29 Mart 2023 15:44

Bir Olay: Deprem ve sonrasında yaşananlar | Bir Kavram: Dayanışma

Hem kendi içinde rekabet eden hem işçi sınıfı üzerinde egemenlik kuran burjuvazi için “iyi niyetli destek” pratiği yardım etmekten ibarettir. Çıkarları ortak halkın pratiği ise dayanışmadır.

Fotoğraf:Evrensel

Paylaş

Bir Olay: Deprem ve sonrasında yaşananlar

6 Şubat depremlerinin ardından devlet kurumlarının hem arama-kurtarma, hem de depremzedelere yardım ulaştırma konusundaki zaafları “Devlet nerede?​” sorusunu bir kez daha gündeme getirmişti. Deprem bölgelerinde hem öncesinde afete hazırlık hem de sonrasında devlet kurumlarının aldığı pozisyon, tercihler ve uygulamalar devletin toplumsal işlevini, hangi sınıfların çıkarlarının temsilcisi ve uygulayıcısı olduğunu daha görünü hale getirdi. Yarattıkları boşluğu ve failliklerini düzenledikleri dev yardım kampanyalarıyla maskelemek isteyen iş insanlarını, holdingleri, cemaat ve tarikatları, siyasal iktidarı da gördük bu süreçte. Hatta “Burası CHP’lidir demedik, bunlar da bizim vatandaşımızdır dedik”* diyen Erdoğan örneğinde olduğu gibi bunu bir lütufmuş gibi görenlerin karşısında halkın kendi dayanışması, yardım eden ve edilen arasında bir hiyerarşi kurmayan, yaralarını birlikte ve örgütlü bir şekilde saracak biçimde gelişti. Elbette ikisi arasındaki farkın birçok yönü olmakla birlikte, bunun temelde iki ayrı sınıfın farklı yaşam ve kültürlerini de temsil ettikleri söylenebilir.

Bir Kavram: Dayanışma

Yardım tabirinin sözlük tanımı “kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanmak”** iken dayanışmak tabirinin sözlük tanımı ise “bir topluluğu oluşturan kişilerin bir şeyi gerçekleştirmek için duygu, düşünce ve çıkar birliği göstermeleri, birbirlerini kollamaları”* olarak geçer. Dil yapısı içerisinde bu kelimelerin kullanılışı, anlamsal ayrışmaları bakımından da fikir verir. Örneğin yardım ifadesi, “yardım etmek/yardım edilmesi” şeklinde dışarıdan bir öznenin işe doğrudan dahil olmadan bir gruba etkisi olarak kullanılabilecekken dayanışma ifadesi, “dayanışma etmek/dayanışma edilmesi” gibi dışarıdan bir etkiyi karşılayacak şekilde kullanılamaz. Dayanışma ifadesi mecburen, yalnızca çıkarları ortak olan ayrı bireylerin ortak bir hedef için bir arada ve ortak menfaatlerle hareket ettiği durumlar için kullanılabilir. Kullanım düzeyindeki bu farklılıklar, bu kelimelerin çeşitli sınıfların pratiklerini de yansıtır.

İKİ AYRI SINIF İKİ AYRI PRATİK

Dolayısıyla “yardım etmek”, bir işi yapanlarla o işi yönetenlerin arasındaki ayrıma işaret eder. Bunun koşulu da çıkarları farklı iki öznenin varlığıdır. Bir yardım, yardıma konu unsurun etken öznedeki azalma kadar edilgen öznedeki artışına işaret eder. Yani yardıma konu olan nesne, etken özne ile edilgen özne arasındaki çelişkiden etkilenir. Buna karşın anlamsal doğası gereği dayanışmada etken ile edilgen farkı anlamsızlaşır ve dayanışmaya özne olan taraflar, dayanışmanın düzeyi arttığı ölçüde bu işten karşılıklı fayda sağlarlar. Aynı şekilde dayanışmanın azalması da dayanışmaya nesne olan işin her iki taraf aleyhine de aksamasına yol açar. O hâlde yardım etmek, toplumsal yaşamın gerçekliğinde bir sınıfın bir diğeri üzerinde kurduğu egemenlikte yansırken dayanışma, çıkar çatışması olmayan aynı grup üyeleri arasında gerçekleşebilir. Modern toplumda hem kendi içinde rekabet eden hem işçi sınıfı üzerinde egemenlik kuran burjuvazi için “iyi niyetli destek” pratiği yardım etmekten ibarettir. Çıkarları ortak üyelerin oluşturduğu halk sınıflarının pratiği ise kendisini dayanışmada gösterir.

Patronlar ve yönetenler, halkların sırtından elde ettikleri kazançları, rantları, doğrudan ya da dolaylı rüşvetleri, olağanüstü durumlarda elleri ceplerine gidebildiği ölçüde ya da ancak ekmeklerine göz koydukları halk kesimlerine şirin gözükerek tepki odağı olmama ölçüsünde el uzatma pratiğine sarılırlarken emekçi halk, yaşamlarını ördükleri birlikleriyle, emekleriyle, ortak yönetme kabiliyetleriyle bizzat kendi sorunlarını çözmek için kol kola girme pratiğine sarılırlar. İlki, aralarından bir diğeri düştüğünde onun da payını almak için tekmelerken diğeri, çıkar çatışması yaşamadığından ve bu sebeple daima birbirlerine ihtiyaç duyduğundan düşen arkadaşını kaldırır. Bunun somut yansımalarını, depremin ardından bölgedeki organizasyonlarda ve sorumluluğun paylaşılmasında gözlemlemek mümkündü. Yıkımlardan müteahhitler yöneticileri, yöneticiler müteahhitleri sorumlu tutuyor; yerel idareciler şirketleşmiş “yardım” kuruluşlarını suçlarken dernek bürokrasisi yöneticilere kulp takıyordu; kurtarma faaliyetleri gösteriye dönüştürülüyordu. Diğer yandan bölgedeki halk ise ırk, dil, din, cinsiyet ayırmadan birbirinin yardımına koşuyor, ihtiyaç ürünleri paylaşılıyor, gönüllü maden işçileri ve kurtarma ekipleri kameraları ve tehlikeleri umursamadan enkazdan enkaza hızlıca can kurtarma işine koşuyorlardı.

Elbette bu, yardımın kötü emellerle dayanışmanınsa iyilikle ilişkilendirileceği anlamına gelmez. Her ikisi de gündelik dildeki anlamıyla iyiliğin karşılığı olabilir ancak bu pratikler, tarafların sınıfsal duruşlarının zorunlu bir yansımasıdır. Sınıflı toplumda yardım ve dayanışmadaki farklılık, yaşamın örgütlenmesine yönelik çatışmaların bir biçimidir.

Sınıflı toplumun olağan akışında, hayat emekçiler tarafından üretilirken patronlar tarafından yönetilir. Hayatı üretip yaşayanlar ile onu yönetenler arasındaki çelişki, buraya kadar anlatılan tüm farklılıkların zemini olan modern toplumun temel çelişkisidir. Yönetenlerin, yaşamın toplumsal üretimine katılmadan onun yönetimine olan dışarıdan etkisi, deprem gibi olağanüstü durumlarda yetersiz kalır, daha doğrusu her durumda mevcut olan bu yetersizlik, yönetenlerin yönetemeyecek duruma gelmesinden ötürü ayyuka çıkar. Bu durumlarda yaşamın örgütlenmesi, onu yaşayanlara ve üretenlere bırakılır ve dayanışma ile yardım arasındaki temel fark böylece belirir: yardım pratiğinin öznesi olan sınıfın yönetme alışkanlığı, aslında yetersiz ve koşullara bağlıyken dayanışma pratiğinin öznesi olan sınıfın toplumsal yaşamı yönetme kabiliyeti birlikten doğan kuvveti sayesinde daha yetkindir.

Yardım, yardım edene ve yardım edilene muhtaç bir güç ilişkisini ifade ederken dayanışma, ortak çıkarları ve hakiki diğerkâmlığı ifade eder. Dayanışma olağanüstü durumlarla başa çıkmakla kalmaz, yaşamın kendisinin de eşitlik ve adalet zemininde örgütlenmesini mümkün kılar. Kaderin sadece yoksullara işlediği bir adaleti değil, işçi sınıfının adaletini mümkün kılar. Yaşamı üreten işçi sınıfının toplumsal ve tarihsel rolü onun dayanışmasını iyi vicdanlı bir tercihle değil, toplumsal bir zorunlulukla güvence altına almıştır.

*https://www.gazeteduvar.com.tr/erdogan-hatayda-konustu-ana-muhalefetin-11-buyuksehir-belediyesi-var-buralara-ugradilar-mi-haber-1609938

**TDK tanımları temel alınmıştır.

ÖNCEKİ HABER

AYM kararına rağmen Galatasaray'daki ablukanın sürmesine tepki

SONRAKİ HABER

Ne istiyoruz ve nasıl kazanacağız?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa