29 Mart 2023 15:23

Kadınların hayatı, iktidar uğruna pazarlık konusu!

Tek adam iktidarının geriletilmesi en temel hakların kazanımı için gereklilik olduğu gibi, kadınların toplumsal kurtuluşunun da basamaklarından birisi.

Paylaş

İrem TAÇYILDIZ

ODTÜ

 

Tek adam iktidarının güttüğü rant hırsı nedeniyle katliama dönüşen depremin ardından hızla oylarının düştüğünü sosyal medyadan, Evrensel gazetesinde okuduğumuz haberlerden gözlemleyebiliyorduk. Bu düşüşü tek adam yönetimi de fark etmiş olacak ki iktidarını konsolide etmek için Cumhur İttifakı’nı genişletme çalışmalarına girişti. Bu doğrultuda görüştüğü Yeniden Refah Partisi’nin ittifak koşulları olarak belirlediği 30 talep arasında LGBTİ derneklerinin kapatılması, 6284 sayılı kanun gibi “aile bütünlüğünü bozucu hükümlerin ayıklanması”, toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin düzenlemelerden vazgeçilmesi, süresiz nafakaya dair düzenlemelerin yapılması, orta öğretimin “milli ve manevi değerlere uygun hale getirilmesi”, zinanın suç sayılması yani kadınların hayatlarında kendi kendilerine var etmeye çalıştıkları özgürlüğün dahi yerini daha fazla baskıyla değiştirmek vardı. Bu taleplere dair ne dendiğine geldiğimizdeyse, YRP Genel Başkan Yardımcısı Doğan Aydal’ın dile getirmesiyle, AKP’nin talepler noktasında “Hiçbir problem yok.” dediğini öğrendik. Bu hamleyle görüyoruz ki Cumhur ittifakı, iktidarı uğruna en gerici kesimleri ittifaka dahil etmekten kaçınmıyor. Kadınların, LGBTİ bireylerin hayatı üzerinden gerçekleştirilen pazarlıkla ittifak genişliyor. Daha öncesinde İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması noktasında adımlar atan AKP iktidarının kadınların hayatına kasteden bu talepleri kabul etmesi de bu nedenle kulağa şaşırtıcı gelmiyor.

İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırılar, dönüp dolaşıp meclise gelen süresiz nafaka tartışmaları, başörtüsünü anayasal güvence altına almak için yapılması planlanan anayasa değişikliği, tek adam yönetimi ve işbirlikçilerinin sistemin devamlılığı adına kadınların hayatını hedef aldığını açıkça gösteriyor.

İLK OLMAYAN BU PAZARLIK, SON DA OLMAYACAK

Kadınların yaşamları için önemli bir yer tutan 6284 başta olmak üzere her biri kadınların hayatlarına saldıran bu 6 madde gösteriyor ki kadınların taleplerinin, hatta hayatlarının iktidar nezdinde bir önemi yoktur. Bu, kadınların bilmediği bir şey olmasa da başkaca şeylere işaret ediyor. Hayatlarımız üzerinden girişilen bu pazarlığın ilk olmadığı gibi son da olmayacağını biliyoruz. Yaklaşan seçimle beraber alevlenen iktidar rekabeti arasında kadınlara yönelik saldırıların artması da mümkün görünüyor.

YRP’nin 6284’e dair taleplerini dile getirdiği program sonrası Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Derya Yanık, 6284’ün varlığının tartışılamayacağını belirten bir paylaşım yaptı. AKP Grup Başkan Vekili ise 6284 tartışmalarından rahatsız olduğunu belirterek “6284, kırmızı çizgimizdir.” dedi. Bunları söylemesinin ardından hedef haline getirildiğini, AKP çevrelerinden dahi tehdit aldığını ve yalnız hissettiğini de ekledi. Buna karşın Binali Yıldırım’ın yaptığı açıklama ise YRP ile ittifak yapmalarında bir mahsur olmadığını gösteriyordu.

6284 tartışması AKP içinde de çatlaklara sebep olup AKP’yi de iki tarafa ayırmış gibi görünüyor. Bir tarafın kadınlar olması, onların da bu baskı ve şiddeti kendi hayatlarında somut olarak deneyimlemelerinden ötürü olduğu düşünülebilir. Ancak burada şunu da unutmamak gerekir ki bugün kadınların hayatlarını tehdit eden politikalara imza atan da AKP’dir, dolayısıyla bu politikalarda Aile Bakanı’nın da Özlem Zengin’in de parmağı vardır. Bizler cezaevinde yapılan çıplak arama eleştirilerini reddederek “Onurlu ve ahlaklı bir kadın 1 sene beklemez” diyen Zengin’i, 6 yaşında bir kız çocuğunun Hiranur Vakfı’nın kurucusu ile evlendirilmesinin siyaset üstü olduğunu ve mecliste tartışılmaması gerektiğini savunan Yanık’ı da çok iyi tanıyoruz. Bu nedenle bu açıklamalar şüphe uyandırmaya devam ediyor. Mevzu bahis kadınların hakları olduğunda, söylemde kalan pek çok tartışma da siyaset sahalarında bulunuyor. Cumhur İttifakı’nın gerici odaklarla, tarikatlarla birleşmeye devam ettiği, kadınlara ve LGBTİ bireylere açıktan saldırıların gerçekleştiği bu süreçte Millet İttifakı’nın kimi temsilcileri de İstanbul Sözleşmesini ve 6284’ü savunduklarını ifade etmişlerdi. Ancak Millet İttifakı’nın bileşenlerinden Saadet Partisi’nin genel başkanı Temel Karamollaoğlu YRP’nin açıklaması sonrasında “Aile mefhumunun dejenere edilmesine rıza gösteremeyiz. İki tane erkek, iki tane kadın bir araya gelmiş, ‘Biz de bir aileyiz’, hadi oradan” dedi. Millet İttifakı’nın geri kalan bileşenlerinden bu konuda bir itiraz gelmediği gibi, ittifakın mutabakat metni de kadınların veya LGBTİ bireylerin temel yaşamsal haklarını sağlayan bir içeriğe sahip değil, İstanbul Sözleşmesi’nin adının geçmediği, kadınların aileye bağlanmasında ısrar edildiği, çalışma hayatında kadınların güvenceli işlere sahip olabileceğinin garantisinin verilmediği bir içerikle dizayn edilmiş. Var olan sistemi ve yasaları onarmayı hedeflediği görünse de kadınların veya LGBTİ’lerin bugün mücadelesini verdiği esas taleplerin karşılığı Milleti İttifakı’nın mutabakat metninde bulunmuyor.

SIRTIMIZI YASLADIĞIMIZ YER MÜCADELEMİZDİR

Kadınlar bunca zamandır deneyimlediklerine bakarak şunu söyleyebiliyor “Hayatlarımız noktasında ne iktidara ne de ana muhalefete bir güven beslemiyoruz. Yıllardır olduğu gibi bugünlerde de sırtımızı mücadelemize, birlikteliğimize yaslıyoruz.” Bugün bu saldırılar karşısında mücadeleyi büyütme, en büyük kadın kitleleriyle bu mücadeleyi yürütme ihtiyacının da tespitini bir önceki sayımızda yapmıştık. Aslında saldırılar, bu ihtiyacın acilliğine işaret ediyor. Seçime giderken nasıl bir mücadelenin örgütleneceği de büyük bir önem taşıyor. Tek adam iktidarının geriletilmesi için mücadele, ekonomik ve siyasal talepler etrafında örgütlenen bir politik hatla mümkün. Tek adam iktidarının geriletilmesi en temel hakların kazanımı için gereklilik olduğu gibi, kadınların toplumsal kurtuluşunun da basamaklarından birisi. Kadınların bir araya geldiği her alanın önünü kapamaya çalışan tek adam iktidarı, bu toplumsal kurtuluş için bir araya gelen geniş kadın kitlelerini de engellemeyi hedefliyor. Seçim sürecinde talepler etrafında örgütlü bir mücadeleyi yürütmek, sınıflardan amfilere, kampüslerden mahallelere her alanda kadınların, LGBTİ’lerin sesini yükseltmek ve örgütlenme deneyimlerimizi artırmak gerekiyor. Bu taleplerin üniversiteli, liseli, işçi-işsiz genç kadınlar açısından daha özelleştirilmesi, üniversite yönetimine katılmaktan hijyenik yurt talebinde kadar her alanda kadınların sözlerinin duyulacağı bir örgütlenmeye ihtiyaç olduğu görünüyor. Bu eksende hem Emek ve Özgürlük İttifakı’nın deklarasyonu hem de Emek Partisi’nin İnsanca Yaşam Bildirgesi, kadınların bir araya geldiği en genel talepleri formülleştirmiş bulunuyor:

-Kadınların ve LGBTİ+’ların toplumsal yaşamın bütün alanlarında eşit ve özgür olması için her türlü güvencenin sağlanması zorunludur. Erkek egemen zihniyetten ve uygulamalardan kaynaklanan, kadınlara yönelik sistematik erkek şiddetiyle ve kadın cinayetleriyle çok kapsamlı bir mücadele şarttır.

-İstanbul Sözleşmesi’nin yeniden geçerli hale getirilmesi ve uygulanması, toplumsal cinsiyet eşitliği önündeki siyasal, idari, ekonomik ve kültürel tüm engellerin kaldırılması ilk acil adımlardır.

-Salgın koşullarında daha da artan kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için gerekli önlemler hızla alınmalı ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Cinsel yönelim ayrımcılığına, nefret söylemine ve baskılara son verilmelidir. Toplumsal yaşamın her alanında cinsiyet eşitliği sağlanmalıdır. Salgın koşullarında ağırlaşan çocuk ve yaşlı bakımının kadınların sırtında bir yük olmaktan çıkarılması için somut adım atılmalıdır. Semtlerde ücretsiz, nitelikli ve yaygın çocuk bakım yuvaları açılmalı, işyerlerinde kreşler, emzirme odaları ve annelerin süt izni hakkından taviz verilmemelidir. Yaşlılar için bakımevleri yaygınlaştırılmalı ve ücretsiz olmalıdır.

Demokrasi mücadelemize ve bu mücadeleyi yürütürkenki yüksek özverimize rağmen, kadınların toplumsal kurtuluşu yalnızca güncel siyasetteki düzenlemelerle mümkün değildir.  Kadınların bu taleplerin yanında kendi hayatlarını zindana çeviren sisteme karşı örgütlü bir mücadele yürütmesi de bir gerekliliktir. Kadınlar, git gide artan bir sayıyla bir araya gelirken bu birlikteliklerini, kendi toplumsal konumlarını yeniden üreten sisteme karşı bir mücadeleye dökerek kendilerinin ve tüm toplumun eşit bir yaşam talebini gerçekleştirebilir.

ÖNCEKİ HABER

Tayvan lideri Çin’in tepkisine rağmen ABD’ye gitti

SONRAKİ HABER

AYM kararına rağmen Galatasaray'daki ablukanın sürmesine tepki

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa