09 Nisan 2023 04:32

Halkın değişim arzusu engellenebilir mi?

AKP dönemi seçimlerinin 2015 haziran öncesi ve sonrası olarak iki ayrı dönem olduğunu söylemek mümkün. Her iki dönemin ortak özelliği, bol ve çeşitli seçimlere sahne olması.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Dinçer Demirkent

Türkiye’de yurttaşın seçimlere ilgisi, yanında yöresinde bulunan halklara göre hep fazla oldu. Murat Sevinç, Ayrıntı dergideki yazısında bu ilgiyi tepkinin gösterilme biçimiyle ilişkilendiriyor. Katılımın başka biçimlerinin baskılandığı bir düzende seçimlerin, siyasal iktidara tepkinin güçlü ve yegane aracı olduğu tespitini yapıyor. 5 hafta sonra gerçekleşecek seçimlere ilişkin yapılan araştırmalarda da katılımın önceki rekorların da üstüne çıkacağı değerlendirmeleri yapılıyor. Katılıma ilişkin bu eğilimin ardında öncelikli olarak yoğun bir değişim arzusu olduğunu söylemeliyiz. Ayrıca, değişimin aracı olarak seçimlere yönelik inancın da rejimin tüm çabalarına rağmen yıkılmadığını belirtmek gerek. Dolayısıyla, değişim arzusu ve Türkiye’de yurttaşın Murat Sevinç’in ifadesiyle tepkisine sahip çıkmanın sonucu olan “seçim sevgisi” eğer muhalefet tarafından maddi bir güç haline getirilebilirse, 5 hafta sonrası için temel belirleyen olacak. Rejimin de bunun farkında olduğunu söylemek ve hem değişim arzusunun hem de seçimlerin değişimi sağlayacağına ilişkin inancın önünü kesmek için engeller çıkaracağına ilişkin öngörülerde bulunmak için de çok sayıda nedenimiz var.

1-AKP DÖNEMİ SEÇİMLERİNİN PLEBİSİTER NİTELİĞİ

AKP dönemi seçimlerinin 2015 haziran öncesi ve sonrası olarak iki ayrı dönem olduğunu söylemek mümkün. Her iki dönemin ortak özelliği, bol ve çeşitli seçimlere sahne olması. Milletvekili seçimleri, yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve düzen değiştirici halk oylamaları. Her iki dönemde de seçimlerde seçmenin önüne ısrarla onaya konan Erdoğan oldu. Muhtarlık seçimlerinden anayasa değişikliği halk oylamalarına kadar her seçimde Erdoğan onaylatıldı. Fakat 2015 öncesini ve sonrasını ayıran bu onayın alınma biçimiydi. AKP’nin 2015 seçimlerine kadar alabildiği onay, 2015 yılında barajın yıkılmasıyla mevcut sistem içinde imkansız hale geldi. 2015 haziran seçimleri, istikşafi görüşmeler ve yaratılan korku iklimi ile geçersiz kılındı. AKP-MHP rejiminin temelleri barajın yıkılmasının siyasal anlamını ortadan kaldırma temelinde inşa edildi. İki koldan olağanüstü rejimin dayanakları kuruldu: Birincisi değişim arzusunun ana dinamiği haline gelen Demirtaş liderliğindeki HDP kriminalize edilecek, muhalefet güvenlik-terör çemberinde kırılacak ve plebisiter diktatörlük kurumsallaştırılacaktı. 2016-2018 yıllarında “Allah’ın lütfu” sonucu ilan edilen OHAL döneminde bu yapıldı. 2017 nisanında rejimin plebisiter niteliği resmileşti ve 2018 seçimlerine böylece gidildi. Fakat OHAL resmi olarak kalktıktan bir yıl sonra gerçekleşen yerel seçimler değişim arzusunun öznesini gizlenemez biçimde yeniden gözler önüne serdi. Türkiye’nin üç büyük metropolü dahil olmak üzere muhalefet büyük başarı kazandı. İstanbul seçimleri iptal edildi, yenilendi. Yenilenen seçimler, Erdoğan için çok daha büyük bir yenilgi haline geldi, çünkü oylanan yine oydu. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı ve il başkanı yargısal ve polisiye yöntemlerle tasfiye edilmeye çalışıldı ama rejimin buna da gücü yetmedi. Dolayısıyla, 2015 haziranında darbe yiyen plebisiter diktatörlük koşulları, 2019 martında diriltilemez biçimde yıkıldı.

2-SEÇİM DIŞI DEMOKRATİK KATILIM ARAÇLARININ KRİMİNALİZE EDİLMESİ

İçinde bulunduğumuz olağanüstü koşullar, sadece seçimlerin en güçlü yol olması bakımından değil, alternatif katılım araçlarının yok edilmesi nedeniyle de önümüzdeki beş haftayı ve hemen sonrasını çok kritik hale getiriyor. Yaklaşık beş yıldır, İl İdaresi Kanunu başta olmak üzere çeşitli yollara başvurularak her türlü toplantının engellendiği iller var. İktidar, kendi bekasına tehdit olarak gördüğü her protestoyu, her barışçıl gösteriyi engelliyor, kriminalize ediyor, katılanları sistematik olarak fişliyor, cezalandırıyor. Gezi’den beri iktidarın üzerinde büyük bir korku yaratan halk tepkisi, seçim öncesinde üniversiteleri kapatmaya kadar vardırıldı. Değişimin en önemli dinamiği olarak görülen gençlerin bir arada bulunacakları ortamlar yok ediliyor. Değişim arzusunun çoğalması ve güçlenmesi, eylem halinde maddi nitelik kazanmasını sağlayacak her adımın önü kesiliyor. Muhalefetin ana unsurlarının da buna çok fazla direnç göstermediğini söylemek gerek. Hatta rejimin sokağı kullanacağı iddiasıyla barışçıl protestoların önüne geçen bir çıkışı da doğrudan muhalefetin ana unsurlarından gördük.

3-SEÇİMİ YÖNETECEK KURUMLAR SORUNU

Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinde seçimlerin güvenliği sorunu, 1946 seçimleriyle gündeme geldi. Demokrat Partinin muhalefetteki mücadelesi, tek parti rejiminin geçiş süreci konusundaki arzusu ile 1950’de sorun kurumsal anlamda çözüldü, 1961’de hem siyasal partiler hem de seçimleri yönetecek Yüksek Seçim Kurulu anayasal güvenceye kavuştu. 2017 plebisitine kadar, bu konuda görece çok daha az sorun yaşandı. Fakat 2017’de kanuna aykırı olmasına rağmen mühürsüz oyların geçerli sayılması, 2019 yılında İstanbul seçimlerinin yenilenmesi gibi kararlar nedeniyle YSK’nin seçimleri yönetme biçiminin hukuksal yorumlarla açıklanamayacağı aşikar hale geldi. Sorun kurumsal olarak YSK ile sınırlı değil, HDP’nin kapatma davası sürecinde Cumhurbaşkanının AYM üyelerini araması, 2017 anayasa değişiklikleri öncesinde tarafsızlaştırılan seçimlerin yürütücü bakanlıklarının 2017 sonrasında doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanan kişilerden oluşması, hatta bunların aynı zamanda milletvekili adayı olabilecekleri argümanlarının rejim tarafından ortaya atılması meseleleri var. Elbette seçim yasasında yapılan değişiklikler sonucu oluşan il ve ilçe seçim kurullarının niteliği meselesini de eklemek gerek. Tüm bunlar birlikte değerlendirildiğinde “kurumların” seçim sürecinde alacağı tavrın çok büyük bir önemi olduğunu söylemek gerek. Partinin devletleşmesi, kurumların partileşmesi süreci doğru okunmazsa ve bununla mücadele edilmezse önümüzdeki 5 hafta hemen sonrası için geçişi oldukça zorlaştıracak, değişim arzusunun önüne büyük bir engel olarak çıkacak ana unsur bu olacaktır.

4-KORKU İKLİMİ GERİ GELİR Mİ?

Önce İyi Parti İstanbul İl Başkanlığı, ardından CHP İstanbul İl Örgütüne kurşunların isabet etmesinin ardından herkesin aklında 2015 haziran-kasım arası deneyim canlandı. Sedat Peker’in 2020’de başladığı ve 2021’de dozunu artırarak devam ettirdiği ifşaatın seçmenin imgeleminde oluşturduğu devlet-mafya-sermaye ilişkileri, Peker’in kendi görevine ilişkin söylediği “Korku iklimi yaratma” ifadesi, mevcut rejimin bu aracı kullanıp kullanmayacağına ilişkin soruların da kitlesel bir nitelik kazanmasına neden oldu. Türkiye’de yasanın sınırlarının ötesine geçerek devlet adına güç kullanan, uyuşturucu kaçakçılığına, cinayetlere bulaşan ve cezasız kalan örgütsel yapıların varlığı ilgililer tarafından hep biliniyordu; Susurluk’tan sonra yaygın olarak, Peker ifşaatından sonra ise 7’den 70’e bu konuda bir birikim oluştu. MHP’nin Ankara 1. Bölge Milletvekili Adayı mafya-devlet ilişkilerinin peşine düşen Savcı Doğan Öz cinayetinin sanığı olduğunu söylemek tarafların da açık oynadığını söylemek bakımından atlanacak bir gelişme değil.

Bu birikimin halkta iki tür tepkiye yol açtığını söyleyebiliriz. Birincisi bir tür sinizm. Hiçbir şeyin değişmeyeceğine, her olumlu eylemin engelleneceğine ya da içinin boşaltılacağına ilişkin bir tavır. İkincisi bu defa beceremeyecekler duygusu. Seçimlere 5 hafta kalmışken test edilenin bu duygu olduğunu düşünüyorum. Muhalefetin bu duyguyu beslemesi, güçlendirmesi gerek. Bu defa beceremeyecekler ve değiştireceğiz!

SONUÇ YERİNE

Türkiye çok kritik bir eşikte. Rejim yukarıda saydığım dört unsur bağlamında her birinden gerektiği ölçüde yararlanarak değişim arzusunu engellemek, onun bir maddi güce dönüşmesinin önünü kesmek isteyecek. Seçimlerin niteliği, katılım araçlarının kriminalize edilmesi, parti kadrolarının kurumların kararlarını belirlemesi ve yasa dışında kamu gücü kullanan çetelerin varlığı karşısında halkın değişim arzusu var. Bunun her bir unsuru yenebileceğini rejim de biliyor.

 

ÖNCEKİ HABER

Hatay’da çocuklar için şenlikler düzenleniyor

SONRAKİ HABER

Yaşam Nöbeti 6’ncı gününde: Mücadelemizi sürdüreceğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa