Harb-İş üyesi işçiler: İşçiyi görmeyenlerin koltuklarını sallayalım
700 bin işçiyi ilgilendiren kamu toplu sözleşmesinde görüşmeler sürerken Türk Harb-İş üyesi işçiler, yaptıkları eylemlerle düşük zammı kabul etmeyeceklerini söylüyor.
Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
Hilal TOK
İstanbul
Belediyelerden madenlere, kara yollarından sağlığa kadar birçok iş kolunda 700 binden fazla işçiyi kapsayan 2023 yılı kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve protokolü görüşmeleri sürüyor. Türk-İş ve Hak-İş’in yüzde 45 zam talebiyle masaya oturmasına, konfederasyonların süreçle ilgili bilgi vermemesine tepki gösteren T. Harb-İş üyesi işçiler ise bir süredir düşük zamma karşı eylem yapıyor. Öte yandan 14 Mayıs seçimlerinde kendilerinden oy isteyecek AKP iktidarına da tepki gösteren işçiler, “İşçiyi görmeyeni biz de görmeyeceğiz” diyor. İşçiler bu tutumlarının hem sendika seçimlerine hem ülkedeki seçime yansıyacağını söylüyor. Öte yandan kimi şubelerde işçilerin sendikadan istifayı gündeme getirdiğini belirten İstanbul’daki işçiler, bunun çözüm olmadığını ifade ediyor.
MİLLİ SAVUNMA BAKANLIĞI EN FAZLA BÜTÇEYİ ALIYOR
Milli Savunma Bakanlığının 2023 yılı bütçesi 182 milyar 770 milyon 960 bin lira. Bakanlığa bağlı askeri tersanelerde, fabrikalarda, dikimevlerinde, sahil güvenlikte çalışan kamu işçileri içinde ortalama ücret ise 15 bin. Bu durumun çelişkili olduğunun farkında olan işçilerden Türk Harb-İş üyesi 25 yıllık bir kamu işçisi, “Bu gidişatta yönetim de çok kötü. Üst tabakanın saltanatı için alt tabakadaki işçi aç kalıyor. Bizim çoluğumuza çocuğumuza bakan yok. Alt tabakanın üst tabakaya gücü yetmeyebiliyor bazen. Ama örgütlenirse gücü yeter. Savunmaya bu kadar pay ayrılırken işçi de görülmeli. Savaşa verip, bu taraftaki işçiye vermezlik olmaz.”
Başka bir kamu işçisi, “Savunmaya zaten bütçe ayrılmalı ama savunmaya ayrılırken, diğer alanlara da eşit davranmalı. Bir tarafı topa tutarken öbür tarafı yok ediyorlar. Savunma gemisine 610 milyon dolar harcıyor, ama bu tarafta işçiyi yalan ediyor. Her tarafa eşit olmalı. Hükümetin işçiye bakışı bu ama. Bizi artık yabana atmasınlar. Biz de donanmayı sağlayan işçileriz. Kamuda, özelde, taşeronda olan işçiler bu ezilmeyi hak etmiyor.”
Bir başka kamu işçisi “Milli savunma Bakanlığına büyük bütçeler ayrılıyor. Bu ülkenin bütün kaynakları işçisine de çiftçisine de yetecek durumda. Ama bu kaynaklar başka şeylere harcanıyor. Ekmek olan yerde barış olur. Tüm bunlara sadece kamu işçisi değil tüm işçiler tepki göstermeli. İşçiler olanları sadece tribünden izlememeli. Oturarak başarıya ulaşan tek şey tavuktur. Biz de oturarak başarıya ulaşmayacağız, bu yüzden meydanlardayız” diyor.
"İNŞALLAH KIRACAĞIZ BU SİSTEMİ"
İşçiler sözleşme sürecinde sendika yönetiminin, hükümetin ve konfederasyonun sessizliğine de tepki gösteriyor.
10 yıllık bir işçi, “Hiç bu kadar zorlandığımı hatırlamıyorum, süreç işçinin aleyhine işliyor. Yüzde 45 yetmez, aldığımız bir peyniri bile diğer ay aynı paraya alamıyoruz. Bu enflasyonda yüzde 100 bile kurtarmaz bizi. Ama dileğimiz yüzde 70 zam. Bu durum yaşam enerjimizi, motivasyonumuzu tüketiyor. Ne evde ne işte ne sosyal hayatımızda mutluyuz” derken, 24 yıllık bir başka işçi şunları söylüyor: “Ezilen maaşlarımızın düzeltilmesini istiyoruz. 2000’lerin başında ben işe girdim, köşeye iki çeyrek atardık o zamanlar, şimdi hiçbir birikim yapamıyoruz. Eksilerdeyiz. Hükümet bizi ciddiye almıyor herhalde. Buradan Türk-İş’e yürümek lazım aslında. Çok komik rakamlara çalışıyoruz, savunma sanayiinin bel kemiğiyiz, kalifiye işçileriz. Ona rağmen bizi boş verdiler. Ama duyuracağız sesimizi, genel merkez oldum olası sessiz. Biz de buradan sendikaya baskı yapmaya çalışıyoruz. Milli Savunma Bakanlığına en yüksek bütçe ayrılıyor, ama işçilere yok. Paylaşımdaki adaletsizlik belli. Pastayı hep yukarılarda yiyorlar, ama o pastadan kırıntıyı bile bize çok görüyorlar. Ama kıracağız inşallah bu sistemi.”
ÖZELLEŞTİRME YIKIM YARATTI
24 senelik bir işçi de üniversiteye giden çocuklarını okutmakta zorlandığını anlatıyor: “Maaşlarımız eridi. Özel sektördekiler bizden fazla alıyor. Ücretlerimiz çok aşağılarda, geçinmekte zorlanıyoruz. Hele hele üniversitelerde çocuklarımız okuduğu zaman daha da belimiz bükülüyor. Kredilerle geçiniyoruz. Önceden özel sektörde çalışıyordum, kamuya geçtiğime pişman oldum diyecek noktayım. Türk-İş’in önerisi az, asgari ücrete endeksli ürünler zamlanırken, bizim daha azını isteyip alamamamız çok acı. İşçiler konfederasyona tepki göstermekte haklı. Çünkü alım gücümüz düşüyor. İkramiyeler olmasa asgari ücret düzeyindeyiz. İşçiler önüne sandık gelince, işçiyi görmeyen koltukları sallamamız gerekiyor. Sendikanın istediği zam oranı yüzde 69 idi, Türk-İş isterken yüzde 45’e düşürdü. Sendika da buna sessiz kaldı. Kamu çalışanları bir yük olarak görünüyor hükümet tarafından. Bizim değerimiz şu anda bilinmiyor. Ben özelleştirilmiş bir yerden geldim, özelleştirme de kamu işçisinde çok büyük yıkım yarattı. Haklarımız aşağı çekildi. Özelde zarar görünce geldim devlette başladım, bu sefer devlet bizi harcadı. Şu an, eski çalıştığım yerde arkadaşlarım 19 bin alıyor ben burada 13 bin alıyorum.”
ÇÖZÜM İSTİFA DEĞİL İŞÇİDEN YANA SENDİKALAR İNŞA ETMEK
Kimi işçilerin sendikanın sessizliği karşısında çözüm olarak sendikadan istifa etmeyi görmesine de yine işçiler yanıt veriyor. Bir işçi, “Bugün hangi sendikaya giderseniz gidin bir bozukluk var. Bu sendikaları değiştirecek olan bizleriz. Hepimiz ekmeğimiz için mücadele veriyoruz. İşçiyi böldüler, oysa işçilerin birlik olması çözümdür. Ekmeğin rengi yoktur, ekmeğimizi bölmeyelim. Birlikte ekmeğimiz için mücadele edelim. Alt taraftan bir dalga yükselmediği sürece, o dalga duvara çarpa çarpa döner. Örgütlü bir işçi sınıfı olursa başarabiliriz ama. Bölünmeden merkeze insanı, işçiyi koyduğumuz bir şey olmalı. Bu olunca birlik beraberlik olur. Genç arkadaşlarımız hayal kuramaz oldu. İşçi sınıfı örgütlenirse, bilinçlenirse hayallerimiz önündeki duvarları yıkar. Bu sendikalarla olacak bir şey, ama bu sarı sendikalarla olmuyorsa, sendikayı işçilerin değiştirmesi lazım. Yukarıdaki bu sarı sendikalar insanların sorunlarına inmiyor. Bu yüzden örgütlü bir işçi sınıfı sendikaları değiştirmeli önce. Sistemin istediği zaten işçileri kafa kafaya çarpıştırmak.”
