06 Nisan 2023 04:39

Depremzedeye boş konut manzaralı depo

Depremzede Bekir ve Gül, Urfa’dan İstanbul’a geldi. Depodan bozma, mutfağı bile olmayan bir göz odaya yerleşen ailenin karşısında ise içinde boş konutların olduğu binalar bulunuyor...

Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel

Paylaş

Hilal TOK
Adile DOĞAN
İstanbul

Sırt sırta “Hoş geldiniz ve güle güle” yazdığı tabelalarının bulunduğu Tuzla ile Pendik sınırında, göğe ulaşan Aydınlı konutlarının yamacında, daha çok işçilerin ve kağıt toplayıcılarının yaşadığı Bingöl Mahallesi... Kağıt toplayıcıların bazılarını depo olarak kullandığı, kimisi çıplak tuğlalı sobalı evlerin bahçeleri sacla çevrili. Kağıt toplayıcılarının depo olarak kullandığı bir hurdacı dükkanında şu an bir depremzede aile yaşıyor. Urfa’daki evleri depremde hasar alan Bekir, eşi Gül, 3 yaşındaki çocukları ve sütten yeni kesilen bir bebekleri... Çöplerden toplanan kağıt ve hurda yığını dolu bahçeden, depodan eve çevirdikleri bir göz odada rutubetli tavanın altında, yine çöpten bulunan koltukların üzerinde karşılıklı oturuyoruz. Göz gezdirdiğimiz küçük göz bir oda ellerinden geldiğince temizlenmiş. Depremden sonra yanlarına sadece birkaç kıyafet ve yorgan alarak çıktıkları uzun yolun ardından Aydınlı’nın eteğindeki bu hurdacıda anca barınabilir vaziyete gelmişler.

HAYATA TUTUNMAYA ÇALIŞIYORLAR

Bekir de eşi Gül de Urfa’da büyümüş. 10 yaşında çobanlığa başlayan Bekir, 17’sinde İstanbul’da inşaatlarda çalışmaya başlamış. Gül ise küçük yaştan beri tarlada işçi olarak çalışmış. Bekir senenin bir kısmında inşaat işçiliği için İstanbul’a gelip, Gül tarlada çalışmaya devam ederken evlenen ve iki çocuğu olan çift, 6 Şubat depremlerinde kirada oturdukları evden apar topar kendilerini sokağa atmışlar. Bir daha da eve dönememişler… Ağır hasar raporu verilen evden aldıkları birkaç parça eşya ve yorganlarını sırtlayan aile, daha önce Bekir’in inşaat işçiliği için sık sık geldiği İstanbul’a yol almışlar. İstanbul’da kalacak, sığınacak yer arayan iki çocuklu bu çift fahiş fiyatlı kiralık evleri tutamamışlar. Bekir’in ağabeyi hurdacı, kağıt ve hurda deposu olarak Bingöl Mahallesi’nde kullandığı alan barınabilecekleri tek alan olmuş. Mutfağı bile olmayan bu hurdalıkta beş gün boyunca temizlik yapan aile sonunda başlarını sokacak bir hale getirmişler kapısı bile kilitlenmeyen tek göz odayı. Temizlik yaparken gözü enfeksiyon kapan Gül şu anda görme sorunu yaşıyor, yine bu süreçte enfeksiyon kapan bebeği hasta, sürekli ağlıyor… Yalnız bırakılan aile kendi imkanlarıyla hayata tutunmaya çalışıyor.

KOCA BİNALAR YAPTIK, BİZ EVSİZ KALDIK

22 yaşındaki Gül, “Buraya gelince ablamlarda kaldık bir süre. Sadece elbiselerimiz ve yorganımızı alabildik yanımıza. Başkasının yanında ne kadar kalacaksın çocuklarla? Ev aradık, çok pahalı, nasıl tutalım? Burası eniştemin iş yeri. Hurdalık, evimiz oldu. Yerleri falan görseydiniz. Boya yaptık. Yan tarafı ev, orada ablam oturuyor. Bulaşıkları gidip orada yıkıyorum. Bilmiyorum ne yapacağız” diye başlıyor söze.

25 yaşındaki Bekir de anlatıyor: “Burada kardeşim, akrabalarım olduğu için geldik. Mecbur, evimiz hasarlı, gidecek yerimiz kalmadı orada. Psikolojimiz bozuldu, her şey bitti sanki depremden sonra. Çalışsak ev alsak, tamam desek, ne olacak? Bak yıkılıyor başına… Hep büyük şirketlerde çalıştım. Ben inşaat işçisiyim aslında. Ali Ağaoğlu’nun inşaat projelerinde taşerona bile çalıştım. Onlara koca koca binalar yaptık, kendimiz evsiz kaldık. Kimse kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Çalışıyorsun çalışıyorsun su alıp götürüyor, bak Urfa’da sel oldu… O kadar emek veriyorsun, sonra hepsi gidiyor” diyor.

"BELEDİYE GELDİ, BİR ŞEY YAPMADI"

Buraya geldiğinden beri karton toplamaya başlayan Bekir ve ailesinin şimdilik tek geçim kaynağı bu. Gül, evde yapabileceği parça başı iş arıyor. Depremden önce tarlada pamuk toplayan Gül, şu an çocuğuna bez dahi alamıyor. “Depremden önce de bizim durumumuz hiç iyi değildi. Yazın çocukları mecbur tarlaya götürüyordum, götürmesem ne yapabilirdim ki? İş arıyoruz. Zaten şu an biz çocuklarımız için varız, sadece onların geleceğini düşünüyoruz. Bazen dönelim diye düşünüyorum, ama nasıl döneceğiz? Ne ev var ne iş… Canımız değersiz. Yarın gelip bizden oy isteyecekler. Hakkımızı kim ararsa ona oy vereceğiz, ama kimse aramıyor ki… Kimse fakirleri görmüyor. Zenginin arabası, evi var. Bak bizim yok, olan fakire oluyor. Her şey o kadar üstüne geliyor ki insanın. Biz anca karın tokluğuna çalışıyoruz. Geleceği göremiyoruz. Sadece canımızın derdindeyiz. Baştakiler yanımızda değil. Biz devletten sağlam ev beklerdik, çocuklarımız için yardım beklerdik, başımızı sokacak bir ev beklerdik. Tuzla Belediyesi geldi buraya, halimizi gördü. Öyle baktılar, birkaç soru sorup gittiler. Hiçbir şey yapmadılar” diyor.

Bekir giriyor söze, pencerenin manzarasını kaplayan Aydınlı’daki yüksek konutları gösteriyor: “Şu binalarda bir sürü boş ev var. Öylece duruyorlar. Manzaramız bu; lüks binalara bakıyoruz, kendimize baktığımızda ise biz çöpteyiz. Onlar tepeden bakıyorlar, biz aşağıdan bakıyoruz. Böyle tepemize baktığımızda sanki biz ezilmiş gibiyiz.”

Gül, alıyor sözü: “Biz demiyoruz ki bize ev verin senelerce kalalım o evlerde. Bir iki ay kendimizi toparlayana kadar en azından… Bunu yapabilirlerdi. Kimse sahip çıkmadı bize. Ama oy zamanı geldiğinde, bize ‘Sizi önemsiyoruz’ diyecekler. Ya bir düşünün yaşam yok, çocuklarımızın ihtiyacını düzgün karşılayamıyorsak daha ne yapalım? Çocuklarımız beslenemiyor. Kapımız kilitlenmiyor, en büyük korkuyu; depremi atlattık ama burada da korkuyorum. Güvenli değil. Burayı temizlerken gözüm enfeksiyon kaptı, gözüm görmüyor 10 gündür. Sigortamız olmadığı için ilaçlarımı eksik aldım. Özele gidemiyoruz, muayeneye 1000 lira istiyorlar. Randevu da alamıyoruz, 20 gün sonraya veriyorlar. Çocuğu sağlık ocağına götürdüm aşısını yaptırmaya. Vücudunda kırmızı kırmızı benekler çıkmış diye yapmadılar. O da büyük ihtimalle enfeksiyon kaptı. Dışarıya da çıkıyorlar, bir göz oda çocuğu nasıl tutalım. Dışarısı çöp yığını. Çocuk nasıl mikrop kapmasın? Bak bu koltukları çöpten getirdi eşim. Ben temizledim, ayaklarını taktık. Halılar, buzdolabı, hepsini çöpten alıp yıkadık. İşte halimiz bu…”

ÖNCEKİ HABER

Boğaziçi direnişinin 822’nci gününde akademisyenler arkalarını 561’inci kez rektörlük binasına döndü

SONRAKİ HABER

Moskova’daki dörtlü zirvede Suriye ve Türkiye’ye "Esnek ve yapıcı olun" çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa