29 Mart 2023 15:18

Gençlik kendi ittifakında birleşmeli

Çünkü bu kader burjuvazi tarafından yazılmıştır, tam da bu sebeple onların politik programlarını ve hayallerini boşa çıkaracak türden bir seçeneğe ihtiyaç vardır.

Paylaş

Zehra ÖZÖCAL
İstanbul

 

Türkiye’de seçim gündemi süratle devam ediyor. Yeni adaylar, Cumhur İttifakı’nın dinci gerici partilerle genişlemesi, Millet İttifakı cephesinden seçimi kazandık sayıyoruz açıklamaları geliyor. Bir bütün olarak burjuva muhalefet ve tek adamdan oluşan iki sermaye cephesinde devlet aygıtının siyaseten yeniden düzenlenmesi işinde, Türkiye sermayesine düşenleri pay etme görevine talip olanlar mücadele ediyor. Ve pek tabii, burjuva demokrasinin olabilecek en ileri hak olarak sunduğu genel oy hakkı, gençlik ve halk kesimlerinin de rızasını almayı gerektiriyor. Şimdiden kimin neyi kazandığını kalem kalem görmüyor olsak da en azından bu güçler arasında Türkiye gençliğine yönelen gelecek projeksiyonunu değerlendirmeye, seçim sürecindeki pozisyonunun ana hatlarını tayin etmeye çalışabiliriz.

Tek adam iktidarının, faşist bir yönetim inşa etmeye yönelik hamleleri, Türkiye gençliğinin her türden temel hak ve taleplerine yönelik sayısız saldırı içerdi. Bunların içerisinde eğitim hakkından, özgürlük, demokrasi ve gelecek sorununa kadar bir dizi başlık sıralanabilir.

Ancak bütün bunları neden yaptığı, faşizm özleminin dayandığı temel, Türkiye gençliğinin bu saldırıları püskürtme gücü ve araçlarının, örgütlülüğünün zayıflığına, ideolojik politik olarak hizalandığı egemen sınıf siyasetinin her türden geriletici dürtü ve hareket tarzının doğal bir sonucu olarak belirsiz, rastlantısal, Erdoğan ve birkaç bürokratın şahsına indirgenen bir açıklamayla okundu ve anlaşıldı. Günlük, acil taleplere ve temel haklara yönelik saldırıların sınıflar mücadelesinin alanı olarak görülmesindeki zorluk, gençlik arasındaki seçeneksizliği büyüttü.

“KILIÇDAROĞLU ADAY OLMASIN”

Son yılların muhasebesini yaptığımızda güncel siyaset tartışmalarının en geniş biçimde sürmeye başladığı gençlik kesimleri, kendi siyaset araçlarından yoksunluğunu şu biçimde gösteriyordu: “Olası adayların sorunlarımı çözmeyeceğini, ekonomiyi düzeltemeyeceğini biliyorum. Ancak Erdoğan gitsin, gerisine sonra bakarız.” veya “Erdoğan karşısında kim olsa basarım ama Kılıçdaroğlu kaybedeceği için aday olmasın, Mansur ya da İmamoğlu seçilecek aday.” Bu sözler, gençlik kesimlerinin en geniş düzeyde siyaset tartışmalarına dahil olma tarzının bir ifadesi olurken aynı zamanda seçimlerdeki tutumun mücadeleci yönüne ilişkin zayıflığı ortaya koyuyordu. Bununla birlikte gençlik kesimleri arasında biriken öfke kendini yerel hak mücadeleleri ve eylemler yoluyla ortaya koymaktan geri de durmadı, özellikle üniversite gençliği kitlesel eylemlerin örgütleyicisi oldu. Adaylık tartışmalarının içinden çekip çıkarıldığında, siyasetin ve mücadelenin içeriği ve yönü orta ve uzun vadede bağımsız bir siyaset hattının parçası haline gelmekte zorlanıyor, kötülerin iyisini seçme işinin getirdiği ümitsizlik ve bunalım, burjuva siyasetin kirini, siyaset yapmanın tümüne yıkıyordu.

Kılıçdaroğlu deprem sürecindeki çıkışlarıyla kazanacak aday tartışmasının, halkın özlem ve taleplerinin dile getirilmesi olduğunu burjuva siyaset arenasının bir üyesi olarak göstermişken dahi Türkiye gençliğine ne kendisini ne partisini sorunların çözüm adresi olarak gösterebilmiş değil.

Değil, çünkü artık Türkiye ve dünyadaki egemen tekelci sermaye, farklı siyasal tercihler, kalkınma ve refah modelleri, sosyal yaşamdaki huzursuzluğu dindirecek formüller bulmuş değil. Yarın bulabilir, kitleleri ya ikna ya da zor yoluyla buna tabi kılabilir.

Ancak ne dün ne bugün ne de yarın burjuvazinin hiçbir fraksiyonu Türkiye gençliğinin sorunlarının çözümü olmanın, haklarını ilerletmenin ve korumanın adresi, gençlik kesimleri için geleceğin garantörü olamaz. Buna kendisini aday gösterebilir, vadedebilir ancak gerçekler başkadır. Bunu yalan söylemekten de öte bir gerekçeyle, sınıfsal bir tercih ve zorunluluk ilişkisiyle açıklayabiliriz.

Geleceğin garantörü olamamasının nedeni, gençlik kesimlerinin her türden ihtiyacına karşılık verecek politikanın Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin çıkarlarının doğal bir sonucu olarak inşa edilmesi zorunluluğudur. Türkiye gençliği hem genç işçi sınıfından hem de işçi ve emekçi ailelerin çocuklarından oluşur. Eğitim için daha fazla bütçe, burs imkanları, bilişsel ve sosyal yeteneklerin gelişmesi, üniversitelerde demokrasi, örgütlenme hakkı, ücretlerin yükselmesi gibi her türden ihtiyaç toplumsal hayatın bütününe yayılmış belli politikaları gerektirir ya da tetikler. Halk adına bir bütçe planlamasına eğitim de dahildir örneğin ve savaş harcamalarının, sermaye teşviklerinin kısılmasını dolaylı biçimde gerektirir. Bunun gibi pek çok örnek verilebilir.

Ekonomik krizin çözümü adına halkçı bir bütçe belirlenmesi, Millet İttifakı Bloğunun açık bir önerisi değildir örneğin. Veyahut demokratik süreçlerin işletilmesinde, parlamenter demokrasiye dönüş vaadi, parlamentonun işlevi ve görevleri sorunuyla birlikte anlaşılabilir. Kabaca bir hesap Türkiye’de parlamenter demokrasinin hüküm sürdüğü yıllarda yaşanan ekonomik sorunlar, katliamlar, hukuksuz uygulamalar hatırlanarak dahi yapılabilir.

Ancak bunun yanında, gençlik kesimlerine verilen demokrasi vaadinin; üniversitelerin demokratik özerk bütünlüğünün, üniversitelerin bütün bileşenlerinin söz, yetki ve karar hakkının olduğu koşullar olmaksızın gerçekleşmesi mümkün değildir. Ancak vaatlerde bu somut hak yer almaz örneğin.

Dolayısıyla parlamentoya dönüş yani burjuvazinin restorasyon projesi, Türkiye gençliğinin temel hak ve taleplerinin kazanılmasının garanti etmediği gibi, açıkça Erdoğan iktidarının gidişini müjdelemesine fazla güvenerek, somut taleplerin hiçbirine karşılık vermeden devam edebilmeyi umuyor. Sınıfın gerektirdiği siyaseti ve kurnazlığı yapıyor.

Ancak tek adam iktidarının yenilmesi sorunu, bir restorasyon sorunu olarak değil de gençlik kesimlerinin elinden alınmış tüm haklarının yeniden kazanımı ve ilerletilmesi sorunu olarak ele alındığında karşımıza seçimlere ilişkin belirgin bir tutum ortaya çıkar: Tek adamın geriletilmesi adına tek adayın desteklenmesi, ancak gençliğin kendi bağımsız siyasetinin buna bağlı olarak örgütlenmesi ve seçimden sonra da sürdürülmesi yoluyla, Türkiye gençliği, iktidarların ve kahramanlarının arasında yoksulluk ve geleceksizlik kaderini yerle bir edebilir.

Çünkü bu kader burjuvazi tarafından yazılmıştır, tam da bu sebeple onların politik programlarını ve hayallerini boşa çıkaracak türden bir seçeneğe ihtiyaç vardır.

SERMAYENİN KADER PLANINA MUHTAÇ DEĞİLİZ

Bu seçenek, bugün Emek ve Özgürlük İttifakı’dır. Toplumsal hayatın örgütlenmesi, siyasetin gençlik kesimlerinin kendi talepleri ve araçları yoluyla örgütlenmesiyle gelişecektir. Bu gençliğin oy deposu olmasının tam aksine bir tutum olarak gençliğin kendi siyasetini örgütlenmesi çağrısıdır. Emek ve Özgürlük İttifakı, atölyelerde, üniversite ve liselerde, gençliğin en geniş birlikteliklerinin örgütlenmesi sorununu esas alarak, her türden burjuva siyaset bloğu karşısında kendi birliğimizi ve kendi siyaset araçlarımızı örgütlemeyi öneriyor. Türkiye gençliği, işçi ve emekçilerin ittifakında birleştiği ve onun dinamik unsuru haline geldiği takdirde çıkarlarının temsilinin, kazanımlarının ilerlemesinin yolu açılıyor. Yalnızca seçimleri ve parlamentoyu esas almadan, gençlik kesimlerinin çağrıcısı olduğu birlikteliği yıpratacak her türden tartışma ve girişimin karşısında tutum alarak gerçekleştirildiği takdirde, Türkiye gençliği için geleceğin sayfaları yazılacak. Hem de kendi ellerimizle.

ÖNCEKİ HABER

Yanarak ölen 40 göçmen: Suçlu ABD emperyalizmi ve Meksika devleti

SONRAKİ HABER

Antakya Medeniyetler Korosu depremzedelerle dayanışma için yeniden sahnede

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa