Çiftçi Berat Sülük: Başlarken harcadığım parayla ürünü satınca kazandığım aynı
Çiftçi Berat Sülük, "Yaptığımız işten hiç kâr etmiyoruz. İlk başlarken harcadığım para ile ürünümü satınca elime geçen para aynı” diyor.
Fotoğraf: Ahmet Dağlı/DHA
Çağlar KAZAK
Eskişehir
Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı olan 200 haneli Aşağıkepen köyünde, üretici köylülerin sorunları başta olmak üzere, yaşanan deprem felaketinden 14 Mayıs seçimlerine kadar pek çok konuyu kendisi de üretici köylü olan Berat Sülük’le konuştuk.
“Bu bölgedeki çiftçilerin en büyük sorunu elektrik faturaları” diyerek söze başlayan Sülük; “Kazancımızın yarısı elektrik faturasına gidiyor” dedi. Sülük, “Bir tarlaya dünyanın masrafını ediyoruz gübrenin tonu olmuş 18-20 bin TL, mazotun litresi olmuş 21 TL. Bir sene kurak geçsin ettiğin masrafı anca alabiliyorsun” diyor.
Çiftçinin yaptığı işi kumbaraya para atmaya benzeten Sülük, “Para zaten senin paran, akarı yok kokarı yok kumbarada bekliyor. Mahsulümüzden gelen kazanç elime geçince ben böyle hissediyorum. Yaptığımız işten hiç kâr etmiyoruz. İlk başlarken harcadığım para ile ürünümü satınca elime geçen para aynı” diyor.
"GİRDİDEN KISARAK ÜRETİM OLMAZ"
Devletin çiftçiye; mazotu, gübreyi, elektriği ucuz vermesi gerektiğini aktaran Sülük bu şekliyle herkesin kazançlı çıkacağını ifade ediyor. “Eğer çiftçiye bu saydıklarım ucuz bir biçimde sağlanırsa köylü gübresini gerektiği kadar atar, kısmaya kalkışmaz. Sulamayı rahat rahat yaparız. Çoğu arkadaşım tarlayı sürerken pulluk takmaya çekiniyor, yakıt fiyatlarındaki artışı düşündüğümüzde neden çekindiğini anlarız” diyen Sülük, ürünün verimini arttırmak için 4-5 işlem yapmak gerekiyorsa, gelen zamlardan sonra bu işlemleri 2 veya 3’e indirmek zorunda kaldıklarını söylüyor.
“Biz mazottan kâr etmeye çalışıyoruz ama bu sefer de aldığımız mahsulün verimi düşüyor. Devlet çiftçisini düşünmeli, bizim ürünlerimizin verimi düşmemeli” diyerek sitemini ifade ediyor.
Dışarıdan alınan tarım ürünlerini de hatırlatan Sülük “Ukrayna’dan buğday alıyoruz, mısır alıyoruz. Ukrayna’da bir savaş sürüyor, onlar bu haliyle tarımda ihracat yapabiliyor. Bizim ülkemizde sanırım buğdayın yetişmediği bölge yok, fakat biz bu noktada dışarıya bağımlı hale geliyoruz. Bunun sebebi de işte başta mazot, gübre, elektrik ve su fiyatlarının fahiş bir biçimde yüksek olmasıdır” diyor.
"DEVLET O 1 LİRAYI BİZE VERSİN"
Üretici köylünün ürettiğinden kâr etmesinin devletin de kâr etmesi, büyümesi anlamına geldiğini düşünen Berat Sülük, zorunlu olarak uygulamak zorunda oldukları tasarruf tedbirlerinin verimliliği düşürdüğünü bunun da ithalatı zorunlu olarak arttırdığını ve herkes için zarar anlamına geldiğini belirtiyor. “Geçen sene devlet 3 liraya ithal ettiği arpayı köylüye 2 liraya sattı. Bu ilk bakışta iyi bir şey gibi görünüyor ama değil. Devlet madem o 1 lirayı gözden çıkarıyor onu bize ucuz mazot, ucuz gübre sağlayarak harcasın, ithalat yaparak değil. Bu herkes için daha verimli” diyen Sülük artan verimin de dışa bağımlılığı azaltacağını söylüyor.
"KÜÇÜKBAŞ HAYVANCILIK ZARARDA"
Küçükbaş hayvancılık da yaptığını belirten Sülük, orada da işlerin hiç yolunda gitmediğini aktarıyor. “Geçen sene hep cepten yedik” diyen Sülük “Sadece ben zarar etmedim bu civardaki herkes zarar etti. ‘Ben zarar etmedim şu kadar kâr elde ettim’ diyen olursa şaşarım. Mutlaka hesabında bir yanlışlık vardır. Hayvancılıktan geçtiğimiz yıl kimse kâr etmedi. Bir tane saman balyasının fiyatı olmuş 30 TL neyden nasıl kâr edeceksin” diye soruyor. Sulu tarım yaptıklarını aktaran Sülük “Su fiyatları arttığı için düzgün sulama yapamıyoruz arpanın, buğdayın boyu kısa kalıyor, böyle olunca saptan da zarar ediyorsunuz. Bu seferde yurt dışından saman ithal etmek zorunda kalıyorsunuz. Bu da daha pahalı oluyor” diyor.
"BAŞKANLIK SİSTEMİ DEĞİŞMELİ"
Hükümetin artık ülkedeki sorunlar ile baş etme yeteneğinin kalmadığını düşünen Berat, birçok sorunun kaynağının 20 yıldan fazla zamandır aynı iktidar tarafından yönetilmek olduğunu ve hiçbir yönetimin bu kadar uzun süre kalmaması gerektiğini 4-5 yıllık periyotlarla değiştirilmesi gerektiğini düşünüyor.
14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerle ilgili ise, “Ben ülkeyi en Müslüman yönetsin istemiyorum, kim doğru düzgün yönetecekse o yönetsin istiyorum. Şu başkanlık sistemi de değişmeli. Bir adam ne derse o oluyor, o zaman da her şey yanlış oluyor. Depremde gördük işte. İnsanlar tek başlarına enkaz altında kaldılar. Bu yönetim artık değişmeli” diyor.