Politik Mahpuslarla Dayanışma Günü | İHD: cezaevlerinde hak ihlallerine neden olan düzenlemelere son verilsin
İHD Politik Mahpuslarla Dayanışma Günü’nde Bakanlık ve Mecliste vekili olan partilere mektup göndererek cezaevlerinde hak ihlallerine neden olan düzenleme ve durumlara son verilmesi çağrısı yaptı.
Fotoğraf: DHA
İHD Politik Mahpuslarla Dayanışma Günü’nde Adalet Bakanlığı ve Mecliste milletvekili olan partilere mektup göndererek cezaevlerinde hak ihlallerine neden olan düzenleme ve durumlara son verilmesi çağrısı yaptı.
“18 Mart politik mahpuslarla dayanışma günü” nedeniyle Adalet Bakanlığı, Ceza Ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’ne, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na ve Mecliste milletvekili bulunan parti başkanlıklarına gönderdiği mektupla Türkiye hapishanelerinde yaşanan genel sorunlar yanında politik mahpuslara yönelik ayrımcı düzenleme ve uygulamalara dikkat çekti. Mektupta yaşanan sorunlara Anayasa ve Uluslararası insan ve mahpus hakları belgelerinde tanımlanan ilkeler çerçevesinde, eşitlik ve temel haklar esas alınarak çözüm üretilmesini istendi ve bu konuda görev, yetki ve sorumluluğu bulunanları göreve davet edildi.
“DEVLET MAHPUSLARIN YAŞAM HAKKINI HER KOŞULDA KORUMAK ZORUNDADIR”
Mektupta 6 Şubat’ta yaşanan ve ağır yıkıma yol açan deprem nedeni ile öncelikle depremin hapishaneler ve mahpuslar üzerinde yarattığı sonuçlar ve tehlikeler hakkında kamuoyunun bilgilendirilmemiş olmasından kaynaklı eksikliğe dikkat çekme ihtiyacı duyulduğu belirtilerek; 15 Mart 2023 günü Genel Merkezimiz tarafından yayınlanan “Deprem Bölgesindeki Hapishanelerde Yaşanan Hak İhlallerini İzleme Raporu” nda da belirtildiği üzere Malatya, Maraş ve Hatay Hapishanelerinde meydana gelen vakalar ve edinilen bilgiler mahpusların yaşam hakkını, işkence ve kötü muamele yasağını ihlal eder niteliktedir. Hapishane idareleri, mahpusların yaşam hakkını mutlak surette korumak zorundadır. 29.03.2020 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi İle Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik”te deprem bir iç güvenlik sorunu olarak yer almaktadır. Oysa deprem bir güvenlik sorunu değil, yaşamsal tedbirlerin hızlıca alınması gereken bir doğal afettir. Uluslararası mevzuat yaşam hakkının korunması noktasında devlete pozitif ve negatif sorumluluklar yüklemektedir ve devlet mahpusların yaşam hakkını her koşul altında korumak için gerekli önlemleri almak zorundadır” denildi.
“CEZAEVLERİNDE HAK İHLALLERİ ARTARAK SÜRÜYOR”
Ceza ve Trevkif Evleri Genel Müdürlüğü açıklamasına göre 1 Mart 2023 tarihi itibariyle Türkiye’de 289.974 kapasiteli toplam 399 hapishanede 349.893 mahpus tutulduğu ve buna göre hapishanelerde yüzde 20.66 oranında kapasite fazlası bulunduğu belirtilerek şöyle denildi; “03.03.20023 tarihinde yayınladığımız ve www.ihd.org.tr adlı web sitemizde yer alan 2022 yılı Marmara Bölgesi Hapishaneleri Hak İhlalleri Raporu’muza göre hapishanelerde 2022 yılında da sorunlar devam etmiş hatta önceki yıla göre belirgin bir artış göstermiştir.; Şubemize 2022 yılında 20’ si Marmara Bölgesi hapishanelerinden olmak üzere 52 farklı hapishaneden toplam 395 başvuru yapılmıştır. Başvurucuların 2’si LGBTİ, 82’si kadın ve 311’1 erkek olup, 58’i adli ve 337 si politik nedenlerle hapiste bulunan mahpuslardır. 395 başvurunun her biri birden çok ihlal içermiş, başvurulardan tespit ettiğimiz ihlal sayısı 6 bin 805 olup, basın taraması yoluyla tespit ettiğimiz 1638 ihlal ile Marmara Bölgesi Hapishanelerinde yaşanan toplam ihlal sayısı 8 bin 443 olarak belirlenmiştir.
Raporumuzdan örnekleyerek; 14’ü Marmara Bölgesinde toplam 78’i ölüm olmak üzere 140 yaşam hakkına yönelik ihlal; 2.421’i başvurulardan 636’sı basından toplam 3.057 işkence, kötü muamele ve onur kırıcı davranış; 1.273’ü başvurulardan, 251’i basından toplam 1.524 sağlık hakkı ihlali; 1.499’u başvurulardan 356’sı basından toplam 1.855 iletişim hakkı ihlali/tecrit; 724’ü başvurulardan ve 239’u basından olmak üzere toplam 963 Beslenme ve temiz suya erişim ihlali, 541’i başvurulardan ve 223 basından olmak üzere 764 infazda eşitlik ilkesi ihlali genel tabloyu yeterince açık ortaya koymaktadır.”
Cezaevlerinde aşırı doluluk ve buna bağlı sorunların giderek daha da büyük bir hal aldığı; salgın hastalık riski, mahpus sayısından az yatak, mahpus sayısından az yemek ve temizlik malzemesi verilmesine kadar çeşitli sorunlar akıl almaz boyutlara vardığı vurgulanan açıklamada. “40 kişilik koğuşa 15 kişilik yemek verilmesi, 20 kişilik koğuşta 70 kişinin tutulması, 40 kişiye haftada 10 litre içme suyu kotası uygulanması , 5 kişiye bir yatak verilmesi gibi durumlar neredeyse sıradanlaşmıştır” denildi.
“HASTA MAHPUSLAR ÖLÜME TERK EDİLMİŞLERDİR”
İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu’nun Nisan 2022 tarihinde açıkladığı ve her gün yeni eklemelerle artan “ Hasta Mahpus Listesi’ne göre Türkiye hapishanelerinde 651’i ağır olmak üzere 1517 mahpus tespit edildiğinin altı çizilen açıklamada şöyle denildi; “İç Anadolu Bölgesi Hapishaneleri 2022 Raporu’na göre tespit edilen 78 ölümün ise; 36’sı hastalık, (2’si 17 yaş altı) 16 mahpus intihar ve (2’si kadın) 25 mahpus “şüpheli” ölüm olarak kayıtlara geçilmiştir
Hapishaneler hastalık merkezlerine ve ölüm evlerine dönüşmüştür. Mahpusların sağlık ve yaşam haklarını korumak zorunda olan yetkililer kalıcı bir çözüme dair adım atmamakta direnmektedir. Hasta mahpusların yaşadıkları sorunların çözümü için söz veren Adalet Bakanlığı tarafından 02.01.2023 tarihinde çıkarılan “Sürekli Hastalık, Sakatlık ve Kocama Sebebiyle Kişilerin Cezalarının Hafifletilmesi veya Kaldırılması Hakkında İşlemler” başlıklı 20/1 nolu genelge Anayasa’nın 104. Maddesi kapsamında Cumhurbaşkanının af yetkisi üzerinden 2006 tarih ve 20 sayılı genelgenin yeniden hatırlanmasının ötesine geçememiştir. Hasta mahpuslar için kritik önemdeki 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 16. Maddesi ve bu maddeden kaynaklı sorunlar tartışma dışı bırakılarak hasta mahpuslar ölüme terk edilmişlerdir.”
“CEZAEVLERİNDE ÖLÜMLER ARTMIŞTIR”
Sağlık ve tedavi hakkına erişimde yaşanan sorunların hastalık nedeniyle ölümlerin artışı ile paralellik gösterdiği, genelde işkence, kötü muamele ve onur kırıcı davranışlar ve özelde ağırlaşan tecrit ile intihar ve şüpheli ölümler arasında da paralellik olduğu görüldüü belirtilen mektupta; “Yaşam hakkına yönelik ölümle sonlanan ihlaller dışında, intihar girişimi, intihara zorlama, ölüm tehdidi ve can güvenliğine yönelik saldırılar da devam etmiş ve raporumuzda 2022 yılı içerisinde ölümlere ek olarak bu yönlü 105 ihlal tespit edilmiştir.
Gelen başvurularda, fiziki baskıya maruz kalan mahpuslar üzerinde yoğun bir psikolojik baskı da kurulduğu, mahpusların kamerasız ortamlarda ve süngerli odada darp edildikleri, hücrelere ip atılarak, kesici aletler bırakılarak intihara zorlandıkları bildirilmektedir. Yine, özellikle çıplak arama, ağız içi araması, küfür ve hakaret gibi onur kırıcı davranışların ve hukuk dışı keyfi uygulamaların psikolojik baskıyı ağırlaştırdığı görülmektedir. Sorunlarının çözümü için muhatap bulamayan, adalete erişimi engellenen mahpusların bu dönemde yine hak ihlallerini önlemek için açlık grevlerine başvurdukları görülmektedir. Açlık grevi ve ilişkili hak ihlallerine dair 83’ü başvurulardan olmak üzere raporumuza 142 ihlal yansımıştır.”
“ÇOCUK, LGBTİ, KADIN, YABANCI, YAŞLI, ENGELLİ VE POLİTİK MAHPUSLARA AYRIMCILIK UYGULARIYOR”
Hapiste tutulan özellikle çocuk, LGBTİ, kadın, yabancı, yaşlı, engelli ve politik mahpuslar bakımından ayrımcı yaklaşım ve infazda eşitlik ilkesine aykırılıkların -devam ettiğine işaret edilen mektupta; “Politik nedenlerle tutuklu bulunanlar bakımından mevzuatla desteklenen ayrımcı yaklaşım ve uygulamalar ciddi boyutlara varmıştır. Şartlı tahliyeden hastaneye sevklere kadar neredeyse her alanda politik nedenlerle tutuklu bulunanlara ayrımcılık uygulanmaktadır. Ayrımcı uygulamalar, politik mahpuslar kadar olmasa da adli nedenlerle hapiste bulunan mahpuslar için de söz konusu olmaktadır. Bu nedenle artan sayıda adli mahpusun sorunları çözebilmek için açlık grevi yaptığı bilinmektedir.
Açık ceza infaz kurumuna ayrılma, denetimli serbestlik ve koşullu salıverilmeden faydalanması gereken mahpusların olumsuz ‘iyi hal’ değerlendirmesi ile bu haklarından mahrum bırakılmaları uygulaması politik mahpuslar başta tüm mahpusların özgürlüğüne ağır tehdit haline gelmiştir. Mahpusun “örgütlü” mahpusların koğuşunda kalıyor olması, mahpusa gelen görüşçü, kimin para yatırdığı, okuduğu kitaplar, halay çekmesi, kutlama ya da anma yapması, hatta görüşe gelenlerin tutumları vb. durumların olumsuz iyi hal değerlendirmesine gerekçe yapıldığı ve mahpusların tahliyesinin engellendiği yönünde şikayetler giderek artmaktadır. Bu durum 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “Gözlem ve sınıflandırma merkezleri” başlıklı 13. maddesi ile “Hükümlülerin değerlendirilmesi ve iyi halin belirlenmesi” başlıklı 89. maddesi uyarınca çıkarılan Gözlem ve Sınıflandırma Merkezleri ile Hükümlülerin Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik’in 01.01.2021 tarihinde yürürlüğe girmesi ile birlikte yoğun olarak tartışılmaya başlanmıştır. Bu konuda hapishanelerin İdare ve Gözlem Kurullarına tanınan geniş takdir yetkisinin ayrımcılığa ve hak gaspına neden olacak şekilde kötüye kullanıldığı mahpusların ortak şikayeti haline gelmiştir
Bilindiği üzere infaz hukukunun evrensel ilkelerine göre; ceza infazında suç değil ceza esas alınır. Devletle mahpus arasındaki ilişki ceza üzerinden sürdürülür. Ve hakkında hüküm verilen kişiler infaz bakımından eşitlenir
5275 Sayılı Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un “infazda temel ilke” başlıklı 2. maddesi : “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar, hükümlülerin ırk, dil, din, mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefi inanç, milli veya sosyal köken ve siyasi veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçler ve diğer toplumsal konumları yönünden ayrım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır.
Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz.” Diyerek bu ilkeyi benimsediğini göstermekte ancak devam eden maddelerinde bu ilkeye aykırı düzenlemeler içermektedir.
“İNFAZ UYGULAMASINDA AYRIMCILIK YAPILIYOR”
Özellikle “Diğer Cezalar, Tedbirler, Koşullu Salıverilme ve Tutukluluk” başlıklı bölümde denetimli serbestlik, açık cezaevine ayrılma, koşullu salıverme koşulları ve süreleri bakımından ceza infazında suç türlerinin esas alındığı görülmektedir” denildi.
Politik mahpuslar bakımından istisnai ağırlaştırılmış infaz rejimi uygulandığı, politik mahpuslar aynı cezayı almış diğer mahpuslardan daha uzun süre özgürlüğünden mahrum bırakıldığı ve tecrit gibi daha ağır infaz koşullarına tabi tutulduğu vurgulanan mektupta “Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası’nın infazında, AİHM kararlarına rağmen politik mahpuslara ayrımcı uygulama devam etmekte, ölene kadar, ağır hak yoksunlukları altında ve ağır tecrit koşullarında hapiste tutularak, idam cezasına eş bir pratik sürdürülmektedir.
Ceza İnfaz Kanunu’nda yer alan evrensel insan hakları ve infaz hukuku ilkelerine aykırı bu düzenlemelerden dönülmesi gerekirken, en uç örnek denilebilecek İmralı Kapalı Ceza ve Tutukevi İç Yönetmeliğine bağlı infaz uygulamasında görüldüğü üzere kişiye özel infaz uygulaması devam ettirilmekte, yeni düzenlemelerle bu aykırılıklar ve ayrımcı tutum güçlendirilmektedir” denildi.
“HAK İHLALLERİNİN SON BULMASI İÇİN KURUMLARI GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ”
Mettupta son olarak şu ifadelere yer verildi; “18 Mart Politik Mahpuslarla Dayanışma Günü vesilesi ile bir defa daha; yukarıda özetlediğimiz sorunların üstte dayanaklarını belirttiğimiz evrensel ceza infaz hukuku ilkeleri çerçevesinde çözüme kavuşturulması ile mahpusların yaşam ve sağlık haklarından başlayarak temel haklarının korunması için, mevzuat ve uygulamada hak ihlallerine neden olan düzenleme ve durumlara derhal son verilmesi doğrultusunda tüm sorumlu kişi ve kurumları göreve davet ediyoruz” (HABER MERKEZİ)