İkili burjuva sistemi karşısında seçeneksiz değiliz
Tek adam iktidarına son vermek gibi tarihsel bir görevin getirdiği sorumlulukla ortak adaya oy atılması bugün açısından önemliyse de sorunlarımız bununla sona ermeyecek.
Fotoğraf: Hilal Tok/Evrensel
Meslek lisesi öğrencisi
Esenyurt/İstanbul
Merhaba Genç Hayat okurları, ben “dünyalı” bir lise öğrencisiyim. Dünyalı diyorum çünkü bakış açımı ne kadar daraltırsam, bir liseli olarak hayatımın ne kadar kötüye gittiğini, haklarımın ne denli kısıtlandığını fark ediyorum. Örneğin Kuzey’e doğru yürüyorum, İskandinav yarımadasında, Finlandiya’nın eğitim sistemini inceliyorum, özel okulların kıskacında bırakılmış, yaşam mücadelesi vermek zorunda olan öğrenciler yok. Anadilinde, ilerici, bilimsel eğitim alan öğrenciler var. İskandinavya’dan çıkıp Ekvator’a doğru yürüyorum. Türkiye’ye bakıyorum, yalnız parası olanın iyi eğitim alabildiği, gerici bir eğitim sistemi ve koca bir haksızlık, eşitsizlik düzeni. Haksızlığa karşı ses çıkartmanın suç sayılması yazıktır ki kuşağımızın yadsınamaz gerçeklerindendir.
Arkadaşımla aramızda geçen bir diyalog sırasında şu iki soru bir başka gerçekliği daha hatırlattı bize: Lise bittikten sonra, Thomas Hobbes’un dediği gibi insanın insanın kurdu olduğu dünyada biz kim olacağız ve ne yapacağız? Ulaştığımız sonuç, kapitalizmin bizler için hazırladığı sömürü ve yoksulluk oldu. Elimizde diplomalarımızla lisenin kapısından çıktığımızda, o iki sorunun cevabını öğrenmiş olacağız. Bizler ya bir lokantada ya kaportacıda ya bir fabrikada işçi ya da motor başında, yağmur altında kurye olacağız. Ne yapacağımız ise çok bariz, yarına ulaşmak için sabah yatağımızdan kalkıp işe gideceğiz.
Üniversiteler açısından da durum çok farklı değil. Bilimsellikten uzak, gerici, içi gittikçe boşaltılan müfredatlar, her köşe başında mantar gibi türeyen apartmandan bozma özel üniversiteler bugün için yüksek öğrenimi de değersiz hale getirmiştir. Dolayısıyla üniversite okuyan gençler de kendi mesleği dışında çalışan tahsilli birer işçi veya işsiz olarak kapitalizmin gerçekliğiyle karşı karşıya kalıyor, hatta birçoğu henüz lise ve üniversite dönemlerinde bu gerçeklikle tanışıyor.
Örgütlenerek toplumsal mücadele vermenin gençler açısından önemli ölçüde engellendiği günümüz dünyasında, farklı kurtuluş yolları arar durumda gençlik. Kapitalizmin bize reva gördüğü bu korkunç gelecek içerisindeki kurtuluşu, yine kapitalizmin sahte umut tacirleri önümüze sürüyor.
Gençliğin umutlarından biri de Türkiye’nin içinde olduğu seçim süreci. Biz liseliler açısından 2023 seçimlerinde seçme hakkımızın olmayışı, dolayısıyla seçimlerde önemli bir etkimizin olmayışının yanı sıra, gençlik olarak en temel haklarımızı elimizden alan, hayatımızın en güzel dönemlerini kabusa çeviren, bizleri soluğumuzdan tutan, nefessiz bırakan bu iktidarın son bulması en öncelikli talebimizdir.
KURTLARA KARŞI EMEK VE ÖZGÜRLÜK İTTİFAKI
Peki gençlik olarak, tabii diğer halk kesimleri olarak da bir tarafta gerici, faşist politikalarıyla senelerdir halkı sömüren, yoksullaştıran, Türkiye halklarına zulmeden bir siyaset ile daha demokratik bir ülke iddiasında bulunan iki burjuva siyaseti arasında nasıl bir seçim yapmalıyız? Doğrusu, bu ikisi arasında seçim yapmak zorunda mıyız? Bundan önce Hobbes’ın “insan insanın kurdudur” sözündeki kurdu tekrar düşünelim, “insan” kendisi mi kurt yoksa başkalarının kurdu olan insanlar mı var? Bunu tartışmamız gerektiğini düşünüyorum. Eğer bir laboratuvarda deney olarak yaşıyor olsaydık şüphesiz ki dışarıdan bize bakan gözler, kurdun kim olduğunu çok net bir şekilde göreceklerdi. İnsanın kurdu olanlar, halk açlıktan kırılırken, %200’lerde kar açıklayan, gözünü para hırsı bürümüş, depremde insan hayatını hiçe sayan müteahhitler ve onları denetlemeyenlerdir. Bu iktidar ve onun kurduğu bu düzen patronların düzenidir. Bir daha karanlıkta kalmamak için gençler olarak birlikte mücadele etmekten başka çıkar yolumuzun olmadığını söylemek hiç de yanlış olmayacaktır.
Bütün bunların yanında göz ardı edilemeyecek bir diğer unsur da ikili burjuva siyasetin karşısında seçeneksiz olmadığımızdır. Her ne kadar tek adam iktidarına son vermek gibi tarihsel bir görevin getirdiği sorumlulukla ortak adaya oy atılması bugün açısından önemliyse de sorunlarımızın bununla sona ermeyeceği açıktır. Seçimlerdeki rolünün ötesinde gençlik kesimlerinin iş, eğitim, özgürlük taleplerini en sıkı biçimde örgütleyebilecek bir üçüncü seçeneğimiz olduğuna, bunun da Emek ve Özgürlük İttifakı olduğuna inanıyoruz.