25 yıllık bir başka işçi de “Tabandan gelen mücadeleyle işçiler, sendika yönetimlerini, şubeleri, konfederasyonları harekete geçirerek sendikaları değiştirebilir ama istifa etmek işçi için çözüm olmaz. 25 yıldır çalışıyorum ben, hiç bu kadar zor dönem yaşadığımı hatırlamıyorum. Seçimden sonra ne olacak bilmiyoruz. Türk-İş’in istediği zam bile bizi ancak iki ay toparlayabilir. Türk-İş’in kendini toparlayıp, işçinin derdine derman olacak bir teklifle gitmesi lazımdı. Ben partileri de anlamıyorum. Oy potansiyeli yüzde 0.05 olan partilerle gidip iş birliği yapıyorlar ancak 700 bin kamu işçisi var, aileleri var. Baya bir oy potansiyeli var. İşçiyi görmüyorlar. İşçiyi bugün görmezlerse, işçi de onları sandıkta görmez.”
"SÖZLEŞMENİN İŞÇİLERİN TALEPLERİNİ KARŞILAMAYACAĞINI TÜRK-İŞ DE GÖRMELİ"
Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya da istifalara ilişkin şunları söylüyor: “İşçiler artık çözümü sendikalardan istifa etmekte görüyor. Bu doğru bir çözüm değil. İşçi ekonomik olarak zor durumda, tepkisel olarak sendikadan istifa ederek bunu dile getirmeye çalışıyor. Onların bu tepkisini genel merkezler ve sendikaların da dikkate almaya başladığını düşünüyorum. Burada, başka illerde, Türkiye genelinde işçiler sokağa çıkıp basın açıklamasını yapıyor. Bu verilen mesajlar yerine ulaşacaktır. Kamu işçileri içinde hem hükümete hem konfederasyona ciddi tepkiler var. Seçim sonrasına bırakılan bir sözleşmenin işçinin taleplerini karşılayacak bir sözleşme olmayacağını Türk-İş de görmeli. Ses tonunu yükseltip tepkisini ortaya koymalı. Üyesini bilgilendirmeli ki tabanda bir korku olmasın. İki toplantı yapılmış, bu çıkan sonuçları işçiler bilmiyor. Türk-İş bu toplantılarda ne olduysa işçilerle paylaşmalı. Süreci bizimle paylaşması hem elimizi güçlendirir hem tabandaki kaygıyı azaltır. Eğer bu sözleşme böyle biterse, emin olun iş yerlerinde çalışacak nitelikte işçi bulamayacaklar. Hükümet projelerin aksamamasını istiyorsa, işçilerin bu sorunlarını gidermesi gerekiyor. Pandemide, depremde hep bu kamu işçileri ihtiyaç malzemelerini üretti, şimdi işçileri görmezlik abesle iştigaldir. Eğer bugün hükümet işçileri görmezlikten geliyorsa, kusura bakmasınlar işçi de onları yarın görmezden gelir. Muhalefetin de kamu işçisinin bu sorunlarını gündeme getirmesi lazım. Bizim çalmadığımız kapı yok. Yani bu ekonomik krizin ortasında kamu işçisinin sorunlarını görmezlikten gelenleri emin olun ki biz de görmezlikten geleceğiz.”
GÖRÜŞMELER SÜRÜYOR
Kara yolları, demir yolları, il özel idareleri, şeker fabrikaları, elektrik üretim santralleri, kömür işletmeleri, üniversiteler ve hastanelerin de aralarında olduğu kamu kurum ve kuruluşlarındaki 700 binden fazla işçiyi ilgilendiren 2023 yılı kamu toplu iş sözleşmeleri çerçeve protokolü görüşmelerinde son aşamalara gelindi. Hükümeti temsilen Türk Ağır Sanayii ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS) ile işçileri temsilen Türk-İş ve Hak-İş heyetlerinin yürüttüğü görüşmelerde konfederasyonlar aylık brüt taban ücretin 15 bin liraya yükseltilmesini, ardından bütün ücretlere yüzde 15 refah payı ilave edilmesini ve birinci altı ay için yüzde 45, ikinci, üçüncü ve dördüncü altı aylar için yüzde 5’er zam ve enflasyon farkı istedi. Geçen hafta TÜHİS’in teklif vereceği belirtilmişti ama konuyla ilgili taraflardan bir açıklama yapılmadı.