Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: Tarım arazilerine bina dikmeyin
Nüfus, iklim değişikliği ve azalan su kaynakları nedeniyle su sıkıntısı kapıda. Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu uyarıyor: "Tarım yapılacak arazilere bina dikmeyin. İklim değişikliğini ciddiye almak gerek"
![Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu: Tarım arazilerine bina dikmeyin](https://www.evrensel.net/upload/dosya/164772.jpg)
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu | Fotoğraf: Elif Öztürk/AA
İLGİLİ HABERLER
![Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu kuraklık tehlikesine karşı uyardı: Her bir yağmur damlasına ihtiyacımız var](https://www.evrensel.net/images/840/upload/dosya/176571.jpg)
Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu kuraklık tehlikesine karşı uyardı: Her bir yağmur damlasına ihtiyacımız var
Bugün 22 Mart Dünya Su Günü. Şu an su stresinde olan Türkiye, artan nüfus, iklim değişikliği ve azalan su kaynakları nedeniyle 2030 yılında "su sıkıntısı", 2050 yılından sonra "su fakiri" olmaya aday bir ülke. Kişi başına kullanılabilir su miktarının 1.000 m3'ün altına inmesi su fakirliği anlamına geliyor.
Marmara Belediyeler Birliği Sürdürülebilirlik ve İklim Değişikliği Merkezi tarafından dün, Dünya Su Günü'ne özel, çevrimiçi olarak "Afetler Odağında Su" webinarı düzenlendi. Panelin katılımcılarından Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, çarpıcı uyarılarda bulundu. "Genellikle kuraklıkta kriz yönetimi olmuyor. Çünkü kriz yönetiminde artık su bitmiş oluyor. Kuraklıkta önce risk azaltmanız gerekiyor" diyen Kadıoğlu, afet yönetimi sistemini; risk azaltma, hazırlık, tahmin ve erken uyarının ele alınması olarak sıraladı.
Kuraklık ve su kıtlığı ile mücadele için kentlerde yeni yaklaşımların gerekliğine, eldeki suyu doğru yönetmenin ve su kaynaklarını korumanın önemine vurgu yapan Kadıoğlu, bunun için su kıtlığının nedenlerinin doğru tespit edilmesi gerektiğini belirtti.
SU KITLIĞININ NEDENLERİ
Türkiye tarihinin kuraklıkla dolu olduğunu ifade eden Kadıkoğlu, "İklim değişti, kuraklık oldu diye bir anlayışa kapılmayın. İklim değişikliği kuraklıkta suçlanabilecek en son maddedir. Bir sürü problem varken hepsini gözardı edip suçu iklim değişikliğine bağlarsak bu problemi çözemeyiz. Kök nedenlere mutlaka inmeliyiz" dedi ve su kıtlığının nedenlerini sıraladı: "Kurak iklim, kuru dönemlerin uzunluğu, çölleşme (ormansızlaştırma ve aşırı otlatma, meraların yanlış kullanımı), şehirlerde su kaynaklarının çok üzerinde nufüs ve sanayi olması, aşırı talep ve arz dengesinin bozulması, çevre tahribatı, su havzalarının amaç dışı kullanımı, su kaynaklarının kirletilmesi ve küresel iklim değişikliği."
"TARIM ARAZİLERİNE BİNA DİKMEYİN"
"Türkiye'de 7 yılda bir kuraklık olur" kanısının yanlış olduğunu ifade eden Kadıkoğlu, havanın hafızası olmadığını, farklı yıl periyotlarında 3-4 yıl süren kuraklıklar yaşandığını anlattı. Kuraklık için sadece yağışlara bakılmasının yeterli olmadığını söyleyen Kadıoğlu, kuraklığın, yağışlara, dere ve nehirlerdeki akışlara, yeraltı su seviyesine, kuraklık indekslerine ve rezervuar seviyelerine bakılarak tespit edilebileceğini ifade etti.
Sürdürülebilir bir tarım için 2 derecelik bir sıcaklık artışının dahi dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Kadıoğlu, Uganda örneğini verdi. Kahve üretimi yapılan alanlarda 2 derecelik sıcaklık artışının ardından kahve üretilen bölgelerin yokolduğunu ifade eden Kadıkoğlu, "İklim değişikliğine göre arazi kullanımı planı yapılması lazım. Tarım yapılacak arazilere bina dikmeyin. İklim değişikliğini ciddiye almak gerekiyor" diye ekledi.
KIŞ KURAKLIĞINA DİKKAT
Kuraklık nedeniyle kar yağışlarının yerini yağmurun, yağmurun yerini de virganın (buharlaşma) almasının beklendiğini belirten Kadıoğlu, "Yazın sıcaklaşma ve buharlaşma artıyor ve kışın da yağışlar azalacak. Özellikle kışın kar yağışının azalması tarım ve su kaynakları için büyük bir problem. Kar, kış kuraklığına dikkat etmek lazım" diye uyardı.
Tarım için yağış ve buharlaşmanın farkına bakmak gerektiğini kaydeden Kadıoğlu, "Akdeniz'de şuan 240 kg yağış var. 2070 yılında 120 kg yağışa düşecek. İki ay daha sulama ihtiyacı artmış olacak. O yüzden sulamaya ihtiyaç duyan bitkilerden uzak durun. Yoksa sürdürülebilir olmayacaktır" diye belirtti.
Yağışlarının azalmasının yanı sıra aşırı sanayileşme ve su tüketiminin o bölgenin dışında yer alan kentleri de olumsuz etkileyeceğini, bunun sürdürülebilir olmadığını belirten Kadıoğlu, plansız ve çarpık kentleşmenin, su havzalarına bina yapılmasının gelecek nesiller için büyük bir tehlike olduğunu ifade etti.
"YAĞMUR HASADI YAYGINLAŞMALI"
Yağmur hasadının yeniden yaygınlaştırmanın (binaların çatılarından gelen yağmur sularını sarnıçlarda depolanması) kentlerdeki sel etkisini azaltmadaki önemine vurgu yapan Kadıoğlu, "Su havzalarını korumakla birlikte binalar, yollar, tarlalar vb. gerekli olan her yerde yağmur suyunu hasat etme yoluna gitmeliyiz" dedi. Kentlerde ağaçların çevresinin betonla çevrilmesini eleştiren Kadıoğlu, suyun kanalizasyona yönlendirilmesi yerine, ağaç köklerinden yer altına akması gerektiğini belirtti.
Tarım alanlarında da eğime bağlı olarak, ağacın dibinde yapılacak toprak kabartmalarla suyun yavaşlatılmasını, yaydırılmasını ve yedirilmesini önerdi.
ÖNERİLER
Mikdat Kadıkoğlu, afet risk yönetimine dair önerilerini şöyle sıraladı:
- Yeraltı ve yerüstü su seviyeleri, toprak nemi, yağmış ve yağacak yağmur, buharlaşma miktarları, bitki örtüsünün durumu ve indekslerle su ve kuraklığı tek elden izleyebilecek belediye meteoroloji birimi kurulmalı.
- 1 Ekim Su Yılı başında her yıl devreye girecek Kentin Su Bütçesi hazırlanıp yürürlüğe konulmalı. Nasıl ki mali bütçe yapılıp 1 ocak'ta yürürlüğe konuluyorsa her yıl ekim ayında kent su bütçesi yapılmalı
- Kentin Su Bütçesindeki açıkları zamanında kapamak için önceden tüm paydaşlarla belirlenmiş olan önlemleri içeren "Kent Kuraklıkla Mücadele Planı" yapılıp uygulanmalı.
- Özellikle binaların çatılarından gelen yağmur sularını sarnıçlarda depolayıp (yağmur suyu hasadı) kullanım suyu olarak değerlendirilmesine yönelik mevzuat düzenlemeleri yapılarak bu uygulama teşvik edilmeli.
- Kent ve çevresinde kullanılabilecek su kaynaklarının küresel iklimden nasıl etkileneceği belirlenerek kentlerin ideal nüfus ve sanayi kapasitesi hesaplanmalı. Böylece su arz ve talep dengesi kurularak kent planlanmalı. Sürekli talebi yönetmek mümkün değildir. Kentteki tarım ürünlerine bakılmalı, su isteyen tropikal bitkilerin ekilmesi teşvik edilmemeli.
- İçme suyu ile kullanma suyu birbirinden ayrılmalı. Büyük masraf ve emekle getirilen ve arıtılan suyun araba, vb yıkamada kullanımı mümkün olduğunca engellenmeli.
- "Yağmur bombası" gibi dünyanın hiçbir yerinde kuraklığa çare olarak kullanılmayan gerçek çözümü erteleyecek, dışa bağımlı, radikal, bilimdışı boş söylemlere prim verilmemeli. (İstanbul/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et