11 Şubat 2013 03:15

Alevi örgütleri rolünü oynamıyor

Türkiye’deki Alevi örgütleri son dönemde kendi talepleri dışında da, çalışma yaşamından kadına yönelik şiddete, birçok soruna ilişkin daha görünür tutumlar aldılar. Ancak Kürt sorunu ve Aleviler başlıklarının yan yana gelmesi biraz daha zaman aldı denebilir. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından 2-3 Şubat t

Alevi örgütleri rolünü oynamıyor
Paylaş
Serpil İlgün

Kürdistan Alevi Konferansı’na neden ihtiyaç duyuldu?
DTK’nın o coğrafyada bulunan bütün toplulukları, bütün farklıkları içine alarak böyle önemli bir çalışmayı başlatmış olmasını hem Aleviler, hem Kürt halkı, hem de Türkiye halkları açısından önemli görüyoruz. Çünkü oraya çağrılan delegasyon sadece Kürt Alevi delegasyonlarından ya da İran’dan, Irak’tan Suriye’den çağrılmış Alevilerden oluşmuyordu. Çeşitli siyasi yapılardan tarihçi ve yazarlara, değişik inanç önderlerine, dedelerden pirlerden ocaklardan mürşitlere kadar çok geniş yelpazede Aleviliği tartışıyor olması bizi çok sevindirdi. Böyle bir konferans ilk defa yapıldı. İlk olması nedeniyle elbette eksiklikleri vardı. DTK, kendisine yöneltilen eleştirileri de görecektir.

Eleştirilere geçtiğiniz için şimdi soralım; sonuç bildirgesinin açıklanmasının ardından Alevi Kültür Dernekleri Genel Başkanı Engin Güdük, bir dizi eleştiri ve itirazda bulundu. Özellikle de Mezopotamya Aleviler Birliği’nin kurulması kararı için “Bu Alevi hareketini bölmektir” dedi. Siz ne diyorsunuz?
Alevilik uzunca bir dönem sadece Türkiye’deki Alevilerin bir sorunuymuş gibi, hatta Aleviler belli bir siyasal partinin arka bahçesiymiş gibi ele alındı.

CHP’yi kastediyorsunuz?
Evet, CHP’nin arka bahçesiymiş niteliğinde götürülmek istendi. O statükocu, Kemalist ya da ulusalcı hatta ırkçı yapı, Alevileri kendilerine yedeklemeye çalıştı. Ama her defasında, Mustafa Kemal’den, İnönü’den bu yana katliamlar gördüler. Dersim, Koçgiri, Çorum, Maraş, Sivas ve Gazi… CHP’nin iktidar olduğu veya iktidar ortağı olduğu dönemlerde yaşatıldı bu katliamlar. Böyle bir noktada Kürt siyasal hareketi ya da onun bileşenleri gecikmeli de olsa böyle bir tartışmayı gündeme soktu. Bu tartışma, Aleviler bölünecek gibi bir algıya yol açmamalıdır. Yol bir, bin bir sürek diyoruz ya, bin sürekleri vardır. Dolayısıyla bu süreklerden bahsederken sadece Türk etnisitesine dayalı bir Aleviliği savunamazsınız ya da sadece Kürt Alevileri diye bir etnisiteye dayalı bir Alevilik savunamazsınız. Kürtler bir uluslaşma sürecini yaşıyorlar ve modeller öneriyorlar, bunu görmek lazım. Demokratik özerklik, demokratik cumhuriyet vs. tartışılırken siz o coğrafyada çok büyük bir kitleye sahip Kürt Kızılbaş Aleviliğini, Mezopotamya Aleviliğini görmezlikten gelemezsiniz.

Rahatsızlık yaratan temel nokta, konferans kararlarından biri olan Mezopotamya Aleviler Birliği’nin kurulması mıdır?
Bakın, eleştiriler, eksiklikler olur, Alevi hareketleri tartışırlar bunu. Zaten DTK “mutlak haklıyız, mutlak doğruyuz, biz Aleviliği yeniden tanımlayacağız” demiyor. Eleştiride iki şeye vurgu yapılıyor; demokratik Alevi derneklerinin gerçekten birliğe ihtiyacı var. Birliğe ihtiyacı var ama biz her zaman diyoruz ki, sosyalistlerin birliği, Alevilerin birliği, Kürtlerin birliği, halkların birliği, ezilenlerin birliği. Ama siz bu noktadan bakmıyorsanız, “Biz oraya gittiğimizde 1. Kürdistan Aleviler Konferansı dendi” veya “Salonda siyasal figürlere yer verilmişti” deniyorsa, niye bu kadar korkuyorsunuz? Biz yıllarca Kemalist ideolojinin arka bahçesi olduk. Biz yıllardır CHP’nin bütün önderlerinin, liderlerinin portrelerinin altında boy boy poz verdik. Bizim Alevi inanç önderlerimiz vardır. Pir Sultan, Seyit Rıza, Alişer... Anadolu’nun birçok Alevi kurumuna gidin şu posterlerden birini göremezsiniz, bu bir çelişki değil midir? Bu neyin korkusudur? Sisteme daha iyi gözükebilirimin korkusudur. Kürtler Aleviliği tanımlamıyor. İnançların, “etnisitelerin kendi gerçek rolü nedir, gerçek kimliği nedir” onu ortaya çıkarmaya çalışıyor. Bundan korkmamak lazım. Kürdistan Alevileri vardır, Kürdistan Alevileri bir gerçekliktir. Kendilerini etnisite olarak ortaya koyacaklar, kimse de bundan çekinmemelidir. Arap’tan Alevi olur, Türk’ten Alevi olur, başka ırktan Alevi olur, Kürt’ten Alevi olmaz! Yani Kürt lafını önüne koyduğunuz zaman en demokratı bile önce bir yerinden sıçrıyor. Niye? Siz kendi gerçekliğinizle yüzleşmeden bunu yapamazsınız.

Bu konferans sözünü ettiğiniz yüzleşmeyi sağladı mı?
Ben öyle düşünüyorum. Bakın, yıllardır Kürt Aleviler hep sistemin diliyle yok edilmeye çalışıldı. “Zazadır” denildi, yok edildi, “Alevisin, Kürt değilsin” denildi. Bu gerçeklik tartışıldığı an itibariyle taşlar yerinden oynayacak gibi görünüyor. Konuşulmamış, tartışılmamış bir yerden başladı aslında. Bu noktadan sonra tartışmalar devam edecektir.

Taşların yerinden oynaması ne demek?
Şöyle demek; yıllardan beri Kürt Alevilere “siz Türksünüz” deniyor. İzzettin Doğanlarla başlayan 30 yıllık bir proje vardır. Kürt Alevileri mücadeleden koparmak, asimile etmek amaçlandı ki bu bir devlet projesi. Şimdi yeni bir tartışma vardır. Kürtler kendi sistemlerini kurmaya çalışıyorlar. Devlete rağmen yapıyorlar. Hayatın her alanında bunu gösteriyorlar. Böyle olduğu için de Kürt Alevilerinin kalkıp böyle bir çatı altında Kürdistan Alevi Konferansı yapması elbette ki resmi ideolojiye, gelenekselleşmiş düşüncelere uymayacaktır. Bu noktada bu eleştirileri anlıyoruz, demokratik Alevi hareketlerini karşı karşıya getirmek de istemiyoruz. Ama tabii ki tartışılacaktır, insanın fikirlerini söylemesinde doğal bir şey yok. Alevi derneklerinden yapılan açıklamalar, katılmadığımız açıklamalar olmakla birlikte, saygı duymak ve bu süreci mutlak surette anlaşılır kılmak gerekiyor. Bunları da birlikte yapacağız.


'CHP'Yİ DESTEKLEMEZSEK ŞERİAT GELİR' KORKUSU BİTMELİ

Aleviler uzunca bir dönem CHP’nin arka bahçesi görüldü dediniz. Alevilerin CHP’ye bakışı bugün nasıldır?
Biz CHP’nin Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ırkçı, asimilasyoncu olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla son gelişmeler bizi şaşırtmıyor. Alevilerin CHP ile ilişkisi, bu noktadan sonra bitmelidir, peşinden gitmemelidirler. CHP’nin Genel Başkanı bile “Dersimliyim, Aleviyim” diyemiyorsa Aleviler bu noktadan sonra demokrasi güçlerinin yanında, onların oluşturduğu partilerle ilişki kurup, onları desteklemeli ve kendilerini orda var etmeli diye düşünüyorum.
Sistemler böyledir, toplumları çeşitli korkularla şekillendirirler, Aleviler işte “CHP’yi desteklemezseniz şeriat gelir” diye uydurulmuş bir şeriat korkusuyla yedeklenmeye çalışıldı.
İzzetin Doğanların, Fermani Altunların, Ehli Beyt vakıflarının çok büyük payı vardır Alevileri sistemin yedeğine düşürme çabalarında. Bu noktada Aleviler artık o alanları terk etmeli, demokrasi güçleriyle bir araya gelmeli diye düşünüyorum.


SÜREÇ ZATEN ZORLUYOR

Bölünmeden bahsedince, akla ister istemez -son dönemde çatı örgütler kurulsa da- Alevi örgütlerinin bölünmüş bir tablosu yok mu sorusu geliyor. Zira, çok sayıda Alevi derneği var…
Alevi hareketleri var ama misyonları yok. Alevi hareketleri var ama rolünü oynamıyor. Alevi hareketleri var ama kendilerine yakın bulduğu siyasi yapılarla ilişkilenerek, açıkça söyleyelim; dernek başkanları hep şu partiden, bu partiden milletvekili seçilirim veya bir yerlere gelirim hesabı yapıyorlar. Son dönemde demokratik Alevi hareketlerinde, gerçekten anayasal düzlemde, yurttaşlık hakları noktasında belirli tepkiler oluştu, bu önemlidir. Bunu bu noktaya getiren aslında sadece kendi başına Alevi hareketleri veya almış oldukları kararlar değil. Süreç Alevileri belli bir noktaya zaten zorluyor. Ama 20 milyon nüfuslu Alevilik hala ret ve inkâra tabi tutuluyorsa, cemevleri ibadethane sayılmıyorsa, Sivas katliamında yiten canların davası zaman aşımına uğruyorsa, evleri kundaklanıyorsa, Aleviler yeni katliamların kapıda olduğunu düşünmek zorundalar. Toplumsal olarak, siyasal olarak bir yerde durmadığım zaman, yönümü belirlemediğim zaman, işçi sınıfıyla sosyalistlerle, Kürt halkıyla bütün bunlarla bir araya gelmediğim, birleşmediğim sürece, devletin, ırkçı faşist düzeninin beni yok edebileceğini düşünmek zorundayım. Çünkü iş oraya geliyor. Bunu görüp yerinde durmak çok doğru değildir, yani korkularımızı yeneceğiz ve sokağa çıkacağız. 


SİSTEM ALEVİLİĞİ TEHLİKELİ GÖRÜYOR

Başbakan’ın “Mart’a kadar bitireceğiz” ifadesinin ardından Anayasa yeniden gündemde. Alevilerin, cemevlerinin statüsünden zorunlu din derslerine kadar birçok talebi var. Taleplerin anayasal güvenceye alınması için nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Anayasaları toplumlar yapar, anayasa sokakta yapılır. Ismarlama anayasa yapıp, bir lütuf gibi sunma yaklaşımı vardır. Biz “Aleviler için şunu şunu yapın” demiyoruz.

Yasalarla tanıması ve güvence altına alınması önemli değil mi?
Yasal statü istiyoruz. “Cemevlerimizi kabul edin veya etmeyin” demiyoruz.

Anayasaya girmesi doğal olarak bunun kabulü anlamına gelecek?
Tabii ki anayasalar önemlidir. Kürtler bugün verdikleri mücadeleyle anayasayı zorlayan şeyler yapıyorlar, varlıkları noktasında istemleri çok nettir. Ama bu noktada demokratik Alevi hareketleri bir mücadele alanı yaratmış değil. Tabii konuşuldu, bir iki görüşme yapıldı, bizce eksik yürüyen noktalar da vardı. Biz şunu diyoruz, sivil toplum örgütlerinde, sendikalara, ocaklara, pirlere sorulmadan, danışılmadan yazılan anayasa bizim anayasamız değildir. Bizim içinde olduğumuz bir anayasa yapılmalıdır.

Son dönemde Alevilere yönelik saldırıların artmasını neye bağlıyorsunuz?
Alevilerin diğer toplumsal kesimlerden farklı yönleri vardır

Ne gibi?
Alevilik sistemler acısından en büyük tehlikedir. Çünkü Alevilik hep kendi yaşamında insanı görüyor. Alevilik ezilenden yana tavır alır. Alevilik sınıfsız, sömürüsüz bir toplum istiyor. Ayrıca Alevilik Türk İslam sentezini reddediyor. Bu nedenlerle Alevilik sistemlerin çok fazla hoşuna gitmiyor. Temelde budur. Bugün birçok sorun tartışılırken Alevilik sorunu niye kapatılmaya çalışılıyor? Alevililerin önünü kesmeye, onun mücadelesini görmeyen bir noktada davranmaya çalışıyor? Çünkü sistem Alevilerin ilerici yönünü tehlikeli görüyor, yasal düzlemde yer vermek istemiyor. “Benim istediğim gibi olacaksın” diyor. Aleviler ileriyi, aydınlanmayı temsil ediyor, korkuları da budur. (İstanbul/EVRENSEL)


İMAM BALSEVER
Alevi, Kürt. Vartolu. Baskılar nedeniyle İstanbul’a göç etmek zorunda kaldı. Sendikal mücadelede yer aldı. 1989–94 yılları arası Tes-İş sendikasında yöneticilik yaptı. 2008’de Özgür Demokratik Alevi Derneği’nin kuruluş çalışmalarında yer aldı. Derneğin iki ay önce yapılan kongresinde de Genel Başkan seçildi.


(Fotoğraf: Özgür Akgül)

ÖNCEKİ HABER

Cyberdevrim, Solin için hackledi

SONRAKİ HABER

Öcalan, yasaklanan 'İsyan' filmimdeki Apo'dur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa