltmıştır.
Romanının sonuna bir buçuk sayfalık ek yapan Kemal Ateş akıp geçen zaman içinde mahallelilerin ve Cevat’ın durumunu merak edenlere not düşer. Kapitalizmin, kente taşınan köylü dinginliği ve bencilliğinin yerel görünümlerini yıkarak parasal ilişkilerin, sıradan bir yurttaşı ilgilendiren borç-harç meselelerinin nasıl kanuni ve kurumsal bir biçime çekildiğini işaret eden durum tespitleri yapar. Veresiye defterinin yerini ödenmeyen borçlar için işletilen haciz sistemi almıştır artık. Cevat elinde belediyenin yaşlı indirim kartıyla bedavadan bindiği toplu taşıma araçlarıyla gezerek artık camlardan kenti seyretmektedir. Mutlu son!
MAY, PEN Yazarlar Derneği, Orhan Kemal, Edebiyatçılar Derneği Ödüllerini kazanan yazarın yine bir gecekondu gerçekliğini anlattığı Toprak Kovgunları adlı eseri de Veresiye Defteri kadar ilgi çekicidir.
Kemal Ateş’in Veresiye Defteri adlı romanı İmge Kitabevi yayınıdır.
Evrensel'i Takip Et