22 Mart 2023 17:24

Yaşamın durduğu Malatya’da “acı bile yorulmuş”

Tarım arazilerini, kayısı bahçelerini imara açanlar, rant için pusuda bekleyenlere izin verenler, çok katlı yapılar yapıp yüksek fiyatla satanlar, sizlerin bu büyük yıkımda hiç mi hiç sorumluğunuz yok

Yaşamın durduğu Malatya’da “acı bile yorulmuş”

Fotoğraf: Sagip Sezginer/AA

Hasan AYDIN
Malatya

Maraş merkezli depremin üzerinden bir ayı aşkın süre geçti. Depremi yaşayan diğer iller gibi Malatya'da da yaşam resmen durmuş, sokaklar bomboş. Devam eden artçı depremlerin evlere girmeyi riskli hale getirmesi ve dışardaki zorlu yaşam şartları nedeniyle komşu veya büyük illere göç etmek zorunda kalanların dışında, Malatya’da kalanların beslenme, barınma ve ısınma sorunları da  her geçen gün büyüyor.

Depremin ilk anlarında ilin farklı bölgelerinde ulaştığımız 30 enkazın ancak 3’ünde arama kurtarma çalışmalarına şahit olduk. Şehrin ruhunu yansıtan Bakırcılar çarşısı, Şire pazarı, eski sebze hali ve kasaplar çarşısı artık yıkıntı halinde.

Geçen yıl dolar düştü diye davul zurna eşliğinde halay çekilen Akpınar meydanı ve çevresi depremden büyük zarar görmüş. Sessizlik hâkim bu bölgede.

Çavuşoğlu mahallesi ile Hrant Dink'in doğduğu Salköprü mahallesinin arasında 18. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen ve restoresi ise 2021’de biten Taşhoran Kilisesi “yıkılmadım ayaktayım” dercesine, ağır olmayan çatlaklarla depremi atlatmış. 24 Ocak 2020’de Elâzığ-Sivrice depreminde büyük hasar gören, daha sonra 14 milyon harcanarak restore edilen ve Ocak 2023’te kullanıma açılan 123 yıllık il merkezindeki Yeni Cami (Teze cami) Son 7.6’lık depremle yıkılmış durumda.

Şehrin pek çok mahallesinde Doğanşehir ilçesi ile Ören, Erkenek Mahallelerinde de deprem can ve mal kaybına neden olmuş. Çavuşoğlu Mahallesi'nde çevre yoluna yakın yıkılan eski bir evin enkazı önündeyiz. Evin eşyaları moloz yığınları içine dağılmış. Dikkatimizi içindeki fotoğrafların dağıldığı bir albüm çekiyor. Toza ve çamura bulanmış fotoğrafları alıp bakıyoruz. Toplu çekilen fotoğrafta aile bireyleri kameraya ne güzel de bakıp gülümsemişler. Hele annesinin kucağındaki küçük erkek çocuğunun gülümseyişi yok mu? Sevimliliği, saflığı yakıyor yüreğimizi, duygulanıyoruz.

Molozlar arasındaki oyuncaklar, renkli küçük çoraplar mutlu bir dünyadan gelmiş gibiler. Küçük çocuk yap- bozların parçalarını birbirine geçirip kale oluştururken kendisini sevgi ile izleyen annesine bakıp,yanağının annesi tarafından öpülmesini beklemiş miydi? Ya da yıkıp yeniden yapayım mı demişti? Kolları açık olan panda ayıcık çocuğun umutlarını okşamasına yardım etmiş miydi?

Anne kaç gecenin uykusuzluğunda büyüttü bu yavruyu ve diğer çocuklarını? Çatıdan sarkan buzlara, titreşen sarı ışığıyla sokaktaki lambaya kaç kez baktılar? Bu aile şimdi nerede? Depremin üçüncü gününde enkaz altında konuşmalarımızı duyup, bizleri yardım için çağırıyorlar mı?

“Bizler güzel günler görecektik. Çocuklarımızı büyütüp topluma dürüst, çalışkan ve adaletli bireyler yetiştirecektik. Bizleri karanlığın sonsuzluğuna neden terkettiniz” sitemlerini duyar gibi oluyor, için için ağlıyoruz. Bir süre sonra da göz yaşlarımıza hâkim olamıyoruz.

Sokağın karşı tarafında enkaz altında çıkarılıp battaniye, perde ve kilimlere sarılı yan yana dizili cesetleri görüyoruz. Sağ kurtulanlar yakınlarını teşhis etmek umuduyla ölenlerin üzerindeki örtüyü açıp tek tek bakıyorlar. Ölen yakın tespit edilince yeri göğü inleten feryatlar yükseliyor.

Kefensiz, ayağında terlik ve ayakkabı ile defnedilenleri gördükçe olmaz böyle bir şey diyerek içine düşülen bu duruma lanet okuyoruz. Çevreye dikkatli baktığımızda, ayakta durmaya çalışanlar da sanki ölmeden ölmüş gibiydiler. Yani yaşam durmuş, “acı bile yorulmuştu”.

Motifler silindi, rüzgârın sesli zılgıtı ise hiç dinmedi. Soğuğun ayazında, kara toprak bile sağ kalmış anaların ağıtları ve kısa bir zaman diliminde bağrına aldığı cenazeler karşısında ağlamaya başladı. Dizlerini dövdü, “Olamaz bu” dedi. Bu nasıl acımasız bir yıkım ki? 

Neden her yer karanlık? Moloza dönüşen duvarlar, kolonlar ses verecek mi? Yılların anıları; “Neden bir suçu gizler gibi enkazla birlikte beni kepçeyle kamyona doldurup uzaklara taşıyorsunuz” demeyecek mi?

Bu yıkımın sorumluları hani nerede? Tarım arazilerini, kayısı bahçelerini imara açanlar, rant elde etmek için pusuda bekleyenlere izin verenler, depreme dayanıksız çok katlı yapıları, kontrolsüz bir şekilde yapıp yüksek fiyatla satanlar, sizlerin bu büyük yıkım ve acıda hiç mi hiç sorumluluğunuz yok?

Fahri Kayahan, Bostanbaşı, Çilesiz, Karakavak, Tecde ve Yakınca’daki vatandaşa ev yerine tabut yapıp mezara dönüştürdüğünüz devasa gösterişli eserlerinizle artık “depreme dayanıklıdır” reklamı yaparak övünecek misiniz? 2020 Sivrice depreminden sonra yaklaşan bu büyük deprem öncesinde gerekli önlemleri ağırdan aldığı ifade edilen, depremden sonra da çıktığı ulusal yayın yapan  bir TV ekranında “keşkesi olmadığından” ve deprem esnasında gerçekleştirdikleri mezar defin hizmetleri ile ilgili yaptığı olumlu çalışmalardan bahseden, Malatya Belediye Başkanı Selahattin Gürkan bundan sonra Malatya’da  depreme dayanıklı konutların yapılması ve çevrenin korunması için neler yapacağını vakit geçirmeden kamuoyuna açıklamalıdır.

Artık, bir avuç toprak yeterdir üzerime. İkiye bölündük kalanlar ve gidenler diye. Kalanlar bugünleri gördükçe, gitmediklerine bin pişman. Yardımların ulaştırılmadığını seslendirenlere ise hakaret, küfür ve çekiçle saldırılması olayı da kameralar önünde ayan beyan.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et